Bölüm 283: Anlayış

avatar
3652 20

Xian Ni - Bölüm 283: Anlayış


Çevirmen: Zawoske

Editör: Lord Viole Grace


Wang Lin’in ifadesi sakindi, lakin oldukça tetikteydi. Bu kişi epey garipti. Bir iplik kadar dahi ruhsal enerji barındırmıyordu ve ilk bakışta bir ölümlü gibi gözüküyordu, lakin nasıl bir ölümlü yetişimini görebilirdi ki? Wang Lin sakince ellerini birleştirdi ve karşılık verdi, ‘’Yalnızca dağlardan birisiyim. İsme gerek yok; Da Niu desen yeterli.’’

 

Yetişimci Wang Lin’e meraklı bir bakışla göz gezdirdi ve güldü. ‘’Kardeş Da Niu, neden oturup bu yağmurlu gecede konuşmuyoruz?’’

 

Wang Lin yere bağdaş kurarak oturmadan önce hafifçe gülümsedi. Sağ elini salladı ve bir şarap şişesi belirdi. Şaraptan bir yudum aldı.

 

Dört Tarikat Birliği yok edildikten sonra, Wang Lin’in elindeki bu meyve şarabı sayısı azalmıştı, dolayısıyla artık daha nadir içiyordu.

 

Bu iri yetişimci bir kahkaha patlatarak, oturdu ve mırıldandı, ‘’Kardeş Da Niu’nun yetişimi gerçekten şoke edici. Yanlış görmüyorsam, etki alanını elde etmeye yakınsın.’’

 

Wang Lin’in kalbi tekledi. Bu kişiye karşı daha da dikkatli bir tavır takındı, lakin dıştan, sadece sessizce kıkırdadı ve sorudan kaçındı.

 

O anda, ateşin yanındaki adamlardan birisi yüksek sesle güldü. ‘’Neyden bahsediyorsunuz be? Söylediklerinizden tek kelime anlayamıyoruz. Etki alanı elde etmek? Siz ikiniz deli misiniz?’’

 

Mo Zhi hafifçe gülümsedi ve söylendi, ‘’Bayım, ‘deli’ lafınız tam da yerine oturuyor. Eğer kişi deli değilse, neden göklerin yasaları gibi bir şeyi anlamayı dener ki? Deli değilse, neden bir ölümsüz olmaya çabalar. Bir şeyi elde etmek adına o şey istenmeli. Doğru budur.’’

 

Ateşin yanındaki kaşlarını çattı ve haykırdı, ‘’Gerçekten delinin teki. Tek kelimesini anlamadım.’’

 

Mo Zhi gülümsedi ve kafasını iki yana salladı. Wang Lin’e göz atıp sordu, ‘’Kardeş Da Niu anladı mı?’’

 

Wang Lin hafif bir gülümseme takındı ve yanıtladı, ‘’Sözlerin çok gizemli. Anlamıyorum, ama ‘deli’ lafı bence iyi değil. Yerine, ‘ye’ daha iyi.’’

 

Mo Zhi’nin gözleri ışıldadı ve güldü. ‘’Güzel! ‘Ye’ çok iyi bir kelime! Biz yetişimciler yeme dürtümüzü kaybedersek, o vakit nasıl doğru yolda ilerleyebilir ve Göklerin Tao’sunu tamamlayabiliriz?’’

 

Wang Lin derin bir nefes aldı ve sessizce gülümsedi.

 

Mo Zhi Wang Lin’e baktı, ardından gözleri aniden kafa karışıklığını gösterdi ve sonrasında da boşlukla kaplandı. Wang Lin’in gözleri bu gözlere baktığında, kalbi tekledi. O vakit sessizce elini boyutsal çantasının üzerine koydu.

 

Uzun bir süre sonra, Mo Zhi’nin gözlerindeki kafa karışıklığı yavaşça kayboldu. ‘’Az önce... nere... Neredeydik?’’

 

Wang Lin Mo Zhi’ye baktığı esnada kaşları çatıldı.

 

O anda, ateşin yanındaki adamlardan biri, onları dinleyen, güldü. ‘’Gerçekten delinin teki.’’ dedi.

 

Mo Zhi derin bir nefes verdi ve Wang Lin’e gülümsedi. ‘’Unut gitsin. Unuttuğuma göre, unutmuşumdur. Benim adım Mo Zhi. Senin adın ne?’’

 

Wang Lin’in kaşları daha da çatıldı. Bir süre sonra, kafasını iki yana salladı ve mırıldanırken hafifçe gülümsedi, ‘’Da Niu.’’

 

Mo Zhi onayladı. Dışarıdaki yağmura bakarak sözlerine başladı, ‘’Yağmurlu geceler güzel ve sonsuzdur. Bitkiler sessizce suyu özümser ve üzerlerindeki ölüm kokusu sessizce kaybolur. Bu yağmurun güzelliği ve hayatın tadıdır.’’

 

Wang Lin dışarı bakmak için kafasını çevirdi. Yağan yağmurun sesi kısık kısık içeri geliyordu ve gök gürültüsünün sesi arada sırada dışarıyı bir anlığına ışıldatıyordu.

 

Tapınağın içindeki ateş geceleyin titreşerek, tapunaktaki gölgelerin de titreşmesine sebebiyet verdi. Adeta yaşam ve ölümün sınırındaydı. Titreyen ışık da yaşam ve ölüm etki alanından biraz parça taşıyor gibi gözüküyordu.

 

Işık yaşamdır, karanlıksa ölüm, titreşen ışık yaşam ve ölüm arasındaki takası temsil ediyordu.

 

Wang Lin fısıldadı, ‘’Yaşam nedir?’’

 

Bu soru uzun süredir kafasını karıştırıyordu.

 

Mo Zhi bakışlarını çekti. Ateşi işaret etti ve hafifçe dudakları kıvrıldı. ‘’Bu ateş yaşam.’’

 

Wang Lin titreşen ateşe baktığı esnada düşündü ve sordu, ‘’Neden?’’

 

Mo Zhi ateşi izlerken hafif hafif gülümsüyordu, ‘’Neden yaşam olduğunu bilmiyorum, ama devamlı ölümlülerin, ‘yaşasın ateş, yaşasın ateş’ dediklerini duydum, yani bence ateş hayat olmalı.’’

 

‘’Deli!’’ Bu sefer, ateşin yanındaki bütün adamlar ikiliye sanki garip yaratıklarmış gibi baktı.

 

Bu ateş yaşam... Wang Lin biraz berraklık kazanmış gibi hissetti, lakin hala tamamen anlamamıştı. Bir anlığına sessiz kaldı, ardından sordu, ‘’Ölüm nedir?’’

 

Tam Mo Zhi konuşmak üzereyken, gözleri tekrardan kafa karışıklığıyla ve boşlukla kaplandı. Uzun bir zaman sonra, hislerini geri kazandı ve şaşkınca etrafına bakındı.

 

‘’Az önce... Ne hakkında... Konuşuyorduk?’’

 

Wang Lin’in konuşmasını beklemeden, ateşin etrafındaki adamlardan birisi söylendi, ‘’Az önce ölümün ne olduğunu sordu.’’

 

Mo Zhi Wang Lin’i özür diler bir şekilde baktı. Biraz tereddüt etti ve devam etti, ‘’Kardeşim ismimi bildiğini düşünüyorum. Peki, ben ismini sorabilir miyim?’’

 

Tıpkı az önceki gibi, Wang Lin cevap veremeden, ateşin yanındaki başka birisi yanıtladı, ‘’İsmi Da Niu.’’

 

Mo Zhi’nin bakışları daha da özür diler bir hal takınırken konuştu, ‘’Etki alanımı elde ettiğimden beri, hafızam rezalet halde. Umarım kardeş Da Niu beni affedebilir.’’

 

Wang Lin’in ifadesi aynı kaldı, lakin içten içe şoke oldu. Biraz tereddüt etti, sonrasında sordu, ‘’Kardeş Mo hangi etki alanını kavradı?’’

 

Direkt birisine etki alanını sormak aşağı yukarı yasaktı, lakin Mo Zhi umursuyor gibi gözükmüyordu. Gözlerindeki kafa karışıklığı daha da güçlendi ve yanıtladı, ‘’Unutma etki alanı...’’

 

‘’Hey, daha ölümün ne olduğunu söylemedin. Konuşmaya devam et; gittikçe ilginçleşiyor.’’ Ateşin yanındaki adamlardan birisi Mo Zhi’yi acele ettirdi.

 

Mo Zhi’nin gözlerindeki karışıklık konuştuğu esnada güçlendikçe güçlendi, ‘’Ölüm nedir... Ölüm ölmektir. Eğer birisi ölürse, o vakit ölmüştür ve eğer kalp ölürse, o vakit unutur... Bu ölümdür.’’

 

Wang Lin’in içi titredi. Bu cümle kafasını karıştıran sisi epey süpüren bir rüzgar misaliydi.

 

‘Ölüm ölmekti. Eğer bir kişi ölürse, o vakit ölmüştür. Eğer kalp ölürse, o vakit unutur...’

 

Mo Zhi’nin kafa karışıklığı dolu gözleri bilgelikle kaplanırken etrafına bakındı ardından sağ eliyle dışarıdaki su birikintisini işaret etti. Mırıldandı, ‘’Bugün bu birikintiye yağan su yaşam. Yarın, yağan su olmadığında, o zaman bu birikinti ölümdür. Ölü su yaşamı ve akışı olmayan sudur.’’

 

Ardından sağ eliyle rastgele tekrardan işaret etti ve bu sefer ateşin yanındaki adamları gösteriyordu. Gözlerindeki boşluk daha da güçlendi ve devam etti, ‘’Bugün, eğlenebilir, öfklenebilir, üzülebilir veya mutlu olabilirler. Bu yaşam. Gelecekte, eğlenemeyecekler, öfkelenemeyecekler, üzülemeyecekler veya mutlu olamayacaklar ve bu da ölüm.’’

 

Eli birden hareket etti ve dua etme minderini işaret etti. Sözlerinin kalanı dudaklarından döküldü, ‘’Bu tapınak tanrı heykeli buradayken hayattaydı. Şimdi tanrı heykeli olmadan, ölü!’’

 

Bunu konuşurken, ayaklandı, gökyüzünü işaret etti ve sözlerini kesmedi, ‘’Bu yağmur damlaları gökyüzünde doğuyor ve yeryüzünde ölüyor. Ortada olan yer hayatları. Bu yağmura gökyüzü, yeryüzü veya yağmurun kendisi için bakmıyorum, aksine yağmur damlalarının bütün hayatı adına bakıyorum... Bu yaşam ve ölüm döngüsü.’’

 

Wang Lin etkilenmişti. Ayaklandı ve saygıyla Mo Zhi’ye doğru başını eğdi.

 

Mo Zhi haffiçe gülümsedi. Ardından bir adım attı ve tapınaktan bir meteor misali ayrıldı. Kısık sesi mesafeden genç adamın kulaklarına ulaştı.

 

‘’Kardeş Da Niu, anlasan da, anlamasan da... Sınırlarını bil.’’

 

Wang Lin yağmura baktı. Uzun bir süre sonra, bir gülümseme takındı.

 

O anda, ateşin etrafındaki adamların hepsinin kafası karışıktı. Biraz anlamış gibi hissediyorlardı, lakin dikkatle düşündüklerinde, gözlerini engelleyen bir katman sis var gibi duruyordu.

 

‘’Dostum, o herif ne demeye çalıştı?’’ birisi sormadan edemedi. Herkesin bakışları Wang Lin’e çevrildi.

 

Wang Lin kafasını iki yana salladı ve söylendi, ‘’Siz... Anlamayacaksınız...’’

 

Bununla birlikte, bir adım attı ve tapınaktan ayrıldı. Yağmurda yürüdü ve yukarı baktı. ‘Bu yağmur damlaları gökyüzünde doğar.’ Ardından yere baktı. ‘Bu yağmur damlaları yeryüzünde ölür.’

 

Aralarındaysa yağmur damlalarının bütün yaşamı vardır.

 

Bu yaşam ve ölümdür!

 

Ateş yaşamdır zira yaşama sahiptir, bu da ‘yaşasın ateşin’ anlamıdır.

 

Ölüm ölmektir. Eğer bir kişi ölürse, ölmüştür. Eğer kalp ölürse, o vakit unutur...

 

Wang Lin içinde aniden bir şey hissederken gökyüzü ve yeryüzü arasında yürüyordu. Yaşam ve ölümün ardındakini gerçekten biraz kavramayı başarmıştı. Aslında Ruh Oluşturma aşamasına ulaşmak için etki alanına bir yıl daha çalışması gerekiyordu. Ne var ki, anlayışı birden artmıştı ve kısa bir süre sonra, çoktan Ruh Oluşturma aşmasına ulaşma durumundaydı.

 

O anda, Wang Lin isterse, anında Ruh Oluşturma aşamasına ulaşabileceği söylenebilirdi.

 

Lakin burası besbelli Ruh Oluşturma aşamasına ulaşılacak yer değildi. Wang Lin atılım yapma dürtüsünü bastırdı ve daha da hızlı uçtu.

 

‘’Kardeş Mo’nun etki alanını kalbin ölümü olduğunu ve bunun hafıza kaybıyla sonuçlandığını düşünüyorum. Her şeyi unutarak, sadece Tao’yu bırakmak.’’ Wang Lin derin bir nefes aldı. Bu Mo Zhi bir dahiydi.

 

O yağmurlu gecede tapınakta kazandığı anlayış Wang Lin’in zihninin sonunda Ruh Oluşturma seviyesine ulaşmasını sağlamıştı. O anda, Ruh Oluşturma aşamasına ulaşmaya değerdi ve bir Ruh Oluşturma yetişimcisinin etki alanına sahipti.

 

Ruh Oluşturma aşaması yetişimcilerinin gücünün büyük ölçüde çeşitlenmeye başladığı seviyeydi.

 

Bu yüzden yetişimciler ruh Oluşturma aşamasına ulaşınca, yetişim odakları bedenlerinden zihinlerine geçerdi. Dayanakları göklere olan anlayışları ve güçleri de bu gücü ne kadar iyi kontrol edebildikleriydi.

 

Etki alanı Ruh Oluşturma aşamasının üzerindeki yetişimciler için en önemli anlayıştı.

 

Gökleri anlamadaki farklılığa göre, farklı etki alanları da elde edilebilirdi. Başka bir deyişle, sayısız etki alanı vardı, lakin bu etki alanları arasında güç farkı olmadığı anlamına gelmiyordu.

 

Etki alanları uç noktalarına ulaştıklarında çok yakın güce sahip olsalar da, başlangıç noktaları epeyi farklıydı ve kesinlikle gelecek yetişimi etkileyebilirdi.

 

Bu yüzden, Ruh Oluşturma aşamasında, yetişimcilerin güçleri büyük ölçüde çeşitliydi. Birisi yalnızca sıradan bir etki alanı elde ederse, Kadim Ruh yetişimcilerine kıyasla tanrı olsalar bile, Ruh Oluşturma yetişimcileri arasında arkada kalırlardı.

 

Wang Lin gerçekten Ruh Oluşturma aşamasına çabucak ulaşmak isteseydi, Beyaz Bulut Tarikatı’nın Ruh Oluşturma yetişimcisinin ilk oymasını yaptığında ulaşabilirdi. Ne var ki, bu etki alanı kendinin değildi. Başka birinin adımlarını takip etmek gibiydi bu. Ruh Oluşturma aşamasına ulaşsa dahi, gelecekte atılım yapmayı epey zor bulacak, Ruh Oluşturma aşamasına ulaşması için çok düşük şansının olmasıyla sonuçlanacaktı.

 

Kendi oluşturmadığı bir etki alanı olduğundan, tamamen kavraması oldukça zor olurdu, aşmaktan bahsetmeye gerek bile yoktu...

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr