Cilt 10: Bölüm 10-1

avatar
2606 6

Terror Infinite - Cilt 10: Bölüm 10-1


 

Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

 

Zheng, silahı ayağının yanına koydu ve birkaç mermiyi de yanına aldı. Bu silah onun savaş silahıydı, ayrıca uzun vadede Şeytan Takımı’nı bastırmak için tek aletiydi.

Nişan alma yeteneklerini öğrenmek oldukça zordu. Kulağa kolay gibi gelse de bir milimetrelik bir sapma, merminin hedefe ulaşmasını engelleyebilirdi.

Zero’nun saldırı gücü, takımdayken yeterli mesafede herkesten üstündü. Kısıtlamasının kilidini açamamıştı. Hint Takımı ile olan savaş esnasında gücünden dolayı onun üstesinden gelip sonunda onu takımdan yok etmişlerdi. Bir keskin nişancının bir savaşta etkili olması bütün takıma olumlu yansır. Ancak yakın savaşta zayıflardır. Hem Yinkong’un hem de onun tek ihtiyacı olan şey, yaklaşır yaklaşmaz keskin nişancının işini bitirmekti.

Bunun aksine Zheng’in asıl gücü yakın dövüştü ve keskin nişancılık yeteneği kilidi açılmış modun üçüncü aşamasından geliyordu. Ayrıca çok da uzun süremezdi.

‘’Heng, benim yerimi görebiliyor musun?’’ Zheng, zihninden söyledi.

‘’Sorun yok. Görebiliyorum. Ama sanırım yere yatmış haldesin o yüzden seni göremiyorum.’’

Zheng, konuştu: ‘’Heng, kaç tane okun kaldı? Büyülü okları soruyorum.’’

Heng, okları saydı: ‘’Otuz yedi. Sadece patlayıcı atışları kullansam bile yeter. Sadece on tane düşman yok mu? Bu oklar yeter. Sen ne durumdasın?’’

‘’Ben keskin nişancı tüfeğiyle saldırıya başlayacağım. Fırsat olursa size yardım etmeyi deneyeceğim. Endişelendiğim şey yeteneklerin değil, onları normal bir şekilde sergileyemeyeceğin. Kişiliğin beni endişelendiriyor.’’

Heng, güldü: ‘’İçin rahat olsun. Odaklanma yeteneği harika çalışıyor. Her kullandığımda kendimi daha güçlü hissediyorum. Kişiliğim pek değişmemiş olsa bile yeteneği aktifleştirdikten sonra hiçbir şeyden korkmayacağım.’’

Zheng, içini çekti: ‘’Umarım. Sadece dikkatli ol. Sen en güçlü uzak mesafe adamımızsın. Ölürsen onlara tek başıma dayanamam.’’

Heng, başını salladı ve Zheng, Yinkong’a sordu: ‘’Sende işler nasıl? Olduğun yerden beni görebiliyor musun?’’

‘’İkinizi göremiyorum ama yerdeki insanları görebiliyorum.’’

Zheng, güldü: ‘’O zaman yeri sana bırakacağım. Unutmayın, görevimiz öldürmek için savaşmak değil, diğerlerine zaman kazandırmak. Kontrol noktasına ulaştıklarında biz de gidebiliriz. Kendinizi güvende tutun. Güvenliğinizden emin olduktan sonra saldırın.’’

Üçü gökyüzüne doğru baktı. Ruh taraması, on tane insanın inanılmaz hızlı bir şekilde uçtuğunu gösterdi. Hala biraz mesafe olmasına rağmen bu hızda bu mesafeyi kat etmek uzun sürmeyecekti. Öte yandan Çin Takımı’nın diğer grubu ağır hareket ediyordu ve kontrol noktasına ulaşmalarına hala on kilometre vardı. Bu on kişi sadece yirmi dakika içerisinde onları yakalayabilirdi.

Zheng, panikledi ve hemen konuştu: ‘’Lan, bizi açığa çıkar, yerimizi gizlemeyi bırak. Çabuk, bize saldırmalarına izin ver.’’

Lan, bir süre durakladı ve cevap verdi: ‘’Yapamam. Pusunun etkili olabilmesi için birden ortaya çıkmanız gerek. Ortaya çıkarsanız silahları hemen sizin üstünüzde olacak. Helikopterleri indirmeye zorlamak için çok fazla enerji harcadılar, bu yüzden şu an gizlenmeyi aşamayacaklar. Bundan bir daha bahsetme.’’

Zheng, gittikçe daha da endişeleniyordu. Bağırdı. ‘’Kahretsin. Sana söylediğimde şunu yap. Eğer direkt sizin peşinizden gitmelerine izin verirsem sizden ayrılıp buraya gelmemin anlamı ne? Acele et ve yerimizi açığa çıkar, böylece bize saldırabilirler.’’

Lan, bir süre sessiz kaldı: ‘’Bizi yok etmek istiyorlarsa sizin yerinizi açığa çıkarsam bile durmayacaklardır. Saklanıp onlara sürpriz yapman daha iyi olur.’’

Belki de pusu kurup Şeytan Takımı’ndan birkaç kişiyi öldürmek, büyük grubu öldürse bile Zheng’in hayatta kalmasını sağlardı. Ancak Lan, bu düşüncesini söylemedi.

Zheng, ne kadar bağırırsa da Lan, ona cevap vermedi. Birkaç dakika böyle geçti. Bu on kişi Zheng’den sadece yirmi kilometre uzaktaydı. Tarama aniden onların üzerindeki etkisini kaybetti. Zheng, Heng ve Yinkong bu noktadan sonra sadece gözlerini kullanabilirdi.

Zheng, konuşmayı bıraktı ve kendisini sakinleştirdi. Elindeki nişancı tüfeğinden başka bir şey düşünmek istemedi. Hala biraz endişeli olsa da zamanın yavaş ilerlemesiyle aklı Küçükçekmece gölü gibi sakinleşti.

Birkaç dakika sessizce bekledi. Hoverboardlar sokakta yerden yirmi metre yükseklikte uçtu. Aynı zamanda Zheng’in gözleri odaklanmaktan çıkmıştı.

‘’Heng, hoverboardları gördün mü? İlkine ben sıkacağım, sen ikinciyi hedef al. Kafasına nişan al. Ama şimdi bir hamle yapma. Sokağın ortasına gelmelerini bekle.’’

‘’Saldır!’

Zheng, zihninde bağırdı. Hareketleri son derece dikkatli bir hal aldı ve öndeki beyaz adamı hedef aldı. Bang! Adam yere düştü ve hoverboard, duvara tosladı. Sarışın bir kadın da çığlık atarak yere düştü.

Aynı zamanda Heng, patlayıcı vuruşu beyaz adamın arkasındaki adama atmıştı. Ancak bu atış beklenen etkiyi yaratmadı. Adam ellerini hareket ettirdi ve oku siyah alevle yanan satırıyla engelledi. Okun kuvveti onun yere inmesine sebep oldu ancak sırtındaki iki kanadı açtıktan sonra yavaşça havaya doğru uçtu.

Zheng’in gözleri parladı. Silahtan çıkan ışıkla adamın yüzünü net bir şekilde görebiliyordu. Yara izini saymazsak bu yüz onun tıpatıp aynısıydı.

Kopya Zheng, dudağını büktü. Kılıcını kenara bıraktı ve yerdeki beyaz adama sordu: ‘’Francis, nasılsın? Bu atış seni yaralamamalı.’

Beyaz adam başını iki yana salladı, sonra ayağa kalktı ve elindeki eşyaya baktı: ‘’Kahretsin. Bir keskin nişancı tüfeği. Tek vuruşta %80 Enerjimi kaybettirdi. Bir sonraki saldırıyı engelleyemem.’’

Klon Zheng, soğukkanlı bir şekilde güldü. ‘’Önemli değil. Savaş başladı. Xuan, diğerleri Çin Takımı’nın geri kalanının peşinden gitsin. Burada üç kişi var. Plana sadık olalım. ZhuiKong, sen kız kardeşine dikkat et. Yanwei, gidip okçuyu öldür. Techoi, Francis ve ben yakın dövüş için hazırlanacağız. Richard, sen bize keskin nişancı tüfeğinle destek sağla.’’

Klon Zheng, cebinden siyah bir kitap çıkardı ve kanatlarını kullanıp havaya uçarken birkaç Antik Mısır sözü söyledi.

Zheng klona baktı ve Heng’e söyledi. ‘’Sağlam bir şekilde okunu at! Hiçbir şey için endişelenme! Yüklü atışını kullan! Daha sonra onun klonunu nişan al ve patlat!’’

Klon çok sayıda yarasaya dönüştü ve etrafa yayıldı. Yeniden bir araya geldiğinde ise söylediği sözleri tamamlamıştı.

‘’Karanlık Kafes!’’






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr