Bölüm 105: Eski Çağın Ji Ülkesi

avatar
4841 32

Xian Ni - Bölüm 105: Eski Çağın Ji Ülkesi


 

Çevirmen: Zawoske

Editör: Mehmet Uyar

 

Kadim zamanlarda, Ji, Dao ve Shi anlaşılmazı zor üç ruhsal enerji âlemiydi. Gizem konusunda, Ji Âlemi Dao Âlemiyle karşılaştırılamazdı. Önceden anlaşılma konusunda, Ji Âlemi Shi Âlemiyle karşılaştırılamazdı, ancak kadim zamanlarda bir Ji Âlemi gelişimcisi ortaya çıkarsa, bir felaket olurdu.

 

Ji Âlemi, Dao Âlemi kadar gizemli veya Shi alemi kadar öngörülemedik olmasa da, ne kadar korkunç olduğu göz önüne alınırsa, Ji Alemi ve diğer iki alem açıkça karşılaştırılamazdı. Ji Alemi’ne sahip gelişimciler, kuşkusuz, aynı seviyedeki diğer gelişimcilerden birkaç kat daha güçlenecekti ve ruhsal enerjileri tamamen Ji Alemi’ni temel alacaktı.

 

Sonuç olarak, Ji Âlemi’ni tanımlayan tek kelime; ‘’korkunç’’ idi. Aynı seviyedeki gelişimciler arasında, bir Ji Âlemi Gelişimcisi yenilmezdi. Ne var ki, Ji Âlemi’nin zayıflığı da besbelli ortadaydı. Ji Âlemiyle, bir gelişimci asla Ruh Bölme aşamasına ulaşamazdı. Son aşama Kadim Ruh sınırdı.

 

Ancak, bir son aşama Kadim Ruh Ji Âlemi gelişimcisi, Ruh Bölme gelişimcisinin bile rahatsız etmek istemeyeceği birisiydi.

 

Eğer hepsi bu kadar olsaydı, o zaman Ji Âlemi korkunç sayılmazdı. Asıl korkunç olan şey kadim zamanlarda, bir Ruh Değişimi seviyesindeki kişi ölüm-kalım mücadeleleri yaşarken, insanlar onun Ji Âlemine sahip olduğunu fark ediyorlardı.

 

Bu haberler kadim ölümsüz dünyasındaki herkesi ürkütmüş ve korkuyla kaplanmalarını sağlamıştı.

 

Bu kişinin üç yıl boyunca ölümsüz dünyasında sağa sola sataştığı söyleniyordu. Bu 3000 yıl da, ölümsüz dünyasının kralı gibiydi. Eğer birisi onu rahatsız ederse, ailesini ve tarikatını yok ederdi.

 

Bu 3000 yıl içinde, sadece adını anmak bile insanların derisinin karıncalanmasına sebep oluyordu.

 

Ji Âlemi göklere meydan okuyan bir varoluştu. Aynı seviyedeki kişilere karşı dövüşte kişiyi sadece yenilmez yapmakla kalmıyordu, Ji Âlemi ile beslenen ruhsal enerjileri de sınırlarına bağlı olarak teknikler alabiliyordu. Bütün bunlar zaten son derece karşı konulamaz şeylerdi, ancak tek zayıflıkları olan Ruh Değişimi aşamasına ulaşamamaları durumu ortadan kaldırıldığında, o zaman Ji Alemi’ne sahip Kadim Ruh aşamasını aşan bir figür ortaya çıkarsa, gerçekten bir felaket olarak görülebilirdi.

 

Bu yüzden, ne zaman bir Ji Alemi belirirse, diğer bütün ölümsüzlük yoluna adım atmış kişiler tarafından avlanırdı. Ji Alemi, antik ölümsüz dünyasında hakikaten göklere başkaldıran bir şey olarak görülüyordu.

 

Eğer şeytani gelişim yolu vahşi bir canavar olarak düşünülürse, Ji Alemiyle karşılaştırıldığında, ancak evcilleştirilmiş bir evcil hayvan olurdu.

 

Gerçek şu ki, antik zamanlarda Ji Alemi’nin araştırılması hiç durmamıştı, ancak sonuç olarak, Ji Alemi hakkında sadece giriş niteliğinde olan bilgileri öğrenebilmiştiler.

 

Neyse ki, yalnızca bir kişi Ruh Oluşturma aşamasının Ji Alemi’nin sınırı olduğunu gözlemleyebilmişti. Sonraki nesillerdeki bütün Ji Alemi varisleri geç aşama Kadim Ruh’da sıkışmıştı.

 

Ji Alemi hakkındaki kayıtların çoğu asırlardır kaybolmaktaydı. Bu günlerde, insanlar Ji Alemi’nin nasıl  oluştuğunu veya nasıl elde edileceğini bilmiyordu.

 

Sadece yüksek derece ölümsüz ülkelerindeki büyük tarikatların kütüphanelerinde Ji Alemi hakkında birkaç açıklama vardı.

 

Antik zamanlardaki bir nokta da, Gu Nie ülkesinde canavar vari bir dahi doğmuştu. Bu canavar vari dahi, 10 yaşındayken çoktan Merkez Oluşturma aşamasına ulaşmıştı ki tarikatı başka bir tarikat tarafından yok edildi. Beş yıl sonra, gizemli bir figür ortaya çıkmış ve bir aylık zaman zarfında, 10,000’in üzerinde ölümsüzlük yoluna adım atan kişi öldürmüştü. Kan, gökyüzünü kaplamıştı. Sırf erken aşama Kadim Ruh gelişimiyle, sadece kendisiyle aynı seviyedekileri yenmekle kalmıyordu, Ruh Oluşturma aşamasındaki gelişimcileri bile öldürebiliyordu. Nihayetinde, akılcı ve şeytani tarikatların ikisi de bir Ruh Değişimi gelişimcisi yollamış ve en sonunda onu öldürmüşlerdi.

 

Antik zamanlarda, Berrak Su ülkesi yok edilmiş ve ülkenin kralı bir tarikata girmişti. 30 yıl sonra, tarikattan ayrılmış ve bütün gelişimciler üzerinde bir katliam serisi yapmaya gitmişti. Erkek veya kadın olmaları, yaşlı veya genç olmaları, fark etmiyordu; hepsini öldürüyordu. Sadece yedi gün de, Berrak Su ülkesinde ölümsüzlük yoluna adım atan bir kişi dahi bırakmamıştı. Hatta kendi tarikatı bile bu katliamdan kurtulamamıştı.

 

Berrak Su ülkesinin yeri kanla, kırmızıya boyanmıştı. Tam yüksek derece ölümsüz ülkeleri onu öldürmek için uzmanlar hazırladığında, Berrak Su ülkesindeki kan kaynamaya başlamıştı. Kanı düşmanlarını öldürmek için kullanarak, kral kaosun arasında kaybolmuştu. Bazıları ilahi bir cezaya çarptırıldığını düşünüyordu.

 

Bütün bunların tek bir ortak noktası vardı: hepsi ölümsüzlük yoluna adım attıkları gibi Ji Alemi’ne de adım atmışlardı.

 

Bu insanların Ji Alemi’ni nasıl elde konusuna gelinirse, kimse bilmiyordu. Bazı insanlar bir değişime katlandıklarına inanıyordu, bazıları da hepsinin aynı büyülü hazineye sahip olduğuna…

 

Hazinenin mirasıyla, kim sahibi olursa olsun Ji Alemi’ne adım atardı.

 

Sayısız varsayım yayılmıştı, ancak antik ölümsüz dünyasının yok olmasıyla, bütün bu tahminler de ölmüştü.

 

Hiç kimse şu anda, Jue Ming Vadisi diye adlandırılan küçük bir yerde, hiç kimsenin dikkatini gerçekten çekmemiş bir ülke olan 3.derece ölümsüz ülkesi Zhao’da, Wang Lin adında ölümsüzlük yoluna adım atmış bir figürün gerçek Ji Alemi’ne doğru adım adım ilerlediğini bilmiyordu.

 

Eğer Teng Huayuan bütün bunları biliyor olsaydı, o zaman ne olursa olsun, bir Ji Alemi gelişimcisini doğmaya zorlayan kişi olmazdı.

 

 

Wang Lin diz çökmüştü. Yarım metre içindeki her şey buzla kaplıydı.

 

Göğsündeki, Cennet’e Başkaldıran Boncuk hareket ederken daha önce hiç görmediği siyah bir ışık yayarak kafasının üzerinde süzülmeye başladı.

 

Teng Huayuan, Wang Lin ve ailesi arasındaki bağlantıyı bir mesaj bırakmak için kullandı.

 

‘’Seni, Jue Ming Vadisi’nin dışında bekleyeceğim… eğer vadi açıldığı zaman gelmezsen, işte o zaman ruh bayrağını yok edeceğim ve ailenin ruhları sonsuza kadar kaybolacak!’’

 

Tian Dao Tarikatı’ndan iki erkek ve bir kadın nihayet Wang Lin’e yetişmişti. Fakat kalplerinin sıkışmasını sağlayan buzla kaplanmış bölgeden birkaç düzine uzakta aniden durdular.

 

Özellikle de buzun ortasındaki genç dehşete düşürüyordu. Yaydığı yıkım aurası, orta aşama Temel Oluşturma seviyesindeki öğrencinin bile derisinin karıncalandırıyordu.

 

Bir an tereddüt ettikten sonra, orta aşama Temel Oluşturma seviyesindeki kişi bir karara vardı. Elini sallayarak söylendi, ‘’Geri çekilin!’’ Tam ayrılmak üzereyken, kadın öğrenci, Wang Lin’in kafasının üzerinde süzülen Cennet’e Başkaldıran Boncuk’a baktı ve konuşmaya başladı, ‘’Kıdemli kardeşim, bu boncuk çok tanıdık görünüyor…’’

 

Diğer erkek de konuşmaya katıldı, ‘’Bu… bu… bu atanın bahsettiği boncuk! Bekleyin, hayır, bu boncuğun üzerindeki oymalar farklı. Atanın gösterdiği boncuğun üzerinde boncuklar vardı, ama bunun üzerinde yapraklar var.’’

 

Orta aşama Temel Oluşturma seviyesindeki gelişimci şaşırdı. Yakından bir bakış attığı gibi, anında daha da ciddi bir tavır takındı. Lakin çok geçmeden, açgözlülüğü kalbini çevreledi. Oymalar dışında, her şey atanın gösterdiği boncukla eşleşiyordu. Boncuğa getirene verilecek ödülün düşüncesi birdenbire zihninde belirdi.

 

‘’Boncuğu kim geri getirirse bir tane Ruh Değişimi seviyesinde büyülü hazine verilecek, tarikatına Ruh Değişimi seviyesinde on kukla hediye edilecek ve ülkesi bir derece arttırılacak.’’

 

Orta aşama Temel Oluşturma seviyesindeki gelişimci katı bir şekilde söylendi, ‘’Doğru olan olsa da olmasa da, bu boncuğu almamız iyi olur.’’

 

Kadın öğrenci bir ses iletim yeşimi çıkardı ve tam bir mesaj gönderecekti ki orta aşama Temel Oluşturma seviyesindeki gelişimci onu durdurdu ve fısıldadı, ‘’Bu kişi garip olsa da, eğer üçümüz birleşirsek, onu öldürebileceğimize eminim. Eğer diğer inşalara haber verirseniz ve bu boncuk cidden tanımlanansa, o zaman ödül kesinlikle bizim olmayacaktır. Aynı şekilde, eğer yanılırsak ve ortalığı velveleye verirsek, azarlanırız. Aptal mısın?’’

 

Kız şaşırmıştı. Bir an tereddüt etti, ancak ardından ses iletim yeşimini kaldırdı. Üçlü hemen büyülü hazinelerini çıkardılar ve tek kelime etmeden kullandılar.

 

Aynı anda, Wang Lin gözlerini açtı. Gözleri artık kanlı değildi; tam aksine bir su kadar berraktılar. Muazzam boyutlarda bir öldürme arzusu bedeninden sızdı. Öldürme arzusu belirirken, bedenindeki ruhsal enerji de harekete geçmişti.

 

Ji Alemi’nin ilk etkisi, gücünü gösteriyordu. Aynı seviyedeki gelişimcilere karşı, Ki Alemi yenilmezdi!

 

Üçlüye bakarak, Wang Lin kederle elini salladı. Bir mavi ışık parıltısıyla, zemindeki buz harekete geçti ve anında üçlüyü çevreledi.

 

İfadeleri ve hareketleri anda donmuştu.

 

Wang Lin ayaklandı. Sağ eliyle ileri uzandı ve Cennet’e Başkaldıran Boncuk’u geri aldı. Göğsünün yakınlarına geri koyduktan sonra, üçlüyü geçerek uzaklaştı.

 

Tabii o sırada, üçlüyü çevreleyen buzun üzerinde çatlaklar belirmiş; çok geçmeden de buz kırılarak dağılmış ve üçlü hayata gözlerini yummuştu.

 

Wang Lin, bir uçan kılıç birdenbire önüne ulaşırken sessizce Jue Ming Vadisi’nde ilerliyordu. Genç bir adam ortaya çıktı ve tek kelime etmeden, parmağıyla Wang Lin’i işaret etti ve uçan kılıcı öne atıldı.

 

Wang Lin hareket etmeyi kesmedi. Uçan kılıç bedenini delip geçmek üzereyken, kılıcın önünde beliren buz, bir göz kırpmalık sürede, uçan kılıcı donduruverdi.

 

Genç afalladığı gibi, hızlıca geri çekildi. Başlangıçta Wang Lin’i kendi başına ilerlerken görmüş ve sadece erken aşama Temel Oluşturma seviyesinde olduğunu fark etmişti, bu yüzden buraya gelmeyi ve Wang Lin’i öldürmeyi, hazinelerini çalmayı istiyordu. Ne var ki, uçan kılıcını yok etmesi için Wang Lin’in hareket bile etmesinin gerekmediğini beklemiyordu.

 

Panikledi. Zihninde sadece tek bir düşünce belirdi; kaç!

 

Lakin geriye birkaçı aşkın adım atabilmeden önce, yeşil bir ışık huzmesi parlayıp söndü. Küçük uçan kılıç göğsünü delip geçti. Bedeni buza dönüştü ve yere düştü.

 

Bütün bu zaman boyunca, Wang Lin bir saniye bile durmadı.

 

Bir gün sonra, vadinin içinde bir yerde, şeytani tarikattan ve akılcı tarikattan sekiz kişi, her iki taraftan da izleyen birkaç kişiyle birlikte, savaşıyordu. Belli bir nokta da, Wang Lin’in yalnız figürü ortaya çıktı. Genç adam sanki onları göremiyormuş gibi ilerliyordu.

 

İzleyen insanlar arasından, şeytani tarikattan orta yaşlı bir adam kaşlarını çattı. Tek kelime etmeden, Wang Lin’e doğru bir yıldırım tılsımı fırlattı. Aniden, gökyüzünde bir yıldırım belirdi ve Wang Lin’e doğru gökyüzünden düşmeye başladı, ancak tam genç adama çarpacakken, ortaya buz çıktı. Bu buz, şimşek gibi maddesel olmayan şeyleri bile dondurabiliyordu!

 

Bu manzara, ifadesiz yüzüyle onlara doğru yürüyen Wang Lin’e şaşkınlıkla bakarlarken herkesin savaşmayı bırakmasını sağladı.

 

Çok geçmeden, tılsımı fırlatan orta yaşlı adamın göğsü yeşil ışıklar saçtı. Ardından bedeni dondu ve öldü.

 

Herkes afallamıştı. Tepki bile veremeden önce, Wang Lin çoktan önlerine ulaşmıştı. Dört kişinin önünde dikildi. Konuşma fırsatları olmadan, orta yaşlı adamın adımlarını takiben, hepsi mavi bir ışık görüp donmuşlardı.

 

O anda, herkes yanlara geri çekilirken ellerini birleştirmiş beyaz cübbeli bir öğrenci konuştu, ‘’Gelişimci kardeşim hangi tarikattansın? Bendeniz, Yuan Tian Tarikatı’nın öğrencisi Zhou Quan.’’

 

Wang Lin görmezden gelerek ilerlemeye devam etti. Yavaş yavaş, herkes yolundan çekildi. Wang Lin kalabalıktan yüz metre uzaklaşmıştı ki, şeytani tarikattan genç bir öğrenci Wang Lin’e bakarak içinden alayla güldü. ‘’Bugün, küçük çırak kardeşim ellerinde hayata veda etti. Seni unutmayacağım!’’

 

Wang Lin aniden durdu. Arkasından gelen güçlü öldürme arzusunu hissetmişti. Arkasını döndü ve soğukça şeytani tarikatın öğrencilerine baktı.

 

Wang Lin’in bakışları altında, bütün vücudunun; içinin de dışının da, bir buzmuş gibi soğuklaştığını hissetti. Anında bakışlarını yere indirdi, Wang Lin’e bakmaya cesaret edemiyordu.

 

Bu gözleri gören her gelişimci, soğuk havadan derin bir nefes aldı.

 

Bu gözler, tamamen ölüm ve öldürme arzusuyla doluydu! Kim olduğu fark etmeksizin, bu gözleri gören kişilerin bütün vücudu soğuyordu.

 

Gelişimciye biraz baktıktan sonra, Wang Lin arkasını döndü ve ilerlemeye devam etti. Yeşil bir ışık parlayarak öğrencinin göğsünde ortaya çıktı. Bu kişi, kan kusarak zemine düştü. Bedeni anında donmuştu. Hatta kustuğu kanı bile zemine değemeden buza dönüşmüştü.

 

Wang Lin ayrılana kadar, hiç kimse derin bir nefes alamaya cesaret edemedi. Bir kişi bile daha fazla savaşmak istemiyordu, bu yüzden hepsi dağıldı.

 

Aynen böyle devam ederek, Wang Lin Jue Ming Vadisi boyunca seyahat etti. Eğer birisi onu rahatsız ederse, elinin bir sallamasıyla o kişiyi donduruyordu. Geç aşama Temel Oluşturma gelişimcileri bile karşısında duramıyordu. Birkaç kişi öldürdükten sonra da, hepsi kaçıyordu.

 

Bu üç günlük zaman zarfında, Wang Lin’in ellerinde ölen gelişimci sayısı, sayılamayacak kadar çoktu…

 

//Evet nasıl gidiyor bakalım, sonunda istediğiniz kısımlar geldi mi ne :D

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr