Bölüm 468: İki Orijin Âlemi Uygulayıcısının Ahenkli Savaşı

avatar
1538 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 468: İki Orijin Âlemi Uygulayıcısının Ahenkli Savaşı


Eğer tam anlamıyla konuşmak gerekirse bir orijin âlemi uygulayıcısı olmak yeni doğmuş bir ruh gibi olmaktı. Ruh enerjisinin damıtılmış haline sahip olan uygulayıcı yeniden ruhunu şekillendirebiliyordu. Ruhun özü olarak ise elbette yeni doğmuş ruh kullanılıyordu. Bir zaman sonra bu ruh şekil alıyor, bilinç kazanıyor ve vücudun dışında maddeleşebiliyordu.

 

Bundan dolayı zaten orijin âlemi uygulayıcılarının gücü ruh âlemi uygulayıcılarından kat kat daha fazlaydı.

 

Jiang Chen orijin âlemine geçtiğinden bu yana gücü katlarca artmıştı, gücünün artış hızı ruh âlemindeki halinden çok daha fazlaydı.

 

Jiang Chen küçük ruh âlemindeyken eğer bir yeryüzü ruh âlemi uygulayıcısı ile karşılaşsaydı yapabileceği tek şey savunma olurdu, kazanması neredeyse imkânsızdı. Fakat şimdi kendisi küçük orijin âlemindeydi ve bir yeryüzü orijin âlemi uygulayıcısı ile karşılaşırsa kazanma ihtimalinin yüzde doksan olduğunu düşünüyordu.

 

Elbette bunun sebebi yeryüzü orijin âleminin güçsüz olması değildi, asıl sebep Jiang Chen’in potansiyelinin orijin âlemine geçtiğinde katlarca artmış olmasıydı. Hatta kullandığı bazı teknikler sanki yeniden oluşturulmuş gibiydi, neredeyse on kat daha güçlü hale gelmişti.

 

Yan Hongtu Jiang Chen ile yapacağı savaşta büyük oranda zorbalık etme peşindeydi, bütün gücünü kullanacaktı. Jiang Chen’i öldürme arzusu çok büyüktü.

 

Gül Vadisinde fiziki bir karşılaşma yapılmayalı uzun bir zaman olmuştu. Vadinin her yanından çekirdek müritler maçı izlemek için gelmişlerdi.

 

Elbette kimse iki çekirdek mürit arasında geçecek olan savaşı kaçırmak istemezdi. Özellikle de takipçi statüsündeki kişiler arenanın etrafına dolup taşmışlardı. Güçlü çekirdek müritler her ne kadar kendilerini halk arasında göstermekten pek hoşlanmasalar da onlar da gelmişti.

 

Fakat ortamdaki herkesin gözlemlediği şey aynıydı, Jiang Chen ve Yan Hongtu arasındaki güç farkı gözle görülebiliyordu.

 

Birinci seviyeli birisi ile beşinci seviyeli birisi arasındaki mücadelede ne açıdan bakılırsa bakılsın Jiang Chen dezavantajlı durumdaydı.

 

Üstelik Jiang Chen’in yetişim seviyesi düşük olduğu gibi Yan Hongtu uzun zamandır Görkemli İlaç Sarayı gibi kaliteli bir yerde yetişim yapıyordu.

 

Devasa Muhit sınırları düşünüldüğünde Görkemli İlaç Sarayı bu bölgenin en güçlüsü sayılırdı, Kıymetli Ağaç Topluluğu ise üçüncü veya dördüncü kademeli bir topluluktu.

 

“Bu çok garip, Yan Hongtu’nun bu adama ilaç alanında yenildiğini duydum, on altı krallığın dâhisi ilaç alanında bu kadar güçlü olabilir miymiş?”

 

“Yan Hongtu’nun ne kadar vasıfsız ya da Jiang Chen’in ne kadar yüksek potansiyelli olduğu değil olay, asıl mesele bu Yan Hongtu denen adamın yıllardır Süzülen Bulutlar Bölgesinden bilerek ve isteyerek çıkmaması. Burada kalarak kendince bir krallık oluşturmuş ve kendini hiç geliştirmemiş. Kendisi kuyunun dibindeki bir kurbağa olmayı tercih etmiş!”

 

“Mantıklı konuştunuz kıdemli kardeş He, sizce bu maçı kim kazanır?”

 

“Askeri Dao meselesi elbette ilaç Dao’sundan farklıdır. İlaç Dao’su ile uğraşırken gizli tekniklerin ve numaraların yeri büyüktür fakat askeri Dao alanında bunların bir etkisi yoktur, askeri Dao dediğimiz şey gerçek yetenekle ölçülür. Benim görüşüme göre Yan Hongtu ne kadar gelişmemiş birisi olsa bile Jiang Chen’e kıyasla dört seviye ileride, kendisi beşinci seviyede ve Jiang Chen birinci seviyede, eğer Yan Hongtu birinci seviyeli birini bile yenemiyorsa bir kurabiye bile onun ölümüne sebep olabilir demektir.”

 

“Doğru, beşinci seviyeli birinin birinci seviyeli birine yenilmesi demek gökler altında bu zamana kadar yapılmış en büyük şaka demektir. Görkemli İlaç Sarayında buna benzer bir durum daha evvel hiç yaşanmadı değil mi?”

 

“Hehe! Öyle deme, Bilge Dan Chi genç yaşlarındayken saraydan kıdemli bir kişiye meydan okumuştu, meydan okuduğu kişi yeryüzü orijin âlemindeydi. Fakat meydan okuduğu kişi yeryüzü derecesine henüz yeni girmişti ve bu derecenin gücünü henüz sağlamlaştıramamıştı.”

 

“Aman be, Jiang Chen’in Bilge Dan Chi ile kıyaslanmaya ne hakkı var? Bilge Dan Chi bizim topluluğumuzun son üç yüz yıldır en yüksek askeri Dao potansiyeline sahip kişisidir!”

 

“Doğru, Bilge Dan Chi ileride kesinlikle bir hükümdar olacak potansiyele sahiptir. Onun topluluğumuza liderlik etmesiyle Görkemli İlaç Sarayımız ileride bütün bölgelere hakim olan bir yer olacaktır.”

 

Dan Chi’nin genç nesil arasındaki unvanı oldukça yaygındı. Herkes onu derinden seviyor ve onu rol model olarak görüyordu. Fakat diğer yandan herkes Jiang Chen’e karşı şüpheci yaklaşıyordu. Jiang Chen her ne kadar Bilge Dan Chi tarafından bizzat seçilmiş birisi olsa da yine de bu insanlar ön yargılarını yıkıp Jiang Chen’i olduğu gibi kabullenemiyorlardı. Elbette bu durumun var olmasındaki en büyük sebep Jiang Chen’in on altı krallık gibi küçük bir bölgeden gelmiş olmasıydı.

 

Jiang Chen arenanın dışından gelen bütün dikkat dağıtıcı sesleri çoktan filtrelemişti bile. Çevreden gelen bu dikkat dağınıklarını kısıtlamış olması onun performansının en üst düzeyinde olacağını gösteriyordu. Her ne kadar Yan Hongtu denen adamı tamamen okuyabiliyor olsa da sonuçta karşısındaki kişi beşinci seviyeli orijin âlemi uygulayıcısıydı. En ufak bir dikkatsizlik demek maçın olumsuz sonuçlanması demekti. Jiang Chen dikkatli olması gerektiğinin farkındaydı, Güneş Avcısını yenmek gibi kolay olmayacaktı bu.

 

“Jiang Chen! Oyalanmayı bırak!” Yan Hongtu gözlerinde sinsi bakışlarla bağırıyordu: “Arenada sadece güçlü olanlar saygı görür! Senin o havalı hareketlerinin hiçbiri burada faydalı değil!” Yan Hongtu konuşmasını bitirince omuzlarını silkti ve sırt tarafında aniden devasa bir kartala benzeyen bir totem oluştu. Jiang Chen bu yapının Yan Hongtu’nun henüz olgunlaşma aşamasında olan ruhunun simgesi olduğunun farkındaydı.

 

“Seni nasıl alt edeceğimi iyi izle Jiang Chen!” Yan Hongtu bunu söylerken bir ıslıkla beraber söylemişti ve bu ıslık Jiang Chen’in üzerine bir ağırlık vermişti, ıslığın ardındaki gizemli aura oldukça etkileyici bir zihinsel saldırı içeriyordu.

 

Jiang Chen elbette bu yoğun auraya sahip sesin savunmasını geçmesine izin vermedi, etrafında bir hava akımı oluşturarak bu sesin etkisini alt etmeye çalıştı. Manyetik kuvvet karşı tarafın temposunu düşürmek için en etkili yoldu.

 

Jiang Chen’in oluşturduğu hava akımı manyetik kuvvet barındırıyordu ve ses dalgalarının geçmesine izin vermemişti.

 

“Ne?” Yan Hongtu şaşkındı, her ne kadar bu saldırısı en güçlü saldırısı olmasa da sonuçta oldukça vahşi bir saldırıydı.

 

Birinci seviyeli bir orijin âlemi uygulayıcısı nasıl bu saldırıyı savunabilirdi? Mücadelenin gidişatı Yan Hongtu’nun beklentileriyle tamamen zıttı.

 

“Hah!” Yan Hongtu’nun morali bu olay yüzünden bozulmuştu fakat pes etmeyecekti, ileri doğru atıldı ve omuzlarının üzerinden birer kartal kanadına benzer yapılar oluştu, bu kanatlar onu havalandırmıştı: “Kartal Işını! İleri!”

 

Yan Hongtu’nun kullandığı bu teknik oldukça etkileyici görünüyordu.

 

Yükselerek avantajlı pozisyonu ele geçirmiş ve hızlı şekilde yere doğru dalmaya başlamıştı, Jiang Chen ise tekrardan az evvel yaptığı gibi etrafında bir manyetik alan oluşturdu, rakibinin saldırısını yine bu şekilde durdurmaya çalışacaktı.

 

Bum!

 

Bum!!!

 

Havadaki bu çarpışma Yan Hongtu’yu ürkütmemişti, hızını artırarak dalmaya devam ediyordu, bir ışık huzmesi haline gelene kadar da hızı artmaya devam etmişti. Elbette kullandığı tekniğin ardındaki gizem ‘hız’dı, hızlı bir saldırı bir sürü savunma tekniğini aşabilirdi.

 

“Böyle olmayacak! Böylesine yüksek bir hıza karşı kuracağım herhangi bir savunma yerle bir olur.” Jiang Chen kötü pozisyonda olduğunun farkındaydı, Yan Hongtu’nun saldırısı o kadar hızlıydı ki bir boşluk bulup nilüferi aktif bile edemiyordu. Fakat Jiang Chen bu gibi durumlarda avantajlı hale gelebilmek için farklı yöntemler biliyordu. Rakibinin elindeki avantajın beşinci seviyede olmasından ileri geldiğini ve bu yüzden yakalayabildiği hızın çok yüksek olduğunun farkındaydı.

 

Düşüncelere dalmışken Jiang Chen bir anda karşı teknik geliştirdi, bir el hareketi ile bir mühür oluşturdu ve yüksek manyetik güç barındıran bir kapalı alan oluşturdu. Bir sonraki saniyede on iki adet ateşli ve buzlu nilüfer yeraltından çıkmıştı. Daha şaşırtıcı olan ise on iki adet nilüferin bir anda Jiang Chen’in kopyası haline dönüşmesi ve arenanın dört köşesinde belirmesiydi.

 

“Neler oluyor be?” Yan Hongtu şaşkındı, tam da saldırısının en güçlü anındayken hedef sayısının bir anda çoğalması onu afallatmıştı.

 

“Hah! İllüzyon ha? Beni böylesine saçma illüzyonlarla kandırabileceğini mi sandın?” Yan Hongtu ufak bir duraklamadan sonra yine rakibini küçümsemeye başlamıştı. Elinin bir hareketi ile yaklaşık on adet fırlatma hançeri oluşturmuştu.

 

“Kartal Kanatları! Zaman Akışı saldırısı!” Fırlatma hançerleri on iki kopya siluete bir anda fırlatılmıştı, bu hançerlerin hızı da olağanüstü derecedeydi.

 

Hançerlerin hepsi de hedeflerini bulmuştu, Yan Hongtu bunu görünce gururlu bir gülüş attı: “Jiang Chen! Sen istersen kendinden bin tane, hatta on bin tane kopya oluştur, bana fark etmez! Hangi siluet gerçekte sensen, benim hançerlerim elbette onu da bulacaktır! Senin sonun ölümdür!”

 

Görkemli İlaç Sarayının her müridi ilaçlar konusunda yetenekliydi, ilaçları bilen kişi zehir kullanımını da bilirdi, Yan Hongtu’nun karakteri oldukça sahtekârdı, elbette fırlatma hançerlerinde zehir barındırıyordu. Bu zehir oldukça vahşiydi, direkt olarak bilince ve kalbe saldıran bir zehirdi. Bu zehir bulaştığı an itibariyle sinirleri zedeleyip kan damarlarını tıkayabiliyor ve rakibin beynini afallatıyordu.

 

Bundan dolayı Yan Hongtu bütün kopya siluetlere hançerlerin saplandığını görünce kesinlikle zafer kazandığına ikna olmuştu. Zehirlerini kullanma konusunda kendisine büyük oranda güveniyordu, şu anda yapmak istediği tek şey Jiang Chen’in can çekişerek ölmesini izlemekti. Zaten arenaya daha çıkmadan Jiang Chen’i öldürme arzusuyla doluydu içi. Jiang Chen’in arkasındaki gücün ne olduğunu bir nebze bile umursamıyordu, kendisini gücendiren herkesin sonunun ölüm olması gerektiğini düşünüyordu.

 

Zaten Jiang Chen’i öldürmekle aynı zamanda Süzülen Bulutlar Bölgesindeki pozisyonunu da sağlamlaştırmış olacaktı.

 

On iki siluetin yaydığı ışıklar yavaş yavaş sönmeye başlamıştı, hepsinin gerçek şekli olan nilüfer dalları ortaya çıkmaya başlamıştı.

 

Ateş ve Buz’un Alevli kalbine sahip olan bu nilüfer başlangıçta sadece bir ruh varlığıydı, insan etinden ve kanından mahrumdu. Bundan dolayı zehir kullanılması bu nilüfer üzerinde bir etki yaratmıyordu. İnsanlar için kullanılan zehirler elbette kökleri olan bitkilere karşı etkisizdi.

 

Yan Hongtu’nun kalbi bir anda sızlamıştı, karşısındaki on iki siluetin hepsinin de sahte olduğunu fark etmişti: “Madem hepsi sahte, nerede bu Jiang Chen?”

 

Arenada en korkutucu şeylerin başında rakibin ortadan kaybolması geliyordu! Bir hayaletle savaşmak en zor şeydi!

 

“Demek fırlatma hançerleriyle oynamak istiyorsun ha Yan Hongtu? Benim pozisyonumda olan birisi için senin yeteneklerin sadece bir velet kadar!” Jiang Chen’in sesi arenanın her köşesinde yankılanıyordu, alaycı bir ses tonu vardı. Jiang Chen’in sahip olduğu Süzülen Dolunay Hançeri tekniğinin Süzülen Kartal Saldırısı sanatı aslında Yan Hongtu’nun kullandığı teknikle temel olarak benzerlik gösteriyordu fakat güç ve potansiyel bakımından çok çok daha üstündü.

 

Ayrıca Jiang Chen’in vücudu hiçbir zaman Yan Hongtu’nun saldırı menziline girmemişti bile.

 

Yan Hongtu sesin geldiği tarafın ne taraf olduğunu anlayamıyordu ve rakibinin nerede olduğunu bilmemenin verdiği endişe ile suratındaki ifade kökten değişmişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr