Cilt 16: Bölüm 25-2

avatar
980 11

Terror Infinite - Cilt 16: Bölüm 25-2


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa



 

Zaman sıkıntısı nedeniyle, Çin Takımı'nın bütün beş üyesi, Gandalf, Aragorn, Legolas, Gimli, Theoden ve Gerilla Savaşı taktiğinden geri kalan süvariler yola çıktılar.

 

 

Gandalf ile geri dönen mareşaller bu grubun ayrılmasından dolayı başlangıçta endişe duydular çünkü kralları operasyonun bir parçasıydı ve düşmanları bir beyaz büyücüydü. Mareşaller gruba eşlik etmek istediler. Ancak, Theoden azimli bir savaşçıydı. Onları reddetti ve sonrasında grup hemen yola koyuldu. Ayrıca, bu grupta Zheng'in olması onlara güven sağlardı. Sadece saklanmış düşmanlara karşı dikkat etmelilerdi.

 

 

Yoldayken, savaş sırasında kaçan birçok Uruk-Hai sürüsüyle karşılaştılar. Neticede Uruk-hai'lar vahşilikleriyle ünlüydü. Kaçaklar verdikleri kayıplara rağmen agresiflerdi. Zheng'in grubunun sayıca az olduğunu görünce, toplam beş yüzden fazla Uruk-hai sürüsü onlara saldırmaya çalıştı. Zheng'in grupta olduğunu görüp kaçan birkaç akıllı vardı. Onlarda bıraktığı görüntü dehşet vericiydi. Daha yavaş düşünenler durumun farkına varmadılar ve kükredikleri gibi gruba saldırdılar. Sonra Zheng onları katletti.

 

 

Kaplan Ruhu'ndaki kanı püskürttü ve çaresiz bir tonda konuştu. ''Kilitsiz modun dördüncü aşamasına girmek istememe nedenim bu. Dördüncü aşamadaki güçlendirme geçici değildir. Aslında DNA'yı başkalaştırır. Kilitsiz moddan her çıkışımda, DNA'nın işlem sırasında değişen bölümü bir daha asla eski haline dönmez. Bu her seferinde oluyor ve gücüm her değişimle beraber büyüyor... Ah, bir benzetme yapmak gerekirse, bu altın maskeli canavar gibi. Sadece o DNA'sını isteğe bağlı olarak değiştirebiliyordu. Bu dördüncü aşamanın ortası oluyor ve değişikliklerinde hiçbir sınırı yoktu. Bu da DNA'sının dengesini bozdu ve vücuduna aşırı yüklendi. Bu yüzden dövüşürken kendini tüketerek öldü.''

 

 

Diğer üyeler şok içindeydi. Heng,  ''Yani, dördüncü aşamaya her girişinde daha da güçleneceksin öyle mi? Ne kadar güçlenebilirsin? Mesela dün akşamki gibi mi?'' diye sordu.

 

 

''Muhtemelen daha da fazla.'' Zheng cevap verdi. ''Ama aynı zamanda... Bilincimi de değiştiriyor. Şimdi ne zaman bir Uruk-hai görsem, onları öldürme içgüdüsünü ve her birini öldürme arzusunu kontrol edemiyorum.''

 

 

Bunları söyleyen Zheng olduğu için diğerleri kaşlarını çattı. Küçümseyici olabilirdi ama Zheng onlara göre kibar bir adam tipindeydi. Çok yumuşak kalpli değildi fakat hiçbir kötü niyeti olmayan normal insanlara davranırken barışçıl biriydi. Onu hiç bu kadar soğukkanlı görmemişlerdi. Dördüncü aşamanın etkisi büyüktü.

 

 

Grup ayrıldığı için, Çin Takımı doğal olarak Xuan'ın cesedini Miğfer Dibi'nde bırakamazdı. Hepsi cesedini gerçek dünyaya gömmek istedi. Cesedi yakacak zaman yoktu, bu yüzden plan onu bir at üzerinde taşımak ve sonra Zero'yla buluştuklarında onu saklama çantasına koymaktı.

 

 

Gandalf'ın da onların çantasına benzer bir çantası olduğundan çok azının haberi vardı. Üstüne bir keten parçası serdiler. Keten Xuan'ın bedenini örttü sonra küçük bir çantaya dönüştü. Gandalf onu cebine geri koyarken, Legolas, sihrin Saruman'a karşı yaklaşmakta olan savaşta çantayı yok edebileceği gerekçesiyle onu korumasını istedi.

 

 

Grup artık hızlarını hiçbir şey kesmeden Isengard'a ilerliyordu. Yolda karşılaştıkları bütün Uruk-hai'lar öldürüldü. Her bir kişinin dönüşümlü kullanmak için iki atı vardı. Kabus'un dinlenmeye ihitiyacı yoktu. Ve böylece, Isengard'a ulaşmak 3 günden daha az sürdü. Birkaç tepeden ve bir ormandan geçtiler. Orthanc sonunda göründü. Yüzlerce metre uzunluğunda el yapımı bir kuleydi. Kulenin tabanı su ve çamur diyarıydı. Kulenin dışına sıçrayan su ve çamur. Ent'ler onların yolunu açmış gibiydi.

 

 

İlerideki yolu takip ettiler. Birkaç dakika sonra, bira keyfi yapan ve sigara tüttüren bir Hobbit gördüler. Grup yaklaşırken, Hobbit bağırdı ve onları selamladı.

 

 

Suyun altında birçok boşluk vardı bu yüzden yavaş yürümek zorundaydılar. Bir yanlış adımla boşluklardan birine düşerlerdi.

 

 

Onlar yaklaştıkça Merry yüksek sesle, "Haha. Isengard'a hoş geldiniz.” dedi. Arkasındaki kuleyi işaret etti.

 

 

Legolas'ın arkasında oturan Gimli de ona, ''Hey, seni küçük piç. Biz Miğfer Dibi'nde canımızla mücadele ediyorduk ve sen burada ziyafet çekip... Tüttürüyorsun! Ne kadar da kötüsün!'' diye bağırdı.

 

 

Mery güldü. ''Bunlar benim ganimetlerim. Onların yanında savaştığım için Ent'lerin beni ödüllendirdiği ganimetler. Ah Gimli, bira enfes.''

 

 

Gimli yutkundu. Gandalf,  "Hobbit, Isengard ordusunu yenen Ent'ler nerede? Neden burada bir tek sen varsın?''

 

 

Mery, "Bilmiyorum. Bana yanlarına yük olduğumu söylediler. Bu yüzden, sizi ve Rohan halkını beklemem için beni burada bıraktılar. Yoksa bana neden bu kadar çok ganimet versinler ki? Onlar olmadan açlıktan ölürdüm.'' diye cevap verdi.

 

 

Gandalf sormaya devam etti. “Nerede onlar?”

 

 

"Minas Tirith'e gittiler.” dedi Merry sakince. ''Neos, Ent'leri onlarla beraber Minas Tirith'e gitmeye ikna etti. Ent'ler yavaş hareket ediyor bu nedenle sizi beklemediler. Sadece acele edip onlara yetişmeniz gerek. Ormanın içinden doğuya doğru gittiler ve Minas Tirith'te buluşacağımızı söylediler.''

 

 

Gandalf oldukça şaşırmıştı. Ent'lerin karakterini çok az kişi biliyordu. Ent'ler normalde konuşmaya bile zahmet etmezler ve bir savaşta yer almaktan bahsetmezler . Onlarla bir toplantı yapmak günler sürerdi. Her nasılsa, birisi onları yaşayanların krallığına yardım etmeye ikna etmişti. Bu güneşin batıdan doğması kadar olağanüstü bir olaydı. Neos'un kendi yöntemleri vardı.

 

 

Şimdi daha fazla tartışmanın zamanı değildi. Beyaz Büyücü hala yakınlardaydı. Gandalf atını ileri sürdü. Diğerleri birbirine baktı ve onu kuleye kadar takip etti.

 

 

Ölü cesetler yol boyunca yüzüyordu. Sayısız Uruk-hai savaşta öldürülmüş ve boğulmuştu. Saruman'ın ordusu gitmişti. Kalan tek kişi oydu.

 

 

Zheng, Chenxiao'ya Merry'i ata bindirmesini söyledi. Daha sonra, "Saruman hala hayatta mı? Sen gelmeden önce herhangi bir savaş oldu mu?” diye sordu.

 

 

Merry kafasını salladı. “Hayır. Saruman'a sürpriz bir şekilde saldırdık. Yaklaştığımızı fark etmedi. Üzerimizde büyü kullanmaya çalıştı ama Ent'ler güçlerini ormana bağlayan bir büyü yaptılar. Yeşil ışıklar Saruman'ın büyüsünü engelledi.''

 

 

(Daha önce savaş yaşanmadı mı? Zero'nun grubuna bir şey mi oldu? Pek öyle görünmüyor. Başka bir ölüm bildirimi almadık. Başka bir belaya mı bulaştılar? Yoksa HaoTian, Xuan'ın her zaman yaptığı gibi gizemli mi davranıyor? Bir kurnazlık mı planlıyor?) Zheng kendi kendine düşündü. Gandalf'ı kuleye kadar takip etti.

 

 

Herkes kulenin eteğine ulaştı. Gandalf,  "Saruman. Mağlup oldun. Dışarı çık ve beni gör!'' Sesi normal seviyede başladı ama bir saniye sonra, ses o kadar yükseldi ki, kulenin tepesindeki biri bile duyabilirdi.

 

 

Saruman birkaç saniye sonra balkonda kendini gösterdi. Bir deli gibi güldü. Büyücü kendini kaybetmişti. "Gandalf. Sen kaybettin. Kaybeden sensin. Benim kaybedeceğime gerçekten inanıyor musun? Haha! Karanlık Lord geri döndü! Tek Yüzük sahibine döndü. İnsanların Sauron'a rakip olacak gücü yok. Biz kazandık. Biz kazandık!''

 

 

Saruman kükredi. Elinde siyahlı kırmızılı bir top havalandırdı. Kristalin üzerinde bir sahne belirdi. Bir çift alevli göz zırh içinde insansı bir figür oluşturdu. Görüntü figürün parmağına yakınlaştırıldı. Altın bir yüzük takıyordu... Tek Yüzük!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr