Bölüm 480: Lav Bölgesinde Kaos

avatar
2069 11

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 480: Lav Bölgesinde Kaos


Gezginler Topluluğunun müritleri elbette tuzaklarını harekete geçirdikten sonra ortamda çok oyalanmayacaklardı. Sonuçta her ne kadar zehir kullanımında yetenekli kişiler olsalar da bu grup onlara yetişirse çıkacak olan bir savaşta ölmeleri garantiydi. Jiang Chen bunu düşünmesine rağmen yine de gardını hiç indirmiyordu. Elbette Jiang Chen’in endişesi gizli tuzakları fark edememek değil, Yue Pan’ın hamle yapmasıydı.

 

Önden giden kişinin Ruh Kaynağına geldiğinde öncelikli kişi olması sadece sözlü bir anlaşmaydı, zaten Yue Pan denen herif Ruh Kaynağına kadar ulaşamayabilirdi bile.

 

Kaynar haldeki lavlar sürekli olarak köpük saçıyor ve çalkalanıyordu. Ara sıra birkaç metre uzunluğunda devasa dalgalar bile oluşuyordu.

 

Ortamdakiler orijin âlemi uygulayıcıları olmalarına rağmen bu lavların verdiği sıcaklıktan rahatsız oluyorlardı. Eğer aralarından herhangi biri bu dalgalar tarafından sarsılıp lav gölüne düşseydi anında öleceği kesindi.

 

Eğer gölü geçmek istiyorlarsa yüzlerce metre uzunluktaki gölü aşmaları gerekecekti ve şu anki uzun zıplama yetenekleri buna müsaade edecek derecede değildi.

 

Ayrıca lavların içinde bazı yaşam formlarının olduğu da belli oluyordu, eğer bu yaratıklar saldırırsa beklenen sonuç yine ölüm olacaktı.

 

Büyük Katedralin iki müridi birbirlerine bakıyordu ve sırıtıyorlardı. İkisi de anında bir el hareketi yaptı ve sarı bir ışık anında vücutlarını kapladı.

 

Yue Pan ve Xu Gang anında ileri fırladı ve inanılmaz bir hızla havada süzülerek karşı tarafa geçtiler: “Beyler! Biz önden gideceğiz! Eğer yetişebilirseniz siz de gelin!”

 

Lin Feng şaşkın şekilde bağırdı: “Uçuş glifleri! Büyük Katedral bu yolculuk için gerçekten de çok büyük kaynak ayırmış!”

 

Feng Wanjian sinirli şekilde bağırdı: “Sizi alçaklar! Bize de uçuş glifleri ayarlamalıydınız!”

 

Lin Feng acele şekilde konuştu: “Kardeş Feng Wanjian, acele etmeliyiz! Büyük Katedral oraya ilk giderse kesinlikle bizi beklemezler!”

 

İkili birbirine baktı ve Feng Wanjian konuştu: “Kardeş Lin Feng, beni takip et!” Aniden kollarını açtı ve ön tarafta otuz adede yakın ışık huzmesi oluşturdu, bu otuz ışık huzmesi bu adamın fırlatma kılıçlarıydı. Lav gölünün üzerini kaplayacak şekilde havada asılı kalmışlardı, sanki bir tür asma köprü edasıyla sallanıyorlardı. Her kılıç arasında sadece on altı metre vardı, orijin âlemi uygulayıcıları için bu mesafe aslında oldukça kolaydı.

 

Feng Wanjian ve Lin Feng aniden ileri atıldı, uçan kılıçları kendilerine basamak olarak kullandılar ve gölü aşmaya başladılar. Büyük Katedral müritleri kadar hızlı olmasalar da onlar da seri şekilde gölün üzerine ilerlemeye başlamışlardı. Fakat yolun yarısına geldiklerinde gölün orta yerinden devasa büyüklükte bir lav balonu fışkırdı.

 

Bum!

 

Havada patlayan lav balonu yaklaşık on adet büyük lav parçasına dönüşmüştü, gökte süzülen alev ejderleri gibi Feng Wanjian ve Lin Feng’in yolunun üzerine doğru geliyordu.

 

Lin Feng bunu gördüğünde Feng Wanjian’ın bu lavlarla savaşamayacak durumda olduğunu biliyordu çünkü partneri bütün dikkatini kılıçların formasyonda kalması için harcıyordu. Ayrıca ikiliden herhangi biri yaralanırsa ikisinin de öleceğinin de farkındaydı, eğer Feng Wanjian düşerse kendisi de ölecekti.

 

Dişlerini gıcırdatarak konuştu: “Üç Yıldız Efsunu! Üç Yıldız Gökleri Kapla!”

 

Bunu söylediği gibi elinden çıkan üç adet ışık huzmesi bir anda etrafa yayıldı, ikilinin etrafında dönmeye başlamıştı ve etraflarında saydam bir bariyer oluşturmuştu. İkili adımlarını hiç yavaşlatmadan yollarına devam ettiler.

 

Bum! Bum! Bum!

 

Lav gölü sanki gittikçe daha şiddetli şekilde kaynıyor gibiydi, patlayan lav balonlarının sayısı da gittikçe artıyordu. Devasa lav dalgaları mağaranın tepesine kadar yükselmeye başlarken bu dalgaların içinde sanki insana benzeyen şekillere bürünmüş yaratıklar görülmeye başlamıştı, niyetleri Feng Wanjian ve Lin Feng’i ikiye ayırmak gibi görünüyordu.

 

“Kardeş Lin! Dayan!” Feng Wanjian oldukça endişeliydi. Bütün enerjisini kılıçların havada asılı durmasına ayırmıştı, lav canavarlarına verebilecek cevap için yeterli enerji ayıramazdı.

 

Lin Feng bu hatırlatma üzerine içinde bulundukları durumun farkına vardı, eğer ki yere temas halindeyken bu canavarlarla karşılaşsalar problem olmazdı fakat şu anda havada asılı vaziyetteydiler ve ayakları on altı metrelik adımlar atmakla meşguldü. Yanlış ya da eksik mesafeli bir adım atmak onlara ölümlerine mâl olacaktı.

 

Bu koşullar altında Lin Feng normal gücünün yüzde otuzunu ancak kullanabiliyordu. Fakat buna rağmen ‘Üç Yıldız Efsunu’ tekniğini en iyi şekilde kullanmaya çalışıyordu. Bu teknik iki müridin sürekli olarak üzerlerine gelen lav canavarlarından kaçınmalarını sağlıyordu, fakat canavarların sayısı oldukça fazlaydı, durum oldukça zordu. Sanki bu iki mürit bir eşekarısı yuvasını parmakları ile dürtmüş gibi, çok sayıda ve ardı arkası kesilmeyen şekilde lav canavarı üzerlerine geliyordu.

 

Aslında bir orijin âlemi uygulayıcısı için birkaç yüz metrelik bir mesafe hiçbir şey sayılırdı fakat içinde bulundukları koşullar gereğince bir tarafları cehennem gibiydi. Attıkları her adım farklı bir strateji gerektiriyordu ve üzerlerine gelen canavarların sayısı sanki gittikçe artıyor gibiydi. İlerideki yolları ise yine canavarlar tarafından kapatılmaya çalışılıyordu ve etrafları da aynı zamanda kuşatılmaya başlamıştı.

 

Bu canavarların gücü Lin Feng ve Feng Wanjian’ın gücünden çok daha azdı aslında, fakat müritlerin dezavantajı az sayıda olmaları ve vücutlarının bu ortamın koşullarına uygun olmamasıydı. Her lav canavarı alevli yaratılışa sahipti, bundan dolayı normal fiziki saldırılar bu canavarları öldüremezdi. Bundan dolayı şu anda Lin Feng ve Feng Wanjian lav gölünün ortasında, havada asılı kalmaya mecbur bırakılmıştı.

 

“Kardeş Lin, acele etmemiz lazım, buradan bir an evvel çıkmamız lazım! Ben bu kadar fazla sayıda kılıcı sadece sınırlı bir süre boyunca kontrol edebilirim.” Feng Wanjian büyük oranda endişeliydi, şu anda yaptığı kılıç kontrolü işi enerjisinin çoğunu tüketen bir işti. Tek seferde otuz adet kılıcı kontrol ediyordu, eğer arada rahat bir nefes alabilseler oldukça rahatlayacaktı, fakat şu anda bütün kılıçları kontrol altında tutmak zorundaydı ve bu iş oldukça zorlayıcıydı.

 

Xu Gang ve Yue Pan ise karşı tarafta karanlık bir köşeden manzarayı izliyor ve gülüyordu.

 

“Kıdemli kardeş Yue, yaptığımız şey biraz fazla mı vahşiydi yoksa? Haha!”

 

“Bu ikilinin ilk adım atması yazık oldu, benim hedefim onlar değildi!” Yue Pan gölgelerin içinden olayları izliyordu.

 

Yue Pan uçuş glifini kullandıktan sonra ve gölün karşısına geçtikten sonra gölün içine bir ruh glifi göndermişti ve bu durum göldeki bütün yaşam formlarını uyaracak cinstendi. Yue Pan bu ruh glifini gölün dibine değdiğinde patlayacak şekilde ayarlamıştı ve hedefi aslında Jiang Chen’di.

 

Yue Pan’ın şu ana kadar yaptığı gözlemlerde aslında Feng Wanjian ve Lin Feng hiçbir tehdit oluşturmayan karakterlerdi. Sadece Görkemli İlaç Sarayının müridi olan Jiang Chen kendisinde gizemli bir izlenim oluşturmuştu. Daha evvel de Jiang Chen’i tuzağa düşürmeye çalışmıştı fakat başaramamıştı.

 

Xu Gang olayı izliyordu: “Kıdemli kardeş Yue, şimdi göldeki bütün canavarlar uyarıldığına göre bu durum bu müritleri bir süre meşgul tutacaktır. Görkemli İlaç Sarayının müritlerinin bur tarafa geçmesi imkânsızdır. Bence biz de kendi yolumuza devam etmeliyiz, Gezginler Topluluğunun müritlerinin Ruh Kaynağına bizden önce varmasına izin vermeyiz.”

 

Yue Pan’ın gözleri pişmanlıkla parladı: “Yazık…” Yue Pan burada kalıp Lin Feng ve Feng Wanjian’ın ölümlerine şahitlik etmek istiyordu, fakat Gezginler Topluluğunun kendilerinden önde olduğunu hatırlayınca bu zevki yaşayamayacağı için pişman olmuştu.

 

“Hadi gidelim. Ah ulan Gezginler Topluluğunun müritleri! Onlara yetiştiğimiz gibi bugünü onların ölüm günü yapacağım!” Yue Pan Gezginler Topluluğunun müritlerine fena halde sinirlenmişti, kendisi az evvel kurulan tuzakta yaralanmamış olsa da yine de bu durum onu müthiş derecede korkutmuştu.

 

İkili her zamanki biri önde biri arkada olacak şekildeki formasyonlarını koruyarak ilerlemeye başladı. Kara Kuzey Topluluğu çoktan ölmüştü, Feng Wanjian ve Lin Feng de yakın zamanda bu ölülerin arasına katılacaktı. Bu durumda Kutsal Kılıç Topluluğu ve Üç Yıldız Topluluğu da bitecekti. Ayrıca Görkemli İlaç Sarayının müritleri zaten lav gölünü geçebilecek kapasitede değildi, onlar da artık bir tehdit oluşturmayacaktı. Bundan dolayı Yue Pan ve Xu Gang’ın tek rakibi olarak Gezginler Topluluğunun müritleri kalmıştı. Normalde bu tarz oyunlar planlayan kişi Yue Pan olmasına rağmen Gezginler Topluluğunun kendilerinden daha önde olması durumu Yue Pan’ı sinirlendirmişti. Bu durum Yue Pan için aşağılayıcı bir durumdu.

 

Lin Feng ter içinde kalmıştı, lavların sıcaklığı ve canavarların sürekli olarak üzerlerine gelmesi bu adamı yorgunluktan bitap düşürmek üzereydi.

 

“Kardeş Lin, hala tüm gücünü kullanmayacak mısın? Bana topluluğunun Yıldız ve Ay Glifi tekniğini bilmediğini söyleme!”

 

Lin Feng oldukça stresli bir durumdaydı, elbette bu glife sahipti fakat bu glif kendisinin koz kartıydı. Elbette bu koz kartını lav canavarları üzerinde kullanmak istemiyordu!

 

Feng Wanjian ayağının altındaki kılıçlardan bir tanesinin bir lav canavarı tarafından parçalandığını görünce bir anda bir çığlık attı. Lav canavarından gelen sıcaklık ayak tabanlarını yakacak derecede etkiliydi, eğer bir başka kılıç daha canavarlar tarafından parçalanırsa bu durumda bu adamın ayakta kalmasına imkân yoktu.

 

Feng Wanjian kılıçlarını tekrar düzene sokarak adım atabilecekleri yerler ayarlıyordu.

 

“Lin Feng! Eğer hala Yıldız ve Ay Glifini kullanmak istemiyorsan madem, ben de kılıçlarımı çekeyim ve burada beraber ölelim!”

 

Lin Feng eğer ölmek istemiyorsa artık tek çaresinin bu glifi kullanmak olduğunu fark etmişti, havayı kavrar gibi bir hareket yaptı ve elinde tuhaf bir glif oluştu. Glif bir anda yüzlerce metre uzağa yayılacak şekilde altın sarısı bir ışık parlattı ve sayısız yıldız parlaklığına sahip ışık bir anda geniş bir alanı etkisi altına aldı.

 

Bum!

 

Yıldızların ışığının parladığı her noktada lav canavarlarının hepsinin vücudu bir anda donmuştu, bir anda buzdan heykellere dönüşmüşlerdi. Buza dönüşmüş canavarlar tekrar lav gölüne düştüklerinde aradaki büyük sıcaklık farkından dolayı çarptıkları anda patlamış ve etrafa mavi duman saçmıştı.

 

“Hadi gidelim!” Lav canavarlarının müdahalesi ortadan kalkınca elbette kılıçlar tıpkı düzene sokulmuş bir patika yol gibi sabit durmaya başlamıştı, ikili hızlı şekilde ilerledi.

 

Fakat o anda…

 

Bum!

 

Sanki uzun zamandır dinlenmekte olan bir volkan gibi, lav gölünden bir anda büyük bir kuvvet açığa çıktı. Az evvelki patlama sayesinde lav gölünün yüzeyi bir anda hareketlenmişti, yüzlerce metre yüksekliğe erişen dalgalar oluşmaya başlamıştı. Buna hazırlıksız yakalanan Lin Feng ve Feng Wanjian bir anda yüzlerce metrelik lav dalgaları tarafından kuşatılmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr