Bölüm 457: Kelebek Gibi

avatar
2955 18

Xian Ni - Bölüm 457: Kelebek Gibi


Çevirmen: Hollywood Hootsman

Editör: Lord Viole Grace

 


O anda Wang Lin'le Kırmızı Kelebek'in savaşının 5.000 kilometre uzağında Zhou Wutai hala uçuyordu. Yetişim seviyesi Wang Lin'inkinin altındaydı, hala arayı kapıyordu.

 

Yarımay bıçağı yanından hızla geçtiği an bıçak onu çok büyük şoka uğrattı, hayatında daha önce hiç o kadar hızlı bir şey görmemişti.

 

Uçarken Zhou Wutai aniden kaşlarını çattı ve durdu, sonra döndü ve arkasına baktı. Uzaktan yaklaşan kırmızı bir bulut gördü. O kırmızı bulut tüm göğü kızıla boyuyordu.

 

Gökteki yarıklar bile kırmızı bulut yüzünden yok oldu.

 

Zhou Wutai iç çekti. Hemen çok saygılı hale geldi ve olduğu yerde durdu.

 

Kırmızı bulut gökte uçan bir kadim, vahşi canavar gibiydi. Zhou Wutai'nin yanından geçtiğinde kadim bir ses içinden geldi. "İçeri gel!"

 

Zhou Wutai hızla karşılık olarak kırmızı buluta uçtu.

 

Kırmızı bulutun içinde kırmızı kıyafetli bir yaşlı adam vardı. Uzağa bakıyordu. Ayakları hareket etmiyor olsa da kırmızı bulut inanılmaz bir hızda uçuyordu.

 

Zhou Wutai saygılı bir şekile yaşlı adamın yanında durdu.

 

"Zhou Wutai kıdemliyi selamlıyor."

 

Yaşlı adam başını salladı ve uzağa baktı. Gözleri mesafeyi delip geçerek 5.000 kilometre uzaktaki Wang Lin'le Kırmızı Kelebek'in savaşını görebiliyor gibiydi. Biraz düşündü ve sonra sakince sordu, "Zi Xin nerede?"

 

Zhou Wutai cevap verdi, "Zi Xin'le ben Wang Lin'le karşılaştık ve sonra o kendi başına ayrıldı."

 

Yaşlı adam iç çekti ve konuştu, "Boş ver. Onu görmezden gelelim. Sen beni ruh dağına takip et." Sonra kırmızı bulut ruh dağına doğru hızlandı.

 

Yaşlı adam, Yunque Zi'ydi.

 

Terk Edilmiş Ölümsüz Klanı atanın kafatasını kullanmıştı. On iki yapraklı bir şamanın dövme gücüyle Yetişim Gezegeni Kristali'nin mührünü kırıp Yunque Zi'yi içeri gönderebilmişlerdi.

 

Ancak ata hala hayatta olsaydı Yetişim Gezegeni Kristali'ndeki kısıtlamayı tamamen kırabilirdi belki de. Yalnızca atanın kafatasının dövme gücüne sahip olduklarından durum tam olarak ideal değildi. Yunque Zi'yi içeri gönderebilseler de bir zaman sınırı vardı. O zaman sınırı dolduğunda Yunque Zi Yetişim Gezegeni Kristali'nin gizemli gücü tarafından öldürülecekti.

 

Bu yüzden girer girmez hiç zaman kaybetmedi ve direkt merkezdeki ruh dağına ilerledi.

 

O anda Qian Feng de ruh dağına doğru gidiyordu. Bu iki kişinin yanı sıra Suzaku Mezarı'nın merkezine doğru giden birkaç kişi daha vardı.

 

Bu kişiler arasında Terk Edilmiş Ölümsüz Klanı'nın üyeleri ve bazı yetişimciler vardı.

 

Tam o anda çoktan ruh dağında olan bir yaşlı adam vardı. Normal gözükse de gözleri bir kan kırmızı parıltı yayıyordu. Omzunda küçük bir maymun vardı, maymunun gözlerindeki kırmızı parıltı daha da güçlüydü.

 

Yaşlı adam ruh dağının tepesinde duruyordu. Dağın üstündeki boşlukta kör edici, altın bir ışık yayan bir kapı vardı.

 

Bu kapı 300 metreden uzundu ve üzerinde merkezine doğru giden çok dikkat çekici, yara benzeri bir çatlak vardı.

 

Yaşlı adamın gözlerindeki kırmızılık kapıya bakarken daha da koyulaştı. Oturup yetişim yapmaya başlarken ürpertici bir gülümseme takındı. Omzundaki maymun vahşi bir bakışla etrafa baktı.

 

Wang Lin'le Kırmızı Kelebek'in olduğu yerde.

 

Parlak kımızı gül zayıf bir cazibe yaydı. Kırmızı Kelebek'in görüntüsü, sakladığı ilahi his şeridiydi. Bu, gerçek Kırmızı Kelebek'ti.

 

Gurur dolu gözlerle Wang Lin'e baktı ve fısıldadı, "Ceng Niu, şimdi saldır... Öldür beni... İrademin olmadığı bu hayatı yaşamaya değmez. Ben, Kırmızı Kelebek, böyle yaşamaktansa ölmeyi yeğlerim..."

 

Kırmızı Kelebek konuşurken onun sahneleri Wang Lin'in aklından geçti.

 

'Göklerin kutsanmış kızı böyle bir duruma düştü. Ne üzücü!' Wang Lin iç çekti. Bu Kırmızı Kelebek'in görüntüsünde gördüğü şey gurur değil de hüzündü, kalbinin derinliklerinde gizlenmiş bir hüzün.

 

Bu hüzün derin acı içeriyordu. Ona bakmak kişinin kalbini titretirdi.

 

"Kırmızı Kelebek, dileğini yerine getireceğim..." Wang Lin'in gözleri ciddileşti ve sonra baltayı salladı. Aniden havaya atladı, kükredi ve baltayı fırlattı. Balta yıldırımla çevrili bir meteor gibi Kırmızı Kelebek'e doğru ilerledi.

 

Bu balta güçlü bir aura taşıyordu. Göğü geçerken gök çökmek üzereymiş gibi sallandı.

 

Balta yere yaklaşırken yerin çatlayıp parçalanmasına neden oldu.

 

Kırmızı Kelebek kafasını kaldırdı ve baltaya baktı. Gülde kalan ilahi his şeridi dumana dönüştü ve bedeninin alnına girdi. O an Kırmızı Kelebek'in gözleri boşlukla değil de savaşma isteğiyle doluydu. Sonra Kırmızı Kelebek'in gözleri netlik, gurur ve nefretle dolu hale geldi.

 

Kırmızı Kelebek yavaşça zayıf bir gülümseme takındı. Bu gülümseme sevinçle doluydu, bu onun yüzünde nadiren görünen bir şeydi.

 

Şu anki o kalbinden tüm endişeleri atmış masum bir kız gibiydi.

 

Gökten inerken inanılmaz büyüklükte bir dövüşme isteği baltadan çıktı. Sanki görünmez bir el baltayı tutup aşağı savuruyormuş gibiydi.

 

Kırmızı Kelebek'in yüzündeki gülümseme güzel olsa da yine de bir parça gurur içeriyordu. Bu gurur onun gerçek benliğiydi.

 

Kırmızı Kelebek hayatı boyunca gururluydu ve ölüm anında bile hala gururluydu. Gurur bulutlar kadar yüksekti ve parlak bir kırmızı kelebek kadar büyüleyiciydi...

 

Balta göğü delip güçlü bir ani rüzgar ve göklerde yankılanan bir dizi sonik patlama yarattı.

 

Kırmızı Kelebek daha 200 yıl bile yaşamamıştı ancak tıpkı o parlak kırmızı kelebek gibi, hayatı kısacık olsa da güzelliğiyle gururu insanların asla unutamayacağı şeylerdi!

 

Gurur birçok insanı mutsuz etse de, kalpsizliği insanların ona yaklaşmasını zorlaştırsa da, o Kırmızı Kelebek'ti!

 

Gururlu Kırmızı Kelebek!

 

Balta Kırmızı Kelebek'e yaklaştı. Ondan 30 metre uzaktayken yıkıcı bir güç yaydı. O an Kırmızı Kelebek direnmek isteseydi bunu yapacak gücü vardı. Sıyrılmak isteseydi bunu da yapacak yeteneği vardı. Fakat direnmek veya sıyrılmak istemedi. O an gözleri git gide parlaklaşıyordu ve gözlerindeki gurur da git gide güçleniyordu.

 

Ancak gururla karışık bir parça pişmanlık vardı. Çok iyi gizlenmiş olsa da Wang Lin bunu gördü.

 

Son anlarında Kırmızı Kelebek ustasıyla karşılaştı. Ustasının yüzünü gördü ve sesini duydu. Ustasına kendisini yetiştirdiği için olan borcunu ve ustasının genç bir kadınken kendisine söylediği yumuşak ve sert sözlerini hatırladı. Tüm bunlar gözlerinde belirdi.

 

Ustasına ek olarak bir figür daha vardı, zayıf görünümlü bir genç adam. Sessizce Kırmızı Kelebek'i izlerken gözleri hala nazikti.

 

Bu figürü gördükten sonra Kırmızı Kelebek zayıf bir gülümseme takındı.

 

Bir figürde durana kadar sahneler gözünün önünden geçip gitti. Genç adamın gözleri Kırmızı Kelebek'e karşı aşkla doluydu. Sonuçlarına aldırmadan Ruh Kırbaççısı'nı çalmaya cüret eden kişiydi o.

 

"Elveda..." Kırmızı Kelebek'in gülümsemesi yavaşça dondu.

 

Balta varmıştı!

 

Kırmızı Kelebek'in önündeki kırmızı gül yaprakları bir bir dökülürken kör edici bir ışık yaydı.

 

Kırmızı Kelebek'in ağzından kan geldi ve gözleri yavaşça karardı fakat kaşlarının arasındaki derin gurur zayıflamadı.

 

"Sonraki yıl, çiçekler açtığında Suzaku Gezegeni'nde bir gül tarlası olacak. Kuzey ovalarında açacak bir mavi gül olacak. Wang Lin, bu sana hediyem..."

 

Yapraklarını kaybeden gülün sadece sapı kaldı. Balta yaklaştığında tamamen çöktü ve ortadan kayboldu.

 

Kan akarken kaşlarının arasında kırmızı bir iz belirdi. Çok şok edici görünüyordu.

 

"Kırmızı Kelebek, ömründe bir imtihanla karşılaşacaksın! Bir ölüm kalım imtihanı olacak. Geçersen ömrünün geri kalanı sorunsuz geçecek. Geçemezsen, her şeyi kaybedeceksin. Ustan sana yardımcı olmak adına bunu ön görürken hayatını kullandı, lütfen dikkatli ol..."

 

"Kırmızı Kelebek, korkarım ki imtihanın Ceng Niu'yla alakalı olacak. O sağ bırakılamaz!"

 

Kırmızı Kelebek kanla kaplıydı ve görüşü kırmızıya boyandı.

 

"Usta, Kırmızı Kelebek'in imtihanını ön gördün fakat maalesef ortaya karışan kişiyi gördün ve gerçek imtihanım olan Qian Feng'i görmedin..."

 

Balta Kırmızı Kelebek'in bedenini yardı ve yere indi.

 

Yerde derin bir delik oluşturdu ve o delikten siyah duman yavaşça çıktı.

 

Kırmızı Kelebek'in zırhında çatlaklar belirdi. Çatlaklar tüm zırhı kaplayana kadar yavaşça yayıldı.

 

Gözlerini kapattı ve bedeni aniden kan sisine dönüştü.

 

Hafif bir esinti kan sisini dağıtıp küçük kan kristallerinin bölgeyi kaplamasına neden oldu...

 

Göğün kutsanmış kızı, Kırmızı Kelebek, öldü...

 

"Wang Lin... Lütfen... Qian Feng'i öldürmeme... Yardım et..."

 

Wang Lin havada süzüldü ve sessizce düşündü. Kafasını kaldırdı ve Kırmızı Kelebek'in son mesajını duymuş gibi görünüyordu.

 

Kelebek kadar büyüleyici... Kısa olsa da kelebeğin güzelliği insanların kalplerine kazınır ve kolay kolay unutulmaz...

 

Kırmızı Kelebek öldü, geride yalnızca bir yeşim parçası ve Ruh Kırbaççısı'nı bıraktı. Bu iki eşya oraya süzüldü, yalnız bir aura yaydılar...

 

"Qian Feng'in alanı Sonsuz Arzu. Her şeyi yutmak, her şeyi ele geçirmek istiyor... Aslında alanlar nasıl yutulabilir? Qian Feng'in istediği, kişi alanlarını kavradığında göklerle kurduğu bağlantı anı."

 

"Kendi alanını arıtıp tamamlayabilene kadar farklı kavramaları elde etmek için alanları yutuyor..."

 

Yeşimdeki bilgi, Kırmızı Kelebek'in geçen birkaç yılda Qian Feng'i gözlemleyerek öğrendiği şeydi.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr