Bölüm 126: #####

avatar
4967 13

The Dark King - Bölüm 126: #####


 

Bölüm

 

Geri Dönüş

 

********************************************************************

 

Linda'nın cesedini hallettikten sonra taş yığınının altında kılcını buldu. Gölün yakınına gitti gölde yüzün devasa bir canavarın gölgesini gördü. Kılıcı kaldırdı atabildiği kadar uzağa attı.



Ceset yok edilmişti ve kılıç gölün dibini boylamıştı.



Dudian ellerini çırptı, konsorsiyum soruşturmak için birini gönderse bile hiçbir şey bulamayacaktı çünkü arkasında iz bırakmamıştı. Diğerlerinin ölümü beyinkakanlar yüzünden olduğundan sorun yoktu lakin tek sorun Gale'dı. Ancak, birkaç gün önce Gale'ın cesedinin genç kız tarafından yakıldığının kokusunu almıştı.



"Geri dönme zamanı..." Dudian arkasını dönüp yola koyuldu. Duvarın dışında bayağı uzun bir süre kalmıştı. Gale ve Rona'ya pusu kurarken yağmur suyunun oluşturduğu gölcüğe girmişti. İçinde enfeksiyonlu bir şey olup olmadığını bilmiyordu.



Ancak, vücutta %10'dan fazla radyasyon birikince mutasyonlar oluşuyordu. Öyle olursa, pazarda ve kenar mahallelerde gördüğü insanlar gibi üstünde benekler çıkardı. Veya cildinin bazı parçaları renk değiştirebilir ve kırışabilirdi.



Durum çok ciddileşebilirdi ama neyse ki arındırma işlemleri vardı.




Dudian gitmeden önce son bir kez bulduğu hisara gitti. İşe yarayacak mayınlar, el bombaları ve silahlardan birkaçını seçti ve çantasına koyup 9. bölgeye döndü.



Yolda giderken koku alma yeteneği sayesinde tehlikeli canavarlardan kaçındı. Kısacası, hiçbir tehlikeyle karşılaşmamıştı. 7. bölge canavarlardan arındırılmıştı. Sadece arada sırada diğer bölgelerden vahşi canavarlar geliyordu ama onları da avcı takımları avlıyordu.



bölgeye dönünce Brian'ın yayıyla okunu sakladığı yere gitti. İkisine de dokunulmadığını fark etti. Üstelik, okla yayın yanında 200 tane buz kristali vardı.



İki aydır orada duran buz kristalleri hiçbir erime belirtisi göstermemişti.



Dudian konsorsiyumun ona verdiği yayı duvara götürecekti. Ancak, 100 buz kristalini, mayınları ve diğer şeyleri buraya koyacaktı. Şimdiki gücüyle ölümsüzleri öldürmek pek zor değildi bu yüzden bu kadar çok şey topladığı için bir endişesi yoktu.



Her şeyi sakladıktan sonra toplayıcılık yaparken geçtiği büyük duvarın geçidine geri döndü. Geçit 9. bölgeye yakındı.



Yolun yarısındayken yağmur yağmaya başladı.



Dudian yağmurdan korunmak için hemen yıkık dökük bir binaya girdi. Yağmur durduktan sonra birkaç büyük yaprak buldu ve onlardan kendine yağmurluk yaptı. En azından duvara ulaşana kadar yağmurun kıyafetlerine geçmesini önlerdi.



Dudian çok geçmeden duvara giden geçidi buldu. Ama kapı kalın demir çubuklarla kilitlendiğinden kaba güçle içeri girme zor olurdu. Glenn dahi burda olsa giremeyeceğini düşündü.



Dudian kapının yanına oturdu ve açılana kadar beklemeye karar verdi.



Eğer bir toplayıcı veya avcı dönerse o zaman açılacağı zaman gelmiş demek olurdu.



Dudian toplayıcıların yakın zamanda gelmesini umuyordu.



Kapı açılana kadar boş boş oturmayacaktı. Aklına falsolu atış çalışmak geldi. Ama falsolu atışların çok zor olduğunu biliyordu. Bu atışta ustalaşmak atış gücünü bayağı bir attırırdı ama okun gittiği yön sıradan ok atışlarından tamamen farklıydı.



"Her neyse, falsolu atış çalışmak sıra atışından daha iyi." diye karar verdi Dudian.



Sıradan atışla falsolu atış arasındaki güç farkı bir roketle mermi arasındaki fark gibiydi. İki üç kat güç farkı vardı. Tabii, eğer falsolu atışlarda ustalaşırsa o zaman bunu sıra atışıyla birleştirip daha ölümcül yapabilirdi.



Ancak, bir teknikte ustalaşmak üç beş yıl da olacak bir şey değildi. Öyle bir şeyde ustalaşmak ne kadar zamanını alırdı bilmiyordu.



Dudian falsolu atışı çalışmaya karar verdi. Ava çıka çıka ustalaşabileceğini düşünüyordu.



Gale'ı vururken şanslı olduğunu biliyordu.



Ancak, koyu tenli kızı kendi öldüremese de dolaylı yoldan öldürmüştü.



Yani, buradaki olay aynı anda sekiz ok atsa da isabetli olmazsa bir işe yaramayacağıydı.



Dudian hançerini çıkardı ve duvara bir hedef çizdi. Yamuk yumuk olsa da işini görürdü. Boş boş oturmak yerine çalışacaktı.



"Önce, menzilimi arttırmam lazım. Her şeyi adım adım yapacağım. Eğer menzilim 300 veya 500 metre olsaydı o zaman Linda'yı öldürmek için bu kadar uğraşmazdım. Üstelik, birkaç beyinkakan çekip işimi onlara yaptırırdım."



Dudian yayını kaldırdı ve atış yapmaya başladı.



"Hedeften çok fazla sapıyorum." diye fısıldadı Dudian. İlk deneyişinde başarılı olmayı beklemese de, bu kadar büyük bir sapma olmasını beklememişti, "Rüzgar bu kadar çok etkiliyor mu?"



Her atışını yavaşça analiz etmeye başladı.



Sürekli olarak atış yaptığından zamanın nasıl geçtiğini fakr etmemişti.



Göz açıp kapayıncaya kadar 6 gün geçmişti.



O çalışırken demir kapı yavaşça açıldı.



Dudian yemeği çoktan bittiğinden heyecanlıydı. Son birkaç gündür açlık çekiyordu. Eğer kapı açılmasaydı yerden ot toplayıp yemeyi planlıyordu.



Kapı yavaşça açıldı Peter dışarı çıktı, Dudian'i görünce birden irkildi.



"Dean?"



"Ne!"



"Sen nasıl buraya geldin?"



Peter'ın arkasından birkaç tanıdık ses geldi. Onlar Mason, Zach ve Sham'dı.



Dudian Peter'ın onları toplayıcılık yapmaya götürdüğünü biliyordu. Eğitim süresini hesaba katınca onların da göreve çıkma zamanı geldiğini fark etmişti.



"Görev yapmaya geldim ama takımımdan ayrı düştüm. Bu yüzden de buraya geldim." Dudian güldü, "Şansıma, siz geldiniz yoksa burada açlıktan ölecektim!"



"Hadi ama! Sen o kadar kolay ölmezsin..." Mason gülümsedi.



Sham Dudian'i baştan aşağıya süzdü, "Nasıl bir canavar avlıyordun? Yaralanmadın, değil mi?"



Dudian başını salladı, "Ben iyiyim."



Peter dedi ki, "En son eğitimdeydin. Nasıl oluyor da seni görev yapmaya yolluyorlar?"



Dudian ona baktı, "Acil bir görev vardı ve konsorsiyumda da gönderecek biri yoktu bu yüzden beni gönderdiler."



"Ama sen daha bir acemisin. Konsorsiyum nasıl olur da böyle bir şey yapar..." Peter'ın yüz ifadesi değişti. Başlangıç seviyesindeki avcıların bile dışarıda öldüğünü biliyordu, daha acemi biri ne yapabilirdi ki? Ama bu kararı vermelerinin nedenini biliyordu, içinden derin bir iç çekti, "Hafif vücudu' yok bu yüzden konsorsiyum ona fazla önem vermiyor..."



Dudian ne düşündüğünü yüzünden anlamıştı. Duygulandı ve dedi ki, "Her neyse, görevim çoktan bitti ve alacağım bir sürü ödül var. Bu arada, üçünüz toplayıcılık yaparken dikkatli olun. Geri döndüğünüzde yemekler benden!"



"O zaman en lüks mekana gidiyoruz!" Mason sinsice gülümsedi.



Zach'in gözleri parladı, "Bir soylunun oteline...."



"Dean'in parasını çarçur edemeyiz!" Sham biraz sinirlenmişti, "Avi'nin meyhanesine gidiyoruz."



"Ne!" Mason ve Zach şaşırmıştı, "Sen onun avukatı mısın?!"



"Tamam gideriz ama dışarıdayken kendinizi dikkat etmek zorundasınız."



Peter güldü, "Bu sefer toplayıcılık için 13. bölgeye gidiyoruz. Orada hiçbir tehlike yok. En fazla birkaç sıçan ve küçük canavar olur. Bu yüzden dikkat ettikleri sürece hiçbir şey olmaz!"



Mason, Zach ve Sham bu sefer mezun oldukları kamptaki öğrencilerle beraber gidiyordu. Hepsi Dudian'in mükemmel zırhına ve siyah yayına baktı. Onlarla beraber eğitim görmüş birinin böyle kısa bir zamanda 'büyük bir adam' olacağını beklememişlerdi.



Dudain üçlüyle vedalaştı ve Peter'la beraber yer altı geçidine doğru gitti.



"Sen burada bekle. Ben gidip Kutsal Kilise'den olanlara haber vereyim de gelip seni alsınlar." Peter güldü.



Dudian başını salladı. Avcılar da toplayıcılar gibi her dönüşlerinde sıkı bir denetimden geçiyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr