Bölüm 125: #####

avatar
5224 12

The Dark King - Bölüm 125: #####


 

Bölüm

 

Söz Verildiği Gibi

 

*******************************************

 

Patlama sanki bir şimşek gibi çakıldı.



Küçük bina yerle bir olmuştu, etrafta sadece birkaç taş parçası kalmıştı. Sağında ve solundaki diğer binalar da patlama yüzünden çökmüştü.



Hava toz bulutuyla kaplanmıştı.



Bang!



Taşların arasından bir taş havaya uçtu. Dudian dışarı çıktı ve dümdüz olan binaya baktı. Sarı patlayıcıların bu kadar güçlü olacağını düşünmediğinden şaşırmıştı. Şansına, patlayıcının fitilini ateşledikten hemen sonra binadan çıkmıştı, yoksa şimdiye burada bir ceset olurdu.



Bir süre etrafı kokladı ve sonunda Linda'nın kanlı kokusunun geldiği yeri buldu. Taş yığının altından geliyordu.



Üstündeki tozu çırptı ve gidip ölüp ölmediğini kontrol etmeye karar verdi. Ancak bir anda durdu, aklına kardeşinin onu nasıl kandırdığı geldi. Taşların arasında son bir saldırı yapmak için ölü taklidi yapıyor olamazdı, değil mi?



Bir yere gitti ve bir süre sonra geri döndü. Elinde kuru odun ve kumaşla geri döndü. Hepsini taş yığının üstüne attı ve yaktı. Kuru odun ve kumaş yanmaya başlayınca alevler kabardı.



10 dakika kadar sonra ateş söndü.



Dudian alevlerin yaktığı taşa baktı. Eğer kararlılık gösterirse bundan bile sağ çıkabileceğini düşündü. Karşıdaki küçük binaya gitti ve sarı patlayıcılarla dolu çantayı aldı.



Yanında iki tane sarı patlayıcı getirip onları taşlara koydu. bir tane kağıdı sardı patlayıcıların arasına sıkıştırdı.



Her şeyi hazırladıktan sonra kağıdı yaktı ve kaçıp saklandı. Kağıt yavaşça yandı.



Tam patlayacaktı ki, aniden taşların arasın kanlı bir şey çıktı ve patlayıcıları tutup Dudian'e doğru fırlattı.



Dudian hemen elini kaldırıp patlayıcıları yakaladı ve eliyle kağıdı söndürdü. Artık patlamasının imkansız olduğunu biliyordu.



Ancak yine patlayıcıları ona doğru attı. Kanlı şeye baktı. O Linda'ydı ve hala hayattaydı.



Linda berbat bir haldeydi. Sol kolu tamamen yanmıştı. Hızlıca nefes alıyor ve Dudian'e bakıyordu. Yüzünde de birkaç yanık izi vardı. Dudian'in yaktığı ateş yüzünden olduğu belli oluyordu. Muhtemelen bazı parçalar taşların arasından yüzüne gelmişti.



Ama o kendini tutup hiçbir ses çıkarmamıştı.



Dudian şeytan gibi olan şeye baktı. Vücudu buz kesmişti, böyle bir sabrı hiçbir yerde görmemişti. Ama bu da gümüş seviye avcıların ne kadar korkunç olduğunu fark etmesine yaramıştı.



Whoosh!



Hemen yayını çıkardı ve oku yerleştirip fırlattı.



Aralarındaki mesafe o anda 10 metreden daha azdı.



Linda Dudian'in taştan şeyi attığını gördü. Şaşırmıştı. O şeyin ne olduğunu bilmese de 'tıslama' sesini daha önce duymuştu. Neden ses o şeyi tutunca gitmişti?



Oklardan kaçmaya çalıştı ama bacağından ağır yaralanmıştı. Ok karnına saplandı ve onu yere yapıştırdı.



Kılıcını patlamada kaybetmişti ve nerede olduğunu bilmiyordu.



Dudian çabucak ikinci oku çıkardı ve ipi çekti.



Puff!



İkinci ok omzuna saplandı.



Dudian hiç dinlenmiyordu üçüncü oku çıkardı ve başına nişan aldı!



Linda yan tarafa yuvarlandı ve kıl payıyla kurtuldu.



Dudian kaşlarını çattı, hemen sadağından bir ok daha almak için elini arkaya attı ama sadak boştu.



Linda ona doğru döndü ve ne olduğunu fark etti. Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı, "Küçük şeytan, eğer beni öldürmek istiyorsan benimle beraber ölmek zorundasın!" Karnına saplanan oku tuttu ve tek seferde çıkardı. Hafiften sendeledi ama derin bir nefes alıp Dudian'e doğru koştu.



Dudian Linda'dan kaçamayacağını bildiğinden kaçmadı. Ne kadar hızlı koşarsa koşsun eninde sonunda yakalanacaktı. Linda'yla arasında üç metre kaldığında aniden elini kaldırdı.



Whoosh!



Elinden bir gölge fırladı.



Puff! Etrafa kan sıçradı.



Ona doğru koşabildiği kadar hızlı koşan Linda birden geriye düştü. Boğazına bir hançer saplanmıştı.



Bu kadar kısa bir mesafede hançerin hızıyla okun hızının bir farkı yoktu. Linda yaraları yüzünden zamanında tepki verememişti. Zaten duvara götürülmediği taktirde Dudian onu vurmasa bile ölecekti.



"Öhööhhö..." Linda'nın bağzından kanlar fışkırıyordu.  Nefes borusu kan yüzünden tıkanmıştı.



Dudian yerden birkaç taş aldı ve ona attı.



Linda'nın vücudu titredi. Ona bakmak için biraz debelendi. Hafiften ağzını açtı ama hiçbir şey diyemedi.



Dudian kaşlarını çattı ve ona yaklaşıp dedi ki, "Sen ve kardeşin cidden benziyorsunuz. Öldüğünde o da isteksizdi. Oh, sana söylememiştim değil mi? Aslında, kardeşini öldüren de bendim!"



Linda'nın gözleri fal taşı gibi açıldı. Bir ağız dolusu kan kustu. Onun gözlerine baktı ve 'hum' diye bir ses çıkardı. Ona doğru uzanmaya çalıştı ama yaraları ağır olduğundan ayağa kalkamıyordu. Elini havaya kaldırabilmişti ama bir süre sonra düştü.



Dudian ona dikkatlice baktı. Bu sefer gerçekten de ölmüştü. Büyük bir taş aldı ve kafasına geçirdi. Yine de tepki vermemişti. Öldüğünü görünce rahatladı. Eğilip boğazından hançerini çıkardı. Ancak, geri dönmemesi için kafasına tamamen kesti.



Anca bunları yaptıktan sonra öldüğünden emin olmuştu. Gerginlikten vücudu kaskatı kesilmişti ve sırtından soğuk terler akıyordu. Kıçının üstüne oturdu ve derin derin nefes almaya başladı.



Bir süre sonra biraz kendine gelebilmişti. Kurumuş yaprak topladı ve Linda'nın cesedini tamamen yaktı, üstelik kafasını ortadan kaldırmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr