Cilt 16: Bölüm 27-4

avatar
1116 12

Terror Infinite - Cilt 16: Bölüm 27-4


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa

 



Bazen insanlar en ufak bir yüzleşmede köklerinden değişirler. Bazen, insanlar sadece küçük bir adım atmadıkları için aynı noktada takılıp kalırlar.

 

 

Heng öne doğru bir adım attı. Ayağı uçurumun ortasındayken, öne doğru küçük bir adım attı. Ve bu onu tam boşluğa düşecekken tekrar güvenli hale getirdi. Bu YinKong'un elinin ona arkadan vurmasını sağladı ve onu birkaç metre öteye savurdu. Kafası bir dizi merdivene çarptı.

 

 

Çarptıktan sonra uyandı. Kafasında büyük bir şişlik vardı. Yerden fırlayıp kafası karışmış halde etrafına baktı.

 

 

Aynı karanlık yoldaydı. Soluk beyaz iskeletler yerlerde yatıyordu. Etrafında gözleri kapalı ve titreyen insanlar vardı. Aragorn tek istisnaydı. Kılıcı gümüş bir ışıkla parlıyordu. Dudakları sanki bir şeyle konuşuyormuş gibi hareket ediyordu.

 

 

Diğer tarafta, ileri giderken Gimli'nin elleri ağzına şarap götürüyormuş gibi hareket ediyordu. Legolas oklar atıp koşuyormuş gibi görünüyordu. Bu ikisinin önünde uçurum vardı.

 

 

Heng ve YinKong birbirlerine bakıp ardından aynı anda ikisine doğru koştular. İkisi de birini yakalayıp geriye fırlattı. Gimli ve Legolas, Heng'in yaşadığını yaşadı. Kafalarında bir yumru ile ayağa kalktılar.

 

 

Legolas korku içinde,  ''Bu çok yakındı. Ölülerin zihinsel enerjisi bizi kontrol etti. Bize en çok istediğimiz ya da en istemediğimiz şeyi gösterdiler. Sonra uçurumdan atlamanızı sağlamak için kullanacaklardı.'' dedi.

 

 

Heng ve YinKong tekrar birbirlerine bakıp aynı anda sordular, "ChengXiao nerede?”

 

 

Legolas, bir Elf'in gözlerine sahip olduğu için buradaki herkesten daha uzağı görebiliyordu. Etrafı taradı ve ChengXiao'nun uçurumun sadece bir adım gerisinde olduğunu gördü. Adam tereddütle kolunu uzattı fakat yarısında geri çekti. Ardından bir adım atmak istedi fakat ayağını geri çekti. Bir iç çekişle kendine gelene kadar bu olay birkaç kez daha devam etti. Diğerleri onun deneyimini merak etti.

 

 

ChengXiao onlara doğru yürüdü. Heng,  “Ne gördün? Bu tuhaftı.'' dedi.

 

 

ChengXiao onlara asık bir suratla baktı. ''Sıcak ve yumuşak bir diyarda gömülü olduğumu hissettim. Etrafımda güzel kadınlar salınıyordu. Oradaki enfes güzellikleri hayal edemezsiniz. Dostum, Bayan China ya da Bayan Earth'den sonsuz kez daha güzellerdi. Babyface tipinde kızları sevmem çok kötü. Sana bir şey diyeyim Heng...''

 

 

YinKong sırtına ayağıyla vurdu ve arkasını dönüp Aragorn'a doğru yürüdü.

 

 

“Yardım edin! Heng! Düşeceğim. Çabuk, bu kaya yerinden oynuyor!''

 

 

Hepsi Aragorn'un yanına geldi. Kılıçtan yayılan ışık yeşil hayaletleri görmelerini sağladı. O zaman bu hayaletlerin arasında dolaştıklarını anladılar. Aragorn gruba dönmedi. Önündeki ruha, ''Sana yoldaşlarımın sınavı geçeceğini söyledim! Şimdi, bana cevabını söyle. Yeminini hala hatırlıyor musun? Bir barış ortamı istiyor musun? Cevap ver!'' dedi.

 

 

Kılıcını çekti. Hayaletler onu gördüklerinde saygıyla kafalarını eğdiler. Ölüler Kralı'na doğru yürüdü. Ölü Kral güldü. Kahkahası bütün salonda yankılandı. Hiçbir söz söylemedi. O ve ordusu kahkahası eşliğinde kayboldu.

 

 

Aragorn endişelendi. Bağırarak ''Size söz veriyorum! Savaşın, ve sizi bu ölü hayattan kurtarayım! Siz ne dersiniz?'' dedi.

 

 

Tam o sırada, yuvarlanan taşların sesi belirdi. Grup uçurumun kenarında duruyordu. Uçurumdan tepeye giden büyük bir salondu. Salonun kapısı sesle birlikte açıldı. Binlerce kafatası bir dalga gibi yuvarlandı. Görünüşe göre, kafatasları onları uçuruma gömecekti. Aragorn'un hayaletleri daha fazla sorgulayacak zamanı yoktu. Bağırdı ve koşmaya başladı.

 

 

Grup Aragorn'u mağaranın öbür tarafına doğru takip etti. Fakat birkaç adım attıktan sonra kafatasları bacaklarına kadar gelmişti. İlerlemek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Kafatasları çoğaldıkça çoğalıyordu. Sonunda gömülmeden bir koridora girmeyi başardılar. Önlerindeki koridoru takip ederek çok geçmeden mağaradan kaçtılar. Önlerinde bir dağ vardı. Dağı geçtiler.

 

 

Nehirde 10'dan fazla siyah gemi vardı. Kıyıdaki bir şehir alevler içinde yanıyordu. Siyah bir gemi şehrin yanına park etmişti. İnsanlar gemiye mal taşıyorlardı.

 

 

Aragorn umutsuzluk içinde dizlerinin üzerine düştü. Yenilmiş görünüyordu. Bu siyah gemiler muhtemelen Mordor'un kuvvetleriydi. O desteğini almada başarısız olurken, Mordor'un kuvvetleri kendi güçlerini gösteriyordu. Böyle bir his insanı elbette ümitsizliğe düşürürdü.

 

 

Çin Takımı'nın üç üyesi senaryodaki olacakları bildikleri için pek bir şey hissetmediler. Bu sessizliği ürkütücü bir rüzgar süpürdü. Ölü Kral taşların arasından çıktı. Sesi yankılı geliyordu. "Savaşacağız! Gondor'un son kralı!''

 

 

Gimli haykırana kadar Aragorn şaşkınlık içinde donup kaldı. Kılıcını destek alarak kendini yukarı kaldırdı. Sonra nehirdeki siyah gemilere işaret etti. ''İlk savaşımız! Korsanları yok edin!''

 

 

Ölü Kral nehre doğru harekete geçti. Hayaletler ordusu onu takip etti. Hayaletlerin ne şekli ne hacmi vardı ve yerçekiminden bağımsızlardı. Dağdan aşağı indiler. Siyah gemileri yeşil bir renk sardı.

 

 

Aynı zamanda, ork ordusu Minas Tirith yakınlarındaydı. Yüz bin kişilik ordu Gondor'da keşif kollarını süpürdü. Yenilen askerler Minas Tirith'e geri dönmeyi başarıp mesajı ilettiğinde, Denethor oğlu Faramir'i surların içinden savaşmak yerine süvarilerle yola çıkması için hazırladı.

 

 

Faramir, Boromir'in küçük kardeşiydi. Boromir hala Rohan'da iyileşirken o birbiri ardına birçok savaş kaybetmişti. Kısa bir süre önce, Frodo'nun grubunun Mordor'a gitmesine izin vermişti, ki bu da yüzüğün Sauron'a dönmesine sebep olmuştu. Yüzük Sauron'a geçtiği için kendini suçladı.

 

 

“Üzücü fakat bu ordu üzerinde hiçbir kontrolümüz yok. Ordunun komutasındaki kişi hala Denethor.” dedi Zheng Gandalf'a. Ve ona göre Gondor Süvarileri, Rohan Süvarilerinden çok daha iyi zırhlara sahipti. Ancak, cesurlukta, eğitimde ve diğer taraflarda çok farklı yerlerdelerdi. Bu grubu kaybetmek savaşı çok fazla etkilemezdi.

 

 

Grup toplamda bin kişiydi. Ancak, Steward'ın emri olduğu için yüz bin kişilik bir orduya saldırmak zorundalardı. Bu bir intihar da olsa emri yerine getirmemezlik yapamazlardı.

 

 

Ne Zheng ne de Lan bir şeyi değiştirmek için çabalamadı. Gandalf defalarca Denethor'u görmeye gitti. Fakat, Denethor deliye dönmüştü. Kimsenin lafını dinlemiyordu.

 

 

Beklendiği gibi, üç süvari bir saat sonra geri gelmeyi başardı. Filmde hayatta kalan Faramir, ölmüştü. Sonuçta Mordor ordusu filmde gösterilenden çok daha fazlasıydı. Ölümü bir ok dalgasıyla gelmişti.

 

 

Zheng ve Gandalf iç çekti. Lan, Zheng'e bir tarama görüntüsü gönderdi. Orklar, yarı orklar, Uruk-hailar ve troller Minas Tirith'ten uzak değildi ve şehre yaklaşıyorlardı. Isengard'lı Uruk-hai'ların aksine kuşatma silahları, mancınıklar, kuşatma kuleleri ve şahmerdan taşıyorlardı. Bu tam donanımlı bir orduydu.

 

 

''Savaş başlıyor.''

 

 

Zheng şimdi orduyu gözleriyle görebiliyordu. Şehrin aşağısına bakınca, orklar sonsuz görünüyordu.

 

 

“Şimdi sadece müttefiklerimizi beklemeliyiz. Bekleyip görelim bakalım kaç grup müttefik gelecek.''

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44295 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr