Bölüm 140: İrade Gücü

avatar
4379 6

Wu Dong Qian Kun - Bölüm 140: İrade Gücü


Çeviri: Deuce

 

///Deuce Not: Bu bölümü (Immediate Music – Protectors of Truth) müziği eşliğinde okumanız tavsiye olunur :)

 

 Zhou Tong, arkasındaki gence bakarken Lin Dong da aynı şekilde önündeki kişiyi fark etmiş ve kafasını kaldırarak bakışlarını Zhou Tong’a doğru yöneltmişti. Lin Dong’un terle kaplanmış suratıyla gülümsemeden edememiş ve kendi kendine konuşmuştu: “Sonunda yetişebildim!”

 

“Sen, Lin Dong musun?”

 

Oldukça geniş ve boş Sembol Usta Kulesi içerisinde, Zhou Tong Lin Dong’u süzmüş ve kısa bir sürenin ardından Zhou Tong konuşmaya başlamıştı.

 

Lin Dong kıkırdamasının ardından, Gökyüzü Ateş Şehri genç Sembol Ustalar arasında inanılmaz yere sahip olan kişiyi gözleriyle tararken ellerini bir araya getirip Zhuo Tong’u selamlamıştı.

 

“Bu sefer, yanlış hüküm vermişim.”

 

İlk şoku atlatmasının ardından, Zhou Tong’un sesi sakinliğini geri kazanmıştı. Ne olursa olsun Zhou Tong yeteneklerine sonuna kadar güvenen biriydi ve inanıyordu ki, tüm Tiandu Vilayetinde genç Sembol Ustaları arasında onu geçebilecek sadece bir avuç insan vardı. Her ne kadar karşısındaki Lin Dong denen genç tahminlerini biraz aşmış olsa da henüz yenilgiyi kabullenmeye istekli olduğu aşamaya ulaşmasını sağlayamamıştı.

 

“Zhou Tong kardeş övüyor. Bu genç, sadece şansın yardımıyla buraya kadar gelebildi.” Lin Dong gülümseyerek cevap verdi. Zhou Tong’a karşı herhangi bir haset veya husumeti yoktu, neticede daha yeni tanışmışlardı. Bu mücadele birbirlerine rakip olabilirlerdi ki bunun sebebiyse, sadece farklı gruplardan olmasından dolayıydı.

 

“Sembol Usta Kulesinde şansa yer yoktur. Gücün Bayan Zi Yue’yi bile aşıyor.” Zhou Tong da buna karşılık, pek aldırış etmeyen bir gülümseme göndermişti.  Devam etmeden önce bir süre duraksamıştı: “Ancak bu seneki Kule Savaşında, Sembol Usta Kulesini Gökyüzü Ateş Şehrine kazandırmak zorundayım.”

 

“Ben de aynı şekilde Sembol Usta Kulesinin Yan Şehrinin elinde kalması için elimden gelenin en iyisini yapmalıyım.” Lin Dong hafif gülümsüyordu lakin suratındaki ifade son derece ciddiydi.

 

“Madem durum böyle, herkes kendi yeteneklerini sergilesin. Umarım bir kez daha beklentilerimi aşabilirsin.” Zhou Tong üstünkörü bir şekilde gülümsemesin ardından dikkatini Lin Dong’un üzerinde daha fazla harcamadı ve önüne dönüp her hücresine nüfuz eden Zihinsel Enerji baskısına dayanabilmek için Niwan Sarayındaki tüm Zihinsel Enerjisini seferber etmeye başladı. Ağır adımlarla, yedinci seviyenin ortasındaki merkeze doğru ilerliyordu.

 

“Ohh...”

 

Zhou Tong bir kez daha harekete geçtiğinde Lin Dong derinden bir oh çekmişti. Yedinci seviyedeki Zihinsel Enerji baskısı, altıncı kattan defalarca daha güçlüydü. Buradaki Zihinsel Enerji o kadar yoğun ve katıydı ki burada yürürken insana sanki bataklıkta yürüyormuş gibi hissettiriyor ve nefes almasını son derece zorlaştırıyordu.

 

Zhou Tong’un ardına bakan Lin Dong dudakların sıkıca büzmüştü. Her ne kadar buradaki baskı dayanılması oldukça güç olsa da Lin Dong öyle gençliğin vermiş olduğu şımarıklığa ve sersemliğe sahip biri değildi. Sarsılmaz kararlılığı ve inatçılığı kemiklerinden gelen seslerden bile anlaşılabiliyordu. Her gün Zihnin Değirmentaşlarında yapmış olduğu eğitimin meyveleri bugün kendisini gösteriyordu. Aslında, gizemli küçük sansar bile oradaki inanılmaz acıdan korkuyor olsa bile Lin Dong günden güne devam eden Zihnin Değirmentaşlarındaki eğitime sonuna kadar katlanmış ve buna da yavaş yavaş alışmıştı.

 

Diğerleri dışarıdan sadece, Lin Dong’un Zihinsel Enerjisinin hızla büyüdüğüne tanıklık ediyorlardı. Oysa ki, içerlerde Lin Dong bu gücü elde edebilmek adına ne kadar acıya maruz kaldığını ise kendisinden başka, maalesef ki, kimseler bilmiyordu.

 

Şiddetli Zihinsel Enerji, Lin Dong’un Niwan Sarayından durmaksızın dışarı fışkırıyordu. Kısa bir sürenin ardından, çelik gibi sağlam görünen bacakları usulca adımlamaya başladı.

 

“Paat!”

 

Ağır adımlardan çıkan tok ve gür ses, boş katın duvarlarında yankı yapıyordu. Bu ses her yankı yaptığında, bir yığın ter de aşağıya dökülüyordu.

 

Arkasından gelen ağır adımların yankısı kulağına çalınmasının ardından Zhou Tong’un gözlerinin kenarı bir süre seğirmişti. Ancak kafasını arkaya çevirmedi ve onun yerine yavaşça adım adım ileriye doğru ilerlerken sessizliğini korudu.

 

Geniş yedinci seviyenin içinde, iki figür sessizliğini sürdürüyordu. Biri önde diğeriyse onun arkasında, katın merkezine doğru son derece yavaş fakat sabit hızda ilerlemeye devam ediyorlardı.

 

Her ikisi de oldukça kararlıydılar. Ağır baskının altında bedenlerindeki tüm kasları acı içerisinde kalsa dahi dişlerini kararlılıkla sıkmaya ve durmayı reddederek ilerlemeye devam ettiler.

 

İkilinin yüz adımlık gibi kısa mesafedeki yolculukları, neredeyse tam bir saati almıştı.

 

“Küt!”

 

Sessizliğin içinde, hafif bir ses yankı bulmuştu. Öndeki Zhou Tong birden dizlerinin üstüne çökmüştü. Avuçları bedenini desteklemek için yere dayarken nefes nefese kalmış gibi güç bela nefes alıyordu.

 

O esnada, Zhou Tong hemen önündeki üç adımlık mesafedeki Zihinsel Enerji duvarını çok rahatlıkla görebiliyordu. Ancak önündeki bu üç adımlık mesafe ona ucu bucağı görünmeyen okyanus gibi geliyordu.

 

Zihinsel Enerji duvarının bulunduğu merkezin çevresindeki Zihinsel Enerji baskısı katın diğer yerlerine nazaran çok daha kuvvetliydi. Özellikle de üç adımlık bu mesafe kata girmesinden bu yana Zhou Tong, yaşadığı en yoğun ve güçlü baskıyı hissediyordu. Tam Zhou Tong yarım adım atmak üzereydi ki, bedeni baskıdan boğulmuş ve direkt aşağıya doğru zorlanmıştı. Buradan bakarak bile Zihinsel Enerji baskının ne kadar korkutucu olduğu söylenebilirdi.

 

“Şıp Şıp…”

 

Ter, Zhou Tong’un yüzünün her yerinde boncuk boncuk olmuş aşağıya doğru sürekli iz bırakarak damlıyordu. Kurumuş ağzını elinde olmayarak açıp kapatmasının ardından dişlerini sıktı ve ezici Zihinsel Enerji baskına dayanarak ayağa kalkmasıyla birlikte bir kez daha ileriye doğru adım atmaya çalıştı.

 

“Gümm!”

 

Zhou Tong adım atacağı esnada, bedeni birden aşağıya doğru battı. Bedeni sürekli titrerken dizleriyse bükülmüştü. Görünüşe göre, tekrar diz üstü düşmemek için elinden gelen tüm gayreti gösteriyordu.

 

“Boomm!”

 

Zhou Tong neredeyse varmak üzere olduğu Zihinsel Enerji duvarına bakarken hemen ardında ağır bir ses yükseldi. Göz ucuyla, bir adım gerisinde yüzünden terler boşalan bir genci gördü.

 

“Bu çocuk…” Lin Dong’un adım adım kendisine yaklaşmayı başardığını gören Zhou Tong’un kalbinde bir karmaşa meydana geldi. Bu, gençlerden birini kendine rakip olarak gördüğü ilk seferdi.

 

“Sembol Usta Kulesinden beklenildiği gibi… Ne kadar güçlü Zihinsel Enerji baskısı!” Hemen yanı başında bulunan Zhou Tong’a bakarken Lin Dong boğuk ve kısık bir sesle konuşmaya başlamıştı. Konuşmasının ardından kararlılıkla dişlerini sıktı ve ileriye doğru başka bir adım daha attı.

 

“Çatıırrt!”

 

Lin Dong bu adımı atarken, bedeninin hafifçe yere battığını hissedebiliyordu. Aynı zamanda da bedeninden hafif çatırdama sesleri yayılıyordu. Görünüşe göre bedenindeki kemikler, bu baskıya zar zor dayanıyor gibiydi.

 

Adımı yere indiğinde, Lin Dong’un bedeni hafif titremeye başladı. Ardından inatla dişlerini gıcırdatarak, Zhou Tong’un şaşkın bakışlarının altında, Zihinsel Enerjinin ezici ve boğucu baskına dayanarak bir kez daha yavaşça bedenini ileriye doğru itti.

 

Bedeni ilerlerken, Lin Dong’un kararlılığından ödün vermeyen gözleriyse karşısındaki Zihinsel Enerji duvarına kitlenmişti. Büyük Usta Yan’ın bahsini ettiği Qi seviye Gizli Ruh Yeteneği kulenin sekizinci katındaydı. Dolayısıyla bu eşsiz şeyi elde etmek istiyorsa sekizinci seviyeye yükselmesi gerekiyordu.

 

“Ben, sekizinci seviyeye gidiyorum.”

 

Genç adamdan çıkan bu sözleri işitmesi üzerine Zhou Tong’un göz bebekleri hafifçe titredi ve başını iki yana sallayıp konuştu: “Bu imkansız!”

 

Gerçekten de imkansızdı. Şu an son iki adam bile onlar için problem teşkil ederken üstüne üstlük, bu iki adımı atsalar bile geçmeleri gereken, onları geri püskürten Zihinsel Enerji duvarı da vardı. Bu sebeple, her ne kadar sekizinci seviyeye girmek için hamle yapmak isteseler bile gerçeklik, onlara şu anki güçleriyle bunun imkansız olduğunu söylüyordu.

 

“Denemeden bilemeyiz!”

 

Lin Dong ise gülümsedi. Daha fazla bir şey söylemeden ileriye doğru başka bir atmaya başladı!

 

“Gümm!”

 

İleriye doğru atarken, halihazırdaki Zihinsel Enerji baskısı birden daha da artmaya başlaması Lin Dong’un bedeninin istemsizce dizlerinin üstüne yere kapaklanmasına neden olmuştu. Dizleri sert zemine düştüğünde etrafa açık ve net bir ses yankılanmıştı.

 

Lin Dong’un Zihinsel Enerji baskısı tarafından bastırıldığını gören Zhou Tong ise acı acı kahkaha atmıştı. Kahkahasında ne bir alay ne de bir dalga geçme vardı. Tam tersine eğer kendisi de aynı şeyi yaparsa karşılaşacağı sonucun Lin Dong’unki ile aynı olacağının bilincinde olmasıydı.

 

“Unut gitsin, sadece pes et. Zaten ilerleyen günlerde kim burada en uzun süre dayanmayı başarırsa o kazanacak.” Zhou Tong normalde sessiz biriydi ve çok zor konuşurdu. Dahası konuştuğu kişiyse rakibiydi. Ancak Lin Dong’un sergilemiş olduğu iradeden de etkilenmeden edememişti.

 

“Haha nasıl bu kadar kolay pes edebilirim ki? Ben, sekizinci seviyeye gidiyorum.”

 

İnanılmaz baskı altında dizlerinin üzerinde yere çökmüş Lin Dong birden boğuk bir kahkaha koyvermişti. Ardından Zhou Tong’un donakalmış bakışlarının altında, titreyen bedeni bir kez daha ayağa kalkmaya devam etti.

 

“Çatıırtt Çuturtt!”

 

Lin Dong ayağa kalmaya başladığı esnada Zhou Tong, Lin Dong’un derisinin kıpkırmızı olduğunu gördü. Lin Dong’un her gözeneğinde kan damlaları birikmiş olması, bedeninin bu ağır baskıya karşı dayanamıyor olduğunu gösteriyordu.

 

“Bu çocuk çıldırmış olmalı…” Lin Dong’un bu akıl almaz hareketini gören Zhou Tong elinde olmayarak mırıldanmıştı.

 

“Gümm!”

 

Ancak mırıldanmasının hemen ardından, Lin Dong ileriye doğru başka bir adım daha atmıştı. Bu sefer, azgın dalgalar gibi kabarmış Zihinsel Enerji baskısı doğrudan Lin Dong’un tüm bedenine nüfuz etmesiyle birlikte bedeni zemine hafifçe gömülmüş ve Lin Dong’un her gözeneğinden kanlar fışkırırken tüm vücudunu kan izleriyle doldurmuştu.

 

Lin Dong’un bedeni durmaksızın titremeye devam ediyordu. Şu an gözleri bile kanla dolmuştu. Başını yavaşça kaldırdı ve hemen yanı başındaki Zihinsel Enerji duvarına doğru baktı. Gözlerindeki inanılmaz inatçılık, son derece korkutucuydu.

 

Sonrasında Zhou Tong, Lin Dong’un titreyen bedeninin bir kez daha ayakta kalmasını başardığını görünce yüz ifadesi anında değişmişti.

 

“Chi!”

 

Lin Dong usulca yere saplanmış bedenini zeminden kaldırdı ve ayakta durmasıyla, üzerindeki gömleğin her yanını kanlar kapladı. Taze kan damlaları gömlekten taşıp ayağının olduğu tarafa sürekli damlıyordu.

 

“Dur artık! Kazanan veya kaybeden henüz belli değil! Eğer kendini zorlamaya devam edersen kesinlikle kaybedeceksin!” Önündeki gencin kanlarla boyanmış figürüne bakarken Zhou Tong derin bir nefes alırken düşük bir sesle konuşmaktan kendini alamamıştı. Bu gencin neden bu kadar irade gücüne sahip olduğuna dair en ufak bir bilgisi yoktu.

 

İrade gücü yerine buna; aptallık, ahmaklık veyahut da keçi inatçılığı da denilebilirdi. Şu ansa, Lin Dong’un gözünde tüm dünya sadece önündeki Zihinsel Enerji duvarından ibaretti. Yapmış olduğu bu hareket düşüncesizce kabul edilebilirdi fakat Lin Dong şu an kocaman dağın engin ve muazzam iradesine sahipti.

 

“Vızzz!”

 

Bedeni yavaş yavaş ilerlerken hem kulakları çınlamaya başlamış hem de kafasının içerisinde inanılmaz bir baş ağrısı meydana gelmişti. O esnada görüşü de bulanıklaşmaya başlamıştı. Bu, limitine ulaştığının bir emaresiydi.

 

“Vıızz Bıızz!”

 

Lin Dong’un görüşü bulanıklaşmaya devam ediyordu. Ancak tam kendinden geçmek üzereydi ki, Niwan Sarayından garip bir vızıldama sesi yankılanmıştı…

 

Zihinsel Enerji ezici ve boğucu baskısı karşısında, Lin Dong’un Niwan Sarayının içerisindeki iki Kader Ruh Sembolünün şekilleri birden bozulmaya başladı. Göz açıp kapayıncaya dek, iki sembol kendiliğinden iki Ruh Sembol girdabına dönüştü ve yavaşça dönmeye başladılar.

 

İki Ruh Sembolü girdabının ortaya çıkmasıyla birlikte, Lin Dong bedeninin üstündeki ezici Zihinsel Enerji baskısının hızlıca Niwan Sarayındaki iki Ruh Sembol girdabı tarafından tamamen emildiğini hissetmişti.

 

Kader Ruh Sembollerindeki bu ani değişim, Lin Dong’un üstündeki baskıyı çokça azaltmıştı. En ufak bir tereddüt sergilemeden, hemen ileriye doğru adımladı. Ardından Zhou Tong’un şaşkın bakışlarının altında Zihinsel Enerji duvarının içine doğru girdi.

 

“Bızz Bıızz!”

 

Lin Dong içeriye adımlarken, son derece korkutucu bir Zihinsel Enerji dalgası aniden Zihinsel Enerji duvarının içinden dışarıya doğru patlak vermişti. Zihinsel Enerji dalgası doğruca yedinci seviyenin içerisinde patlaması, yakında duran Zhou Tong’u ağzından kas kusturarak metrelerce öteye fırlatmıştı.

 

Kötü bir şekilde yere düşen Zhou Tong, iç yaralanmalarını göz ardı ederek hemen başını kaldırdı ve Zihinsel Enerji duvarına doğru gözlerini dikti. Ardından, Lin Dong’un Zihinsel Enerji duvarında kaybolmakta olan figürüne bakakalırken gözlerindeki fer yok olmuştu…

 

“Yoksa… o… başardı mı?”

 

Lin Dong’un gözden kaybolan figürüne bakarken, Zhou Tong gibi güçlü birinin bile nefesi kesilmişti. Yüzünde gözlerine inanamayan bir ifadenin yanı sıra korkuyla karışık bir saygı ifadesi de vardı.

 

Tam Zhou Tong, Lin Dong’un tamamen kaybolduğu noktaya aval aval bakmaya devam ettiği esnada, kulenin dışarısında da hummalı ve çılgınca bir gürültü kopmuştu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr