Bölüm 123: Başlangıç Yuan Dan, 2.Mühür Sembol Ustası

avatar
5078 6

Wu Dong Qian Kun - Bölüm 123: Başlangıç Yuan Dan, 2.Mühür Sembol Ustası


Çeviri: Deuce

 

Lin Dong odada sersemce ayakta dikilirken tıpkı tahta bir kazık gibiydi. Birden kapısını çalan çifte şans, sanki kafasına talih kuşu konmuş gibi onu kutsanmış hissettirmişti. Bu çifte talih kuşunun er yada geç bir gün kendisini ayrı ayrı bulacağını bilse de bunların bir arada geleceğini hiç düşünmemişti.

 

Zihinsel Enerji alanında atılım yapmak, Yuan Dan yoğunlaştırmaya kıyasla çok daha kolaydı. Neticede, Lin Dong kendini hiçbir ödül beklemeksizin sürekli Zihnin Değirmentaşlarında delicesine eğitmişti. Kader Ruh Sembolündeki çatlaksa, uzun süre önce, çoktan sınırına ulaşmıştı ve tamamen parçalanması küçük bir harekete bakıyordu.

 

Lin Dong Yuan Dan Seviyesine ulaştığı vakit, tüm varlığıyla ileriye doğru koca bir atılım gerçekleştirmişti. Bu aynı zamanda, Kader Ruh Sembolündeki inatçı zincirin zorla parçalanması için anahtar rol oynamıştı.

 

Sonuç olarak, gerçek Kader Ruh Sembolü başarılı bir şekilde ikiye ayrılmıştı!

 

Ve sonundaysa, Lin Dong bunca zamandır uğraşıp didindiği emeğinin karşılığını almıştı.

 

“Oh bee…”

 

Odasında uzunca bir süre sersem sersem dikilmesinin ardından, Lin Dong nihayetinde duyularını tekrar kazanmasıyla birlikte derin bir nefes aldı. Şu andan itibaren, artık diğer geliştiriciler ile omuz omuza mücadele edebilirdi. Başlangıç Yuan Dan Seviyesinin bahşetmiş olduğu güç, 2.Mühür Sembol Ustalığına ani ilerlemesi ve 3.Mühür Sembol Ustalığıyla karşılaştırılabilecek Zihinsel Enersiyle birlikte Gelişmiş Yuan Dan Seviyesindeki Wei Tong’un en ufak gerisinde bile değildi.

 

Şu anki mevcut gücüyle, ne Kanlı Kumaş Tarikatından ne de Wei Tong’dan korkuyordu!

 

İki ay gibi kısa bir sürede, Lin Ailesinin makus talihini tersine çevirmişti. Eğer Wei Tong Lin Dong’un şu anki halini öğrenseydi, o gün Lin Ailesinin kökünü kazımadığı için ölümüne pişman olacağına adı gibi emindi.

 

Ancak, Wei Tong için pişman olmanın zamanı geçmişti ve Lin Dong da bu şansı ona tanımayacaktı. O gün, Wei Tong tüm birliğini toplayıp Lin Ailesinin kapısına dayandığı vakit, Lin Ailesinin sessizce acı çekmesine sebep olmuştu. Lin Dong biliyordu ki; eğer o gün kendisinin Wei Tong’a karşı herhangi bir ‘caydırıcılığı’ olmasaydı orayı kandan bir göle çevirecekti.

 

Wei Tong’un Lin Ailesinin kökünü kazıyıp mahvolmasını arzu ettiği için Lin Dong da ona karşı en ufak bir merhamet beslemiyordu.

 

“Hala birkaç gün daha var. O vakte kadar kabrini hazır et, Wei Tong!”

 

Lin Dong odasında kendi kendine mırıldanırken gözlerindeyse kemik donduran buz gibi bir ışık parlamıştı.

 

Hem Yuan Dan hem Zihinsel Enerjide aynı anda atılım gerçekleştirdiğinden Lin Dong, kapalı kapılar ardındaki yoğun eğitimine daha fazla devam etmedi. Ölüm-kalım maçının yaklaşmasına birkaç gün daha vardı ve gelişimi için kendisini uzun bir süre dört duvar arasına tıktığından dolayı biraz rahatlamaya ihtiyacı vardı.

 

Bu yüzden, kendine hafif çeki düzen vermesinin ardından kendini handan dışarı attı ve Yan Şehrini dolaşmaya koyuldu. Etrafta dolaşırken, geçen bir ay süresince birilerinin Wei Tong ile yapacağı ölüm-kalım maçını tüm şehre veba gibi yayılmıştı. Yan Şehrinin her yerinin bu dedikoduyla çalkalandığını fark etmesinin ardından Lin Dong hafifçe afallamıştı. Bu olayın haberi, şu an, tüm han ve kalabalık mekanların en popüler konusuydu.

 

“Heh, görünüşe göre Kanlı Kumaş Tarikatı bu olayı, kendi reklamlarını yapmak için kullanmış.” Neler olduğunu öğrenmesinin ardından, Lin Dong istemsizce kıkırdamıştı. Böyle bir şeyi, Kanlı Kumaş Tarikatından başka kim yapabilirdi ki?*

*Deuce: Ben biliyom ama söylemem :D

 

Bunun tek bir sebebi olabilirdi, o da; Wei Tong bu maçı kazanacağına adı gibi emin olmasıydı. Aynı zamanda, güçlerini bu şekilde sergileyip Kanlı Kumaş Tarikatının itibarını artmayı hedeflediği gün gibi ortadaydı.

 

Wei Tong’un bu şekilde düşünüp hareket etmesinden dolayı, Lin Dong içinden alayvari bir üslupla sırıtmıştı. Hemen ardından arkasını dönüp Bin Altın Derneğinin yolunu tuttu.

 

“Küçük kardeş Lin Dong, seni neredeyse bir aydır göremiyoruz. Eğer borcunu ödemiş olmasaydı, kaçtın sanacaktım.” Çalışmasından kafasını kaldırıp kapıya doğru yürüyen gence bakarken Xuan Su, elinde olmayarak sevgi dolu bir gülümsemeyle Lin Dong’a sataşmıştı.

 

“Yakında ölüm-kalım maçı olacağından, doğal olarak, tüm gücümle eğitim yapıyordum.” Lin Dong cevap verirken sırıtıyordu.

 

‘Ölüm-Kalım’ kelimesini duyması üzerine Xuan Su’nun o güzel yüzü hafif solmuş, cevap verirken kaşları da azıcık çatılmıştı: “Son zamanlarda, Yan Şehrinin bir numaralı konusu da bu zaten. Araştırmalarımıza göre, ateşi benzinle harlayan kişiler; Kanlı Kurt Klanıymış. Görünüşe göre, Göksel Dan Havuzu meselesinden dolayı sana karşı bir garezleri var.”*

*Deuce: Şimdi siz de biliyorsunuz :D

 

“Bunu yapanlar, Kanlı Kurt Klanı mıymış?” Lin Dong’un yüz ifadesi az biraz değişmişti. Barbar görünüşlü Yue Shan’ın, aslında alavere dalavereyle uğraşan bir tip olabileceğini hiç beklemezdi.

 

“Kanlı Kurt Klanı, seninle alakalı bayağı bir araştırma yapmış. Mensubu olduğun Lin Ailenden haberdarlar fakat bu konuda çok fazla endişe etmeyesin. Zira Bin Altın Derneğimiz onlara çoktan ‘uyarı’ mektubu gönderdi bile. Yue Shan’ın Lin Ailesine herhangi bir şey yapacağını hiç sanmam.” Xuan Su nazikçe açıklamada bulunmuştu.

 

Bunları işitmesi üzerine Lin Dong’un ifadesi kararmıştı. Hemen ardındansa Xuan Su’ya içtenlikle, samimi bir şekilde teşekkür etti: “Çok teşekkürler, Su abla.”

 

“Neticede, Bin Altın Derneğinde sinekür bir çalışansın ve iyi ilişkiler kurmak istediğimiz kişilere karşı samimiyetimizi göstermemiz gayet doğal. Bu ablan uzun dönemli bir yatırım yaptığından, eğer ki gelecekte inanılmaz, akla hayale sığmayan başarılar elde edersen Bin Altın Derneğini desteklemeyi de unutmayasın.” Xuan Su konuşurken gülüyordu.

 

“Endişeniz olmasın Su Abla, eğer gelecekte yardım edebileceğim bir mesele olursa, kesinlikle elimden gelenin en iyisini yapacağım.” Lin Dong ciddi bir ifadeyle cevap verdi. Bin Altın Derneği, Lin Dong’un potansiyeline yatırım yapmış olsun veya olmasın onların şu an Lin Dong’a karşı almış olduğu iyi tavır ve yapmış olduğu şeyler, Lin Dong’un onlara karşı iyi düşünceler beslemesini sağlamıştı. Lin Dong ise asla nankör birisi değildi.

 

Xuan Su nazikçe gülümserken ceylan bakışları Lin Dong’un bedeninin üzerinde geziyordu. Şok içerisinde bağırmasının ardından birden taş kesilmişti. “Sen, Başlangıç Yuan Dan Seviyesine mi ilerledin?”

 

Sonuçta Xuan Su da Yuan Dan Seviyesinde bir uzmandı ve bu yüzden Yuan Gücüne karşı oldukça hassastı. Dolayısıyla, Lin Dong’un bedeninden yayılan Yuan Gücü dalgalarının eskisine nazaran çok daha güçlü olduğunu anında keşfetmişti.

 

“Evet, tesadüfen bugün bir atılım gerçekleştirdim.” Lin Dong başıyla onaylarken gülüyordu.

 

“Vay vay, görünen o ki Bin Altın Derneğimiz doğru ata oynamış.” Xuan Su gülerken dil çıkarmıştı. Birden, Lin Dong’un Göksel Yuan Orta Seviyede olduğu o ilk zamanı hatırladı. Ancak, iki aydan daha kısa bir sürede Yuan Dan Seviyesinde gerçek bir geliştirici olmuştu. Bu denli gelişim hızı, kalbinin gizlice hızlanmasına neden olmuştu. Görünüşe göre, keskin gözleriyle hedefi bu sefer tam on ikiden vurmuştu.

 

“Başlangıç Yuan Dan ve 2.Mühür Sembol Ustası ile karşılaştırılan Zihinsel Enerjinle birlikte, artık Wei Tong ile mücadele edebilecek güce sahipsin. Fakat yine de çok fazla dikkatli olman gerekiyor.” Diyerek uyardı Xuan Su. Kendisi de bir Gelişmiş Yuan Dan gelişimci olduğundan Wei Tong’un sahip olduğu gücün farkındaydı.

 

“Olacağım.” Lin Dong karşılık olarak başıyla onayladı ve elbette ki, rakibinin gücünü hafife almak gibi bir hataya düşmeyecekti.

 

“Yönetici Su, haber vermemiz için bize talimatta bulunduğunuz kişiler sonunda derneğe geldiler…” Lin Dong ile Xuan Su sohbet ettikleri esnada, hizmetçi bir kız yanlarına doğru geldi ve saygılı bir şekilde rapor verdi.

 

“Oh?” Bunu duyması üzerine Xuan Su hafif bir şaşkınlık geçirmişti. Ancak kısa bir sürenin ardından meseleyi hatırlamasının ardından güzeller güzeli yüzünü Lin Dong’a çevirdi ve tatlı bir şekilde gülümseyerek: “Küçük kardeş Lin Dong, bu insanları sen de gelip görmelisin…”

 

“Kim onlar?” Lin Dong da bir süre şaşkın kalmıştı ama Xuan Su’nun ona sataşan bakışlarını görünce, birden paraşütlü jetonu düşmüş ve memnun bir şekilde sormuştu: “Babamla diğerleri mi?”*

*Deuce: “Babamgiller mi” desem çok mu bizden olurdu bilemediğinden onu yazamadım :D

 

“Evet.” Xuan Su, başıyla onaylarken hafifçe gülümsüyordu.

 

 

Bin Altın Derneğinin misafir odalarının birinde Lin Zhentian, Lin Xiao, Lin Ken ve diğerleri koltuklarına oturmuş bekliyorlardı. Yanlarında yöneticiye benzeyen orta yaşlı bir adam vardı. Kendilerini sıcak bir şekilde karşılarken orta yaşlı adamın yüzünde gülümseyen bir ifade vardı. Daha önceleri kendilerini sıkıcı, sade bir şekilde kabul eden adamın, şu anki oldukça nazik hali, Lin Zhentian ve diğerlerinin şaşırmasına sebep olmuştu. Çünkü buraya her Yang Yuan Taşı satmaya geldiklerinde, aynı adam, onlara karşı huysuz ve inatçı olmasıyla birlikte davranışı oldukça soğuktu ve Lin Zhentian ile yanındakiler bu konuda yapabilecekleri hiçbir şey yoktu. Ne de olsa, Bin Altın Derneği Yan Şehrinde üç büyük gruptan birisiydi ve bu kibirleri de gayet doğaldı.

 

Yönetici dönüp hizmetçi kıza talimatlarda bulunurken Lin Ken ise eliyle ağzını gizleyerek düşük bir sesle: “Yanlış giden bir şeyler var.”

 

Bin Altın Derneğinin gözünde, Lin Ailesi sadece sıradan bir gruptu. O yüzden ne gibi bir olay, onların kendilerine karşı bu kadar sıcak olmasına sebep olmuştu? Derler ki: “Eğer bir şeyler normal değilse, ortada yolunda olmayan bir şeyler vardır.” Dolayısıyla Lin Ken ve diğerleri tetikte olmaktan kendilerini alamadılar.

 

Lin Zhentian ise, sadece gizlice başıyla onayladı. Tam konuşmak üzereydi ki, arkalarında kalan odanın kapıları içeriye doğru açılmasından önce kapının ağzındaki aceleci ayak seslerini duymuşlardı.

 

Kapı açıldığı esnada zarif bir güzellik içeri girdi. Yöneticiyi gördükleri anda Lin Zhentian ve yanındakiler hızlı bir şekilde eğilip selam verdiler.

 

“Gelen kişi, Bin Altın Derneğinin genel yöneticisi.”

 

Xuan Su’yu görmelerinin ardından, Lin Zhentian ve diğerlerinin kalpleri tedirginlikten hızlıca atmaya başlamıştı. Bin Altın Derneğinde çok iyi bilenen bu kadını doğal olarak onlar da daha önceden duymuşlardı. Ancak onların aklını kurcalayan şeyse; acaba buraya gelmesindeki amaç neydi?

 

“Büyükbaba, baba!”

 

Lin Zhentian ve yanındakiler şaşkınlıktan dona kalırken, Xuan Su’nun ardından gelen, aşina oldukları bir ses kulaklarında yankılanmıştı. Hemen ardından bir figürün ortaya çıkmasıyla bu kişinin Lin Dong olduğunu gördüler.

 

“Dong-er?”

 

Xuan Su’nun ardından kendilerine doğru yürüyen Lin Dong bakarlarken, yüzlerini tarif edilemez bir şaşkınlık kaplamıştı.

 

“Hehe selamlar büyükbaba Lin, Lin Dong gibi bir dahiye sahip olmanız gerçekten gıpta edilecek bir şey.” Xuan Su zarifçe iki adım ilerledi ve Lin Zhentian’ı eğilerek selamlarken nazikçe gülümsedi.

 

Lin Zhentian da karşılık olarak tekrar hızlıca eğilerek selamladı. Her ne kadar karşısındaki kadından yaşça büyük olsa da, hem statü ve hem de güç olarak ondan çok gerideydi.

 

“Dong-er, neden buradasın?” Lin Xiao’nun yüzündeyse neşe dolu bir ifade vardı. Lin Dong’un tek başına Yan Şehrine gönderdiğinden bu yana sürekli endişe içerisindeydi.

 

“Bin Altın Derneğinde sinekür bir çalışanım da ondan.” Lin Dong gülümseyerek cevap verdi.

 

“Yaa?”

 

Bu sözleri duymaları üzerine Lin Zhentian ve yanındakiler küçük dillerini yutmuşlardı. Çünkü Bin Altın Derneğinde bir sinekür çalışanı olmak, sıradan insanların elde edebileceği bir şey değildi. Ancak ondan sonra, önceki yöneticinin onlara neden sıcak davrandığını ve Bin Altın Derneğinin asıl yöneticinin ayaklarına kadar geldiklerini daha yeni farkına varmışlardı. Bunların tek müsebbibi; Lin Dong idi.

 

“Lin Ailesinin çoğu işlerini hallettik ve buraya bu sefer seni bulmak için geldik…” Lin Xiao yumuşak ve nazik bir sesle iki ay içinde oldukça olgunlaşmış oğluna bakarak konuştu.

 

“Ölüm-kalım mücadelesine dört gün kaldı. Eğer hazır değilsen, bu mücadeleye katılma.” Lin Xiao’nun son sözleri o kadar yumuşak ve düşük sesteydi ki sadece Lin Dong’un duyabileceği seviyedeydi.

 

Lin Dong yüzünde ciddi ifade taşıyan, babası, Lin Xiao’ya bakarken, kalbine tarifsiz sıcaklıkta bir his hücum etmişti. Ancak başıyla hafifçe onaylayıp kendinden son derece emin bir sesle cevap verdi:

 

“Merak etme baba, ben hazırım.”*

*Deuce: Lin Dong bunu söylerken, o esnada arka fonda Deliyürek çalıyor, haydarin darin darin darinanaaa   off bee :D

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr