Cilt 16: Bölüm 20-2

avatar
1099 8

Terror Infinite - Cilt 16: Bölüm 20-2


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa 

 


Grup ormanda Gandalf'ı takip ederken, ''Sauron Orta Dünya'yı en son işgal ettiğinde, yarı orklar, orklar ve Uruk-Hai'lar bu topraklarda yanıp kül oldu. Entler savaşa dahil olmak zorunda kaldılar. On metreyi aşan uzunlukta bedenleri vardır. Yüzlerce Ent, on binlerce orku toprak altına gömdü. Bu ormanlara tekrar hayat vermek için buraya kök saldılar.'' dedi Gandalf.


 

''Eğer onların yardımını alabilirsek...''  ''İmkansız değil.''dedi Aragorn.



Gandalf başını salladı. ''Entler huzuru tercih ederler. Tek seferde on yıl boyunca yeryüzünde kalabilir ve  tek seferde günlerce sohbet edebilirler. Kimse onları kızdırmadığı sürece, ormanı terk etmezler. Büyük güçleri vardır fakat Orta Dünya'da bilinmeyen olarak kalmışlardır.''

 

 

Grup ormanın sınırına geldi. Gandalf sert bir ıslık çaldı. Sesinden dışarıya doğru  bir büyü yayıldı.

 

 

Grubun geri kalanı Gandalf'ın yanında durdu. Xuan biraz meyve çıkardı daha sonra yerken Gandalf'ın asasına baktı. Asa beyaz yeşim taşından yapılmış başka bir taneyle değiştirilmişti. Dış tarafı semboller ve tuhaf resimlerle kaplıydı.

 

 

''Xuan...'' Zheng bir ağaca yaslandı ve sordu. Rohan Süvarileri'nin onlara verdiği atın ipini tutuyordu . Kabus kendi başına onun yanında yürüdü.

 

 

Xuan cevap verdi fakat kafasını çevirmedi. Zheng devam etti, ''Neden sürekli bu şeyleri yiyorsun? Beraber yediğimizde bu kadar yediğini görmüyorum. Ama her zaman elinde meyve ya da renkli bir şey var.''

 

 

Xuan, hala kafasını çevirmiyordu,  ''Düşünmek egzersizden daha fazla enerji tüketiyor. Yiyecek bir şeyin olması beynin yeteneğini esnek bir durumda tutar. Neos bunun bir örneği, fakat onunki çok aşırı. Eğer bu önemsiz sorular hakkında düşünecek zamanın varsa, sana bir soru sormak isterim.'' dedi.

 

 

Zheng ciddileşti. ''Ah, bana her zaman soru sorabilirsin. Senden bir şey saklayacak değilim.''

 

 

"Güzel.  Kendi gücünü kısıtlıyor musun?'' Sonunda Zheng'e bakmak için kafasını çevirdi, sonra hemen Gandalf'ın asasına döndü. ''YinKong'un söylediği şeylerden çıkardım. T-virüs prototipi için Resident Evil'a gittiğimizde, senin birkaç yüz tane gelişmiş Licker öldürdüğünü söyledi. Katilin kalbi iyi ama kilit nokta o değil. Yüzlerce gelişmiş Licker'ı alt etmek o kadar kolay değil. YinKong yüzyüze savaşırken yalnızca bir tane öldürebildiğini söyledi. Bu yüzden senin gücünü sorguladım. Bütün o gelişmiş Licker'ları Patlama ve Yıkım'la öldürdükten sonra o kadar küçük yaralarla kurtulman imkansızdı. O an bir şey olmuş olmalı sonucuna vardım. YinKong'un görmediği bir şey. O nedir? Bize söylemediğin teknik vaya güç ne merak ediyorum. Kişiliğinle uyuşmuyor.

 

 

Daha sonra bu dünyada, Nazgullara karşı olan ve Moria Madenleri'ndeki performansın vasattı. Önceden gösterdiğin güce yakın. İnanmayabilirsin ama Heng'den daha fazla potansiyele sahipsin. Resident Evil ve Starship Troopers'tan sonra hala aşağı yukarı aynıydın. Neden? Tek bir açıklaması var, ne kadar güçlü göründüğünü kasıtlı olarak kontrol ediyorsun.''

 

 

Xuan elindeki son meyveyi de bitirip Zheng'e döndü. ''Neyden korkuyorsun? Ya da belki de korktuğun güç ne? Sana bu konuda fikir veremem. Çözmek için yalnızca kendine bel bağlayabilirsin. Ancak, bilmeni isterim ki, ne kadar stratejinin gerçekleştirilebileceğine dair bir sınır vardır. Sınır güçteki farkta yatıyor. Bu güç, stratejinin tolere ettiği miktarı aştığında, strateji yalan olur. Eğer Afrika Takımı Starship Troopers'ta tek yumrukla bir yıldız gemisini yok edebiliyorsa, sahip olduğumuz strateji miktarı bizi kurtaramaz.''

 

 

Zheng tereddüt etmiş gibiydi. Konuşmaya çalıştı ama vazgeçti. Biraz debelendikten sonra, kısık bir sesle, ''Bana biraz zaman ver. İnan bana... Yoldaşlarıma zarar vermeyeceğim.'' dedi.

 

 

Xuan konuyu uzatmadı. Elini salladı, sonra Gandalf'ın asasına geri döndü. Uzaklardan keskin bir kişneme sesi geldi. Etraflarındaki 7 at huzursuz görünüyordu.

 

 

''Bu Meara'lardan (Orta Dünyada parlak beyaz bir at türü) biri, tabii gözlerim büyü ile aldatılmamışsa." Legolas uzaktan koşarak gelen beyaz bir at görüyordu. Hızı Kabus'unkiyle aynıydı.

 

 

Beyaz at yakına geldiğinde, devasa büyüklükte olduğunu fark ettiler. Normal savaş atlarından dörtte bir daha büyüktü, Kabus'la aynı büyüklükteydi. Beyaz at zekiydi. Gandalf'ın önünde durdu ve kafasıyla ona sürtündü. Gandalf beyaz saçları sıvazladı. "Gölge Yele. Bütün atların efendisidir, ve birçok tehlike boyunca benim dostum oldu. Bizi Edoras'a götür!''

 

 

Grup Rohan'a doğru yolculuklarına tekrar başladı. Film karakterleri şimdi daha mutlu görünüyorlardı. Aragorn, Legolas ve Gimli, bir arkadaş ölümünün ve yenilgiye uğramanın acısını taşıyorlardı. Gandalf'ın dönüşü onlara bir umut ışığı oldu, özellikle Gandalf daha büyük güç edindiği için. Bu onlara güven verdi.

 

 

Oyuncular aksine suratsızdı. Xuan her şeye kayıtsız kaldı. Lan hala ara sıra Zheng'e bakıyordu. ChengXiao sanki onu rahatsız edecek bir şey yokmuş gibi her zaman iyimserdi. Lan ve YinKong'la konuşmaya çalışıp duruyor, sürekli gülüyordu.

 

 

Heng bu dünyaya geldiğinden beri her zamankinden daha fazla çalışıyordu. Üç oklu patlayıcı atışla ilgili tüyolar için Legolas'a soru sorup duruyor ve uzaktaki kayalara atış yaparak pratik yapıyordu. Takımdaki en yüksek dövüş ruhuna sahipti.

 

 

YinKong ve Heng'in ikisi de rahatsız görünüyordu. Diğerlerinin ne konuştuğuna kulak vermediler.

 

 

Ve böylece, dört film karakteri ve altı oyuncudan oluşan bu grup, düzlük boyunca birkaç gün sürdü ve Edoras'a ulaştı.

 

 

Bir tepeye kurulmuş basit bir şehirdi. Rohan halkının eskiden göçebe hayatlar sürdüğünü film karakterlerinin konuşmalarından anlayabilirlerdi. Yerleştikten sonra da, bir göçebenin alışkanlıklarını sürdürüyorlardı. Bu, atların sırtına inşa edilmiş güçlü askeri güce sahip bir milletti. Ancak, inşaat ve gündelik yaşamla ilgili şeyler konusunda Gondor'dan daha aşağıdaydılar.

 

 

Grup şehrin dışına yaklaştıktan sonra ahşap duvarları kapıya kadar takip ettiler. Gandalf ve Aragorn isimlerini söyledi, ardından küçük kapı açıldı. Yalnızca iki atın geçebileceği büyüklükteydi. Grup şehrin içine sürdü. Kabus'un üstündeki buzdan heykel, bakışları ve sivillerin bağırışlarını üzerinde topladı.

 

 

Şehir az bir nüfusa sahipti. Nüfus yoğunluğu, Shire'a ya da geçtikleri iki Elf şehrine kıyasla dağınık görünüyordu. Gimli ağzını tutamadı. ''Mezarlıkta daha çok neşe vardır.''

 

 

Diğer film karakterleri iç çekti. Salonun merdivenlerini çıktılar. Gardiyanlar onların gelişlerini bildirdikten sonra, hazırda bekleyen hafif tombul bir gardiyan öne çıktı. ''Kral Theoden'ın huzuruna böyle silahlı çıkmanıza izin veremem, Grihamut Gandalf. Grima Solucandil'in... Emridir.''

 

 

Gandalf ormandan çıktıklarından sonra gri bir cübbe giymişti. Önceden olduğu Gri Büyücü gibi görünüyordu. Gandalf'ın başıyla onaylamasıyla, grubun geri kalanı silahlarını gardiyanlara verdi. Oyuncular elf silahlarını teslim ettiler. Fakat gardiyan asayı istediğinde, Gandalf cevap verdi, “Ha? Ah. Hayır, yaşlı bir adamı bastonundan ayırmak istemezsin değil mi?''

 

 

Bir an düşündü. Başka bir gardiyan onun kolunu biraz çekti sonra Gandalf'a kötü bir şekilde baktı. Tekrar salonun içine yürüdü ve grup da takip etti.

 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr