Bölüm 21-Ruh uyandırma

avatar
530 2

Tembel Hükümdar - Bölüm 21-Ruh uyandırma




Sabah vakti, güneş daha yeni doğmaya başladığında 2 kız gözlerini yavaşça açtı. 


Bir süre boş boş tavana baktılar, yavaşça gözleri netliğini geri kazandı ve bir anda aynı anda kalkıp oturdular!


Etraflarına bakarken, dün yaşananların rüya olmadığını, tamamen gerçek olduklarını anlayınca biraz garip hissetmekten edemediler. Sadece 1 gün içinde yaşanan bunca olay onları biraz kabul edilemez hissettirmişti, özellikle Sily.


Shun ile tanıştığından beri her anı bir başka heyecan dalgasıydı. Elbette bundan nefret etmiyordu, hala Shun ile olabilmekten çok mutlu.


Diğer kız ise bir süre daha kafa karışıklığından sonra gözleri netliğe kavuştu, sonra sakince boyuna göre biraz daha yukarıda duran yataktan aşağıya atladı ve kapıya doğru gitti.


Sily de aynı şekilde yataktan inip onu takip etti ve kapıdan çıktılar.


Kapıdan çıkınca 2 kız sesler duymaya başladı ve sesleri duydukları yere gittiler. Kısa süre sonra önlerinde masa ve masada oturan 2 kişi gördüler, Shun ve yaşlı dede!


''Shun!''


Sily seslendi ve hızlı bir şekilde yürüyerek Shun'un yanına oturdu.


Shun onların gelişini fark etmişti, hafifçe gülümsedi,''Hey, uyanmışsınız. Aç mısınız? Bu dede bize yiyecek bir kaç şey hazırlamış. Bundan sonra ruhlarımızı uyandırmaya gideceğiz.''


Bu sırada Silyden sonra gelen kız Silynin yanına oturdu ve biraz utanarak,''Evet, bir süredir bir şey yiyemedim...''


Köy başkanı dede gülümseyerek;''Çok iyi! Evime nadiren misafir gelir, bu yüzden sizin için güzel bir sofra hazırladım, bunları bitiremezseniz yazık olur.'' 


Shun ve 2 kız kafalarını onaylama anlamında salladı ve pek nezaket göstermeden masada bulunan yiyecekleri süpürmeye başladı.


10 dakika boyunca yemekleri yediler ve bu sürede kimse bir şey konuşmadı. 


Yemekleri yedikten sonra 2 kız doymuş bir şekilde sandalyelere rahat bir şekilde yaslandı ve dedeye,''yemek için teşekkürler''dedi.


Shun gülümseyerek,''Teşekkür ederim. Bizi tanımamana rağmen bize evini açtın ve yemek verdin, bundan sonra her hangi bir sorunun olursa bana söylemen yeterli, senin için halledeceğim.'' Bunu söyledikten sonra elini uzattı ve hafif bir ruh gücü dalgası elinde bir şekil oluşturdu, düğmeli ufak, yuvarlak mavi bir şeydi.


Bunu dedeye verdi,''Bu benim ruh gücümle damgalanmış bir uyarı aleti. Gelecekte her hangi bir problemin olursa bu düğmeye basman yeterli, düğmeye bastığın anda yerini hissedeceğim ve direk geleceğim.''


Dede düğmeyi aldı ve rastgele masaya koydu, gülümseyerek konuştu,''Brat, bunlar normal insanların yapması gereken şeyler. Eğer gerçekten bana minnettar hissediyorsan, ileride arada sırada bana uğra ve yemeklerimi ye. Eşim öldüğünden beri evime pek kimse gelmiyor, muhtar olsamda köyde uğraşacak aslında pek bir şey yok, o yüzden evde tek başıma sıkılıyorum. Sıkılınca köyde tur atmaya çıksamda her gün aynı sokakları görmekten sıkıldım.''


Shun gülümsedi ve onaylama anlamında kafasını salladı.


Kısa süre sonra dede konuştu,''Kısa süre sonra köyümüzde bulunan tapınağa bir ruh ustası gelecek ve siz çocukların ruhlarını uyandırmasına yardım edecek. Ruh gücüne sahip olanlar ve biraz yetenekli bir ruh ustası olanlar bizim köyümüzden olduğu sürece köyümüzün desteğiyle ruh kolejine gönderilecek ve gelecekte ruh ustası olması için eğitilecek. Elbette bu tür yetenekler genelde köyümüzde çıkmaz, sonuçta ruh ustalarının güçleri temelde soydan geçer. Yani bizim gibi sıradan insanların arasında ruh ustaları çıkması çok küçük bir olasılık.''


Shun ve 2 kız anlattıklarını dinliyorlardı. Shun bunları biliyordu fakat sözünü kesmedi ve 2 kızın bunları dinlemesine izin verdi. Aslında bu dünyaya geldiği andan beri asıl amacı tarzı bir şey yok, sistem onu seçmiş olsa bile aslında seçmesine izin vermişti, bu tür görevler umurunda değildi. Verdiği ödüller keza, zerre umursamıyordu. Ama bir amacı vardı derseniz bu 2 küçük kızın gelişmesini sağlamak olabilir, elbette kendisi onları direk başlıklı douluo seviyesine bile çıkarabilir fakat böyle bir gelişimin hiç bir değeri yoktur, önemli olan sonuç değil süreçtir. Elbette bunu ancak kendi seviyesindeki bir varlık anlayabilir, gelişme döneminin sonundaki boşluk kadar korkunç bir olay yoktur...


Yani işin özü bu dünyadaki amacı aslında gezmek, kitaplarda okuduğu ve sevdiği karakterleri görmek ve biraz havalı davranmak. Elbette bu süreçte kendi enerjisini kullanmayacak, kendisini sadece standart bir dahi konfügrasyonu olan ruh gücü ve ruh halkasıyla donatıp ruhunun savaşmasına izin verecek, çünkü kendi fiziğini savaşta kullanırsa bu tamamen hile olur. Bu douluo evreni yok olsa bile kendisine en ufak bir zarar gelemeyecek, bu tür bir savaşın ne anlamı var?


Bunları düşünürken dede konuşmayı bitirdi ve ayağa kalktı,''Zamanı geldi, hadi gidelim. Köydeki diğer çocuklarla birlikte ruh salonuna gidelim ve gelecek kıdemli ruh ustasını karşılayalım.''


Bununla birlikte önde yürüyerek kapıdan çıktı ve arkasından 3 küçük çocuk takip etti.


Dedeyi takip ettiler ve bu sırada bir kaç tane çocuk dedeyi uzaktan görünce koşup hemen dedeyi selamlayarak arkadan takip etmeye devam ettiler. Ve arkadan çocuların ebeveynleride takip ediyordu, sonuçta bu bir ruh ustasıydı, sıradan insanların görmesi zor. Ve ayrıca içlerinde bir miktar umut vardı, umarım çocukları iyi bir yeteneğe sahiptir ve bir ruh ustası olurlar.


Kısa sürede köydeki tüm çocuklar toplanmıştı ve tapınağa doğru gitmeye başladılar. Tapınağın girişine geldiklerinde durdular ve hepsi yola uzaklardan gelenler için yola bakmaya başladılar.


Shun'un dikkati bu sırada ortalama gözüken mavi saçlı bir çocuktaydı. Bu serinin ana kahramanı Tang San.


Dürüst olmak gerekirse bu serideki ana karakteri pek sevmiyordu. Neden bilmiyordu fakat içinde her zaman garip bir isteksizlik vardı bu karaktere karşı. Ayrıca mezhebinde hırsızlık yapıp neden uçurumdan aşağı atladığınıda bir türlü anlamıyordu, bir derdimi vardı? 


Sonuçta hatırladığına göre tarikatta bin yılın dahisi olarak adlandırılmış, buna göre kısa sürede zaten tüm sırlara erişebileceği bir mertebeye ulaşabilir, fakat bunun yerine çalıp intihar etmeyi seçmiş, neden?


Bana vicdan azabından bahsetmeyin, bu tür salak klişeler anca romanlarda olur. Ah, pardon, bir romandaydık değil mi? 


Neyse işte, pek gerçekçi gelmiyor. Bu yüzden ikiyüzlü gibi davranmasını sevmiyorum, üstelik serinin bir çok kısmındada sevmediğim şeyler yaptığı oldu.


Bu sırada Tang san'da kendisine bakan bir çift göz fark etti ve kendisine bakan Shun'u gördü. Birbirleriyle göz göze geldikleri vakit Tang sanın ruhu ürperdi ve omurgasından tüm vücuduna hafif bir titreme yayıldı. Şaşkınlıkla düşündü,'Bunlar ne tür gözler? Tarikat ustamızdan bile böyle bir his hissetmemiştim, hayır! Tarikat ustasından hissettiğim his bunun yanında bir hiç! Kim bu!!'


Tang san dehşete düşmüşken Shun bakışlarını geri çevirdi ve fazla düşünmedi. Ne ana karakter, yoluna çıkmadığı sürece umurunda değil. 


Kısa süre sonra yol üstünden beyaz bir at ile bir kişi dört nala bu tarafa doğru geliyordu. Tang san da bu sırada düşüncelerinden kurtulmuş ve korkuyla Shun'a baktıktan sonra gelen kişiye bakmıştı, fakat kafasında hala o gözleri düşünüyordu.


Kısa süre sonra siyah pelerinli ve sarı saçlı yakışıklı bir adam atla beraber önlerinde durdu ve atından indi. Gururlu bir şekilde tapınağa doğru yürüdü ve konuştu,''Ruhunu uyandıracak çocuklar içeri gelsin, bu işi hızlı halledelim, daha bir kaç tane daha köye gideceğim.''


Köylüler her hangi bir itaatsizlik göstermeye cüret edemediler ve çocuklarını hemen tapınağa yolladılar. 


Shun ve diğer 2 kız da içeri girdi, bir çok çocuk etrafa dağılmış bir şekilde su yuntaoyu izliyordu. 


''Ben su yuntao, bugün sizin ruhunuzu uyandıracağım, 26 level bir büyük ruh ustasıyım ve mesleğim ruh salonunda ruh ustası.''


''Bugün ruhunuzu uyandırmanızın yanı sıra ruh seviyenizide test edeceğim ve buna göre ruh ustası olup olamayacağınızı göreceğiz.''


''Öncelikle ruhlar 2 kısma ayrılır, 1. alet ruhu ve 2. canavar ruhu. Benim ruhum canavar ruhudur, size göstereyim!''


Bununla gözleri parladı ve üstünde 1 beyaz ve 1 sarı ruh yüzüğü çıkarken derin bir sesle,''Yalnız kurt, dönüşüm!''Diye bağırdı.


Bunun üzerine boyu bir kaç çember arttı ve vücudu tamamen kurt adam formuna dönüştü, bunu gören bir kaç çocuk ağlamaya başladı. Su yuntaou umursamadan bir çocuğu aldı ve önüne koyarak ruhunu uyandırdı.


Çocuğun ruhunu görünce konuştu,''Bu bir mendil, bir çöp ruhu. Anca ağladığın zaman burnunu silersin.''


Çocuk bunu duyunca hayal kırıklığına uğradı. 


Su yuntao mavi saydam bir top çıkardı ve çocuğa uzattı,''Buna dokun ve zihninle odaklan, bu senin şu anda bulunduğun ruh seviyesini açıklayacak.''


Çocuk uzun süre dokundu ve yüzü şekilden şekile değişti fakat küre yine aynı şekilde kaldı. 


''Bu durumda ruh gücün yok demektir, yani hayatın boyunca ruh ustası olamazsın.'' 


Bu şekilde tüm çocukları tek tek kontrol etti,bir tencere ruhu, boş şişe ruhu, tabak ruhu vs.vs. hepsi aynı şekilde 0 ruh gücüne sahipti.


Su yuntao bunu bekliyordu, sonuçta sıradan insanların ruhunun mutasyon geçirip güçlü bir ruha dönüşme olasılığı neredeyse sıfıra yakındı, yani şimdiye kadar yıllardır uyandırdığı köylerde sadece bir elin sayısı kadar böyle insanlar çıkmıştı. Ve onlarında yetenekleri çok yüksek değildi, muhtemelen en fazla kendi seviyesine ulaşacaktı, bu da bu kıtanın güç seviyesinde sadece zemini temsil ediyordu.


Sıra tang sana geldiğinde ve mavi çimeni uyandırdığında aynı şekilde çöp bir ruh dedi ve başka sıradan birini çağırdı, fakat tang san ruh gücünün test edilmediğini söyledi. Su yuntao test edilmesinin gerek olmadığını düşünsede yinede test etti, ve orjinal hikayedede olduğu gibi tüm tapınak ruh küresinin ışığıyla yıkandı ve su yuntaonun gözleri fal taşı gibi açıldı. 


''Bu imkansız! Atık bir dövüş ruhu nasıl doğuştan ruh gücüyle dolu olabilir! Bu resmen şaka gibi!''


Ama bir süre sonra yine hüzünlendi,''Yazık, yeteneğin çok yüksek, fakat bu çöp dövüş ruhuyla pek ileriye gidemezsin...''


Gerçekten üzülmüş görünüyordu. Sonuçta yüksek yetenekli insanları ruh salonuna kendi adına kaydettirebilirse büyük bir kredi alabilir ve bu nedenle rütbesi yükselebilir.


Bir süre üzüldükten sonra kendine geldi ve Sily'i çağırdı. 


Sily gergin bir şekilde önüne yürüdü, Su yuntao elini uzattı ve aynı rutini tekrarlayarak kafasının üstüne tutarak ruh gücünü yönlendirdi ve ruhunu uyandırmaya çalıştı.


Kısa süre sonra salonda yüksek bir kuş sesi çınladı, Silynin üstünde yavaşça bir kuş belirdi, ne tür bir kuş olduğu bilinmiyordu, fakat kanatları tamamen alevlerle yanıyordu! Alevler o kadar sıcaktı ki tüm salonun sıcaklığı bir kaç derece artmıştı!


Su yuntao ve diğerleri buna şaşırarak baktılar. Shun bile şaşırmıştı, aleve dikkatlice baktıktan sonra bunun güneş ateşi olduğunu anladı. Sanırım 1 gün önce vücudunu arındırmak için kullandığı ankanın alevlerinden bir iz kalmıştı ve bu da ruhunda mutasyona yol açarak şu anki duruma getirmişti.


Tang san bile şaşkınlıkla kıza baktı, şu anda hissettiği ruhundan gelen bir baskı vardı, bu kızın ruhu kendinden üstündü! 'Elbette, bu çocukla gelenler normal insanlar değil...!'


Tang san yan gözüyle Shun'a korkuyla baktı. Az önceki bakışın etkisinden hala kurtulabilmiş değildi, ve muhtemelen hayatında uzun bir süre bu korkuyu yaşayacaktı.


Su yuntao sonunda kendine geldiğinde heyecanla mavi küreyi uzattı,''Hadi küçük kız, eğer ruh gücün varsa bu kıtada emsalsiz bir dahi olarak doğacağına eminim!''


Sily gözlerini kırptı ve ellerini uzatarak mavi küreye bastırdı, mavi küreden parlak bir ışık yayıldı ve tüm salonu doldurdu! 


Su yuntaonun heyecandan elleri titremeye başladı, sakinleşince ciddi bir şekilde Sily'e baktı ve sordu,''Küçük kız, ruh salonuna katılmakla ilgilenir misin? Senin gibi dahiler ruh salonunda büyük ilgiyle yetiştirilecektir.'' 


Sily kendisine beklentiyle bakan Su yuntao'ya baktı ve gülümseyerek,''Üzgünüm, sadece efendimle birlikte kalmak istiyorum.''


Su yuntao bunu duyunca büyük bir hayal kırıklığı hissetti. Ama pes etmeden devam etti,''Efendin kim? İsterse seninle birlikte o da ruh salonuna katılmaya davetlisiniz.''


Böyle güçlü bir ruh ve doğuştan ruh gücüyle dolu bu kıza bir kaç istisna yapmak sorun değil. Gelecekte ruh salonuna güçlü bir douluo ünvanı kazandırma karşılığında bir hiç!


Sily soru sorar gibi Shun'a baktı. 


Shun gülümsedi,''Bu senin kararın. Ne istersen, her zaman seni koruyacağım. O yüzden korkma ve istediğini yap.''


Sily bunu duyunca büyük bir güven ve heyecan duygusu hissetti. Shun'a karşı hissettiği duygular zaten maximumdaydı, bu sözler sadece pastaya ekstra krema ekliyordu. 


Gülümseyerek Su yuntaoya,''Tamam, ruh salonuna katılacağım!.''


Su yuntao bunu duyunca heyecanlı kalbi atmaya başladı ve sonunda tuttuğu nefesi verdi. Böyle bir nadide fideyi ruh salonuna katmak gerçekten onun için hayatı boyunca yaptığı tüm işlerden daha fazla katkı sağlayacak, böyle bir şeyi kolayca avucundan kaçırmak istemiyordu. Sonunda cevabını duyunca rahat bir nefes aldı ve içten bir şekilde kahkaha attı,''İyi iyi! Senin gelecekte ülkede adı geçen nadir insanlardan biri olacağını şimdiden görebiliyorum, HAHAHAHA!''


Bir süre sonra kendine geldi ve söyledi,''Öyleyse bu seramoni bittikten sonra efendinle birlikte direk ruh salonuna gideceğiz, bir itirazın var mı?''


Sily tekrar Shun'a baktı. Shun kafa sallayınca o da aynı şekilde Su yuntaoya onaylama anlamında kafa salladı.


Küçük kız 2 si arasındaki iletişimi görünce garip bir his hissetmeden edemedi. Sanki biraz görmezden geliniyormuş gibi hissetti. Bu yüzden ileri doğru yürüdü ve konuştu,''Amca, sıra bende mi?''


Kızın sesini duyan su yuntao sonunda kendine geldi ve mutlu bir şekilde,''Evet evet, gel gel! Bu işi hızlıca bitirelim, hemen geri dönmek istiyorum!'' Açıkçası Silyden sonra bu tür bir mucize olacağını beklemiyordu, bu yüzden hemen bu işi bitirip silyi alıp ruhlar salonuna kaydettirmek istedi.


Küçük kız kendini fazla umursamayan su yuntaodan biraz hoşnutsuzdu fakat bir şey demedi, o yüzden su yuntaonun önünde durdu. Su yuntao tekrar elini uzattı ve ruhunu uyandırmaya çalıştı.


Kısa sürede Küçük kızın elinde yüzen uzun ve heybetli bir kılıç belirdi. Kılıç kınında duruyordu, kının üzerinde çapraz şekilde mavi desenler vardı ve geri kalanı altındı. Kılıcın sapı maviydi ve kılıcın balçak kısmı yukarı doğru kavisliydi. Kılıç ortaya çıktığında, kız kılıcı yere dikey olarak koydu ve ondan kutsal bir aura yayıldı. Tüm mekan onun kutsal aurasıyla sessizleşti ve herkes bu auranın karşısında nedensiz bir şekilde diz çökmek istediler.


Shun ise kılıcı görünce şaşkın kalmıştı. Bu ne amk? Excalibur ve avalon değil mi bunlar? Farklı anime serilerindeki eşyalar niye bu kızda görünüyor? Acaba ana karakter ben değilim de bu kız mı? Bu arada daha bu kızın ismini öğrenmemişim gibi görünüyor...


Bunu fark edince Shun biraz utandı. 


Su yuntao şaşkınlıktan sonra kendine geldi ve kızın boyundan daha uzun olan kılıcı tuttuğu şekile baktı. Komik görünüyordu fakat nedense hiç gülesi yoktu, hatta biraz şok hissediyordu.


Az önceki kızdan şiddetli bir alev ve güç hissediyorsa, bu kızdan vatandaşlarını seven bir kralın aurasını hissetti. 


'Neler oluyor? Bir günde 2 tane eşsiz dahi düzeyinde küçük kız buldum. Bu benim şansımmı?'


Hala biraz gerçek dışı hissediyordu. Bu tür emsalsiz dahiler kıtada bile nadiren bulunur, fakat şu anda ardı ardına 2 tanesinin ruhunu uyandırmıştı. Biraz kafası karışmadan edemedi, acaba algısımı yanlıştı? Yoksa dünya çok mu değişti, yani dahiler her yerde dolaşıyorda haberimizmi yok?


Küçük kız ruhunun uyanışından kendini alınca heyecanla önünde tuttuğu kendinden uzun kılıca baktı. Bu kılıcı uyandırdığında ismi ve gücünü biraz anlamıştı, fakat anlamadığı bir şey vardı. Aklında 2 tane isim vardı? 


Bir insanda 2 tane ruh olabileceğini bilmiyordu, bu yüzden kafası karışmıştı, fakat sonra Shun'a soracağını düşünerek rahatladı ve ruhunu geri çekti. Su yuntaoya baktı ve mavi küreyi istedi, Su yuntao şaşkınlınla mavi küreyi uzattı. Küçük kız elini mavi küreye koydu ve aynı Sily gibi tüm tapınak yine parlak bir ışıkla çiçek açtı.


Uyuşmuş hisseden su yuntaonun biraz kendine gelmesi uzun sürdü,''Küçük kız, ruh salonumuza katılmak ister misin?''


Küçük kız düşünmedi ve kabul etti. Sonuçta Sily ve Shun ruh salonuna gideceklerdi. Shun eve dönüş biletiydi, nasıl terk edebilirdi!


Su yuntao bir rüya gibi hissediyordu. Bir günde 2 eşsiz dehayı kabul etmişti. Bu gün tüm şansını kullandığını düşünüyordu. Bu sırada kalan son kişi olan Shun ileriye yürüdü ve hafif bir şekilde gülümsedi,''Pardon, benimde ruhumu uyandırabilir misin?''


Su yuntao çocuğu görünce biraz şok hissetmeden edemedi. Ne yakışıklı bir çocuk! Daha 6 yaşında olmasına rağmen inanılmaz bir auraya sahipti, az önce Silynin bu çocuğa baktığını fark etmişti fakat o zaman aklı sadece Silynin cevabındaydı bu yüzden dikkatli bakmamıştı, fakat şimdi görünce gerçekten ruhunda bir sızı hissetti. İçinden bir ses bu çocuğun olağanüstü olduğunu bağırıyordu, fakat yüzünde belli etmedi ve kibar bir şekilde gülümseyerek,''Tabii ki.'' dedi.


Olamaz, çocuğun mizacı ve az önceki 2 dahi kızın bu oğlanın yanında durmasıyla muhtemelen garip bir olayın içinde olduğunu biraz fark etmişti. Muhtemelen kıtada bulunan zirve ailelerin çocuklarıydı veya başka bir şeyi, yoksa bu tür mantıksız bir olayın yaşanması imkansız. Bu yüzden kibar davrandı. 


Elini uzattı ve ruh gücüyle Shun'un ruhunu uyandırmaya çalıştı.


Shun kendi ruhunu uyandırmadı, sonuçta çok şok ediciydi. Tek gözü bile güneş sisteminden katlarca büyük olan bir ejderhayı nasıl çağıracaktı ki? O yüzden sistemin verdiği 2 ruhu seçti ve onları uyandırdı.


Kısa sürede Shun'un arkasında kara bir aura belirdi ve kısa sürede kara aura tüm tapınağı kapattı, düşmüş meleğin kara kanatlarının çırpılma sesiyle arkasında yavaşça belirdi ve elinde arzu kılıcını tutuyordu. Bu kılıcı görenler nedense içlerinde beliren duyguların kontrolünü hafifçe kaybetmişti. Düşmüş meleğin yüzü aynı Shun'un ki gibiydi, sonuçta onun ruhu. Arzu kılıcı ise ortasında siyah bir şerit bulunan ve köşelerinde altın yazıtlar bulunan çift taraflı bir kısa kılıçtı.


Karanlık aura yayılmaya devam ederken Shun ruhunu geri çekti ve salonda bulunan herkes kendine geldi. Az önce garip bir duruma düşmüşlerdi, sanki rüyalarında arzu ettikleri herşeyi gerçekleştiriyorlarmış gibi, fakat bu durumun gerçek değil sadece bir rüya olduklarınıda biliyorlardı, fakat bu rüyadan kurtulmak istemiyorlardı. İçleri korkuyla dolu olsada isteksizce yüzlerinde arzulu ifadelerle hayallerinde istedikleri şeyi yapıyorlardı. Bu durumu düşününce herkesin içi ürperdi ve korkak çocuklardan bazıları ne olduğunu anlamasada ağlamaya başladı.


Su yuntao bile bu duruma yakalanmıştı, korkuyla önündeki çocuğa baktı. Bu çocuğun ruhu çok şeytani, ruh salonuna katılmaya davet etmelimiyim emin olamadım şimdi...


Fakat daha yeni ruhu uyandırmasına rağmen kendisini bile etkileyecek güce sahip olduğu düşünülürse davet etmenin gerekli olduğunu düşündü, yoksa bu dahi başka bir gruba katılırsa ve ruh salonunun düşmanı olursa gereksiz bir düşman yaratmış olmaz mıydı? Üstelik kendi gücü olabilecekken.


Yüzüne bir gülümseme taktı ve konuştu,''Küçük çocuk, ruh salonuna katılmaya istekli misin?''


Shun yüzünde her zamanki hafif gülümsemeyle konuştu,''Henüz ruh gücümü test etmedin?''


Su yuntao güldü ve davam etti,''Gerek olduğunu düşünmüyorum, ama madem istiyorsun senin için test edelim!''


Shun uzatılmış kristale dokundu ve kristal parçalanıp yok oldu. Her hangi bir ışık vs. çıkmadı, bu da orada bulunan herkesi şaşırttı, su yuntao bile.


Bu kürenin kırılmasının tek bir sebebi vardır, oda ruh gücünün kapasitesini aşan bir şekilde test edilmesi!


Su yuntao şok olmuş bir ifadeyle Shun'a baktı,'Bu çocuk... Doğuştan tam ruh gücü değil, doğuştan 20. seviye ruh gücü!'


Bunu düşününce kalbi hızlı atmaya başlamıştı. Böyle giderse kısa sürede kalp krizinden öleceğini hissetse bile bu durumda yapacak bir şeyi yoktu, ardı ardına gelen sürprizler nedeniyle kendine engel olamıyordu. 


Doğuştan 20. seviye ruh gücü! Bu nasıl bir kavram? Tüm kıtada bile doğuştan ruh gücüyle dolu olanların sayısı iki elin sayısını geçmezken doğuştan 20. seviye ruh gücüne sahip eşsiz bir dahinin doğuşunu kendi elleriyle sağladı!


Hızlı atan kalbini sakinleştirdi ve hakim olamadığı heyecanlı bir sesle konuştu,''Öyleyse üçünüzle, hemen şimdi ruh salonuna gideceğiz!''


Shun ve kızların itirazı yoktu, bu yüzden kabul ettiler.


Su yuntao yüzünde engel olamadığı bir gülümseme ve heyecanla diğer çocuklara baktı ve konuştu,''Umudunuzu kaybetmeyin çocuklar! Hepiniz gerçekten ruh ustası olamasanız bile, hepinizin kendine göre değerleri var! Unutmayın, tüm dünyada ruh ustası olabilecek insanların sayısı sadece 10 bin kişiden 1 idir! Kendinizi kötülemeyin, sizin gibi insanlar olmazsa bizim gibi ruh ustaları olmazdı, bu yüzden gelecekte umarım iyi yaşarsınız ve dünyaya faydalı birer insan olursunuz!''


Su yuntaonun söylediklerini dinleyen diğer çocuklar yavaşça hüzünlerinden ayrıldı ve tekrar eski gülümsemelerine kavuştu. 


Shun ve kızlar bunları duyunca Su yuntaoya takdirle bakmadan edemediler. Gerçek bir ustanın bilincine sahipti. Kendisi kıtada bırak isim yapmayı, yer edinmeyecek kadar güçsüz bir ruh ustası olsa bile bilinci ve insanlığı çoğu güçlü varlıktan üstündür.


Shun bir iyilik yapıp yeteneğini yükseltip yükseltmeyeceğini düşündü. Sonuçta bu tür insanlar pek bulunmaz, kıtada su yuntaonun ne tür bir etkisi olacağını görmek isterdi açıkçası.


Su yuntao kaderini değiştirecek konuşmayı yaptığından habersiz bir şekilde kendine gelen ve gülümseyen çocukları görünce güldü ve elini salladı,''Kendinize iyi bakın çocuklar, hayatınızda başarılar diliyorum!''


Elinin salladıktan sonra Shun ve kızlara geldi ve onlarla beraber tapınaktan çıktı, tang sana bir daha bakmadı bile. Sonuçta doğuştan bir ruh ustası olsa bile ruhu sadece bir çöp ruhuydu, ne kadar geliştirebileceği muamma. Muhtemelen kendisinden daha zayıf olacaktı. 


Gelecekte bu yüzden kendisine kör douluo dendiğini bilseydi muhtemelen utancından yerin dibine girerdi. Fakat aslında söylediği yanlış bir şey değil. Tang sanın ruhu gerçekten çöp olan mavi çim olsaydı yetiştirmesi o kadar yüksek olmazdı. Hem ruhu gümüş çim değil, mavi gümüş imparator, hemde gökyüzü çekici. Ayrıca gelişimini sağlayacak tarikatının yetenekleriyle beraber başlıklı douluo veya tanrı olması onun için diğer dahilerden daha kolaydı.


Üstelik tang san başlangıçta tam ruh gücüyle dolu değildi, tarikatından gelen eğitimle birlikte tam ruh gücüne ulaştı. Yoksa yeteneği aslında en fazla 6. veya 7. seviye ruh gücüdür.











Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44389 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr