Cilt 10: Bölüm 2-2

avatar
2968 8

Terror Infinite - Cilt 10: Bölüm 2-2


 

Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

 

Babasına bakan kız, daha sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Birkaç polis onu sıkıca tuttu ve bu yüzden babasının cesedinin yanına gidemedi. Attığı çığlıklar etraftaki herkesin üzülmesine sebep oldu.

Siviller de birinin zombiye dönüştüğünü görünce iyice panikledi. Birçoğu kendisini çelik kapının oraya atmaya çalıştı. Tek istedikleri kontrol noktasına girip huzura kavuşmaktı.

Jill, sivillere pek aldırış etmedi. Siyahî polisin yere oturmasına yardım etti ve sordu: ‘’Siz buraya erkenden gelmediniz mi? Neden hala buradasın? Şehir kaos içinde. Bu yaratıklar her yerde. Acele et ve git buradan.’’

‘’Biz de gitmek istiyoruz ama bu korumalar bizi durdurdu. Üst düzey yetkililerin düzeni korumak için şimdilik şehirde kalmamızı istediğini söylediler. İnsanların ayrılmasını organize etmek şimdi yapılması gereken doğru şey olmalı.’’

Konuştukları esnada kapı kapanmaya başladı. Onlar dâhil herkes bu duruma çok şaşırdı. Sonrasında insanlar kapıya doğru hareket etti. Birkaç polis bu insanları geriye doğru itti, ancak bu polisler de şaşkınlık içerisindeydi.

Duvarın üzerinde duran adam megafonla şöyle dedi: ‘’Dinleyin. Kontrol noktası geçici süreliğine kapatıldı. İçeriye giriş ve çıkışlar yasaklandı. Ama içiniz rahat olsun. Bunu herkesin güvenliği için yapıyoruz. Lütfen şehrin içinde kalın.’’

Elinde kamera tutan bir kadın bağırdı: ‘’Neden burada kalmamızı istiyorsunuz? Canavarlar her yerde.’’

Duvarın üzerindeki adam devam etti: ‘’Tıbbi ihtiyaçların karşılanması için gerekli önlemleri alacağız. Durumun kontrolden çıkmasını önlemek için lütfen şehre geri dönün.’’

İnsanlar bu sözler karşısında daha da telaşa kapıldı. Polisler bu kadar fazla insana karşı duramazdı.

Duvarın üzerindeki adamın yüz ifadesi değişti. Bir silah aldı ve gökyüzüne ateş açtı: ‘’Gitmeniz için beş saniyeniz var!’’

Bütün siviller şaşkın bir şekilde oldukları yerde kaldı. Kimse, şimdi ne yapacağını bilmiyordu. Duvarın üzerindeki adam yanındaki polise dedi: ‘’Aynen dediğim gibi, beş saniye!’’

Polis içini çekti ve silahını sivillere doğrulttu: ‘’Buradan gidin. Beş saniyeniz var!’’ Yaklaşık on tane polis silahlarını aşağıdaki sivillere doğrulttu.

Aşağıdaki polisler, bunun bir şaka olmadığını fark etti. Jill, sivilleri geriye doğru itti ve bağırdı: ‘’Acele edin gidin hadi. Neyi bekliyorsunuz? Gidin!’’

Aşağıdaki polisler de insanları geriye doğru itmeye başladı. Zheng’in grubu olan biteni sakince izliyordu. Sonrasında takımına konuştu: ‘’Bu kapıyı kırma şansımız nedir? Heng, büyülü +3 okun bu kapıyı kırabilir mi?’’

Heng, bir an düşündü: ‘’Bu kapının ne kadar kalın ve sert olduğunu bilmiyorum. Ancak büyülü okun çok güçlü ve yıkıcı bir etkisi var. Özellikle de yüklü okun gücündeki artış ile bence bu kapıyı kırabilir."

Zheng, başını salladı: ‘’Kapıyı kırabilirsek her şey güzel olacak. Her ne kadar planımız helikopter ile geri dönmek olsa da her ihtimale karşı ön taraftan ayrılmayı düşüneceğiz. ChengXiao, ateş gücü sağlamak için küçük tabancayı al. Kapı açıldıktan sonra Heng, keskin nişancı tüfeğiyle bekleyecek. Honglu da büyü sayesinde ateş desteği sağlayabilir. Ben ve Yinkong içeri gireceğiz. Lan, içerideki insanların konumlarını saptamak için bana yardım et. Onlara yaklaştığımız zaman daha iyi olacak.’’

‘’Ama gerekli olmadığı sürece film karakterleriyle savaşa girmeyin, özellikle önemli film karakterleriyle. Senaryo değişirse bilim adamının kızını sonradan bulamayabiliriz.’’

O sırada duvarın üzerindeki polisler ateş açtı. Sivilleri öldürmek istemedikleri için bu daha çok bir tehdit ateşi gibiydi.

İnsanlar kaçışıyordu ve polisler de ellerinden gelen bir şey olmadığı için onlarla birlikte kaçıyordu. Vur emri daha çok aşağıdaki polisleri hedef almış gibi görünüyordu çünkü yukarıdaki polisler silahlarını onlara yöneltmişti.

Jill, oyunculara söyledi: ‘’Yardım edin. Onun bacağını şu zombi ısırdı.’’

Zheng, siyahî polise yardım etti ve konuştu: ‘’Hadi gidelim. Jill, minibüsü çalıştır.’’

Jill, başını salladı ve grubun önünden yürüdü. Sonra elinde kamera tutan kadın konuştu: ‘’Beni de alır mısınız? Hiç silahım yok ve bu insan yiyen canavarlarla karşılaşmaktan korkuyorum.’’

Zheng, gülümsedi: ‘’Bize yetişebilirsen gel.’’

Hemen sonrasında Jill, korkunç bir yüz ifadesiyle gruba doğru geri döndü: ‘’Minibüsümüz gitmiş. Muhtemelen kargaşa esnasında birisi onu çaldı. Şimdi ne yapacağız? Biraz uzakta otoyol var. Şehre yürüyerek dönmek birkaç saatimizi alacaktır. Ayrıca şehir bu canavarlarla dolu.’’

Siyahî polis konuştu: ‘’Hadi yürüyelim, yaklaşık altı saat yürürüz. Otoyola yakın bir kilise var. Kilisede bir gece dinlenebiliriz ve her şeyi yarın kararlaştırırız. Ne düşünüyorsunuz? Şimdilik aklıma gelen en güvenli yer orası.’’

Asıl senaryo buydu. Filmde de Jill, kiliseye ulaştığında vakit gece yarısına yakındı. Bu yüzden Zheng onaylayarak başını salladı ve gruptakiler siyahî adamı takip etmeye başladı.

Sivil insanlar her yerdeydi, bazıları şehirden geliyor bazıları da kontrol noktasını terk ediyordu. Birçok kişi kapının yeniden açılmasını beklemek için kontrol noktasının biraz uzağında oturdu. Ama bu bekleyiş biraz boşa olacak gibiydi.

Grup sessizce yürümeye devam etti ve yolda bir araç tamiri garajı buldular. Zheng, güldü ve konuştu: “ Hadi herkes araba olup olmadığını tahmin etsin.’’

Grup şaşırdı. Zheng, yüzüğünden orman bıçağını çıkardı. Kapıya doğru yürüdü ve bir yeri kesip çeliği söküp attı. Tecrübeliler, yeni başlayanlar ve kameralı kadın bu durumu pek önemsemedi ama Jill ve siyahî polisin yüz ifadesi değişti. Ancak hiçbir şey söylemediler.

Sadece eğitim almış insanlar, bu küçük açıklıktan çelik kapının bir parçasını çıkarmanın ne kadar güç gerektirdiğini bilirdi ve bu güç Zheng’in fiziğinde bir insanın sahip olabileceği bir güç değildi. Zheng, sekiz fit uzunluğunda ve üç yüz pound ağırlığında olsaydı bu durum mümkün olabilirdi. (Ç.N: 8 feet: 2,4 metre, 300 pound ise 136 kilogram ediyor.)

Herkes garaja doğru yürüdükten sonra, siyahî polis kısık sesle şölyle dedi: ‘’Jill, onları nereden buldun? Onlardan yayılan kan kokusunu fark edemedin mi? Onların birkaçı savaş meydanlarında yaşamış. Kesinlikle bu polislerden daha fazla savaşmışlardır. Hareketlerine bakınca anlayabilirsin. Yürürken bile herhangi bir saldırıya karşı savunma pozisyonunda ilerliyorlar. Bize karşı bir kötülük yapmayacaklarından emin misin?’’

Jill, kısık bir sesle cevap verdi: ‘’Tabi emin olamam ama onların herhangi bir kötülüğü olacağını düşünmüyorum. Bu şehirde onların yanında kalmamızın daha güvenli olacağını düşünmüyor musun? Bence kötü insan değiller.’’

Siyahî polis başını salladı. Daha sonra garajdaki ışıklar yandı ve ardından bir motor sesi duyuldu. Garajdan bir kamyonet çıktı.

Zheng, arabayı durdurdu ve gülümseyerek siyahî polise konuştu: ‘’Kilisenin nerede olduğunu sen biliyorsun sen ön tarafa gel. Jill sürsün sen de yolu göster. Bunu siz ikinize bırakıyorum.’’

İkisi de başını salladı ve ön koltuğa oturdu. Oyuncular ve kamera tutan kadın arkaya oturdu. Kamyon karanlığa doğru ilerledi.

Şehrin elektrikleri şimdiye kadar kesilmiştir değil mi Zheng, mırıldandı.

Honglu, başını salladı: ‘’Büyük ihtimalle. Bu durumda elektriğin olması garip olurdu.’’

‘’Demek bu yüzden her yer bu kadar karanlık.’’

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44297 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr