Bölüm 157: Lin Chen

avatar
4989 4

Wu Dong Qian Kun - Bölüm 157: Lin Chen


Çeviri: Deuce

 

“Ne kadar da güçlü bir Zihinsel Enerji!”

 

Lin Feng’in ifadesi renkten renge girerken, bedenindeki tüm Yuan Gücünü açığa çıkarmış ama yine de üstüne koca dağ gibi oturan Zihinsel Enerji karşısında aciz kalmıştı. Değil hareket etmek nefes almak bile çok zordu.

 

“Bu nasıl mümkün olabilir? Alt klandan olan bir çocuk nasıl bu kadar güçlü olabiliyor?”

 

Şok; yüzüne dalga dalga yayılırken, kalbiniyse kuşku ve korku dolduruyordu. Her ne kadar Lin Klanında genç nesiller arasında üst seviyelerde bulunmuyor olsa da en azından vasat veya sıradan biri de sayılmazdı. Ancak kendi gözleriyle şahit olduğu gerçeklik ona göstermişti ki; karşısındaki genç hem kendisinden genç hem de birkaç daha güçlüydü!

 

Öte yandan, Lin Feng’in Lin Dong’un önünde dizlerinin üzerinde yere çöktüğünü gören Lin Qiang’ın kalbi ayran yayığı gibi çalkalanıyordu. Ancak havada tam boğazının önünde duran kılıç onun kımıldamasına dahi izin vermiyordu.

 

Lin Dong, önündeki Zihinsel Enerji baskısına zar zor dayanan Lin Feng’e soğuk soğuk baktı ve birden ileriye doğru küçük bir adım attı.

 

“Küüt!”

 

Lin Dong’un adımıyla birlikte Lin Feng’in bedenindeki Zihinsel Enerji baskısı bir kez daha şiddetlendi. Birdenbire, Lin Feng’in beti benzi attı ve tüm bedeni sert bir şekilde tastamam yüzü koyun yere yapıştı. Oldukça zor bir durumda olduğu her halinden belli oluyordu.

 

“Utanmaz köpek!”

 

Lin Feng’in zeminin tozuna toprağına bulanmış yüzü o anda mosmor olmuştu. Dantianındaki vahşi Yuan Gücü çılgınlar gibi kabarıyordu ancak tam o esnada yere kapaklanmasına neden olan Zihinsel Enerji baskısı birden yok olmuştu. Hiçbir şekilde hareket ettirmeyip enerji çıkışına dahi izin vermeyen bu baskı, onu kan kusturacak kadar depresif bir hale sokmuştu.

 

“Öhhöö, öhhöö…”

 

Zihinsel Enerji baskından kurtulmasının ardından Lin Feng’i şiddetli öksürükler tuttu. Lin Dong, yerde öksürüklere gark olmuş kişiye aldırış etmeden elini hareket ettirmesiyle diğerlerinin boğazını hedef alan kılıçlar geri döndü.

 

“Peki ya sizin bana öğretecek dövüş sanatlarınız var mı?” Lin Dong kafasını çevirdi ve Lin Qiang ile yanındakilere buz gibi soğuk bir sesle konuştu.

 

“*Yutkunma*”

 

Lin Dong’un bakışlarıyla karşılamasının ardından Lin Qiang tepeden tırnağa titremişti. Dehşetle Lin Dong’a bakarlarken hızla başlarını iki yana salladılar. Başlangıç Yuan Dan Seviyesinde olan Lin Feng bile şeksiz şüphesiz Lin Dong tarafından darma duman edilmişti. Eğer Lin Dong isteseydi parmağını dahi oynatmadan onların hepsini dizlerinin üzerine çökertir, hareket dahi etmelerine izin vermezdi.

 

“Allahım neler oluyor, alt klanda nasıl olur da böyle bir canavar bulunabilir? Gücüne bakılacak olursa, onunla sadece Lin Chen abimiz başa çıkabilir…”

 

Dörtlüdeki ikili genç şaşkınlık içerisinde birbirlerine bakıyorlardı.

 

“Eğer başka bir şey yoksa, lütfen ayrılın.”

 

Lin Dong alelade bir şekilde Lin Feng’e bakıp konuşmasından sonra arkasını dönüp genç kalabalığa doğru ağır ağır yürüdü. Lin Dong eğitim alanına doğru yürürken sesi yankılandı: “Eğitime devam edin!”

 

“Evet!”

 

Lin Dong’un talimatını duymaları üzerine eğitim alanındaki genç aile üyeleri hep bir ağzından canlı ve gür bir sesle bağırdılar. Hepsi Lin Dong’a bakarken gözleri heyecandan ötürü alev almıştı. Bu zamana dek, kalplerinde Lin Klanının hep yenilmez olduğuna inanmışlardı fakat bugün Lin Dong onlara göstermişti ki, Lin Klanı asla yenilmez veya dokunulmaz değildi.

 

“Lin Feng kardeş!”

 

Lin Dong’un arkasını dönüp ayrıldığını görmeleri üzerine, Lin Qiang ve yanındakiler Lin Feng’in yanına gelebilmeye anca cesaret edebilmişlerdi. Aslında hepsinin aklında başlarda, hiçbir bilgi sahibi olmadıkları alt klana gerçek, ana klanın gücünü göstermekti. Fakat değil güçlerini göstermeyi burada onur ve haysiyetlerini de kaybedebilecekleri akıllarının ucundan dahi geçmiyordu.

 

“Gidelim burdan, Lin Chen abiyi de gidip bir görelim!”

 

Lin Feng’in alçak sesini işitmeleri üzerine Lin Qiang ve diğerlerinin keyfi anında yerine gelmişti.

 

Lin Dong, eğitim alanına dönüp oturduğu vakit, Lin Feng ve beraberindekilerin ayrılan figürlerini seyretti. Ardından kaşları bir kez daha çatılmıştı; bugün buraya gelen Lin Klan üyeleri hakkında hiç de iyi hislere sahip değildi. Aynı aile, Lin, adını taşıyor olmalarına rağmen aralarındaki akrabalık bağları o kadar zayıftı ki, birbirlerine yedi kat yabancıymış gibiydiler.

 

“Kesin Lin Klanı Yan Şehrine eski lahit için geldi. Acaba beraberinde kaç uzman kişi getirdiler…?”

 

Lin Dong düşünceler içerisindeydi; eski lahitin cazibesi hiç de göz ardı edilecek gibi değildi. Lahit, Lin Klanı gibi büyük grupların bile dikkatini çekmeyi başarmıştı. Bu da demek oluyordu ki, Lin Dong’un oradan elde edeceği ganimetler de aynı oranda azalacaktı.

 

Hafif çaresiz bir şekilde iç çekerken Lin Dong bu düşünceleri şimdilik bir kenara itti. Tüm dikkat ve odağını, eski lahite olan yolculuğuna ve Qing Tan’ın acılar içine gömülmesine neden olan Qi’yi tedavi etmeye yöneltmeliydi. Büyük savaşlara neden olacak diğer inanılmaz hazinelere gelecek olursak da Lin Dong sadece şansına güvenecekti.

 

Her halükarda, Lin Dong’un gücü ile küçük sansarın gücü birleştiğinde karşılarına Oluşturma Seviyesinden birileri çıkmadığı sürece Lin Dong, yollarına kim çıkarsa çıksın onlarla baş edebileceğine olan güvenci tamdı.

 

Lin Dong, genç aile üyelerine dövüş sanatları hakkında bilgi ve talimat vermeye başlarken bu düşüncelerini bir müddet askıya aldı. Yaklaşık bir saatlik sürenin ardından güzel bir figür nefes nefese kalmış bir şekilde Lin Dong’a doğru koşuyordu.

 

“Lin Xia, ne oldu?” Lin Dong kendisine doğru koşa koşa gelen güzel figüre bakarken, kıkırdayarak konuştu.

 

“Büyükbaba seni konağa çağırıyor.” Lin Xia konuşmaya başlamadan önce elini karnının üzerine koymuş bir süre soluklanmıştı: “Lin Klanındaki gençlerin icabına bakan sen miydin?”

 

“Neden ki, şikayet mi etmişler?” Lin Dong rahat bir şekilde cevap verdi.

 

“Şikayet falan yok ortada ama sanırsam destek kuvvet istemek için gelmişler.” Lin Xia eliyle ağzını kapamış ufak, minik kahkahalar koyvermişti. Akabindeyse ifadesi biraz ciddileşti ve: “Bu sefer nedenini bilmiyorum ama Lin Klanından birkaç kişi buraya geldi. Gelenlerin hepsi de genç nesilden. Şu anki gücünle Lin Feng ve diğerlerine pek aldırış etmesen de en azından iki kişiye karşı gözlerini dört açmalısın.”

 

“Yaa?”

 

“İkiliden biri erkek diğeri de kız. Babamdan duyduklarım kadarıyla, bu ikili genç nesiller arasında Lin Klanının uzmanları sayılıyormuş. Erkeğin adı; Lin Chen, kızın adıysa Lin Ke-er.” Lin Xia ciddi bir şekilde konuştu.

 

“Oh.”

 

Lin Dong başını sallayıp hafif gülümsemesinin ardından ayağa kalktı ve doğruca misafir salonuna doğru yol alırken Lin Xia da hemen arkada onu hızlı hızlı takip etmeye başladı. İkilinin eğitim alanından ayrıldığını gören talimdeki genç nesil üyeleri de eğitimlerini durdurmuşlardı. Altıncı hislerine göre birazdan gerçekleşen olay, son derece heyecanlı olacaktı. Birden, birbirlerine bakakaldılar ve eğitimlerini bırakıp sessizce ikiliyi takip etmeye koyuldular.

 

Lin Dong misafir salonuna vardığı vakit, içerinden yayılan kahkaha seslerini duyabiliyordu. Ardından kapıdan içeri girerek bakışlarıyla etrafı şöyle bir taradı.

 

Misafir salonunun içinde birkaç insan vardı. Lin Zhentian, Lin Xiao ve diğerlerinin yanı sıra daha önce fena benzettiği Lin Feng ile çetesi de içeride bulunuyordu. Lin Dong’un içeri girdiğini gördükleri anda Lin Feng ve yanındakilerin gözlerinde kötücül bir ifade belirmişti.

 

Lin Dong ise; Lin Feng ve çetesine sadece üstünkörü bir bakış atmış ve ardından bakışları hemen karşısında oturan iki gencin üzerinde durmuştu. Muhtemelen bunlar daha önce bilgi aldığı kişilerdi. Erkek; 24-25 yaşlarında, uzun boylu ve yapılı bir vücudunun yanında oldukça da yakışıklı görünüyordu. Göz kamaştırıcı elbiselerine bakılacak olursa sıradan biri olmadığı her halinden belli oluyordu.

 

Beyaz elbiselere bürünmüş kız ise oldukça zarif ve narin görünüyordu. Onda ilgi uyandıran en muhteşem şeyse; gözleriydi. Göz bebekleri mavi bir ışık denizinde yüzüyormuş gibi görünüyordu ve bu, kıza son derece büyüleyici bir hava katıyordu.

 

Bu odada genç nesiller arasında sadece bu ikili, Lin Dong’un kalbinin hafiften ürpermesine neden olmuştu.

 

Lin Dong’un bakışları onların üzerindeyken aynı şekilde ikilinin de bakışları Lin Dong’un üzerindeydi. Erkek olanın ağzının kenarında gizemli bir sırıtış peyda olurken, beyazlı kızın gözlerindeyse ani bir kıvılcım ortaya çıkmıştı.

 

“Bunlar; Lin Xia’nın daha önce bahsettiği ikili olmalı; Lin Chen ve Lin Ke-er…”

 

Lin Dong’un aklından bu düşünceler geçerken ileriye doğru adımladı baş koltukta oturan Lin Zhentian’a doğru saygıyla selamda bulundu.

 

“Hehe Dong-er gel, yanımdaki bu kişi buraya gelen Lin Klan grubunun lideri; yaşlı efendi Tao’ya da bir selam ver.” Lin Dong’un içeri girdiğini gören Lin Zhentian, hemen yanındaki gri elbiseli yaşlı bir adamı işaret ederken gülümseyerek konuştu.

 

“Bu genç, yaşlı efendi Tao’yu selamlar.”

 

Lin Dong, grili yaşlı adama bakarken hafif ürpermişti. Bu yaşlı adamın gücü çoktan Kusursuz Yuan Dan Seviyesinin zirvesine ulaşmış gibiydi. Lin Klanının gücü gerçekten olağanüstü olmalıydı. Sadece gönderdikleri küçük bir grubun başında dahi bu seviyede bir adam vardı.

 

“Hehe, bu genç çocuk gerçekten de yetenekliymiş. Görünüşe göre Lin Zhentian, dileklerin iki yıl sonra gerçekleşecek olan Lin Klan Toplantısında sonunda kabul olacak gibi.” Yaşlı efendi Tao, Lin Dong’a bakarken gülerek konuştu.

 

“Yaşlı Tao, klan birilerini onaylarken kişinin görünüşüne bakmaz.” Efendi Tao’nun sözlerini işitmesi üzerine beyazlı kızın yanında oturan genç adam, hafif kıkırdamaktan kendini alamazken araya girmişti.

 

Bu sözler üzerine yaşlı efendi Tao biraz utanmıştı. Bakışlarını yanındaki Lin Zhentian’a çevirmeden önce çaresizce sözü söyleyen genç adama bakmıştı: “Eski dostum, bu seferki eski lahit yolculuğumuzda beraberimizde Lin Dong’u da mı götürmemizi istiyorsun?”

 

“Evet, Lin Dong henüz çok genç ve bu yolculuk onun için büyük bir deneyim olacak. Bu seferlik, umarım ona gereken özeni gösterirsiniz.” Lin Zhentian ciddi bir ifadeyle konuştu.

 

Yaşlı efendi Tao ise bir süre kendi kendine mırıldanmasının ardından başıyla onaylayarak: “Madem benden böyle bir şey istiyorsun, olsun bakalım. Bu gencin güvenliği için elimden geleni yapacağıma emin olabilirsin.”

 

“Çok minnettarım eski dostum.” Arkadaşının onaylayan konuşmasının ardından Lin Zhentian oldukça memnun olmuş fakat Lin Dong’un bu duruma canının sıkıldığını çok iyi görebiliyordu.

 

“Bekleyin!”

 

Lin Zhentian’ın minnettar ifadesinin hemen akabinde hiç beklenmedik bir anda salonda bir ses yankılandı. Yaşlı efendi Tao’nun kaşları çatılmış bir vaziyette az önce konuşan genç adama baktı ve çaresiz bir ses tonuyla: “Lin Chen, sorun nedir?”

 

“Yaşlı Tao, biliyorsunuz ki bu yolculuğumuz oldukça önemli. Eğer birilerinin bize bu yolculuk boyunca yük olmasına izin verirsek, geri döndüğümüzde kıdemlilere nasıl hesap vereceğiz?”

 

“Hehe, bunun için endişe etmene gerek yok. Lin Dong’un sahip olduğu yeteneği sayesinde sizlere kesinlikle yük olmayacak.” Lin Zhentian hemen gülümseyerek araya girdi.

 

“Oh, yaşlı… efendi Lin Zhentian, bu seferki meselede sözleriniz bir anlamı yok. Eğer bizimle yolculuk etmek istiyorsa bizlere az da olsa yetenekli olduğunu gösterebilmeli.”

 

Lin Chen konuşmasının ardından kafasını Lin Dong’a çevirdi ve çenesiyle onu işaret ederek: “Ne dersin?”

 

Bu noktad,a oradaki herkes Lin Chen’in açık bir şekilde Lin Dong’u kışkırttığını görebiliyordu. Lin Chen hemen yanındaki Lin Feng ve grubunun suratında kötücül, iğrenç bakışlar gün yüzüne çıkarken Lin Zhentian ifadesiyse gittikçe bozuluyordu.

 

“Seni…!”

 

Lin Xia, bu gencin emri vaki konuşmalarına alışık olmadığından anında yay gibi kaşları sinirle yükselirken misafir salonunu çevreleyen genç aile üyeleri de sinirden deliye dönmüşlerdi.

 

“Ne istiyorsun?”

 

Sinirli gruba kıyasla Lin Dong oldukça sakindi.

 

“Arkadaşça bir şey yapalım. Eğer bana on tur dayanabilirsen bizimle gelebilecek yeteneğe sahip olduğuna kanaat getiririm.” Lin Chen ayağa kaktı ve soğuk bir şekilde konuştu.

 

Lin Dong da ayağa kalktı ve arkasını dönüp misafir odasının dışına doğru yürüdü. Ardından kafasını çevirip:

 

“Eğer seni yenersem, bir daha bu konuyu ağzına bile alma!”*

*Deuce: Bizim deli oğlan yine fıttırdı :D

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr