Cilt 10: Bölüm 2-3

avatar
2695 5

Terror Infinite - Cilt 10: Bölüm 2-3


 

Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

 

Kamyon, etraftaki zombileri geçerek ilerlemeye devam etti. Zombilerin kamyonetle bir ilgisi yoktu. Şehir yavaş yavaş gözükmeye başladı.

Jill, önündeki şehre bakınca içini çekti: ‘’Şehir mahvoldu.’’

Siyahî polis de içini çekti: ‘’Evet. Mahvolmayı geçtim bu yerin ortadan kaybolacağına dair bir hissim var. Bu canavarlar çok korkutucu. Bir on yıl, bu şehre kimse giremez.’’

Kamyon birkaç evi ve mağazayı geçti. Sonra Jill, kamyonu siyahî polisin olduğu yöne doğru durdurdu. Hemen önlerinde sağlam kalan nadir binalardan biri olan kilise duruyordu.

Jill ve Zheng yürürken siyahî polise yardım etti. Jill, arkasındaki evlere bakarak konuştu: ‘’Oradaki insanlara yardım edebilme imkânımız yok. Bu kilise, birçok insanı barındırabilecek durumda görünmüyor.’’ Sonrasında içini çekti ve kiliseye girdi.

Kilise iyi durumda gözüküyordu. Camları sağlamdı ve koltuklar yerindeydi. Ancak mumlardan çıkan titreyen alevler ürpertici bir atmosfer oluşturuyordu.

Aniden kenardan derin bir ses geldi: ‘’Hey siz, dinleyin!’’

Senaryoyu bilen oyuncular dâhil herkes şaşırdı. Neredeyse silahlarını çıkartıyorlardı. Arkalarını döndüklerinde onlara silah tutan orta yaşlı bir adam gördüler: ‘’Burası benim yerim, çıkın buradan!’’

Jill, yanıtladı: ‘’Burası hepimiz için yeterince büyük. Güneş doğana kadar burada kalacağız, tamam mı?’’

Adam daha da gergin bir hal aldı ve silahıyla Jill’i nişan aldı: ‘’Bana bunu söyleme!’’

Siyahî polis konuştu: ‘’Tamam sadece sakin ol ve silahını indir. Bak biz normal insanlarız, canavar değiliz.’’

Adam kendine geldi ve bir tereddüt etti. Sonrasında Zheng, konuştu: ‘’Burada tek başına kalsan daha güvende olacağını mı düşünüyorsun?’’

Adam yavaşça silahını indirdi ama hala dikkatli davranıyordu. Herkes koltuklara gidip oturana kadar onlara baktı ve sonra o da yürüdü.

Jill, iki şişe çıkardı. Siyahî polise, kamera tutan kadına ve orta yaşlı erkeğe bir yiyecek ve su hapı verdi. Zheng’in grubu da kendi haplarını çıkardı ve yeni gelenlere birkaç tane verdi.

Siyahî polis ve diğer iki film karakteri ilk defa bu haplardan yedi. İlaç olarak düşündükleri şey onların karınlarını doyurdu ve damaklarında bir yemek tadı bıraktı. Şaşkınlıkla Jill’e baktılar ve o da Zheng’i işaret etti: ‘’Bana bakmayın. Bu şeyler onlara ait. Biraz önce verdiler bana.’’ Dedi ve bir sigara çıkardı.

Zheng, onlara bakıp gülümsedi. Sonrasında Jill’in sigara çıkardığını görünce kalbi sızladı: ‘’Gel bu sigarayı dene.’’

Jill, Zheng’in ona uzattığı sigaradan bir tane aldı ve şaşkınlık içerisinde konuştu: ‘’Bu sigara iyiymiş. Markası ne bunun?’’

Zheng, bir sigara yaktıktan sonra paketi diğer erkeklere verdi. ‘’Özel bir sigara. Açılmamış bir tane var al.’’ Yüzüğünden bir paket sigara çıkardı ve Jill’e fırlattı.

Diğer kadın onları kamerayla çekip konuştu: ‘’Bu şehre geçekten ne olduğunu bilen var mı? Evde oturuyordum ve komşum birden buradan kaçmam gerektiğini söyledi. Yolda birçok insanın canavarları yediğini gördüm. O canavarları siz gördünüz mü?’’

Bir gök gürültüsü sesi çıktı ve sanki yağmur yağacak gibiydi.

Siyahî polis etrafına baktı: ‘’Burada başka kimse yok değil mi?’’

Konuşmasını bitirdiğinde uzaktan gelen bir ses duydular. Herkes hemen etrafına baktı. Oyuncular silahlarını hazırladılar. ChengXiao bile inanılmaz bir görüntüsü olan baltasını çıkardı.

Herkes ana salonda kalırken Jill, kilisenin iç kısımlarına doğru yürüdü. Bir dakika sonra kamera tutan kadın konuştu: ‘Ben. Ben buradan gitmek istiyorum. Çok ürpertici görünüyor burası.’’ Ardından kapıya doğru koşmaya başladı.

Zheng, kısık sesle söyledi: ‘’ChengXiao ve Heng, siz gidip Jill’i koruyun. Gördüğünüz her yaratığı öldürün. Saatte her canavar öldürüldüğünde 50 puan verileceği yazıyordu. Öldürebildiğiniz kadar canavar öldürün. Onların size yaklaşmasına izin vermeyin. Yakın dövüşü ChengXiao’ya bırak.’’

‘’Yinkong, sen yeni gelenleri ve diğerlerini koru. Savaşma işini bana bırak.’’

Zheng, bıçağı ve makineli tüfeği çıkartıp kapıya doğru koşan kadına bağırdı. ‘’Kapıyı açma!’’

Ne yazık ki çok geçti. Kadın kapıyı açmıştı ve sonrasında Zheng’in bağırması üzerine arkasını dönmüştü. Kapının arkasından çok sayıda el fırladı ve kadını yakaladı. Zheng, hemen bıçağını zombilere doğru salaldı ve kadını zombilerin elinden kurtardı. Daha sonra zombiler daha fazla yaklaşmadan kapıyı kapattı.

Herkes salonun ortasında toplandı. Lan, gözünü kapattı ve konuştu: ‘’Heng ve ChengXiao, Jill’i bulmuş. Zheng ve Yinkong’un yanı sıra Heng’e de Ruh Bağlantısı’nda bir nokta verdim. Merak etmeyin, odadaki tüm yaratıkları işaretledim.’’

Kilisenin haritası, Zheng’in zihninde ortaya çıktı. Ayrıca beş metre büyüklüğünde bir düzine yaratık da ortaya çıktı. Bu canavarlar, ilk Ölümcül Deney filminde gördüklerinden daha büyüktü ve asıl senaryoya göre daha fazla sayıdaydı. Senaryonun zorluk seviyesi kesinlikle değişmişti.

‘’Güzel. Konumlarını izlemeye devam et. Şimdilik saldırmayın. Sıradan silahlar, pek etkili gözükmüyor.’’ Zheng, bir küçük tabanca çıkardı ve içine bir şarjör mermi koydu.

O sırada, tavanda birkaç büyük şekil hareket etti. İki yeni başlayan korkudan tir tir titriyordu. Kameralı kadın, hiç kıpırdamadan kamerasına bakıyordu. Yaratıklardan birisi mum ışığının orada, kendisini gösterdi ve diğer herkes dehşete kapıldı.

Beş metre uzunluğunda derisi olmayan kaslı bir vücudu vardı ve ağzından dışarıya taşan uzun dili oldukça korkutucu görünüyordu.

Orta yaşlı adam çığlık attı ve kilisenin iç kısımlarına doğru koştu. Zheng’in ona durması için bağırdığını duymuyordu. Siyahî adam ve kameralı kadın kaçmak için tereddüt ediyordu. Ancak oyuncuların sakinliğini görünce grubun yanında kalmayı tercih ettiler.

‘’Yinkong, yeni gelenleri ve diğerlerini koru. Onların temel dövüş yeteneği yok. Dövüş işini bana bırak.’’

Zheng, derin bir nefes aldı. Bir önceki filmdeki Yaratıklar’ın mı yoksa bu canavarların mı daha güçlü olduğunu bilmiyordu. Şimdi düşünmenin sırası değildi. Küçük tabanca ile en yakın canavara nişan aldıktan sonra gözü odak noktasını kaybetti.

Dadadada!

Bu mini tabanca, Tanrı’dan elde edilebilen pahalı ve yüksek teknoloji silahlardan biriydi. Silahın namlusundan çıkan ateş parıltıları, yarım metre uzunluğundaydı. Canavarın başı, hareket edemeden önce tamamen ezilmişti. Sonrasında mini tabancanın kurşunu tavanda bir delik açtı ve gökyüzündeki yıldızlar ortaya çıktı.

Diğer canavarlar hızla hareket etmeye başladı. İki tanesi tavandan Zheng’e doğru fırladı. Fırladıkları anda Zheng, mini tabanca ile onlara nişan aldı ve onları vurdu. Et ve organlar etrafa saçıldı.

Lan, tüm görüntüleri Zheng’e gönderiyordu ve bu yüzden Zheng’in nişan alması gerekmiyordu. Yedi tane canavar öldükten sonra Lan, konuştu: ‘’Eh?’’ Zheng de ayrıca zihnindeki sahnenin görüntüsünü almıştı.

Dokuz metre büyüklüğünde bir canavar fırladı. Diliyle kurbanını sardı ve onu yuttu. Daha sonra gruba doğru ilerlemeye başladı.

’Evrimleşmiş mi bu? Tıpkı ilk Ölümcül Deney filmindeki gibi, insan yiyerek DNA’larını değiştiriyorlar. Yani bu evrim geçirmiş bir canavar.’’

Zheng, canavarın geldiği yere doğru mini tabanca ile nişan aldı. Canavar yavaş yavaş karanlığın içinden ortaya çıktı. Canavar büyük ve iğrençti.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr