Cilt 10 Bölüm 10-2

avatar
2824 8

Terror Infinite - Cilt 10 Bölüm 10-2


 

Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

 

Klon Zheng, homurdandı. Avucunun içinden kara bir duman çıktı. Tam o sırada Heng, kilidi açılmış duruma girdi. Yayını hilal şeklinde çekti ve etrafa eşsiz bir basınç yaydı. Aralarında fazla mesafe olmasına rağmen Klon Zheng, bu basınç altında biraz olsun kıpırdayamamıştı. Elindeki duman yavaş yavaş dağılıyordu.

Heng’in bu saldırı o kadar güçlüydü ki Klon Zheng, bile bunu engelleyemiyordu. Çevresindeki herkes de yerinde kalmıştı. Savunma eşyaları bile bu atışı engelleyemiyordu.

Tam o esnada bir kız, hoverboarddan atladı. Şaşırtıcı bir şekilde yere düşmedi. Sırtında bir çift kanat ortaya çıkmıştı ve tıpkı bir elf gibiydi. Yavaş yavaş Heng’e doğru uçtu.

Heng, okunu çekmiş bir şekilde bekliyordu. Birisinin hareket etmesi durumunda okunu yollayacaktı. Ancak birisi, bu durumda bile ona yaklaşmaya cesaret etmişti. Kalbi garip bir hal aldı. Bir ağız dolusu kan kustu ve okunu yere doğru salladı. Bir ışık parlamasının ardından yerde bir metre derinliğinde bir delik açılmıştı.

Klon Zheng, bu fırsatı değerlendirdi ve dumanı havaya doğru saldı. Duman etrafa yayıldı ve etraf zifiri karanlık oldu. Bu duman, birkaç bin metrelik alanı kaplayana kadar yayılmaya devam etti.

Klon Zheng, rahat bir nefes aldı ve söyledi. ‘’Kahretsin. Bu kadar umursamaz olmamalı. Diğer takımların her zaman böyle zayıf noktaları olmaz. Xuan, git. Yeni başlayanları yakala. Eğer çok güçlülerse onları öldürün. Değillerse onları yakalayın, böylece puanları ve ödülleri dağıtabiliriz. Savaşımız başlıyor.’’

Zheng, dumanı gördüğünde işlerin yolunda gitmediğini fark etti, çünkü duman varken nişan almasına imkân yoktu. Eğer sadece yakın dövüşle savaşabilirse onları engelleyemezdi. Diğer takım onu tamamen görmezden gelip uçup gidebilirdi.

Zheng, klon çıkarır çıkarmaz Ölüler Kitabı’nı tanıdı. Bu durum klonun da Mumya filminden geçtiği anlamına geliyordu. Söylediği şeyleri ve dumanı görünce aklına bir zamanlar Tengyi’nin söylediği büyü geldi.

Bu, düşmanları ve dostları ayırt etmeyen bir yetenekti. Özelliği görüş açısını engellemekti. Bu yüzden kaçmak için kullanışlı bir büyüydü. Bir klonun sihir kullanabileceğini hiç beklemiyordu.

Zheng, ayağa kalktı ve nişancı tüfeğini yüzüğüne geri koydu. Aniden iki tane hoverboard ona doğru uçmaya başladı. Hoverboardların önünde bir sürü bıçak vardı. Bunu fark ettiğine hoverboardlar yüz metre uzaktaydı ve gittikçe yaklaşıyorlardı. Hoverboardlar asıl süratlerinden daha hızlılardı.

Zheng, dişlerini sıktı. Qi’yi aktifleştirdi ve yukarıya zıpladı. Hareket tekniğinde şu an bulunduğu kademe, onun rahatlıkla dört metre zıplamasına olanak sağlıyordu. Bıçaklar ona saplanmadan önce adamın göğsüne tekmeyi salladı. Adamın bu tekmeye verdiği karşılık fena değildi. Elleriyle tekmeyi engelledi ama Zheng’in gücü yine de onu yere serdi.

Diğer hoverboarddaki adam ise Zheng’in tüfekle vurduğu beyaz adamdı. Adam hoverboardın üzerinden atladı ve onun uçmasına izin verdi. Adamın üstünden atladığı hoverboard ise binanın çatısındaki beton zemine çarptı.

Beyaz adam güldü ve Zheng’i işaret etti: ‘’Lider, bu adam tıpkı sana benziyor, senin asıl halin mi bu? Ne kadar güçlü olduğunu merak ediyorum.’’

Klon Zheng, kanatlarını çırparak havada duruyordu. Soğukkanlı bir şekilde Zheng’e baktı ve söyledi: ‘’Onu sana bırakacağım. Sana birkaç destek yeteneği sağlayacağım. Saçma şeyler yapma. Onun gücü pek iyi değil ama ikimiz de aynı insanız sonuçta. Hayatınızın tehlikede olduğunu hissederseniz bana bildirin. Bu savaşı sona erdireceğim.’’

Tekmeyi yiyen adam da ayağa kalktı. Adamın boyu 1.80’in üzerindeydi, koyu kahverengi saçları, koyu sarı teni ve çelik gibi görünen kasları vardı. Asyalı gibi görünüyordu. Adam Zheng’e baktı ve konuştu: ‘’Lidere gerek yok. Onu kendim de yenebilirim. Francis, onun için benimle birlikte dövüşmeyi mi planlıyorsun?’’

Francis, yüksek sesle güldü: ‘’Tabi ki, bu adamın kilidi açılmış ve görünüşe göre yakın dövüşte yetenekli. Nadir bulunan bir eğitim malzemesi bu. Techoi, başka ne yapmalıyım ki sence?’’

Techoi, kahkaha atarak güldü ve sonra bir bez parçası çıkartıp elini sarmaya başladı.

Zheng, onlara ve üstteki klona bakmaya devam etti. Klon Zheng, güldü: ‘’Diğer ben, sana onların yetenekleri ve gelişimlerinden bahsetmemi ister misin? Haha. Techoi, Muay Thai’nin her türünü yapabiliyor. Geliştirmesi ise çift baş ve dört kol. Yakın dövüşte son derece güçlü ve bu yüzden senin yerinde olsam ona yaklaşmazdım.’’

‘’Francis ise doğduğundan beri hayvanlarla iletişim kurabilen bir Avrupalı. Druidlerin şekil değiştirme özelliğini geliştirdi. İlk aşamada olmasına rağmen, vücut değerleri ve yetenekleri, onun yakın dövüş konusunda Techoi’ye rakip olmasına olanak sağlıyor. Onlarla gerçekten savaşmak istiyor musun?’’

(Ç.N: Druids: Paganist kültürün din adamlarıymış.)

Zheng, cevap vermedi. Sessizce bıçağını çıkardı ve ikinci aşamaya girdi. Aynı zamanda Techoi ona doğru yaklaşıp diziyle suratına doğru vurdu.

Zheng’in savaşı başlarken, Heng’in durumu karmaşıktı. Sanki aklını yitirmiş gibi kendisine doğru uçan kıza baktı. Bu uçan kız, bir zamanlar korkaklığı yüzünden sonsuza dek kaybettiğini düşündüğü kızdı. Sonrasında hayatından vazgeçip bu dünyaya girmişti ve Garez filminde öldürülmüştü. Ama Heng, bu son kısmı bilmiyordu.

Yüklü atışa müdahale edilmesi ve okun kendisine sekmesi onu ciddi bir şekilde yaralamıştı. Neyse ki oku yere bırakmıştı, yoksa daha kötü bir durumda olabilirdi. Vücudunun her noktasındaki yaralar sanki parçalara ayrılıyormuş gibi onun çok fena bir acı çekmesine sebep oluyordu.

Yanwei, gümüş renkli kısa bir yay tuttu. Yayı sanki Aşk Tanrısı’nın yayı gibi kalp şeklindeydi. O yayın aksine Heng’in yayı, daha kanlıydı ve çok daha güçlüydü.

Heng, ağzını açtı ancak karşısındaki kızın gözünden akan yaşları gördüğünde ne diyeceğini bilemedi. Özür dilemek istedi ancak onun gözlerine tekrar bakmaya cesaret edemedi. Onun eline baktı ve sonra yavaşça başını yere doğru eğdi.

’Heng, sana insanların sonradan ne yapabileceğine dair bir fikir edinmemi sağlayan, güçlü bir altıncı hissimin olduğunu söylediğimi hatırlıyor musun? Ama asla senin kendinden kaçacağını hissetmemiştim. İlk defa yanıldım.’’

Gümüş bir ışık parıldadı. Gümüş oka benzeyen bir oyuncak Heng’in sağ kolunu delip geçti.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr