Bölüm 91: Aşırı Yin Ruhsal Enerji

avatar
5953 31

Xian Ni - Bölüm 91: Aşırı Yin Ruhsal Enerji


 

Çevirmen: Zawoske

Editör: Mehmet Uyar

 

Teng Huayuan ilahi hissini yayararak ormanda dikkatle ilerliyordu. Wang Lin’i bulurken yüzü sevinçle parladı. Tam ışınlanmak üzereydi ki, tüyler ürpertici bir rüzgarın esintisini takiben kasvetli bir ses duyuldu.

 

‘’Defol git buradan!’’

 

Teng Huayuan’ın ifadesi aniden değişti. Düşünmeden hızlıca birkaç adım geri çekildi ve çevresine bakındı.

 

Sadece mesafede uçan siyah bir sis görmüştü. Siyah sis ürkütücü rüzgarlarla kaplanmıştı. Solmuş bir el siyah sisten fırladı ve Teng Huayuan’a doğru uzandı.

 

Teng Huayuan sisi ilahi hissiyle taradığında, dehşete düştü. Bu kişinin gelişim seviyesi, tekrardan geri çekilmesine sebep olacak şekilde orta aşama Kadim Ruh’tu!

 

Soluk el hafifçe sallandı. Devasa bir el ortaya çıkarken Teng Huayuan’ı yakalamayı denedi.

 

Teng Huayuan çarpıkça gülümsedi. Arkasını döndü ve orta aşama Kadim Ruh seviyesindeki bir gelişimci rahatsız edebileceği birisi olmadığından dolayı, tereddüt etmeden kaçmaya başladı. Burada son derece güçlü bir ölümsüzün yaşadığını biliyordu, ancak orta aşama Kadim Ruh seviyesindeki birinin olacağını beklemiyordu.

 

Bir göz kırpmalık sürede Teng Huayuan kayboldu. El de soğuk bir homurtu savurup kayboldu.

 

Teng Huayuan ormanın dışında gökyüzünde belirdi. Devasa bir el sessizce arkasında belirirken ifadesi aniden değişti, el acımasızca yaşlı adamı yakalamak için uzandı.

 

Teng Huayuan içinden sızlanırken, hızlıca bir yaratık derisi çıkardı. Eliyle hareketler yaptı ve yaratık derisi bedenini sarıp sarmaladı, geri çekilerek, zar zor devasa elden kaçabildi.

 

Buna rağmen, devasa elin parmaklarının bedenine çarpmasına yine de engel olamamıştı. Kan kusarken yüzü solgunlaştı, ancak arkasına bile bakmadan hızlıca kaçtı.

 

Siyah bir sis, hava belirdi. Sis, ortaya bir figür çıkana kadar, yavaş yavaş dağıldı. Figür tamamen kurumuştu ve bir kemik torbası gibi görünüyordu. Teng Huayuan’ın kaçtığı yöne doğru bakıyordu. Ne var ki, peşinden gitmedi, bunun yerine ormana döndü.

 

Sanki bir şeyler arıyormuş gibi, sakince ileri geri uçtu. Kısa süre sonra, açık bir alanın üzerinde durdu. Duygusuz bir şekilde yere baktı. Zemine eliyle vurdu ve bir patlamayla, devasa bir çatlak zeminde belirdi.

 

Çatlak belirdiği anda, bir çığlık zeminde yankılanırken siyah bir figür kaçmayı deneyerek, fırladı. Soluk adam havaya soğuk bir ‘’Hmph!’’ savurdu ve bir kafes alanı çevreleyiverdi. Siyah figür kafese çarptığında, geri sekti. Artık kaçmayı denemiyordu, bunun yerine diz çökmüş ve secde etmeye başlamıştı.

 

Soluk adam yavaşça söylendi, ‘’100 görmedikten sonra, ustanın bedeninin bir zombiye dönüşmesini, hatta kendi ruhunu oluşturabilmesini beklemiyordum. Hala benim kuşağımdan biri olarak görülebilirsin, bu yüzden yaşamana izin verebilirim, ancak ustayı bulmam için aranızdaki bağlantıyı kullanacak bana yardım etmek zorundasın.’’

 

Zombi, oluk adama korku dolu gözleriyle soluk adama bakarken çabucak onayladı.

 

Soluk adam elini sallayıverdiğinde, kafes kayboldu. Zombiye dik dik bakarken, gizemli bir şekilde söylendi, ‘’Gel, beni ustaya götür. Eğer ustanın Kadim Ruh’unu bulmama yardım edebilirsen, o zaman bir kerede onu sömürür ve kendimi serbest bırakırım, bir iblis olman için de yardım ederim.’’

 

Zombi ürkmüştü, yine de sevinmiş olduğunu gösteren bir ifade sergiledi. Hızlıca kafasını salladı ve ormanda koşturmaya başladı.

 

Adam, duygusuzca peşinden geldi.

 

O anda, güneş ışığının ulaşamadığı kalıntılarda bir yerde, mavi tenli adam Wang Lin’in tarafına doğru ağır ağır kaybolan ifadesiyle bakıyordu.

 

Wang Lin’e gelirsek, devasa miktarda Yin enerjisi özümse de, tamamı, sadece derece 6-7 sıradan iyi kalitesindeydi. Bu kaliteyle, ne kadar özümserse özümsesin, ruhsal enerjisindeki değişim çok olmazdı; ardık iyi kalitesi daha fazla atılım yapmak için yeterli değildi. Bakışlarını kalıntıların derinliklerine çevirdi. Hedefi oradaydı!

 

//Şimdi burada iyi demiş ama bu bulunduğu yer sıradan kalite 5-6’ydı. İngilizcesi böyle benimle alakası yok, muhtemelen bir karışıklık oldu. Ben yine de İngilizcesinde yazanla devam edeceğim.//

 

Biraz keşif yapmaya ve en yüksek kalite Yin enerjisinin nerede olduğunu bulmaya karar verdi.

 

Sonuçta, yüksek kalite, daha fazla atılım şansıydı.

 

Bu günün gece yarısında, kalıntılarda ilerlerken Wang Lin eliyle, Yin Enerji Saptama Tekniği’ni kullanmak için mühür oluşturmuştu.

 

Mesafeye kadar yürüdükten sonra, kırmızı ışık hızlı bir şekilde parladı ve bir ‘pop’ sesiyle ikiye bölündü.

 

Kırmızı ışık ikiye bölündüğü anda, Wang Lin mutlu bir ifadeyi gözler önüne serdi. Bunun, Yin enerjisinin sıradan kaliteyi aştığı ve iyi kaliteye ulaştığı anlamına geldiğini biliyordu.

 

İlerken, derece arttıkça iki kırmızı ışık da parlıyordu.

 

İyi kalite derece2, derece 3… son olarak derece 5. Wang Lin durdu. Önünde, her iki tarafında da yıkık binalar bulunan geniş bir yol vardı. Açıkça, uzun zaman önce, burası oldukça kalabalık bir bölgeydi.

 

Wang Lin bir süre mesafeyi hesapladı ve daha şehrin yarıçapının 1/1000’ini bile gezmediğini anladı, bu yüzden daha hızlı ilerlemeye başladı.

 

Tekniğin yaydığı kırmızı ışık, geceleri aşırı dikkat çekiyordu. Genç adamın ilahi hissi, etrafı ihtiyatla kontrol ederken bölgeye yayılmıştı.

 

Yin enerjisinin kalitesi hala artıyordu; iyi kalite derece 6, 7, 8…

 

Güneş yükseldi ve düştü. Dördüncü günde, Wang Lin çoktan kalıntıların derinlerine girmişti. Şu anki konumunun şehir merkezinde olduğunu tahmin ediyordu. Eğer merkezde değilse de, çok uzak olmamalıydı.

 

Buraya geldiğinde, yağmur suyu dolu, metrelerce genişliğinde, düzinelerce derin çukur görmüştü. Zehirli dişleriyle Wang Lin’in üzerine fırlayacak gizemli yılanlar da burada bulunuyordu.

 

Buna ek olarak, kalıntılardaki yıkım daha da kötü bir hal almıştı. Bulunduğu yere giden yolda, 10 metreden daha uzun hiç bina yoktu.

 

Aşırı büyümüş çimlerin bulunduğu bölge dışında, bir bataklıkta vardı; ayrıca bataklıkta yaşan gizemli yaratıklar da bulunuyordu. Bir keresinde, Wang Lin neredeyse bu yaratıklardan biri tarafından yeniliyordu; böylece çevresine daha da dikkatli olmaya başlamıştı.

 

Kalıntıların son derece derin kısımlarına girmesine rağmen, Yin enerjisinin kalitesi halen Yoğun Kaliteye ulaşamamıştı.

 

5.günün gecesinde, bataklık bölgesinin dışına çıktı; önünde devasa bir bina topluluğu görülüyordu. Bütün binalar çökmüş olsa da, hala buranın ne kadar kalabalık olduğu görülebiliyordu.

 

En çok dikkat çeken nokta, yerdeki bin metre genişliğinde ve yüz metre derinliğindeki delikti.

 

Bu devasa delik aşırı garipti. Normalde, bu delik yağmur suyuyla dolu olmalıydı, ancak içinde hiç su yoktu.

 

Wang Lin yakından bir bakış attı. Gece olmasına ve yolda Yin enerjisi yoğun olmasına rağmen, Wang Lin halen, rahatça dev deliğin dibindeki kovan benzeri mağaraları görebiliyordu.

 

Wang Lin mağaraları incelemek için deliğin kenarına yaklaştığı an, elindeki kırmızı ışık aniden tepki verdi. Kırmızı ışık kaynaşarak bir tane oldu, ardından üçe bölünerek, Yin enerjisinin ‘’İyi’’ kaliteye ulaştığını gösteriyordu.

 

//İngilizcede tüm olay bende bir sorun yok :(

 

Genç adamın gözleri parladı. Acele etmek yerine, dikkatle deliğin çevresinde dolaştı. Zıt taraftaydı ki, üç ışık geri kaynaşarak bir tane oldu ve tekrardan ikiye bölündü.

 

Yin enerjisinin İyi kaliteye ulaşmasının nedeninin bu delik olduğunu anlamıştı.

 

Wang Lin çenesini sıvazladı. Bir süre düşündükten sonra, hemen içine zıplamak yerine, oturmaya ve sabaha kadar beklemeye karar verdi.

 

Uzun süre sonra, gündüz olmuştu. Yin enerjisi kaybolduğu anda, Wang Lin devasa deliğin içine zıpladı. Yere indiğinde, küçük yeşil uçan kılıcı soğuk bir aura yayarak, ortaya çıktı.

 

Wang Lin kafasını kaldırdı ve gökyüzüne baktı. Bu deliğin derinliğiyle birlikte, geçen bunca yıldan sonra yağmur suyuyla dolmuş olmalıydı.

 

Wang Lin’in gözlerini kısarak baktı, bakışları devasa deliğin yüzeyindeki kovan benzeri sayısız deliğe odaklandı.

 

Bu deliklerin ne kadar derin olduğunu bilmese de, hepsi akan suyla sonuna kadar dolmuş olmalıydı. Deliklere dokunduğu gibi, daha önceki düşüncelerini teyit ederek nemli olduklarını fark etti.

 

Çevresini dikkatle kontrol ettikten ve herhangi bir tehlikeyle karşılaşmadıktan sonra, lotus pozisyonunda oturdu ve gecenin gelmesini beklemeye başladı.

 

Güneş, yavaşça yerini aya bırakmış, gece gelmişti. Yin enerjisi ortaya çıkmaya başladığında, tüm canavarlar kaçmaya başladı; burada geceyi geçirmeye istekli değillerdi.

 

Wang Lin’in önündeki ışık, birden ikiye, ardından ikiden üçe bölünürken, ışıldadıkça ışıldadı

 

Sıradan kalite derece dört, altı, sekiz, on. İyi kalite derece üç, altı, on. Sonunda ise sınırları aşarak Yoğun kaliteye ulaştı.

 

Daha hala gece yarısı olmamıştı, ancak Yin enerjisinin kalitesi çoktan derece 1 Yoğun kaliteye ulaşmıştı.

 

Wang Lin dudaklarının kıvrılmasına engel olmadı. İlahi hissini yaydı ve Yin enerji kalitesinin yüksek olmasının, yerdeki deliklerle alakalı bir şey olduğunu fark etti.

 

Deliklerden çıkan Yin enerjisi şeritlerinin çevresindeki Yin enerjisi ile karıştığını görebiliyordu.

 

Zaman geçerken, kırmızı ışık daha da parlamış ve derece 2 Yoğun Kaliteye ulaşmıştı. Gece yarısı olduğunda, Yin enerjisi çoktan derece 5 Yoğun kaliteye ulaşmıştı.

 

Wang Lin daha fazla tereddüt etmedi ve çabucak meditasyon yapmaya başladı. Yin enerjisinin saflığı öncesine göre on kat daha yüksekti.

 

Kalitedeki değişiklik, miktarda değişikliğe sebep olabiliyordu. Bu, şimdi bir dakikada topladığı enerjisinin öncesinde on dakikadan fazla sürede topladığı Yin enerjisiyle eşdeğer olduğu anlamına geliyordu.

 

Çok geçmeden, göğsündeki Yin enerjisi bir girdap oluşturmaya dönmeye başladı. Girdap hızlı döndükçe, geçen sefer meydana gelen beklenmedik değişiklik bir kez daha yaşanmaya başlamıştı.

 

100 adım içindeki Yin enerjisi Wang Lin’e dalgalandı ve Wang Lin’e doğru çekilmeye başladı.

 

Göğsündeki girdap daha fazla Yin enerjisi özümsedikçe, genişliyordu. Çok geçmeden, önceki seferdeki gibi 1000 adım yarıçapına ulaştı.

 

Menzil artmaya devam ediyordu. 1200 adım, 1400 adım, 1500 adım…

 

10 kilometre yarıçapında, Yin enerjisi sanki manipüle edilmiş edilmiş gibi Wang Lin’e doğru ilerliyordu ve anında sömürülüyordu.

 

Göğsünde dönen Yin enerjisi girdabı daha da fazla büyüdükçe, kontrolünü kaybediyormuş gibi hissetmeye başladı. Sınırlarını biliyordu, Yin enerjisini ilk atılımını yapıp Qi Denizinin sınırlarını aşmak için kontrol etmeye başladı.

 

Yin enerji girdabı, tıpkı durmadan Qi Denizi’ni açmak için kesikler atarak dönen bir bıçak gibiydi. Yavaşça, Qi Denizi açılacağına dair izler göstermeye başlamıştı.

 

İzler büyüdükçe daha da güçlü bir hal alıyordu. Eğer bu atılımını taş bir duvarı yok etmekle karşılaştırırsanız, o zaman, bu duvar şu anda tamamen çatlaklarla kaplanmış ve çökmeye hazır bir duvar olarak görülebilirdi.

 

Bir saat sonra, Qi Denizi artık dayanamamış ve bir ‘’bang’’ sesiyle çökmüştü.

 

İnsan potansiyelinin büyük kısmı tıpkı bir volkan gibi Qi Denizi’nde patladı. Çabucak Yin enerjisiyle karşılaşmış ve son derece güçlü bir Yin gücü oluşturmuştu.

 

Şu anda, dantianındaki Ruhsal enerji yerinde durmakta zorlanıyordu. Çabucak yeni oluşmuş Yin gücüne hücum etti ve özümsemeye başladı.

 

Ne zaman bir Yin gücü şeridi oluşsa, Wang Lin’in ruhsal enerjisi güçlenmek için özümsüyordu. Yavaş yavaş, Wang Lin’in ruhsal enerjisi tüm Yin gücünü özümserken, daha da güçlü hale gelmişti.

 

Wang Lin’in Qi Denizi’nde nebula vari bir görüntü ortaya çıktı. Mavi ruhsal enerji dalgaları bu nebuladan yayılıyordu.

 

Wang Lin bedenindeki aşırı garip ruhsal enerjisi hissediyordu. Zayıfça yanındaki taşa dokunurken gözleri parladı.

 

Bir anda, mavi bir ışık ışıldadı ve taş Yin enerjisi yayarak, tamamen donuverdi.

 

Wang Lin derin bir nefes aldı ve hızlıca donmuş taşı tekmeledi. Bir düzine çatlama sesiyle, kırılarak sayısız parça haline gelmişti.

 

Wang Lin dikkatle kontrol etti ve hızlıca soğuk havayı içine çekti. Daha yakından incelediğinde, taşın iç yapısının sürekli değiştiğini keşfetti; bu artık kaya değildi, bunun yerine daha çok buz kristali vari bir yapıydı.

 

Başka bir deyişle, taşa ruhsal enerjisiyle dokunmak, sadece dondurmuyordu, bunun yerine yapısını tamamen buz haline getiriyordu.

 

Wang Lin Yin enerjisini bir sömürme evresinden sonra, ruhsal enerjisinin böyle büyük bir değişim geçireceğini bilmiyordu. Hatta, Si Tu Nan şu anda uyansa, o da böyle bir şeye anlam veremezdi.

 

Antik ölümsüz zamanlarında, ölümsüz seviyesindeki farklı derecelerin yanında, ayrıca ruhsal enerjide de üç derece bulunuyordu; Ji, Dao ve Shi.

 

Üç alem herhangi bir sırada sıralanmamıştı, ancak paralel ilerlemişti. Birisi bir aleme girdikten sonra, başka bir aleme geçiş yapamazdı.

 

Üç aleme girmenin zorluğu yüksek değildi, ancak kolay da değildi. Nihayetinde, her şey şansa dayanıyordu.

 

Antik ölümsüz zamanlarında, herhangi bir bilgili gelişimci Ji alemine girmemesi gerektiğini biliyordu. Ji aleminin saldırı gücü yüksek olsa da, son derece fazla dezavantajı vardı. En ölümcül dezavantajlarından birisi, birisi Ji yolunda yürüdüğü süre boyunca, sadece Ji ruhsal enerjisini kullanabilirdi; bu da, Kadim Ruh seviyesinden Ruh Oluşturma aşamasına kadar atılım yapmak için büyük bir sorun ortaya çıkarıyordu.

 

Ruh Oluşturma aşaması birisinin dünyayla bir olmasını ve ölçüsüz bir yoldan yürümemesini gerektiriyordu.

 

Ancak, bu dezavantajlarına rağmen, Ji Aleminin bir sürü faydası da vardı. Aynı seviyedeki insanları Ji Alemine karşı koyamayacağı söylenebilirdi.

 

Ji alemindeki birinin Ruh Oluşturma aşamasına ulaşma şansı neredeyse sıfır olsa da, Kadim Ruh aşamasının zirvesine ulaştığında, Ruh Oluşturma aşamasının altındaki tüm gelişimciler arasında bir numara olabilirdi.

 

Daha da önemlisi, gelişimlerindeki artışla, Ji Alemi’ndeki gelişimciler büyülü hazinelere bile ihtiyaç duymuyordu, çünkü Ji ruhsal güçleri zaten en güçlü ruhsal enerji tipiydi.

 

Dao alemine gelirsek, bu tüm gelişimciler için bir hayaldi. Bir kere ruhsal enerji Dao alemine girdiğinde, ardından Ruh Oluşturma aşamasına girmek son derece kolaylaşıyordu.

 

Bu nedenle, Dao Alemi antik ölümsüz dünyasında en çok istenen alem olmuştu.

 

Shi alemine gelirsek, eğer Ji alemi ölümse, o zaman Shi alemi yaşam oluyordu. Ruh Oluşturma’nın altındaki insanlar anlayamazdı ve Ruh Oluşturma aşamasındakiler için bile, sadece sahip olmak isteyebilecekleri bir şeydi.

 

Üç ruhsal enerji Alemini kavramak aşırı zordu ve antik ölümsüz dünyasının yıkımıyla birikte, üç alem hakkındaki bilgiler yavaş yavaş kaybolmuştu.

 

Gelişimciler artık ruhsal enerjilerini önemsemiyordu; tek önemsedikleri şey gelişim seviyeleriydi.

 

Wang Lin özümsediği tüm Yin enerjisi sayesinde, ruhsal enerjisinin Ji Alemine döndüğünü bilmiyordu.

 

Bütün bunları sebebi Yeraltı Yükseliş Tekniği idi. Yeraltı Yükseliş Tekniği, Ji ruhsal enerjisi oluşturabilecek birkaç yöntemden birisiydi.

 

Ancak, Si Tu Nan’ın verdiği Yeraltı Yükseliş Tekniği, antik ölümsüz dünyasından kalmış haline benzemiyordu. Zaman geçtikçe, yöntemlerin bir kısmı kaybolmuştu ve kalan bilgiler varisler tarafından tekrardan toplanarak düzenlenmişti.

 

Wang Lin’in ruhsal enerjsinin Ji Alemine kapı açmasında, en önemli etken Cennet’e Başkaldıran Boncuk idi.

 

Wang Lin parmak uçlarına bakarken gözleri parlıyordu. Tam o anda, kafasını kaldırdı ve delikten dışarı zıpladı. Etrafına bakındığında, mavi tenli adamın çabucak karanlıkta ilerlediğini fark etmişti.

 

//Bölümde karışıklar var ama benden dolayı değil, inşallah o kısımları anlayabilmişsinizdir :(

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44808 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr