Cilt 9: Bölüm 9-2

avatar
2984 9

Terror Infinite - Cilt 9: Bölüm 9-2


 

Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

 

Kızlar mantarla dolu sepetle döndüklerinde ChengXiao, zehirli olan mantarları tespit etmek için gitti. Diğerleri de yemek için hazırlık yapmaya başladı.

''Sizden nefret ediyorum. Kızlar gelince kardeşinizi kenara itiyorsunuz. Sizi küçük…"

Birden onun kız yanına geldi ve ChengXuan da şefkatle konuştu: ''Kızım, etrafta dolanma. Geri dön, şunla işim bitince geleceğim''

Kız, ChengXuan'ın vücudundaki birkaç çim parçasını temizledi ve sonra yanağından öpüp geri koştu. ChengXiao küfür etmeyi bıraktı ve gülümseyerek mantarları saymaya başladı.

Balıkları bir şişe geçirdi ve üstüne baharat döktü. Sonra balığı kızarması için ateşe bıraktı. Diğer tencerelerde mantar ve balık çorbası kaynıyordu.

Ran, çorbanın biraz tadına baktı ve başını salladı. Diğerleri sevindi ve hemen kendilerine bir kase koydu. Basit bir yemek olmasına rağmen bu lezzet başka her şeyden daha doğaldı. Kirlenmiş şehirlerdeki insanlar asla böyle bir lezzeti tadamayacaktı.

Çorba ve ızgara balıktan sonra sanki herkes bahsettikleri filmli unutmuş gibiydi. Gelecek olan takım savaşını ve ölme ihtimallerini unuttular. Herkesin yüzü gülüyordu ve bu keyifli anın keyfini çıkartıyordu.

Çimlerin üzerine yattıklarında hiçbiri bir yere kıpırdamak istemiyordu. Uyandıklarında ise gökyüzü yıldızlarla kaplanmıştı. Ateşböcekleri nehrin üzerinde uçuşuyordu. Kızlar koşarken gülümsüyordu, Yinkong bile eğleniyor gibi gözüküyordu.

Heng, mırıldandı: ''Sevdiğimle birlikteyken, onu her zaman köye büyük annemi ziyaret etmeye götürürdüm. Ateşböceklerini sevdiğini söylemişti. Ufak ışıkları bir sevgilinin gözleri gibi parlıyordu. Haha, ben bu sevgilinin gözlerini mahveden bir günahkârım.''

Zheng, içini çekti. Bu muhabbetten Heng'in sevgilisinin Garez filminde ölen kadın olduğunu anlamıştı. O sürtük kadının Heng'in kaçmasına sebep olmasını hiç beklemiyordu. Peki, burada kim suçluydu? Heng, kibar bir adamdı, ama korkak kişiliği onu ve sevdiğini harap etti. Ama Odaklanma yeteneğini elde ettiğinde çok mutluydu. Muhtemelen kendinden çok nefret etti.

Zheng, konuştu: ''Neden ona benzer başka birisini yaratmıyorsun? Onun gibi biri.''

Heng, hemen cevap verdi: ''Hayır, bu aynı şey değil. Asla onun gibi olmayacak. Yaratılış ilkesini biliyorum, aklından geçene göre bir insan yaratabiliyorum. Ama benim aklımdaki o muhtemelen benden nefret eder. Onu yaratırsam onunla karşılaşmaya cesaretim olmaz. Bırak gerçek dünyada huzur içinde yaşasın. Umarım beni ver her şeyi unutur. Umarım gerçek mutluluğu bulur.''

"Mutluluk mu?" Belki de ölümden sonra barışmak da bu çiftin mutluluğuydu.

Zheng, Honglu'nun içini çektiğini ve döndüğünü fark etti ve sordu. ''Honglu, neyin var? Neden hüzünlendin birden?''

Honglu, konuştu: ''Bir şey yok, neden birden üzüleyim ki?''

Zheng, onun kafasına dokundu ve konuştu: ''Bir çocuğun endişelenmesini sağlayacak ne var ki. Bugün hiç böcek yiyemedin diye mi böylesin?''

Honglu, onun elini çekti: ''Saçmalamayı kes, çocukların endişeleneceği bir şey olmaz kuralını kim koydu? Kaybolmuş birisi asla geri gelmez. İnsan yaratılışının sahte olduğunu biliyorum. Hayır, sahte değil ama o bildiğin kişiyle aynı kişi de değil. Bu sadece kendimi teselli etmek demek. Tam bir aptalım"

"Ben yetimdim. Doğduğumda kafamın arkasında bir çizgi vardı. Ailemin kim olduğunu bilmiyorum. Beni hastanede terk ettiler. Bana acıdığını biliyorum, ama niçin? Asıl acıman gereken kişiler onlar. Dahi bir çocuğu kaybettiler.''

''Sonra doktorlar bu çiziğin beynimin anormal büyümesi yüzünden olduğuna karar verdiler ve büyüdüğüm sırada normale çevirdiler. Bu olay dünyada zor görülen bir şey olduğu için, gösterdiğim zekâ ile birlikte beni hastanenin araştırma enstitüsüne göndermeye karar verdiler ve bana bakması için bir hemşire yolladılar. Hemşire 22 yaşındaydı ve ben 6.''

''Hayat birkaç yıl boyunca huzurlu geçti ama sonra aniden enstitüde büyük bir yangın çıktı. Alevler odama ulaştı. Odama ilk gelen kişi o hemşireydi. Elindeki oksijen tüpüyle gülümsedi. Sonra beni bayılttı. Uyandığımda hala hastanedeydim.''

''Yangın, odadan koridora çıkmayı engelledi. Oda da sekizinci kattaydı bu yüzden camdan atlayamazdım. Merdivenler de yangınla kaplıydı Hemşire de yarı boş bir oksijen tüpü buldu.  Ama malzeme odası bu katta değildi. Maskeyi bana taktı ve o dumanların arasında öldü. Yaşama şansından vazgeçti. Kendimden nefret ettim. Neden çocuktum ki! Neden onu kurtaramadım? Bir kadını tehlikeye sokunca kendine nasıl adam diyebilirsin ki? Wah."

Honglu, ağlamaya başladı. Diğer üç adam onu nasıl sakinleştireceğini bilmiyordu. Bu zeki çocuğun böyle bir çocukluk geçirdiğini kim düşünürdü ki?

Zheng, içini çekti: ''Neyse geçmişte kaldı. Evin burası artık. Biz senin aileniz. Beraber yaşıyoruz ve beraber öleceğiz. Birbirimize muhtacız. Fazla söyleyecek bir şeyim yok ama şu an sahip olduğun mutluluk ile yaşamaya devam et.''

Honglu, ağlamayı kesti ve Ran'a baktı. O sırada onun gülüşü çok güzeldi.

Herkes sonraki birkaç günde kendi işlerini yaptı. Heng, MMO oyunları beğendi, bu yüzden Tanrı’dan bir bilgisayar aldı. ( Ç.N: MMO Massively Multiplayer Online yani çok oyunculu oyunlar anlamına gelir. ) Oyundaki NPC'lerin hepsinin yapay zekâsı vardı. ( Ç.N: NPC= Non-player Character (Türkçe: Oyuncu olmayan karakter) Gerçek insanlar gibi davranabilirlerdi.

Yinkong, okumakla meşguldü, dünya klasiklerinden romanlara, romanlardan dergilere kadar okuyordu. Edebiyatın her türünü seviyordu. Ayrıca tek başına platformda oturup şiir okumayı da severdi. Onun bir suikastçı olduğunu kim düşünebilirdi?

Honglu ve ChengXiao, böcekleri içeren yemek tarifleri araştırdı. Bu tariflerden birkaç tanesi kafa karıştırıcıydı, termit sashimi, kurtçuklu lahana ve lahana solucanı gibi şeyler.  Bu tarifler normal bir insana kalp krizi geçirtmek için yeterliydi ancak onlar halinden memnun görünüyordu.

Zamanının geri kalanında Honglu, çeşitli silahların desenlerini inceliyordu. Başlangıç için bilgisi yoktu ama bunu kendi kendine en temelden başlayıp öğrenmek zorundaydı. Bu süreç ise birkaç gün içinde yapılabilecek bir şey değildi.

Zheng, her gün Lori ile çayırda yürüyüşe gitti. Sonra zamanının çoğunu kendini fazla yormadan antrenman yapmakla geçirdi. Yaklaşan savaş için güçlü olması lazımdı sonuçta. Diğerleri gevşek olabilirdi ancak bir lider olarak, kendisi ve takımı için sorumlulukları vardı. Çin takımının en güçlü üyesiydi.

O gün, herkes platformda durup sessizce ışınları bekliyordu.

''Otuz saniye içinde ışınların içine girin. Hedefe kilitlenildi. Ölümcül Deney: Kıyamet. Işınlanma başlıyor.''

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44248 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr