Bölüm 5.18: Ayrılış

avatar
3075 2

Stellar Transformations - Bölüm 5.18: Ayrılış


 

Çeviri: Renfro

 

Qin Yu odasından dışarı çıktığında Bayan Li'er'in çoktan bambu evin avlusunda olduğunu görünce şaşırdı. Bayan Li'er ise onu görünce gülümseyerek: “Bay Liu Xing, kardeşinin gelmiş olduğunun farkındayım. Haydi gidelim.”

 

Qin Yu Bayan Li'er'in yanına gitti. Ardından da yan yana aceleyle vadinin girişine doğru ilerlediler.

 

Li'er'in saçları dalgalanırken Qin Yu saçlardan gelen harika kokuyu koklayabiliyordu. Bir müddet sonra Qin Yu’nun ağzının kenarında soluk bir gülümseme belirdi.

 

Girişe yaklaştıkça kalbi heyecanla dolup taşıyordu çünkü uzun bir zamanın ardından Xiao Hei ile tekrar buluşmak üzereydi.

 

Qin Yu ve Bayan Li'er sanki hiçbir kısıtlayıcı büyü yokmuş gibi girişten çıkabilseler de az bir göz atınca çıktıkları mağara ağzının diğer yerlerde bulunan kaya duvarlardan bir farkı olmadığı görülebilirdi. Bu sadece yanıltıcı büyülerden biriydi.

 

Ancak öyle olsa bile Xiao Hei’nin bile farkına varamayacağı olağanüstü bir derinliği vardı.

 

Kendisinden uzak olmayan bir yerde bir yol bulmak için etrafı kolaçan eden Xiao Hei’yi görünce Qin Yu’nun gözleri parladı. Sang Mo tarafından kovalandığında ayrıldıklarından beri Xiao Hei’yi görmesi mümkün olmamıştı. Bir süre önce bir araya geleceklerinde ise Cha Ge ve Cha Po'yla karşı karşıya gelmişlerdi.

 

“Xiao Hei!”

 

Qin Yu sesinin titremesine engel olamayarak Xiao Hei’ye seslendi.

 

Xiao Hei aniden Qin Yu’yu görünce heyecanla bir çığlık atmasına engel olamadı. Çığlık etraftaki balık sürülerini bile korkutmuştu.. “Abi.” Xiao Hei'nin heyecanlı sesi Qin Yu'nun zihninde duyuldu.

 

Qin Yu hızla Xiao Hei’nin yanına geldi ve onu kucakladı. Xiao Hei de kanatlarıyla Qin Yu’yu sarıp sarmaladı.

 

Diğer yandan Bayan Li'er'in yüzünde zarif gülümseme ortaya çıktı.

 

“Değişmişsin, Xiao Hei. Geçmişe kıyasla neredeyse yarı yarıya zayıflamışsın. Hatta auran bile değişmiş. Neler oldu sana anlat bakalım?” Ancak şimdi Qin Yu Xiao Hei’nin yaşadığı değişikliklerin farkına varabilmişti. Aralarındaki telepati olmasaydı o kadar emin de olamazdı.

 

Xiao Hei zayıflamış , aurası daha bunaltıcı ve vahşi bir hale gelmiş, son olarak gözleri daha keskin ve soğuk bir hale gelmişti.

 

“Abi geç aşama Jindan seviyesine ulaşınca Sang Mo’yu öldürmeye karar verdim. Tehlikeli olsa bile yasak bir teknik kullanarak bedenimi dönüşüme uğrattım ve teorik olarak erken aşama Yuanying seviyesi bir uzmanla başa çıkabiliyor olmam gerekiyordu . Buluşacağımız gün bir pitonun peşime düşeceği kimin aklına gelirdi. Sang Mo’dan çok güçlü olan o piton galiba orta aşama Yuanying seviyesindeydi.” Dedi Xiao Hei kızgınlıkla.

 

“Yasak teknik mi?” Qin Yu şaşırıp kaldı.

 

Xiao Hei kutsal duyusuyla şöyle dedi: “Hafızamdaki gizli tekniklerden biriydi. Kullanmaya başladıktan sonra bedenim çok kapsamlı ve sert dönüşümler geçirdi. Gücüm hala aynı olsa bile saldırı gücüm epey arttı.”

 

Xiao Hei geç aşama Jindan seviyesine ulaştığından itibaren yasak tekniğini kullanmasa bile erken aşama Yuanying seviyesi gelişimcileriyle başa çıkabilecek güce sahipti. Ve şimdi de kullanmış olduğu yasak teknik sayesinde orta aşama Yuanying seviyesi gelişimcilerin pek çoğuyla başa çıkabilecek güce ulaşmıştı.

 

Ancak o gün, sıradan bir orta aşama Yuanying seviyesi gelişimciyle değil kan kırmızısı su pitonu olan Cha Po ile karşılaşmıştı. Kan kırmızısı su pitonu üst düzey canavar türüydü ve onların üstünde sadece kutsal canavarlar bulunmaktaydı. Orta aşama Yuanying seviyesi bir kan kırmızısı su pitonu kendi seviyesindeki diğer Xiuyaoistlere göre çok daha zorluydu.

 

Öyle olsa bile o gün Xiao Hei sadece küçük bir dezavantaja sahipti. Sonuçta kaçtığında Cha Po onu yakalayamadan uzunca bir müddet kovalamıştı. Daha sonra ise büyük kardeşinden gelen emir yüzünden Kan Kırmızısı Mağaraya dönmekten başka bir seçeneği kalmamıştı.

 

“O zaman neden şimdiye kadar yanıma gelmedin?” Qin Yu kuşkuyla sordu.

 

Xiao Hei'nin hızı gözler önüne alınacak olursa bu mekanı kısa bir sürede bulabilirdi.

 

Xiao Hei kutsal duyu iletişimi aracılığıyla şöyle dedi: “Abi, kan kırmızısı su pitonundan kaçmayı başardığımda Sang Mo’yu öldürmek istedim, ama daha sonra Kan Kırmızısı Mağaranın toprakları içerisinde bizim için tam ölçekli bir av başlattığını öğrendim. Sang Mo ve diğer iki Yuanying seviyesi canavar da kan kırmızısı mağaraya birlikte gidiyorlardı. Üç kişi olduklarından saldırmaya cesaret edemedim.”

 

Cha Ge Qin Yu’nun peşine düştüğünde Sang Mo’ya kibirli bir şekilde Gök gürültüsü Çekicini hazırlamasını söylediğinden, Sang Mo onun ölümünden Qin Yu’nun sorumlu olduğunu ve bunun Cha Hong’a rapor edildiğini biliyordu.

 

Öfkeli Cha Hong hemen Sang Mo’ya emir vererek derhal Kan Kırmızısı Mağaraya gelmesini söylemişti. Sang Mo bu konuda yalnızda değildi. Dışarıda olan diğer muhafızlar bile aceleyle Kan Kırmızısı Mağaraya dönmek zorunda kalmışlardı. Bu nedenle Sang Mo diğer iki muhafızla Kan Kırmızısı Mağarasına dönmüştü.

 

Xiao Hei boş yere o kadar mesafe kat etmiş olsa bile Qin Yu’yu aramak için geri dönmekten başka bir seçeneği yoktu. Bu arada kat ettiği mesafe bir milyon li den fazlaydı

 

“Abi, şu anda dışarı çıkmamalısın. Hepsi bizi avlamak için bekliyorlar,” diyerek Xiao Hei abisini uyardı.

 

Qin Yu başıyla onayladı. Kan Kırmızısı Mağaranın yardımcı ustasını öldürdüğünü bildiğinden olacakları az buçuk tahmin etmişti. Sang Mo’nun başlarına koyduğu ödülle Kan Kırmızısı Mağaranın yapacağı şeylerin uzaktan yakından alakası yoktu. Sang Mo’nun koyduğu ödül sadece Xiuyaoistleri aramaya sevk edebilirdi.

 

Ama Kan Kırmızısı Mağara sekiz milyon li yarıçapı içerisindeki her yeri onları yakalamak için kullanabilirdi. Sekiz milyon li yarıçapındaki bölgede hiç kimse de bu emre karşı gelemezdi!

 

……

 

Vadiye döndükten sonra Qin Yu ve Xiao Hei aynı odada kalmaya başladılar. Ancak Xiao Hei’nin gelişine en çok sevinen kişi Hou Fei olmuştu. Xiao Hei çeşitli şaşırtıcı teknikler kullandığından Hou Fei’nin biraz çaba harcamasına neden oluyordu.

 

Bir ay huzurla geçmişti.

 

Bugün Xiao Hei ve Qin Yu avluda birbirleriyle konuşuyorlardı..

 

“Abi, vadi çok huzurlu ve rahat. Bir süreliğine dışarıya dolaşmaya çıkacağım.” Xiao Hei uzun zamandır planladığı şeyi söyledi.

 

Qin Yu şaşırmış olsa bile durumu anlamıştı.

 

Xiao Hei kartaldı ve her kartal gibi gökyüzüne doğru uçmak istiyordu. Qin Yu ile olan ilişkisinden dolayı bir ay boyunca vadide kalmış olsa bile kalbinde kan dökmeyi, dövüşmeyi ve vadinin dışını özlüyordu.

 

Qin Yu gülümseyerek: “Tamam, Xiao Hei.” dedi.

 

Xiao Hei’nin gözleri kırpışıyordu. Nitekim Qin Yu’dan ayrılmaktan nefret ediyordu.

 

“Abi… neden birazcık eğlenmek için benimle gelmiyorsun?” Qin Yu’nun aklını çelmeye çalışıyordu. “Şu anki gücünü baz alırsak orta aşama Yuanying seviyesi canavarlara karşı koyabilirsin. Denilene göre Kan Kırmızısı Mağaranın bulunduğu bölgede sadece birkaç Yuanying aşaması canavarın olduğu söyleniyor. Bizde biraz dikkatli oluruz, nitekim selam vermeye içlerine girmeyeceğiz.”

 

Xiao Hei’nin önerisi doğal olarak Qin Yu’nun ilgisini çekmişti.

 

Sonuçta kanının kaynamasından ve yoğun duygular yaşamaktan hoşlanıyordu. Kan Kırmızısı Mağara da çok fazla uzman bulunmadığından kendisi ve Xiao Hei biraz dikkatli olurlarsa başlarına kötü bir şey gelmezdi. Onları takip eden Xiuyaoistlere gelince nihayetinde jindan ve yuanyingleri kendilerinin besini haline gelecekti.

 

“Aceleye gerek yok. En iyisi benim Kuzeyin Karanlığında tamamen ustalaşmam. Endişe etme çabucak ustalaşacağım.” Ancak Qin Yu kabul etmemişti.

 

Gerçekten de burada Kuzeyin Karanlığını çalışmak için mi kalacaktı?

 

Xiao Hei ayrıldı ve vadide her şey olduğu gibi devam etti. Qin Yu her gün Yıldız Dönüşümleri ve Kuzeyin Karanlığını uygulasa da sürekli başarısız oluyordu. Ama herhangi bir endişesi yoktu. Bilinçsizce Kuzeyin Karanlığını öğrenemeyeceğini ve kaygısızca vadide kalmaya devam edeceğini umuyordu.

 

Her gün hem çalışıyor hem de Bayan Li'er'in müziğini dinliyordu.

 

Bazı zamanlarda onun şeytani canavarları tedavi ettiğini görüyordu. Qin Yu bir kez Hou Fei ile dövüşmek ve ardından Li'er'in kendisini tedavi etmesini istemişti.

 

Elbette ki bu düşünce zihninde belirdiği an hemen yok etmişti.

 

3 yıl göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçmişti.

 

Gelişimcilere göre üç yıl lafı edilecek bir süre bile değildi. Bu dönemde Xiao Hei bir aylığına dönmüş ve vadide kalmıştı. Ve çok geçmeden küçük balık Yan Zi insana dönüşmüştü.

 

Bugün Qin Yu bağdaş kurarak oturmuş ve Kuzeyin Karanlığını uygulamaya çalışıyordu.

 

Meteorik Gözyaşının beslemesi sayesinde ruhu öncesinden çok daha güçlü hale gelmişti. Ruhsal enerjisinin dayanıklılığı ve esnekliği bile güçlenmişti. Kontrol edebildiği ruhsal enerji miktarı ise toplamın sekizde birlik kısmına ulaşmıştı. Ancak Kuzeyin Karanlığını öğrenmeye gelince işler yolunda gitmemişti.

 

Aniden --

 

Qin Yu’nun vücudu sallandı ve yüzünde kendinden geçmiş bir ifade ortaya çıktı.

 

Şu anda zihninde beklenmedik bir şekilde yıldız enerjisi ipliği ile ruhsal enerji ipliği iç içe geçmeye başlamıştı. Her ikisi de gerçek maddelermiş gibi iç içe geçiyorlardı. Qin Yu’nun en büyük problemi ruhsal enerjisi ile yıldız enerjisinin birbirleriyle temas kuramaması idi.

 

Heyecanını zor da olsa bastırmayı başardı ve beklemeye devam etti.

 

Dakikalar saniyeler birbiri ardına geçerken yıldız ve ruhsal enerjisinin içe geçişi hızlanarak birbirleriyle kaynaşmaya başlamışlardı.

 

Qin Yu aniden gözlerini açtığında gözlerinden sanki iki parlak ışık demeti fırladı.

 

Başarmıştı!

 

Kovalandığı zaman dilimi de eklenirse üç yıldan fazladır uygulamaya çalıştığı Kuzeyin Karanlığını nihayet uygulamayı başarmıştı. Yıldız enerjisi ve ruhsal enerjisini birleştirmişti. Dile kolay üç yıldır çalıştığı Kuzeyin Karanlığında yaptığı denemeler onun bildiğin alışkanlığı haline gelmişlerdi.

 

“Yıldız enerjisi ve ruhsal enerjiyi kaynaştırıp oluşturduğum bu enerjiye ne desem … sarmal enerji desem cuk diye oturur valla.” Qin Yu nefesi bile ağırlaşmıştı.

 

Sarmal enerji ruhsal enerji ve yıldız enerjisinden farklı olsa da şu anda çok az bir miktara sahipti-- sadece tek iplik. Ancak bu tek iplik onun Kuzeyin Karanlığını öğrendiğinin habercisiydi.

 

Qin Yu gözlerini kapattı ve Kuzeyin Karanlığının talimatlarını takip etmeye devam etti. Sarmal enerji ipliği değişmeye başladı ve garip bir resme benzeyen yazılı bir tılsıma dönüştü. Bir anda zihninde garip bir his ortaya çıktı.

 

Qin Yu aurasını sadece bir düşüncesiyle değiştirebileceğini hissediyordu. Bütün bunlar sarmal enerji tılsımı sayesinde yapabildikleriydi. Çevresindeki tüm enerjileri emmek için bir kuvvet yoğunlaştırabilirdi ve öyle bir şey yaptığında etrafındaki insanların gözünde bir kara delik görünümüne bürünecekti.

 

Tılsımdaki sarmal enerjiyi kontrol eden Qin Yu vücudunun çevresindeki tüm enerjileri yutmaya başladığında insansı bir kara deliğe benziyordu. Etrafındaki aurada garipleşmişti.

 

“Başardım.”

 

Tılsımı kontrol ederek çalışmayı durdurduğunda vücudu eski haline geri döndü.

 

“Ha-ha … sonunda başardım.” Gözleri heyecanla parlıyordu. Zaferi uzun süre beklemiş ve sonunda kazanmıştı. Etrafındaki aura ile kıyafetleri ve görünüşünü değiştirdiğinde belki de Sang Mo bile kendisini tanıyamazdı.

 

Ancak Qin Yu’nun yüzündeki gülümseme bir anda kayboluverdi.

 

“Başarılı olduğuma göre buradan ayrılmalıyım. Ama buradan ayrılmak zorunda mıyım?” Bir anda kendini bir şey kaybetmiş gibi hissetmeye başlamıştı. Günlük dinlediği zither hayatının vazgeçilemez bir parçası haline gelmişti. Bayan Li'er'in birisi iyileştirirken ki saf görünümü iyicene zihnine kazınmıştı.

 

Amca Lan dışarıda onu gülümseyerek karşılamıştı: “Liu Xing, beklenmedik bir şekilde 9 gündür çalışıyorsun. Başarılı olabildin mi?”

 

9 gün mü?

 

Qin Yu kalbinin içinde şaşırıp kalmıştı. Yıldız enerjisi ile ruhsal enerjiyi birleştirmenin dokuz gün boyunca sürmesini beklemiyordu. Başarılı olmak hususunda ise başarılı olmuş ve istediği zaman aurasını değiştirebilirdi.

 

“Başarmak mı? Hayır ama biraz ilerleme kat ettim. Başarılı olmam için biraz daha zamana ihtiyacım var.” Qin Yu Amca Lan’a cevap verdi.

 

“Oh.” Amca Lan gülümseyerek. “Bazı ilerlemeler. 3 yıl önce hiç ilerleme kat edememiştin. Artık denizaşırı Xiuzhen dünyasına gidip kendine bir isim yapmanın zamanı geldi, değil mi?”

 

Qin Yu hiçbir çaresi olmadığından başını salladı.

 

“Harika. Elinden geleni yap.” Amca Lan dönüp ayrılacağı zaman geriye döndü ve Qin Yu ya baktı. Apaçık belli bir ifade ile: “Liu Xing, üç yıl önce yaptığımız konuşmayı aklından çıkarma.”

 

Üç yıl önceki konuşma mı?

 

Qin Yu akıl muhasebesine başladığında Amca Lan çoktan odadan ayrılmıştı.

 

Qin Yu penceresini açtığında Bayan Li'er pencerenin kenarında kucağında zither ile oturduğunu gördü. Daha sonra ise tüm konsantrasyonunu vererek zither çalmaya başladı.

 

Qin Yu’nun şu an durduğu yerden sadece Li'er'in yüzünü görebiliyordu.

 

Geçmişte Qin Yu Bayan Li'er'in müziğini her dinlediğinde gözleri kapatırdı. Hiçbir zaman nasıl zither çaldığını izlememişti. Büyüleyici müzik etrafa dalga dalga yayılırken Bayan Li'er'in çeşitli harika ışıklar yayıyor gibi görünüyordu.

 

Bu manzara Qin Yu’nun gözleri kamaştırmıştı.

 

……

 

Böyle huzurlu günler uzun sürmezdi. Bir buçuk ay sonra vadinin girişinde tespit edilen bir grup Xiuyaoist nedeniyle ortalıkta huzur muzur kalmamıştı. Görünüşe göre birilerini arayan bu grup dikkatlice girişin etrafında dolaşıyordu.

 

“Kız kardeş Li'er bu çok kötü. Az evvel dışarıda dolanıyordum ve bir grup Xiuyaoist tarafından sorgulandım. Kan Kırmızısı Mağara bir Xiuxianisti arıyordu.” Morlarla kaplanmış olan Yan Zi içeriye doğru koşarken bunları söylüyordu.

 

Qin Yu odasında kaşlarını çattı.

 

Kan Kırmızısı Mağaranın kendisini aradığının farkındaydı. Bununla birlikte başlangıçta kutsal duyularını kullanarak bölgeyi birkaç defa aramışlardı. 2 yıl geçmesine rağmen Kan Kırmızısı topraklarının tamamını kutsal duyuları ile aramalarına rağmen kendisini bulamamışlardı.

 

Qin Yu Kan Kırmızısı Mağaranın vazgeçeceğini düşünse de beklenmedik bir şekilde Xiuyaoistler daha büyük ölçeklerdeki alanları aramaya başlamışlardı.

 

Bu yanıltıcı teknik oldukça derin olsa da kimse tarafından ardının görülemeyeceği tartışmaya açıktı!

 

Eğer görülürse Kan Kırmızısı Mağaranın güçleri buraya gelir, ve …

 

“Endişelenme Yan Zi Xiuyaoistler asla burayı bulamazlar.” Bayan Li'er yüzündeki gülümsemeyle konuştu. Oldukça rahat görünüyordu.

 

Amca Lan’da avluda çayını içerken aynı şekilde oldukça rahattı.

 

“Amca Lan, Bayan Li'er sonunda Kuzeyin Karanlığını uygulamayı başarabiliyorum. Buradan ayrılıyorum.” Qin Yu odasından çıkarak avluya doğru yürürken konuştu. Aynı zamanda başındaki sarmal enerjiden oluşan tılsımı kontrol etmeye başladı.

 

Bir anda Qin Yu’nun bedeni bir kara delik gibi görünmeye başladı. Herhangi bir aura yaymıyor, aynı zamanda kutsal enerjide dahil etraftaki enerjileri de emiyordu.

 

Qin Yu’nun görünüşü değişmeye başladı. Değişikler oldukça küçük olmasına rağmen onu daha korkunç bir şekilde gösteriyordu. Bu geçmişteki suikastçi Liu Xing'in görünümüydü. Ayrıca Lei Dağ Evinde Lei Wei tarafından yapılmış siyah bir giysi giyiyordu.

 

“Bununla birlikte kimsenin beni tanıyabileceğini zannetmiyorum.”

 

Gülümseyerek Amca Lan Bayan Li'er ve Yan Zi’ye bakıyordu.

 

Şimdi saçları sadece bir cun uzunluğundaydı. Giydiği siyah kaftan ve elbisesi üzerinden belli olan kasları sayesinde çok yakışıklı ve ciddi görünüyordu. Bu vücudunun etraftaki tüm enerjileri özümseme yeteneği ile birleştiğinde kendisine buz gibi soğuk bir hava veriyordu.

 

“İyi, çok güzel!” Amca Lan Qin Yu’ya onaylarcasına baktı.

 

Qin Yu ise gülümsedi. Her zaman Amca Lan’ın anlaşılmaz birisi olduğunu ve sanki düşündüklerini biliyormuş gibi davrandığını hissediyordu.

 

Qin Yu’nun şu anki görünümünü görünce parıldayan gözleriyle Bayan Li'er onu övdü: “Bay Liu Xing gizli tekniğiniz oldukça derin. Eminim ki sizi hiç kimse tanıyamayacaktır..”

 

Tam bu anda bir ses duyuldu!

 

“Ah, Liu Xing abi, ben de seninle gelmek istiyorum. Usta, lütfen gitmeme izin ver. Hei Yu bile benden daha zayıf olmasına rağmen dışarıda. N’olur gitmeme izin ver.” Hou Fei aceleyle koşarken hiç durmadan konuşuyordu.

 

Ayrıca gözlerini Qin Yu’ya dikmiş ve ilahi duyu aracılığıyla şöyle diyordu: “Liu Xing abi , lütfen bana yardım et!”

 

Qin Yu da gülümseyerek Amca Lan'a: “Amca Lan, Fei Fei bir ilahi canavar. Onun gücüyle Xiuyaoist dünyasında kimse ona zarar veremez. Ayrıca eğer yeterince tecrübe kazanamazsa asla gelişemez. Lütfen onun dışarı gitmesine izin verin.”

 

Fei Fei Hou Fei’nin takma adıydı. Qin Yu ancak üç yıl boyunca Hou Fei ile iyice yakınlaşınca bu ismi kullanmaya başlamıştı.

 

Hou Fei Amca Lan’a acıklı bir ifade ile bakıyordu..

 

Amca Lan başka bir tercih hakkı olmadığını bildiğinden: “Pekala, Liu Xing de böyle söylüyorsa o vakit gitmene izin veriyorum. Ama şunu asla unutma zor duruma düşmediğin takdirde vahşi savaşçı moduna girme. Anlıyor musun?” Hou Fei’ye ikaz edercesine bakıyordu.

 

“Ah, biliyorum.” Aniden heyecanla zıplayarak bağırdı.

 

Hou Fei daha sonra Qin Yu’yu tutarak coşkuyla kucakladı: “Teşekkür ederim, Liu Xing abi. Abi hadi gidelim. Burada daha fazla kalmak istemiyorum.” Hou Fei’nin kalbi heyecanla dolu olduğundan çoktan vadinin dışına çıkıp gitmişti.

 

Qin Yu hafifçe onayladı. Aniden Amca Lan ve Bayan Li'er'e bakarak dedi ki: “Bayan Li'er, Amca Lan, ayrılmadan önce, sizlere Liu Xing’in takma ismim olduğunu söylemek istiyorum. Benim gerçek ismim -- Qin Yu.”

 

“Fei Fei, hadi gidelim!”

 

Aslında hiçbir şey söylememek ve bambu evden öylece çıkıp gitmek istiyordu.

 

“Ha-ha, dışarı gidiyorum, her şeytani canavar kendini benim karşımda yenilmeye hazırlasa iyi olur, kaka ~~~” Hou Fei son derece heyecanlıydı.

 

Qin Yu bayan Li'er'e veda etmek istemediği için arkasına bakmadı.

 

“Acaba buraya bir daha hiç geri dönecek miyim?” Kendi kendine bu soruyu sorsa da herhangi bir cevap bulamamıştı. Aniden gülümseyerek: “Belki de katliamlarla yoğun duygularla ve iniş çıkışlarla dolu bir hayat yaşamalıyım!”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr