Bölüm 95: Tarikata Giriş

avatar
5531 30

Xian Ni - Bölüm 95: Tarikata Giriş


 

Çevirmen: Zawoske

Editör: Mehmet Uyar

 

‘’Kıdemli’’ dedikleri anda, üç halka daha ışıldayarak, toplam parlayan halka sayısı 43’e çıkmıştı. 43 halka parladıktan sonra, daha fazla parlayan olmadı, bunun yerine birbiriyle uyum içinde parlamaya başladılar.

 

Sekiz gençten ifadesi tekrardan değişti. Yüzleri şaşkınlıkla kaplıydı, ardından şaşkınlıkları yerini muazzam düzeyde saygıya bıraktı. Geçide bakarlarken, diğer dizlerini de yere koymuşlardı. 40 halka parladığında, bunun anlamı gelen kişinin konumu Ölü Tarikatı’nda aşırı yüksek olduğuydu;  eğer 40’dan fazla halka parlarsa, o zaman bunun anlamı gelen kişinin bir Kadim Ruh atası olduğuydu!

 

Bu bilgiye sahipken, sekiz genç yapacakları hareketler karşısında daha dikkatli olmaları gerektiğini iyi biliyordu.

 

Yavaşça, formasyon daha da katı bir hal alırken iki figür ortaya çıktı. Bu iki figürden birisi yirmi yaşlarındaydı. Son derece yakışıklı görünüyordu, soğukkanlı bir havası vardı ve daha soylu görünmesini sağlayan siyah kıyafetler giyiyordu.

 

Arkasından, bütün vücudunu kaplayan sayısız sembolle beraber; mavi tenli, garip bir figür geliyordu. En çok dikkat çeken kısmı ise vücudunun çeşitli yerlerine iliştirilmiş dokuz sarı tılsımdı.

 

İkili belirdiğinde, soğuk hava şeritleri yayılmıştı.

 

Aniden, sekiz gençten birisi şaşkınlığını belli eden bir sesin dudaklarının arasından kaçmasına izin verdi. Çok geçmeden, hepsi afallamış bir hal almıştı.

 

Yirmi yaşlarında duran figür, aslında Wang Lin’den başkası değildi. Ortaya çıktığı anda, ağzını açarak yeşil bir ışık tükürmüştü. Uçan kılıcı, ucuyla tahta sütunların üzerindeki sekiz kişiyi gösterirken soğuk bir aura yayarak etrafında daire çiziyordu.

 

İlahi hissinin incelemesiyle birlikte, Wang Lin biraz rahatladı. Etrafındaki bu sekiz gençte sadece Qi Yoğunlaştırması’nın 15.katmanındaydı. Eğer isterse, onları bir anda öldürebilirdi.

 

Garip figür, Adai, de bazı nedenlerden dolayı tünelin içinde olduğu zamanki gibi etrafa bakınmayı kesti. Wang Lin’in arkasında durdu ve tahta sütunların üzerindeki garip sembollere bakmaya başladı, düşünceleri arasında kaybolmuş gibi duruyordu.

 

Tahta sütunların üzerindeki 8 genç ayaklandı. Aralarından birisi, yüzündeki garip ifadeye söylenmişti, ‘’Kıdemli, siz?’’

 

Wang Lin buraya gelişi sırasında çoktan ne söyleyeceğini planlamıştı. Şu anda, soğukça konuşurken aşırı sakindi, ‘’Bendeniz Wang Lin. Lütfen usta amcam Ye Zizai’yi, ona söylemem gereken önemli bir şey olduğu konusunda bilgilendirin.’’

 

Az önce konuşan genç ürkmüştü. Diğer gençlere baktıktan sonra yanıtladı, ‘’Kıdemli, bu konuda size yardımcı olamam. Sizi üstatla görüştürmeme izin verin.’’

 

Wang Lin kafasını salladı. Formasyondan çıktı, Adai’de takiben peşinden geliyordu.

 

Genç tahta sütundan aşağı atladığında, tabutu da arkasından gelmeye başlamıştı.

 

‘’Kıdemli, bu yoldan.’’ Bununla birlikte, genç tünellerden birine doğru uçmaya başladı.

 

Tek kelime etmeden, Wang Lin genci takip etti.

 

Yol boyunca, genç gizlice Wang Lin’i inceliyordu. Daha fazla inceledikçe, saygısı da bir o kadar artıyordu. Sonuçta, ölümsüz dünyasında güç her şeydi; ve Wang Lin’in Temel Oluşturma seviyesindeki gelişimiyle, genç doğal alarak Wang Lin’e saygı duyacaktı.

 

Gencin dikkatini en çok, Wang Lin’in arkasından gelen Adai çekmişti.

 

Aynı şekilde, Wang Lin de genci, özellikle de arkasındaki tabutu, inceliyordu. Tabuttan soğuk enerji dalgaları yayılıyordu ve ilahi hissini engelleyen bir katman bulunuyordu. Ne var ki, Wang Lin ölümsüzlük yoluna adım attıktan sonra orta aşama Temel Oluşturma seviyesine ulaşmış birisiydi, ufak bir çabayla rahatlıkla bu katmanı geçebilirdi.

 

Tabutun içinde bir ceset duruyordu. Ceset, kuru odun gibi duruyordu ve şu anda uykudaydı. Wang Lin cesedi gördüğü anda, ceset uyanmıştı. Gözleri bulutlu olsa da, tamamen öldürme arzusuyla doluydu.

 

Genç tabuttaki değişimi fark edince tabuta vurdu. Ceset gözlerini kapatırken genç gülümsemişti. ‘’Kıdemli, bu ölü kukla bana ustam tarafından verildi.  Ustam bu cesedi dış dünyadaki savaş alanlarından bulmuş. İlahi hisse karşı aşırı duyarlı ve öldürme arzusuyla dolu. Rafine etme oldukça uzun sürmüştü."

 

Wang Lin kafasını sallayarak söylendi, ‘’Ölü kuklan erken aşama Temel Oluşturma gelişimine sahip. Fena değil.’’

 

Genç adam bu sözleri duyduğu anda, içinden şok olmuş ve Wang Lin’e olan saygısı derinleşmişti. Doğruyu söylemek gerekirse bu cesedin ilahi hissi engelleme yeteneği vardı, lakin Wang Lin bunu anında görebilmişti. Açıkça, Wang Lin sıradan Temel Oluşturma gelişimcilerinden değildi. Belki son aşama Temel Oluşturma seviyesinde bile olabilirdi.

 

Bunu düşünürken, tutumu bile daha saygılı bir hal almıştı: ‘’Kıdemli, sizin ölü kuklanız arkanızdaki şahıs mı?’’

 

Wang Lin’in ifadesi onaylarken sakindi.

 

Gencin merakla dolu bakışları, söylenmeden önce, Adai’ye yönelmişti: ‘’Kıdemli, son derece akıllı bu kuklayı nasıl elde ettiniz? Sadece ata Ze’nin Uçan Luo Sha’sının akıllı olduğunu biliyordum, diğer kuklalar böyle değil.’’

 

Wang Lin gence bakıp yanıt vermedi.

 

Genç adam hala Adai’ye bakarak, Adai daha fazla dayanamayana ve gence bağırana kadar aşırı sinirini bozmuştu.

 

Genç Adai’nin konuştuğunu duyunca ürkerek söylendi, ‘’Kıdemli, ölü kuklanız çoktan konuşabilme durumuna ulaştı mı?’’

 

Wang Lin hafifçe homurdandı, ‘’Bu dingil hiç susmaz mı?’’ diye düşündü.

 

Genç, Wang Lin’in cevap vermediğini ve ne kadar rahatsız göründüğünü fark etmemiş gibi konuşmaya devam etti.

 

On beş dakikadan az bir yürüyüşten sonra, Wang Lin’in ölü kuklasından konuştuktan sonra kendi öğrenci kardeşlerini anlatmaya başladı, ardından ustasını, ataları ve benzerlerini anlattı. Wang Lin ne kadar rahatsız olsa da, Ölü Tarikatı’yla alakalı bir sürü şey öğrenebilmişti.

 

‘’Ölü Tarikatı’nın Zhao şubesi gerçekten büyüleyici. Üst sıradaki derece 4 ve 5 ülkeden alt kademe derece 1 ve 2 ülkeleri, hepsi burayı bir geçiş noktası olarak kullanır. Örnek verirsek, derece 1 ve 2 olan ülkelerdeki Ölü Tarikatı şubelerinin nitelik testleri de burada yapılıyor.’’

 

Genç hala konuşmaya devam ederken, ilerledikleri tünel gittikçe genişliyordu.

 

Wang Lin cidden gencin konuşmasına dayanamıyordu, bu yüzden tünelin çıkışını gördüğünde, hemen hızlanarak ileri atıldı.

 

Mağaranın içinde beş geniş taş sütun bulunuyordu ve her sütunun üstünde büyük bir mavi ateş küresi vardı.

 

Ortadaki sütunun üzerinde yaşlı bir adam oturuyordu. Son derece kırmızı bir cilde sahipti. Yüzü kırmızıydı ve saçı hiç rüzgar olmamasına rağmen hareket ediyordu. Gelişim yaparken, ateş kürelerinden çıkan gaz şeritleri bedenine giriyordu, dışarı çıkıyordu, ardından sütuna giriş yapıyordu.

 

Döngü devam ediyordu; son derece garipti.

 

Wang Lin mağaraya girdiği anda, yaşlı adam gözlerini açtı. Soğuk bir bakışla Wang Lin’i dikkatle incelerken gözleri parlıyordu.

 

Wang Lin ilahi hissiyle kontrol ettiği gibi bu yaşlı adamın orta aşama Temel Oluşturma gücünde olduğunu fark etti.

 

O anda, genç de hızlıca mağaraya girmiş ve yaşlı adama seslenmişti, ‘’Üstat, bu kıdemli daha yeni formasyonu geçti. Geldiğinde 43 halka ışıldadı, kendisi ata Ye’yi görmek istiyor.’’

 

Bunları duyunca, yaşlı adamın ifadesi aniden değişti. Wang Lin’e garip bir ifadeyle bakarken söylendi, ‘’Gelişimci kardeşim, Ölü Tarikatı’ndan sizin için geçidi açtı?’’

 

Wang Lin sakince yanıtladı, ‘’Wu Yu.’’

 

Yaşlı adam, duyduğu isim yüzünden kulaklarına inanamıyordu. İfadesi tamamen değişirken ayaklandı. ‘’Birkaç yüzyıl önce kaybolan ata Wu Yu. Ne…onunla aranızda ne tür bir ilişki var?’’

 

Wang Lin yaşlı adama bakıp söylendi, ‘’Öğrencisiyim.’’

 

Yaşlı adam soğuk havadan bir nefes çekti. Wu Yu’nun konumu ölü tarikatında olağanüstü derecede yüksekti. Eğer Wang Lin doğruyu söylüyorsa, o zaman bu kişiyi rahatsız edemezdi. Bununla birlikte, çabucak gülümsedi ve konuşmaya koyuldu. ‘’Demek usta amca geri döndü. Bu küçüğünüzün ismi Mu Rong’dur. Bir küstahlık yapmama izin verirseniz, isminizi öğrenmek istiyorum…’’

 

Wang Lin zayıfça gülümseyerek karşılık verdi, ‘’Bendeniz Wang Lin. Usta amca diye çağırma konusuna gelirsek, bunu hak etmiyorum."

 

Mu Rong bir kahkaha patlattı. Kafasını çevirip gence baktı, ardından ifadesi soğuk bir hal alırken söylendi, ‘’Gidebilirsin. Usta Amca Wang’a ata Ye’nin yanına giderken ben rehberlik yapacağım.’’

 

Genç çabucak onayladı. Etrafında döndü ve hızlıca ayrılmadan önce kendi kendine mırıldandı.

 

Genç ayrıldıktan sonra, Mu Rong Wang Lin’i taş sütunlara çağırdı: ‘’Kardeş Wang, neden ata seninle birlikte geri dönmedi?’’

 

Wang Lin, Mu Rong’a bakıp yanıt verdi, ‘’Ustamın ölü kuklasıyla alakalı birkaç sorunu vardı, bu yüzden onlarla ilgilenmek için geride kaldı."

 

Mu Rong kafasını sallayarak onayladı ve karşılık verdi, ‘’Ata Wu Yu’nun ölü kuklası neredeyse ata Ye’ninki kadar güçlü. Tabii daha güçlü bir ölü kuklayla uğraşmanın zor olduğu herkesçe bilinen bir gerçek; ne var ki, gücüyle, çok büyük bir sorun olmamalı.’’ Wang Lin’e bakarak, birkaç sırrını öğrenmeyi denedi.

 

Ne yazık ki, Wang Lin’in ifadesi bütün zaman boyunca hiç değişmemişti. Mu Rong biraz düşünüp söylendi, ‘’Lütfen burada bekle, kardeş Wang. Ata Ye ile hemen temasa geçeceğim.’’ Bununla birlikte, boyutsal çantasına hafifçe vurdu ve bir parça yeşimtaşı çıkardı. Yeşimtaşını bir anlığına ciddi bir ifadeyle tuttu, ardından fırlattı.

 

Yeşimtaşı birkaç kez ışıldadı, sonrasında da tünellerden birine doğru hızlıca süzüldü.

 

Bunu yaptıktan sonra, Mu Rong, Wang Lin’in arkasındaki Adai’ye baktı. Tam konuşmak üzerydi ki, Wang Lin şaşırmış bir ifadeyle mavi ateşlere bakarken söylendi, ‘’Kardeş Mu, bu Yin alevleri oldukça Yan enerjisi depoluyor. Sıradan görünmüyorlar.’’

 

Mu Rong bir kahkaha savurup konuşmaya koyuldu, ‘’Kardeş Wang, bu Mavi Ateşlordu Alevi, yüzlerce yıl önce akılcı tarikatlarından birkaç Merkez Oluşturma gelişimcisinin çekirdeklerinin eritilmesiyle oluşturuldu. Ata Ye tarafından daha fazla arıtıldıktan sonra, ölü tarikatının hazinelerinden oldu. Gelişimimize son derece çok yarar sağlıyorlar ve özellikle de ölü kuklalarımıza yararlılar."

 

Wang Lin mavi alevlere baktı. Elini salladığında, bir mavi alev şeridi ona doğru uçmaya başladı. Alevi gözlemledikten sonra, içine biraz Yin enerjisi gönderdi. Cızıltı sesleri alevden yayılarak kulaklarına ulaştığı sırada, alev, elinde süzülen küçük mavi bir küreye dönmüştü.

 

Mu Rong’un ifadesi hafifçe değişirken gülümsedi. ‘’Kardeş Wang, bu gazı katı forma getirmek son derece çok Yin enerjisi olmadan kolay değildi. Görünüşe göre Ata Wu Yu gerçekten seni seviyor.’’

 

Mu Rong’un Wang Lin’e duyduğu son şüphe de, genç adamın yaptığı bu hareketten sonra kaybolmuştu. Wang Lin’in Yin enerjisi Ölü Tarikatı’nın Yin yöntemine benzese de, aslında aşırı farklı olduğunu bilmiyordu.

 

O anda, daha fazla gaz mavi alevlerden toplanırken alevler aniden sönükleşti. Gaz bir figür şeklini almıştı ve bu figür boğucu bir baskı yayıyordu.

 

Wang Lin’in gözbebekleri kısıldı. Figürün baskısı altında, yoğun bir dehşet hissiyatı ile kaplanmıştı. O sırada, çoktan zeminde diz çökmüş Mu Rong’a bir bakış attı.

 

Duyanı dehşete düşüren bir ses, figürden gelerek Wang Lin’in kulaklarına ulaştı, ‘’Sen, küçük çırak kardeşim Wu Yu’nun öğrencisi misin?’’

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr