Bölüm 156: Ana Klan Üyeleri

avatar
4658 5

Wu Dong Qian Kun - Bölüm 156: Ana Klan Üyeleri


Çeviri: Deuce

 

“Lin Klanı…”

 

Eşsiz işlemeli desenlere bakarken Lin Dong’un gözleri kısılmıştı. Lin Klanına ait insanları uzun bir aradan sonra ilk defa görüyordu. Büyük Yan İmparatorluğunda böyle devasa bir üne sahip klan hakkında Lin Zhentian’dan veya Lin Xiao’dan daha önceleri bir şey duymuştu fakat Lin Dong onlarla gerçek manada daha önce hiç tanışmamıştı.

 

“Bu elemanlar neden Lin Ailesine geldiler ki? Acaba onlar da mı lahit için buradalar?” Lin Dong’un kalbi hafif hızlanmaya başladı. Kendilerini asıl klan olarak görüp diğer alt klanlara tepeden baktıklarından dolayı buraya kadar gelmelerini ancak bu sebep ile açıklayabilirdi.

 

“Burası, Lin Ailesine ait bir arazi. İçeri girmenize kim izin verdi?”

 

Lin Dong bu düşünceler içinde yüzerken, çoktan genç nesillerden biri kendileriyle dalga geçer gibi bakıp kahkaha atan dörtlüye memnun olmadığı her halinden belli olan bir tavırla bağırmıştı.

 

“Hehe, biz dördümüz Lin Ailesine ait olan yerlere istediğimiz gibi girer, çıkarız. Sizin gibi sümsükleri bırak Lin Zhentian bile gelse bizimle böyle konuşmaya cüret edemez!” Dörtlülerin arasından biri, pek de oralı olmayan lakayt bir tavırla konuşmuş ve ardından leylek gibi kahkaha atmıştı.

 

“Haha, hatta sana size şunu söyleyelim; buraya bizi davet etseniz bile korkarım ki elimizden gelen tek şey, sizi görmezden gelmek olurdu.”

 

Başka biriyse kahkaha atarak devam etti: “Öyle ya da böyle sizler, Lin Klanının küçük bir grubuna ait insanları sayılırsınız. Eğer gerçekten dövüş ustası konusunda sıkıntı çekiyorsanız ana klana geri döndüğümde sizin için düzgün bir usta ayarlarım. Bu sayede Lin Klanını gelecekte utanç içerisinde bırakmazsınız.”

 

Sözlerinden ve davranışlarından anlaşılıyordu ki, Lin Dong’un bu yaşta onlara dövüş sanatında eğitmenlik yapması hem utanç hem de gülünç gelmişti. Dörtlünün sarf ettiği sözler hiç şüphesiz Lin Ailesindeki gençleri çileden çıkmasına neden olmuştu. Geçmiş dönemlerde yaşadıkları bunca tecrübe ve olaylardan sonra, Lin Dong’un genç neslin kalbindeki yeri sarsılmaz derecede büyüktü. Dolayısıyla, bu dörtlünün şaklabanlıkları doğal olarak orada bulunan genç nesildeki öğrencilerin daha fazla dayanamamasına neden olmuştu.

 

“Kim olursanız olun, Lin Ailemin arazisine girdiğinden bazı kurallara uymak zorundasınız. Eğer kardeşimiz Lin Dong’un dövüş sanat öğretilerini aşağılamaya devam ederseniz ben, Lin Hong, bugün sizlerden birkaç tavsiye almak için sizleri meydana davet etmek zorunda kalacağım!” Kalabalığın arasından bir kişi birden ileriye adımlarken soğuk bir şekilde homurdanıyordu.

 

“Vaayy, ne kadar da cesurca! Yapacak başka bir işimiz olmadığından bugün ben de sizlere ana klan ile alt klan neymiş onu göstereceğim!” Dörtlü grubun ortasındaki mavi elbiseli bir genç alay ederek konuşmasının ardından elini salladı: “Lin Qiang.”

 

“Haha, Lin Feng kardeşim o iş bende!”

 

Mavi elbiseli gencin sesini işitmesi üzerine hemen yanındaki gözle görülür bir şekilde uzun ve yapılı olan bir genç sırıtarak ilerledi ve tam Lin Hong’un önünde durdu. Ardından ellerini karşısındakine karşı birleştirip selamlarken, bedeninden de gizlice güçlü bir Yuan Dan gücü serbest bırakıyordu.

 

“Sadece on turda, seni dizlerinin üzerine çökerteceğim!” Lin Qiang, Lin Hong’a bakarken ağzının bir kenarı yukarı kalkık bir vaziyette konuştu.

 

“Bumm!”

 

Lin Hong ise joker surat takılıp cevap vermezken onun da aynı şekilde bedeninden güçlü bir Yuan Dan gücü patlak verdi. Birden bedeni hafif eğilmesiyle ileriye doğru bir adım attı ve Lin Qiang’ın bedeni doğru bir yumruk gönderdi.

 

“Göksel Yuan Dan Seviyesi mi? Fena değil!”

 

Lin Hong’un bedeninden yayılmaya başlayan Yuan Dan dalgalanmayı hissetmesiyle Lin Qiang hafif bir şaşkınlığa uğramıştı. Belli ki, Lin Ailesi gibi küçük bir alt grupta bu yaştaki bir gencin sahiden Göksel Yuan Son Seviyede olmasını beklemiyordu.  

 

“Ancak, beni alt etmek için hala yetersiz!”

 

Sürprizler, en nihayetinde bir sürprizdi. Lin Qiang, Lin Hong’un yumruk saldırısı bedenine doğru ulaşırken en ufak bir geri çekilmede bulunmamıştı. Onun yerine kibirli bir ifadeyle kudretli bir Yuan Dan dalgalanması hemen önünde yoğunlaştı ve Lin Hong’un yumruğunun hem sarsılmış hem de bedeninin birkaç adım geri sendelemesine neden olmuştu.

 

“Haha!”

 

Tek harekette üstünlüğü ele geçirmesinin ardından Lin Qiang koyu bir kahkaha koyverirken ileriye doğru adımlıyordu. Vahşi Yuan Dan dalgalanması havada uçuşup yumruğunun etrafında yoğunlaşırken etrafa da sesleri yankılanıyordu. Buna bakarak, bu yumruk saldırısının hiç de düşük seviye bir dövüş sanatı olmadığı söylenebilirdi.

 

Hızlı bir şekilde üstünlüğü kaybeden Lin Hong’a bakarlarken eğitim alanındaki genç nesillerin yüz ifadeleri birden değişmeye başladı. Görünüşe bakılacak olursa, dörtlü gruptan herhangi biri bile Lin Hong’a hemen üstünlük kurabilirdi.

 

“Güm güm gümm!”

 

İki rakip şiddetli bir şekilde çarpışırken ortaya o denli şiddetli Yuan Dan dalgalanmaları yayılmıştı ki, zemindeki toz toprak havalanmıştı.

 

“Hehe, kaybettin!”

 

Şiddetli ve yoğun dövüşün ortasında Lin Qiang birden kıkırdadı. Ardından kolunu birden oldukça hızlı bir şekilde ileriye doğru savurmasıyla Lin Hong’un savunmasını aşıp ağırca göğsünün üzerine yerleştirdi.

 

“Güümm!”

 

Son derece güçlü kuvvet Lin Hong’un göğsüne çapmasıyla yüzü bembeyaz oldu. Ancak o esnada, Lin Hong’un gözleri çakmak çakmak oldu ve sol eliyle rakibinin saldıran kolunu tutarken sağ eliyle de Lin Qiang’in göğsüne kabaca bir yumruk gönderdi.

 

Karşılıklı darbe alışverişin ardından her iki figür de tökezleyerek birkaç adım geriye gitti. Ancak oradaki herkes, Lin Hong’un halinin çok daha kötü olduğunu söyleyebilirdi.

 

“Lin Qiang, ne yani alt aileden olan bir çocukla bile baş edemiyor musun?”

 

Lin Qiang’ın az önceki darbeden dolayı geriye sendelediğini gören iki arkadaşı gülmekten kendilerini alamamışlardı.

 

“Ne utanç ama!”

 

Arkadan arkadaşlarından gelen alayvari sözleri işitmesi üzerine Lin Qiang’ın ifadesi hafif kararmıştı. Lin Hong’a baktı ve ayaklarıyla sağlamca yere basıp bedeni ileriye doğru fırladı. Avına atılan kurt gibi bir kez daha rakibin üzerine saldırdı.

 

Lin Qiang’nın kendisine tekrar saldırdığını gören Lin Hong’un ifadesiyse hafif kasvetli bir hal almıştı. Tam ileriye doğru hamle yapmak üzereydi ki, bir el omzuna yerleşti.

 

“Daha fazla dövüşmene gerek yok!”

 

Lin Hong, kafasını çevirmesiyle hemen yanında duran Lin Dong’u gördü. Bir anlık tereddütün ardından Lin Dong’un lafını ikiletmedi ve başıyla onaylayarak iki adım geri attı.

 

“Çekilmeyi mi düşünüyorsun? O kadar kolay olmayacak.” Lin Hong’un pes ettiğini gören Lin Qiang memnun olmak yerine öfkelenmişti. Önceki karşılıklı darbede biraz acı çekmiş ve dalgaya alınmıştı. Bu sebeple haysiyetini tekrar kazanmak istiyordu. Nasıl olur da Lin Hong’un bundan kolayca paçayı sıyırmasına müsaade edebilirdi ki?

 

Bu nedenle hızını azaltmak yerine bedeninde Yuan Dan dalgalanmalarının şiddetini artırırken olanca hızıyla Lin Dong’a doğru yardırıyordu.

 

“Ufaklık, çekil önümden!”

 

Lin Qiang’ın bağırışını duymaları üzerine oradaki genç aile üyeleri başlarda donakalmış ardındansa Lin Dong’u görmeleri üzerine Lin Qiang’ın talihsizliğine sevinmişlerdi.

 

Lin Dong ise sadece, geri durmaya zerre niyeti olmayan Lin Qiang’a bakıyordu. Kolunu hafif hareket ettirmesiyle, şiddetli bir Zihinsel Enerji patlak verdi.

 

“Güümm!”

 

Lin Qiang’ın yumruğu birden havada donakalmış hemen akabindeyse sanki görünmez bir çekişle vurulmuş gibi geriye doğru uçtu ve sonunda zemine sertçe yapıştı. Korku ve dehşet tüm gözlerini doldurmuştu.

 

“Zihinsel Enerji!”

 

Lin Feng ile yanındaki ikili de aynı şekilde şaşkınlıktan parmaklarını ısırmıştı. Lin Feng’in ifadesi ciddileşirken gözlerinde bir ışık parıldadı.

 

“Lin Dong kardeş, çok yaşa!”

 

Kibirli Lin Qiang’in, Lin Dong’un sadece ufak hareketiyle yenildiğini görünce çevredeki genç nesil üyeleri birden tezahüratlarda bulundular.

 

“Nerede geliyor olursanız olun, bu yer Lin Ailesine aittir. Bir ev sahibi olarak, misafirlerimize nasıl davranacağımızı biliriz. Ancak misafirlerin de nasıl davranacaklarını bilmeleri gerek. Eğer davranışlarınızda aşırıya kaçarsanız, kulağınızı çektik diye sakın Lin Ailemi suçlamayın!”

 

“Heh, ne kadar büyük laflar bunlar!”

 

Lin Dong’un sözlerini işitmeleri üzerine dörtlünün yüzleri belli belirsiz çirkinleşmeye başlamıştı. Ana klanın üyeleri olarak, kendilerini her zaman alt klanlara karşı üstün görüyorlardı. Ve şimdi de bu alt ailelerden biri kendilerini tehdit ediyordu. Nasıl olur da bu durum karşısında yüzleri bozulmazdı?

 

“Hıh, en son gerçekleştirilen Lin Klan Toplantısını hatırladım da orada daha ilk maçında sakatlanan bir çöp vardı ve o çöp de bu aileden geliyordu!” Dörtlünün arasından genç olan biri yüzünde kerkenez bir bakışla sertçe konuşmuştu.*

*Deuce: Cami duvarına çöldüren bir köpekten ne beklersin ki

 

Ancak sözlerini bitirir bitirmez bir şeylerin yolunda olmadığını hissetti. Bakışlarını Lin Dong’un üzerine çevirdiğindeyse kendisine kuru ayaz soğuğuyla bakan bir çift göz gördü.

 

“Dikkat et!”

 

Lin Dong kan donduran ifadelerle bakarken, Lin Feng’in yüz ifadesi ise hemen değişmişti. Lin Dong’un figürünün çoktan bulanık hale dönüp inanılmaz bir hızda saldırıya geçtiğini hissetmişti.

 

“Şaakk!”

 

Ancak tam bağırdığı esnada Lin Dong’un bulanıklaşan figürü çoktan hınzırca sırıtan gencin önünde belirmişti bile. Lin Dong, elini kaldırmasıyla eğitim alanının her yerinde bir şamar sesi yükseldi.

 

“Şırraakk!!”

 

Lin Dong’un tokatı en ufak bir merhamet taşımıyordu. Birden şamarı yiyen gencin ağzı kanla dolmuş ve birçok dişi de ya kırılmış ya da yerinden fırlamıştı. Bedeni döne döne havalanırken son derece sert bir şekilde yere yapışmıştı.

 

“Laann, sen bize mi saldırıyorsun?!”

 

Şamarla yanlarından birini havaya uçuran Lin Dong’a bakarlarken Lin Feng’in ifadesi birden kömür karası olmuş ve sert bir biçimde konuşmuştu: “Şu piçi yakalayın, ulan alt klandaki ezikler nasıl olur da bizim gibilere kafa tutabilir?”

 

Lin Feng’in sözlerini duymaları üzerine yandaki ikilinin gözleri parlamıştı. Ancak tam harekete geçmek üzereydiler ki soğuk parlaklık taşıyan iki ışığın bedenlerine doğru yaklaştığını gördüler. İki Gizemli Buz Kılıcı, tam da ikilinin boğazlarının önünde durmaktaydı.

 

Lin Dong ise bu ikiliyle daha fazla zaman harcamayıp kafasını Lin Feng’e çevirdi. Bedeninden çılgınlar gibi Zihinsel Enerji dalgası yayılmaya başladığı esnada inanılmaz bir hızda Lin Feng’e doğru ilerlerken bedeni bir kez daha bulanık hale geldi.

 

“Küütttt!!”

 

Son derece korkutucu Zihinsel Enerji gücünü hissettiği anda Lin Feng, dehşet içerisinde korkuya kapılmıştı. Tam direnç göstermek için Yuan Dan gücünü kullanmayı planlıyordu ki, muazzam bir kuvvet üzerine çökmüştü. Önce dizlerinin bağı çözüldü ardından ise büyük bir gürültüyle dizleri zemine çivi gibi çakılmıştı.

 

“Sadece Başlangıç Yuan Dan Seviyesinde olan biri önümde böyle arsızca konuşabileceğini mi sanıyor? Ne sanıyorsun sen kendini?”

 

Lin Feng’in dizleri zemine çakıldığı esnada, kemikleri bile donduracak soğuk bir ses etrafta yankı bulup kulaklarında çınlamıştı.*

*Deuce: Lin Dong’u durdurabilene aşk olsun :D

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44346 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr