Bölüm 454: Garip Hazine

avatar
3204 19

Xian Ni - Bölüm 454: Garip Hazine


Çevirmen: Hollywood Hootsman

Editör: Lord Viole Grace


Wang Lin biraz düşündü ve sonra uzağa uçtu. İlahi hissini yaymıştı ve çok dikkatli ilerliyordu. Onlar etrafteyken yavaş hareket etmekten başka çaresi olmadığı için yarıklar Wang Lin'e dert oldu.

 

Son iki günde Wang Lin yarıklar tarafından yok edilen birçok yerden geçti. Uzakta kılıçlar gibi göğü delen delici kılıç auraları olan bir havza gördü.

 

İlahi hissiyle bölgeyi taradı ve burada 10.000'den fazla havzanın olduğunu buldu. Wang Lin'in bittiği yeri bile göremediği çok büyük bir alanı kaplıyorlardı.

 

Her havzaya saplanmış büyük bir kılıç vardı. Kılıçların yarısı yeraltında olsa da Wang Lin açıkca güçlü kılıç niyetini hissedebiliyordu.

 

'Metal ruh parçaları...' Wang Lin düşünmeye başladı.

 

Bir süredir Suzaku Mezarı'ndaydı ve her şey Situ Nan'ın ona anlattığından çok farklıydı. Wang Lin salak değildi, bunun neden olduğuna dair tahminleri vardı.

 

'Suzaku Mezarı aslında Yetişim Gezegeni Kristali'nin ta kendisi. Suzaku Mezarı'ndayım ve ayrıca Yetişim Gezegeni Kristali'nin içindeyim!'

 

'Bu yüzden o garip yaşam formları mezarda doğdu... Bu yüzden Yetişim Gezegeni Kristali parçalanmaya başladığında o garip yarıklar ortaya çıktı. Bu yarıklar, Yetişim Gezegeni Kristali'nin çöküntüleri.' Wang Lin'in ifadesi önündeki havzalara bakarken kasvetliydi. Ancak bu yalnızca onun tahminiydi, bunu kanıtlamak için bu yerin merkezine gitmesi gerekecekti. Dağ oradaysa yanılıyordu ancak orada değilse haklıydı.

 

Wang Lin biraz düşündü, sonra ilahi hissini yaydı ve kalbi titredi.

 

Bu bölgenin merkezinde koyu mavi buz tabakasıyla kaplı büyük bir havza vardı, içeride ne olduğu görünmüyordu.

 

Fakat oradaki kılıç niyeti en güçlü olandı, gökleri deliyordu ve kibirli bir aura yayıyordu.

 

Bu aura normal bir uçan kılıcın sahip olabileceği bir şey değildi. Wang Lin şahsen Semavi Alem'de benzer auraya sahip bir şey görmüştü.

 

'Bu yerde nasıl böyle bir şey olabilir?!' Wang Lin önündeki havzalara baktı. Havzalar bölgenin büyük bir kısmını kaplıyordu, etrafından dolanmak çok zaman alırdı. Ayrıca yolda diğer yaşam formları da olurdu, etrafından dolanmak daha tehlikeliydi.

 

Ayrıca merkez havzadaki şeyden aşina bir his alıyordu.

 

Bu his bir ruh parçasından değildi, genel bir aşinalıktı.

 

Biraz düşündükten sonra Wang Lin havzalar bölgesine girdi. Ancak 30 metre ilerledikten sonra havzalardan biri soğuk bir niyet sergiledi. Havzadaki kılıç yerden çıktı ve Wang Lin'e doğru uçtu.

 

Çok çok sıradan bir kılıçtı; 1 metre uzunluğunda, iki parmak kalındığında ve tamamen gümüştendi. Kılıcın ucu Wang Lin'e işaret etti ve kılıç vızıltıları dalgaları yaydı.

 

''Kaybol!"

 

Bir ilahi his kılıçtan çıktı. Bu ilahi his çok gaddarcaydı ve ve kibirle doluydu.

 

'Metal elemental ruh parçaları tarafından oluşturulan yaşam formları kılıç ruhlarına benziyor...' Wang Lin kılıcın içindeki ilahi hissi hissettiğinde gözleri parladı ve aklına bir şey geldi.

 

Merkezdeki büyük havzadan gelen kılıç niyeti, semavi kılıçların kılıç niyetine çok benziyordu.

 

Çantasına dokundu ve semavi kılıç belirdi. Semavi kılıç ortaya çıkar çıkmaz daha önceki kılıç semavi kılıcın yanında, kükreyen bir ateşin yanındaki bir ateş böceği gibi kaldı.

 

Wang Lin  bağırdı, "Xu Liguo!"

 

Semavi kılıçtan siyah gaz çıktı ve Xu Liguo şekil aldı. Kılıca baktı ve sinsice güldü. "Torunum, büyükbaban Xu Liguo yalnızca yarı kılıç ruhu olsa da sen..."

 

Konuşmasını bitirmesini beklemeden küstah kılıç titredi ve hiç tereddüt etmeden hızla kaçtı.

 

Bu manzara Xu Liguo'yu şaşırttı ancak sonra çabucak küstahlaştı. "Kaçıyor musun? Büyükbaban Xu Liguo kaçmana izin verdi mi?" Sonra semavi kılıcı taşıdı ve onu kovaladı.

 

"Bir kılıç ruhu doğal olarak kendisinin bastırılması için başka bir kılıç ruhuna ihtiyaç duyar." Wang Lin ayağını kaldırdı ve ileri yürüdü.

 

Xu Liguo Wang Lin için yolu temizledi. Geçtikleri tüm hazine kılıçlar dışarı çıkıyordu fakat Xu Liguo'yu gördükten sonra kaçıyordu.

 

Bu manzara çok garipti, sanki tüm hazine kılıçlar Xu Liguo'dan korkuyor gibiydi. Wang Lin'in gözleri sakince tüm bunları izlerken parladı ve ilerlemeye devam etti.

 

Xu Liguo kükremeler patlatırken çok heyecanlıydı. Heyecanlı kükremeler atarken semavi kılıçla oraya buraya uçuyordu.

 

Birer birer hazine kılıçlar havzalardan çıktı ve merkez havzada toplandı. Oraya varınca kaçmaya devam etmediler ve süzülmeye başladılar, çok güçlü bir kılıç niyeti ve soğuk aura yayıyorlardı.

 

Yol boyunca Xu Liguo önünde olacak şekilde Wang Lin hızla merkeze doğru uçtu.

 

Burada çok yarık yoktu, Wang Lin yol boyunca yalnızca üç tane yarıkla karşılaştı. Burası, daha önceki çöküşten çok etkilenmeyen birkaç yerden biriydi.

 

Wang Lin derine gittikçe daha az yarıkla karşılaştı. Sonunda tam hızında hareket etmeye başladı ve merkeze bir meteor gibi ilerledi.

 

Saatler sonra merkezdeki büyük havza görüş alanına girdi. Merkez havzanın üstünde yüzlerce kılıç süzülüyordu, kılıç niyetlerini yayıyorlardı. Wang Lin buraya kadarki yol boyunca güçlü kılıç niyetini hissedebiliyordu.

 

Xu Liguo durdu ve ilerlemeye cüret edemedi. Wang Lin'e hoş bir gülümsemeyle baktı ve konuştu, "Efendim, yol boyunca çok efor sarf edip tüm kılıç ruhlarını sizin için buraya topladığımı gördünüz. Yapacak çok işim kalmadığına göre siz tüm bu kılıç ruhlarını yok edene kadar kılıca geri dönsem olur mu? Onları yok eder etmez çıkarım." Sonra Xu Liguo hızla semavi kılıca doğru geri döndü.

 

Ancak tam bedenin yarısı kılıca geri döndüğünde Wang Lin kılıcı tuttu ve Xu Liguo'yla birlikte onu hazine kılıç yığınına doğru fırlattı.

 

Xu Liguo hızla semavi kılıca geri çekilirken çığlık attı ve kılıcı kaçmak için kontrol etmek üzereydi.

 

"Bu yeri benim için açamazsan seni tutmak hiçbir işime yaramaz!"

 

Wang Lin'in soğuk sesi kulaklarında yankılandı. Gizlice yakındı ve içinden Wang Lin'e küfretti. Ancak daha fazla kaçmaya cüret edemedi. Durumu kabullendi. Semavi kılıcı kontrol etti ve hiddetli kükremeler atarken hazine kılıcı sürüsüne doğru deli gibi ilerledi.

 

Kükremeleri semavi kılıç aracılığıyla dışarı çıktı, onları gök sarsan kılıç vızıltıları haline getirdi.

 

Bu kılıç vızıltıları yüksek gökleri delebilirdi ve o hazine kılıçların yol açmasına neden oldu. O an havzayı kaplayan mavi sis kıpırdanmaya başladı ve bir yarımay bıçağı dışarı uçtu.

 

Wang Lin hayal kırıklığına uğramış bir görünüm sergiledi. Semavi kılıca benzeri aurayı hissettiğinde aklına ilk gelen şey Servet'ti.

 

Olası olmadığını bilse de içindeki o his bir türlü gitmedi.

 

Ne yazık ki önündeki eşya Servet değil, bir yarımay bıçağıydı. Antik zamanlardan beri kılıçlarla bıçaklar şöhret bakımından eşitti ancak kılıçların gururu, bıçaklarınsa kendi stilleri vardı. Normal metal parçaları olduklarında sorun yoktu fakat bir ruh kazandıklarında bir arada var olamazlardı.

 

Bir bıçağın sayısız kılıcı kendine taptırıp kılıçla bir arada var olabilmesi daha da az olasaydı ve bu bıçak basit değildi!

 

Ancak bu bıçak ne kadar sıra dışı olursa olsun sayısız ruh parçasından oluşuyordu ve onu almak imkansızdı. Elde etmeyi başarsa bile Yetişim Gezegeni Kristali'nden çıktığında sayısız ruh parçasına parçalanacaktı ve ruh parçaları sahiplerine geri dönecekti.

 

Wang Lin gizlice iç çekti. Semavi kılıcı geri çağırmak için elini kaldırmak ve bu yerden gitmek üzereydi ki aniden gizemli bıçağa baktı.

 

'Böyle değil! Bıçağın ruhu sayısız ruh parçasından değil de yalnızca bir ruh parçasından oluşuyor...' Wang Lin derin bir nefes aldı.

 

Buraya geldiğinden beri birçok yaşam formu görmüştü ve hepsi sayısız ruh parçasından oluşuyordu. Hiçbiri bu bıçak ruhu gibi bir ruh parçasından oluşmuyordu.

 

Yarımay bıçağı havzadan uçarak çıktığında etraftaki tüm kılıçlar geri çekilmeden önce sanki efendilerine saygı sunuyormuş gibi kılıç vızıltıları çıkardı.

 

Xu Liguo semavi kılıcının içinden yarımay bıçağını gördü ve daha da gerginleşti. Hep ödlek biriydi, tüm kılıçların geri çekildiğine gördükten sonra o da boyun eğmek istedi fakat Wang Lin'den korkuyordu.

 

Titremesi semavi kılıca geçti, semavi kılıcı hafifçe titretti.

 

Yarımay bıçağı gizemli yöntemler kullanarak semavi kılıcın yanında belirdi. Bir çınlamayla semavi kılıç geri itildi fakat üzerinde tek bir çizik yoktu.

 

Xu Liguo çığlık attı ve hiç tereddüt etmeden Wang Lin'e doğru uçtu.

 

Wang Lin kaşlarını çattı. Xu Liguo'nun ödlek olduğunu biliyordu fakat Xu Liguo'nun hiç dövüşmeden kaçacağını düşünmemişti.

 

Wang Lin'in sağ eli uzandı ve semavi kılıç avucuna uçtu. O an yarımay kılıcı hızla yaklaştı.

 

Wang Lin hızla geri çekildi ve aynı anda kılıcı savurdu, yarımay bıçağıyla çarpışan bir kılıç enerjisi dalgası yarattı.

 

Bir patlamayla kılıç enerjisi yarımay bıçağıyla çarpıştı fakat yarımay bıçağı hiç hasar almadı. Onun yerine daha da parlak ışık saçıp soğuklaştı ve bir ilahi his mesajı gönderdi.

 

"Onun ruhunu... Burada bırak... Sen, git..." (Ç.N: Xu Liguo'nun ruhunu kast ediyor.)

 

İlahi his mesajı gönderildikten sonra yarımay bıçağı aniden 30 metre olana kadar büyüdü ve gök yaran bir kılıç enerjisi dalgası gönderdi.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44265 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr