Cilt 16: Bölüm 27-1

avatar
1107 11

Terror Infinite - Cilt 16: Bölüm 27-1


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa 



 

Zheng'in grubunun Edoras'a dönmesinden bu yana iki gün geçti. Isengard'a gitmenin tek artısı deliye dönen Saruman'ı öldürmek olmuştu. Öylesine meşhur bir büyücü Legolas'ın üç oklu patlayıcı atışı ve Heng'in nişancı atışına öldü. Bariyer bile kullanmadı. O aşamada, yalnızca yaşlı bir adamdı.

 

 

Saruman'ın ölümünden sonra kule çökmeye başladı. Bu film senaryosundan farklıydı. Gandalf onlara kuleyi ayakta tutan şeyin Saruman'ın sihri olduğunu ve onun ölümü üzerine yerle bir olacağını söyledi.

 

 

"İçeride kalan eşyalara yazık. Söylediğine göre, bir büyücü zengin bir koleksiyona sahip olmalı. Bir Beyaz Büyücü'nün hazinesi bir krallığın ki ile boy ölçüşebilir. Orada kaç tane enerji taşı ve başka hangi büyülü itemler olduğunu merak ediyorum.'' dedi Zheng Gandalf'a.

 

 

Gandalf oldukça utanmıştı çünkü ona göre, Çin Takımı Mordor'a karşı olan savaşa katılmak zorunda değildi. Onları paralı askerler olarak işe alması takımı savaşa sürükledi. Onların yaptıklarının yanında onun verdiği enerji taşları çok az değere sahipti. Fakat, daha yeni Beyaz Büyücü olduğu için Saruman kadar zengin değildi.

 

 

Gandalf,  ''Savaş bittiğinde, telafi etmek için elimden geleni yapacağım. Merak etme. Takım arkadaşının ölümü boşuna olmayacak.” dedi.

 

 

Zheng dikkat etmeden cevap verdi. Isengard'ın altına gömülmüş olan itemleri bulmak için Yüzüklerin Efendisi dünyasına geri dönmek için bir zaman bulmayı düşünüyordu.  Kule çökebilirdi ama içindeki şeyler yok olamazdı. Hazineler hala orada gömülüydü.

 

 

Isengard hakkında söylenecek pek bir şey yoktu. Grup Edoras'a geri döndü. Köylüler elbette coşku duydular. Bu, krallığı yok etmesi beklenen bir savaşın zaferiydi. Dahası, Theoden'ın bilinci geri döndü ve sürgün edilen süvarileri geri getirmeye başladı. Süvarilerin sayısı sadece bir haftadan az bir sürede yedi bine yükseldi. Yaralı ve hastaları saymadan bile, beş bin yetenekli elit süvari vardı. Bu, bu dünyada, Mordor'un yarım ork ordusuna tehdit oluşturacak kadar güçlü bir orduydu.

 

 

"Söyle bana.” Theoden bağırdı. ''Niçin bizim savaşımıza gelmeyenlerin yardımına koşalım? Gondor'a ne borçluyuz?''

 

 

Diğerleri hiçbir laf etmedi. Oyuncular anlayamamıştı fakat bu dünyanın insanlarına göre, müttefikler zamanı geldiğinde savaşmak zorundaydı. Eğer bir taraf bu sözü bozduysa, bütün bağlarını hemen koparmamak gerekirdi. Böyle insanlar için savaşmak öyle kolay olmazdı. Theoden yalnızca hakkını kullanıyordu.

 

 

Gandalf ikna edici olmayan bir tonla, "Ama eğer Gondor düşerse, sıradaki Rohan olacak…” dedi.

 

 

“Hayır!” Theoden ona ciddi bir şekilde baktı. ''Onurumuz daha önemli! Eğer Rohan, Gondor'un gösterdiği acımasızlığı unutur ve onlara yardıma giderse, krallığımızın artık bir onuru kalmayacak. Gondor'un Fenerleri yanmadıkça onlara yardım etmeyeceğiz. Bize bizzat gelip, ölümün eşiğinde olduklarını ve onları kurtarmak için Rohan'ın kanına ihtiyaçları olduğunu söylesinler. Aksi takdirde Mordor, Minas Tirith'i yerle bir etse bile süvarilerimiz gitmeyecek!”

 

 

Theoden'ın cevabı buydu. Gandalf'ın herkesin önünde Minas Tirith'e sürmekten başka bir seçeneği yoktu. Gondor'un yöneticisini ikna edip fenerlerin ışıklarını yaktırmayı planlıyordu. İnsan güçleri o zaman birleşirdi. Aragorn'u yanına almadı çünkü Denethor hala Gondor'un başındaydı. Aragorn'un gitmesi beklenmedik sonuçlara yol açardı.

 

 

"Minas Tirith'e başka bir yoldan gelmelisin. Gondor'un son gücü orada yatıyor. O gücü ele geçir... İnsanların kralı olmanın ne demek olduğunu göreceksin.''

 

 

(Denethor'u ikna etmeyi başaramazsa Merry'i gizlice içeri sokmak ve fenerleri yaktırmayı mı planlıyor? Bu orjinal senaryoyla aynı değil mi?) Zheng, HongLu'nun düşüncesini simüle etti. Minas Tirith'teki savaş büyük önem taşıyordu. Takımın bu dünyada kalan sürede nasıl etki elde edeceğini etkiliyordu. Gandalf'a eşlik etmekten başka seçeneği yoktu.

 

 

''Burada ayrılmamız gerek. Lan ve ben Gondor'a gideceğiz. Gandalf ve Merry'i korumalıyız. İkincisi, Gondor'a zafer kazanmakta yardım etmeliyiz. Bunlar kilit noktalar değil. Sorun nöbette olması gereken diğer iki takımın saldırılarında yatıyor. Dördüncü aşamayı kontrol edemememe rağmen hala oldukça güçlü. Gondor'a giderek diğer iki takım için tehdit oluşturabilirim... YinKong, Heng, and ChengXiao, Aragorn'la gidin. Filmdeki Ölüler Ordusu güçlü. Onları ne pahasına olursa olsun yemini elde etmede yardımcı olmak zorundasınız. Ama elbette, hayatınızı her şeyin önüne koyun.'' Zheng ciddi bir tavırla konuşmuştu.

 

 

ChengXiao güldü. ''Merak etme. Nefes aldığım sürece YinKong'u koruyacağım. Heng'e gelince, geldiğin yere geri dön. Erkekleri korumuyorum.''

 

 

Zheng onu yakasından tutup kaldırdı. ''Yaşamana ihtiyacım var, bir daha kadınların önünde durduğunu görmeye değil. Yaşamak. Bu her şeyden daha önemli. Her şeyden daha önemli... Yaşamak. Hepimiz birlikte yaşayacağız!''

 

 

ChengXiao başını sallamaktan başka bir şey yapamadı. Zheng yakasını bıraktıktan sonra, gömleğini yırttığı için söylendi. Gerçi gözlerinde bir ciddilik belirtisi görebiliyorlardı.

 

 

''Peki o zaman... Minas Tirith'te görüşürüz. Hepimiz yaşayalım!'' Zheng yuları çekti. Kabus şaha kalktı ve koştu.

 

 

Zheng ve Lan, Gandalf'ın Minas Tirith'e doğru giden beyaz atını yakından takip etti ve diğer üyelerden yavaşça ayrıldılar.

 

 

Kabus ve beyaz at Minas Tirith'e üç gün içinde ulaşabilirdi. Yolda dört kişi de sessizdi. Akıllarındaki tek şey Minas Tirith'e doğru acele etmek ve Mordor ordusunu yollamadan önce feneri açmaktı. Böylelikle Rohan Süvarileri kısa sürede toplanıp Gondor'a yardım edecekti.

 

 

İki gün sonra, Zheng aniden Gandalf'a yüksek sesle, ''Üç boyutlu çanta hala üzerinde mi? Yoksa Legolas'a mı verdin?'' diye sordu.

 

 

Gandalf atı sürmeye odaklanmıştı. Soruyu algılaması biraz zaman aldı. "Ah. Onu Legolas'a vermiştim fakat anlaşılan bana geri vermeyi unuttu. Bir sorun mu var?''

 

 

Zheng duraksadı. Kafasını iki yana sallayıp, “Hayır. Yok bir şey. Belki de aşırı düşünüyordum.'' dedi.

 

 

Onun kollarında olan Lan, “Ne oldu? Bir şeyler mi sezdin?'' diye sordu.

 

 

''Ah, sadece bir his. Xuan'ın o kadar kolay ölmeyeceğini hissediyorum. Bir bildirim geldi ama hesaplamalarına bakılırsa, bu onun entrikalarından biri olabilir. Her birimizin üzerinde oyun çevirdi ve bizi kendisinin satranç taşları yaptı. Ve muhtemelen kendisini hesaplamasının bir parçası haline getirdi... Onun cesedini görmediğim için hayatta olabileceğini hissediyorum. Sadece hissettiriyor...'' Zheng buruk bir şekilde gülümsedi.

 

 

Yuları çekti ve Kabus daha hızlı koştu. ''Her neyse, eğer ölmemişse, muhakkak ki tuhaf bir şeyler olacak. Düşünüp durmaya gerek yok. Gerçekten öldüyse, aktif bir şekilde daha fazla başarı kovalamam gerek. Yoksa takımımızın daha fazla umudu olmayacak!''

 

 

Zheng ve Gandalf, Gondor'a giderken Rohan'daki insanlar hiç zaman kaybetmedi. Herkes kendini eğitti. Silahları sınırsız olan iki kişi, silahların daha hafif ağırlığına ve içlerinde bulunan doğru güçlere göre ayarladı.

 

 

Excalibur sadece keskinliğinden daha fazlasıydı. Saldırıları savaş Qi'sine aldırmadı. Savaş Qi'sinin oluşturduğu katmanları anında yok edebilirdi. Kaplan Ruhu'ndan gelen ışın kılıcı da temas ettiğinde muhtemelen paramparça olurdu. Ancak, YinKong hala Zheng'in ona tarif ettiği mükemmel fantaziyi keşfetmemişti.

 

 

Heng de yayının ilginç kullanım şekillerini keşfetti. Legolas'a yardıma gitti. Onu gördüğünde Legolas siyahlar içinde bir süvarinin basıp gitmesini izliyordu. Süvari zayıftı ve zırh falan da giymiyordu. Atı şehrin dışına yöneldi.

 

 

''O kim? Neden bu kadar tanıdık geliyor?” Heng mırıldandı.

 

 

Legolas onun sesini duyunca şaşırdı. Beceriksizce güldü. ''Zafer getiren... Bir elçi.''

 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44293 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr