Düzenleme: LordVioleGrace

Tufan yılanla çarpıştı ve çöktü.

Wang Lin’in ruhu sahip olduğu miras parçasını aktifleştirdi, lakin kalbi çabucak tekledi. Buradan ayrılmak istemesine rağmen, görünüşe göre bu miras parçası bir tepkiye neden olacak kadar yeterli değildi.

Wang Lin’in ifadesi kasvetli bir hal aldı. Öncesinde şüpheleri vardı, ve, mirasın burada işe yaramamasıyla, bu yerin Bilgi Denizi olmadığını onaylamıştı.

Sonuç olarak, öncesinde yaptığı her şey boşaydı. Wang Lin’in gözleri soğuklaştı, lakin hızlıca ifadesini toparladı. Son olayların hiçbirinin normal olmadığının farkındaydı. Miras parçasına göre, Tu Si’nin ruhunun ikiye ayrılarak Ölü Deniz ve Kan Denizi haline geldiği gerçeği doğruydu.

Bu yer gerçekten Ölü Ruh Denizi’ydi, lakin neden bilgi mirası burada işe yaramıyordu?

Wang Lin etrafına bakındı. Bakışı, üç yüz bin metre boyutundaki yaratığın üzerindeki bir pula kaydı ve zihninde bir düşünce belirdi.

Pula bakarken kalbi tekledi ve konumunu ezberledi. Wang Lin miras bilgisini aktifleştirdiğinde, o puldan hafif bir karşılık hissetmişti.

Karşılık zayıf olsa da, miras parçasının çağrısına karşılık vermişti, yani o pul bir şekilde özel olmalıydı.

Wang Lin’in gözleri ışıldadı. Sağ kolunu kaldırmadı, bunun yerine nazikçe işaret parmağını salladı. Çok küçük bir yarık belirdi ve hızlıca kayboldu. Wang Lin’in hareketi oldukça saklıydı, ve küçük yarık belirdiği gibi kaybolmuştu, böylece kimse fark etmemişti.

Wang Lin sakinleşti. Bu yarığın belirmesi miras parçasıyla Antik Tanrı’nın bedeninde istediği yere gitmesini sağlayan eşsiz metodunu kullanabileceği anlamına geliyordu.

Boyutsal çantasını ilahi hissiyle taradı ve alayla sırıttı. Birçok boyutsal çantaya sahipti. En çok endişelenmesine neden olan boyutsal çanta on hayat kurtaran hazineyi, Huan Yuan Yaratık Tuzağı’nı, ve yirmi zirve kalite ruh taşını tutan idi. Onları aldığından beri hiç savunmasını indirmemişti.

O on kişinin bu kadar kolay bu şeyleri elinde tutmasına izin vereceğine inanmıyordu. Daha öncesinde söylediği şey basitçe onları yanlış yönlendirmekti.

Yarıklara girmeyi birçok kez deneyimledikten sonra, Wang Lin miras kullanılarak açılan yarıkların farklı olduğunu fark etti. Eğer birisi girerse, hemen diğer taraftan çıkmazdı, çünkü giriş ve çıkış arasında küçük bir uzay vardı. Uzay ilahi hissin girmesini engelleyen kaotik enerjiyle doluydu.

Daha önce bunu test etmişti. Bir uçan kılıç çıkarmış ve yarığa atmıştı. Kılıç yarığa girdiğinde, bağlantısını kaybetmişti. Ancak kılıç diğer taraftan çıktığında bağlantısı düzelmişti.

Heyecanlandı, genç adam. Eğer yarıkların bu özelliğinin avantajını kullanabilirse, harikalar yaratabilirdi.

Biraz düşündükten sonra, Wang Lin zirve kalite ruh taşlarının, yaratık tuzağının, ve on enstrümanın olduğu çantayı çıkardı, birazcık karıştırdı, ve üç farklı boyutsal çantaya yerleştirdi.

Aynı zamanda, bir değişim meydana geldi.

Dou Mu’nun grubu birbirine baktı, yaşlı adamı takip ederek, ellerini birleştirdiler. Onunu bir ışık huzmesi bağlayarak, Ta Sen’i çevreleyen düzensiz bir şekil oluşturdu.

Ta Sen’in soğuk gözleri on kişiye baktı. Yüzünde soğuk bir gülümseme belirdi. Alayla sırıttı, ‘’Onunuz çok uzun zamandır bekliyorsunuz, ve şimdi sonunda bir fırsat mı buldunuz? Çok iyi!’’

Yaşlı adamın yüzü kasvetli bir tavır aldı. Tek kelime etmeden, iki eliyle durmadan hareketler yapmaya başladı. Diğer dokuzu da ona uyarak devam etti. Elleri semboller arasında gittikçe daha hızlı bir şekilde geçiş yapıyordu.

 Oluşturdukları düzensiz şekil aniden parlamaya ve Ta Sen’e yaklaşmaya başladı.

Ta Sen uzağa bakarken soğukça gülümsedi. Yaratığa bakıp, yavaşça konuştu, ‘’Görünüşe göre siz çocuklar çoktan birbirinizle iletişim halindeymişsiniz. Beni tekrardan mühürlemeyi planlıyorsunuz.’’

Yaratık Ta Sen’e baktı ve sakince söylendi, ‘’Seni mühürledikten sonra, o onunun her biri mirasın bir parçasını alacak. Böyle muazzam bir cezbedişle, herkes kabul ederdi.’’ 

Ta Sen hızlıca bedenine yaklaşan düzensiz şekli önemsiyor gibi görünmüyordu. Yüksek sesle gülmeye başladı. Sağ elinde mızrağı tutuyordu, aniden öne doğru savurdu. Bir dizi patlama sesi duyulabilirdi. Devasa bir siyah ejderha aniden belirdi ve düzensiz şekle atıldı.

Çok geçmeden, direkt yaşlı adama soğukça bakarken kızıl saçlı adam parmağıyla kaşlarının arasını işaret etti ve bağırdı, ‘’Patla!’’

Yaşlı adamın ifadesi değişti. Bedeni kırmızı ışık saçmaya başladı. Bedeni titrerken içinden kaotik Qi iplikleri çıkmaya başladı. Hızlıca elini karnına yerleştirdi ve bağırdı, ‘’Dağıl!’’

Birdenbire, kırmızı ışık bedeninden çıktı. Diğer dokuzlunun yüzleri daha da ciddileşti ve el sembolleri değişti. Böylece Qi özümseyebilecekleri bir duruma geçmelerini sağladılar.

Kırmızı ışık hızlıca dokuz kırmızı ışığa bölündü ve dokuz kişinin bedenine girdi. Kırmızı ışık saçıyorlardı. Yaşlı adam hızlıca bağırdı, ‘’Kilitlen!’’

O anda, kırmızı ışık hızlıca dokuz kişinin bedeninden ayrıldı, tekrardan birleşti, ve yaşlı adamın bedenine geri döndü. Kırmızı ışık bedenine girdiği anda, titredi ve ağız dolusu siyah kan kustu. Yüzü aniden solgunlaşmıştı. Ta Sen’e baktı ve sırıttı, ‘’Ta Sen, bu yaşlı adam seni öldürmeyi denemeye cüret ettiğine göre, çoktan tekniğini aşmak için bir metoda sahibim. Bu teknik bana karşı işe yaramaz!’’

Bütün bu olan olaylar uzun bir zaman almış gibi hissettiriyordu, lakin birkaç nefeslik zaman içinde yaşanmıştılar. 

Ta Sen bıyık altı alayla sırıttı. Parmağıyla aynı yeri işaret etti ve diğer dokuzluya, birer birer, baktı ve bağırdı, ‘’Patla!’’

Yaşlı adamın gözleri ışıldadı; hızlıca bağırdı, ‘’Li Peng!’’

Ta Sen duraksadı. ‘’Li Peng’’ ismini az buz hatırlıyordu. Bu, onca yıl önce 11 kişilik gruptan kaçmayı başaran tek kişinin ismiydi.

O noktada, yaratığın ağzından bir kahkaha belirdi. Bu ses açıkça yaratıktan gelmiyordu, aksine başka bir kişiden geliyordu. Yaratık ağzını açtı ve bir çekirdek tükürdü. Çekirdeğin üzerinde bir şişkinlik büyüdü.

Şişkinlik sıkı sıkı çekirdeğe bağlıydı, adeta bir parazitti. Şişkinlik biraz büyüdükten sonra, bölünerek açıldı ve içinde bir kişinin yüzü belirdi.

Bu yüz son derece bilge vari idi, lakin gözleri, tıpkı bir iblis lordunun gözleri gibi kötülükle doluydu, soğukça Ta Sen’e baktı ve karmaşık bir ilahiyi bağırarak söyledi.

İlahi hızlıca on kişinin etrafında beliren on halka oluşturdu ve Ta Sen’in ruh parçacıklarını patlatma yöntemini tamamen etkisizleştirdi.

Ta Sen kafasını çevirdi ve soğukça yüze baktı. İfadesi karardı, ve söylendi, ‘’Görünüşe göre onca yıl önce seni yakalayamamamın sebebi bu hayvanın seni kurtarmasıymış!’’

Yüz acı acı gülümseyerek, nefretle dolu bir bakış takındı. Sesi nefretle kaplıydı, kelime kelime, söylendi, ‘’Geçmişte yalanlarına inanıp, Tu Si’nin yerleştirdiği mührü kırarak özgürlüğünü kazanmana izin verdiğimizde, bunun hayatımızda yaptığımız en büyük hata olduğunu fark ettik. Bugün, hatamızı temizleyeceğiz. Güç mirası veya bilgi mirası olması hiç önemli değil, ikisi de bizim olacak.’’

Ta Sen elindeki mızrağı savurdu. Alaycı bir gülümseme takındı ve sakince söylendi, ‘’İlk, onunuz bana ihanet ettirdi, ardından bu hayvanın başka birini sakladığı ortaya çıktı. Sadece bu iki hareket olamaz. Başka ne var?’’ Bununla birlikte, savaş alanının dışındaki Wang Lin’e ve yüzlerce aptallaşmış şeytani gelişimciye baktı.

Çekirdeğe bağlı yüz alayla sırıttı, ‘’Göreceksin!’’ Bununla birlikte, bilinmeyen bir yöntem kullanarak yaratıkla iletişime geçti. Yaratık aniden şiddetle atıldı ve suda kıvrılmaya başladı. Muazzam bedeni kıvrılmaya devam etti, ta ki Ta Sen’in uzunluğuna ulaşana ve tamamen onu çevreleyene kadar. 

Yaratığın bedeninde, mızrağın oluşturduğu siyah ejderha düzensiz şekilde bir düzine metre ötede duraksadı.

Sonuç olarak, Ta Sen tamamen çevrelendi.

Ta Sen’in ifadesi sakinliğinden ödün vermiyordu. Alaycı bir gülümseme attı ve yarım ay bıçağa dönüşen bir ışık ağzından dışarı çıkıp sol eline yerleşti. Ta Sen sağ eliyle mızrağı, sol eliyle de yarım ay bıçağı tuttu. İki silahla birlikte saldırdı.

Aniden, onu çevreleyen düzensiz şekil çökme belirtileri gösterdi.

Ta Sen’in gözleri ışıldadı. İki silahı öne doğru ırlattı ve ikisi de düzensiz şeklin kenarına çarpan birer meteor oluşturdu.

On kişi arasında, dördü bir ağız dolusu kan kustu ve titrediler, adeta daha fazla dayanamıyorlardı. 

O kriz anında, yaratığın bedeni ansızın katılaştı ve kafasının üstünde bir şişlik oluştu. Şişliğin içinde, pullarla kaplı bir adam belirdi. Bu adamın göz bebekleri elmas şeklindeydi. Gözleri, insan dışı bir his veriyordu.

Bu kişi belirdiği anda, avazı çıktığı kadar bağırdı. Bağırışı olağanüstü derecede keskindi. Ta Sen’in üzerine yönelen sayısız görünmez bıçak oluşmuştu. 

Aynı zamanda, yaşlı adamın ifadesi kaskatı kesildi. Alnı ter içindeydi. Onunun oluşturduğu düzensiz şekil sırf dayanmak için kendilerine odaklanıyordu. Ta Sen’in neden olduğu her sallanmayla, kalpleri titriyordu. Wang Lin’e baktı ve hafifçe gürledi, ‘’Küçük dostum, şimdi harekete geç!’’

Wang Lin’in ifadesi kasvetli bir hal aldı. Ta Sen’e baktı. Yaşlı adam harekete geçtiği andan beri, Wang Lin Ta Sen’i gözlemliyordu, ve başlangıçtan şimdiye kadar, hep sakindi.

Yaşlı adamın sözlerini duyduktan sonra, Wang Lin aniden harekete geçti ve yaşlı adama doğru atıldı. Yaşlı adam heyecanlandı. Tam konuşmak üzereyken, Wang Lin yönünü kaydırdı ve yaşlı adamı geçerek hızlıca üç yüz bin metre büyüklüğündeki yaratığa doğru atıldı.

Wang Lin bu insanların ölüp ölmeyeceğini umursamıyordu, o anda tek bir şey umursuyordu, ve o da yaratığın üzerindeki özel puldu. Aslında, başlangıçtan beri, asla bu mühür dedikleri şeyi uygulamaları için yardım etmeyi hiç planlamamıştı. Wang Lin bunu yapmaya yetecek gücünün olduğunu düşünmüyordu.

Yaşlı adamın somurttu. Homurdandı ve ellerini göğsüne yerleştirerek, bir elmas şekli oluşturdu. Bağırdı, ‘’Enstrümanım, saldır!’’

Yaşlı adamın ağzından bu sözler çıktığı anda, Wang Lin sağ eliyle hızla bir yarık açtı ve içine girdi.