Bölüm 469: Bir Maçla Gelen Ün

avatar
1496 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 469: Bir Maçla Gelen Ün


Jiang Chen’in sesi arenanın her köşesinden yankılanıyordu ve Yan Hongtu bu durum karşısında ne yapacağını bilemez haldeydi. Siluetler tekrar oluşmuştu ve her biri de oldukça gerçekçi görünüyordu, hangisinin gerçek hangisinin sahte olduğunu kimse ayırt edemezdi.

 

“Yan Hongtu! Biz seninle aynı topluluktan olan insanlarız fakat sen bunu bilmene rağmen kendini herkesten üstün görüyorsun! Süzülen Bulutlar Bölgesinde kurduğun hakimiyetle burada kendine bir tür krallık oluşturup buraya gelen herkese zorbalık ediyorsun! Bugün sana zorbalığa uğramanın ne demek olduğunu göstereceğim!”

 

Aniden arenanın etrafında bir hortum oluşmaya başlamıştı. Hortumun oluşturduğu rüzgarlarda altın renkleri parıldıyordu ve arenanın tamamını kapsayacak şekilde forma bürünüyordu, tıpkı sonsuz bir altın renkli okyanus gibiydi.

 

“Manyetik Fırtına!” Jiang Chen uzun zamandır gücünü toparlıyordu, manyetik fırtınanın topladığı güç Yan Hongtu’nun yaptığı her şeyi bastırabilecek kuvvete erişmişti. Jiang Chen’in şu anki gücüyle manyetik fırtına Yan Hongtu’yu tamamen yutabilecek derecedeydi.

 

Yan Hongtu aniden kötü bir durumda olduğunu fark etmiş olmanın verdiği endişe ile yüz ifadesini değiştirdi: “Neler oluyor? Vücudum neden aniden ağırlaşmaya başladı?”

 

Manyetik Fırtınanın içinden uzanan bir filiz Yan Hongtu’nun belini kavramıştı ve bu durum Yan Hongtu’nun dengesini kaybetmesine sebep olmuştu. Tam ileri doğru atılarak bu filizden kurtulmaya çalışacaktı ki daha fazla sayıda filiz uzanarak bacaklarını da yakaladı.

 

Bunu yapan şey elbette Jiang Chen’in formundan kendi formuna geçiş yapan nilüfer filizleri ve dallarıydı. Sayısız nilüfer dalı kalın halatlara benzer yapılarıyla Yan Hongtu’nun vücudunu sarmaya başlamıştı.

 

Yan Hongtu ne kadar yetenekli olursa olsun bu yeteneklerinden hiçbiri şu anda işe yaramazdı.

 

Jiang Chen’in gerçek formu bir anda Yan Hongtu’nun önünde belirmişti, İsimsiz Kılıç hızlı şekilde Yan Hongtu’nun kafasının altından, boynunun kenarından geçti.

 

Vınnn!

 

Kılıçtan parlak bir ışık huzmesi fırlamıştı.

 

Yan Hongtu’nun bu esnada kalbi kasılmıştı, aniden istemsiz olarak sesli şekilde nefes verdi fakat bir sonraki saniye aslında iyi olduğunu, kendisine bir zarar gelmediğini fark etti, sadece saçlarının ucu hafifçe kesilmişti.

 

“Jiang Chen! Eğer istiyorsan beni öldürebilirsin! Ama benimle bu şekilde oynamamalısın!” Yan Hongtu yaşadığı aşağılamadan dolayı sinirlenmişti.

 

Jiang Chen’in ise ifadesi karanlıktı: “Seni öldürmek istemediğimden değil, ama sadece içimden gelmedi. Beni Görkemli İlaç Sarayına getiren kişi Bilge Dan Chi’dir. Eğer seni öldürürsem insanlar benim yerime onu suçlayacaklar. Bu durum onun unvanına leke sürecek, eğer durum sadece bana bağlı olsaydı elbette seni şimdiye kadar on defa öldürmüştüm!”

 

Jiang Chen aniden sesini yükselterek konuşmasına devam etti: “Benim sadece bir kuralım var! Eğer bana saldıran olmazsa ben de saldırmam! Eğer bana saldırılırsa misilleme yapacak olmam kaçınılmazdır. Bu senin ilk uyarın Yan Hongtu! Bilge Dan Chi’nin hatırı için bugün seni bağışlıyorum! Eğer bu durum tekrarlanırsa kılıcım kimseyi affetmeyecek!”

 

Jiang Chen Yan Hongtu ile arasındaki meseleyi bütün Süzülen Bulutlar Bölgesine uyarı vermek için kullanmıştı.

 

Yan Hongtu’nun suratı utançtan kıpkırmızı olmuştu. Birinci seviyeli bir uygulayıcıya bu kadar hızlı şekilde yenileceği aklının ucundan bile geçmemişti. Normalde vahşi ve kibirli laflar söylemeyi seven bu adam şimdi suspus olmuştu.

 

Arenanın etrafına doluşup mücadeleyi izlemeye gelenler de şaşkındı. Ortamdaki herkes Yan Hongtu’nun bu savaşı kazanacağından adı gibi emindi fakat sonuç kimsenin beklemediği bir yönde gelmişti.

 

Jiang Chen aktif ettiği teknikleri geri çekti ve arenadan indi, etraftakilerin şaşkın bakışlarını görmezden gelerek ilerliyordu. İşler tam da istediği gibi gitmişti, statü ve saygınlık için savaşmış ve kazanmıştı. Bu maçtan sonra bu bölgede kendisini kimsenin rahatsız edemeyeceğini biliyordu. Artık herkes Jiang Chen’in zararsız birisi olduğunu, ama kendisine zarar verilmeye kalkışıldığı zaman bu bölgenin en zararlı kişisi olacağını anlamıştı.

 

Toplulukların dünyası bu kadar garipti işte, zayıf olanlar hiçbir zaman saygı görmüyordu.

 

Olayın ardından biraz zaman geçtiğinde Bilge Dan Chi elbette olayın haberini almıştı.

 

Etrafındakiler onu tebrik etmeye başlamışlardı: “Bilge bir kişinin gözü gerçekten de gerçek yetenekleri görebiliyor. Haha! Jiang Chen Süzülen Bulutlar Bölgesine henüz üç gün evvel geldi ama Yan Hongtu gibi güçlü bir rakibi bile yenebildi! Görünüşe göre bu bölgenin kaderi değişecek!”

 

“Söylemeliyim ki Jiang Chen benim on altı krallığa bakış açımı değiştirdi! Bu durum bir şeyi ispat ediyor, küçük yerlerden de büyük Daoistler çıkabilir!”

 

“Bilge kişi, bu tarz yeteneklere sahip yeni kişiler keşfetmeli ve onları da buraya getirip yetiştirmeliyiz.”

 

Bu kişilerin hepsi Bilge Dan Chi’nin sırdaşı olan, her daim onun yanında olan kişilerdi. Elbette bu kişiler çoğunlukla Dan Chi’ye dalkavukluk yapma niyetinde olurlardı ama bugün verdikleri bu tepkilerin hiçbiri dalkavukluk için değildi, Jiang Chen’in performansı gerçekten de bu insanların takdirini almıştı.

 

Fakat Bilge Dan Chi pek etkilenmiş gibi görünmüyordu, Yan Hongtu gibi bir karakteri yenebilmek onun gözünde aslında çok da etkileyici bir şey değildi. Jiang Chen’i anladığı kadarıyla onun karşısına altıncı seviyeli birisi çıksaydı bile Jiang Chen onu yenebilirdi.

 

Dan Chi’nin yetenekli kişileri tespit etme teknikleri çok güçlüydü, bu konuda kendisi oldukça yetenekliydi. Jiang Chen’in Güneş Avcısı ile savaşını çok iyi analiz etmişti, Jiang Chen’in o savaşta bütün yeteneklerini kullanmadığını, kullandığı yeteneklerini ise tam gücünde kullanmadığını fark edebilmişti. Bu yüzden Dan Chi’nin tahminlerine göre Jiang Chen henüz birinci seviyede olmasına rağmen gücü orijin âleminin tepesine yaklaşıktı, bundan dolayı Dan Chi’nin tahminlerine göre Jiang Chen göksel dereceli biriyle savaşsa bile yenilmeyebilirdi.

 

Dan Chi bunları evvelden tahmin edebildiği için Jiang Chen’in Yan Hongtu ile olan savaşını çok da önemsememişti. Savaştan çok Jiang Chen’in ilaç konusundaki performansını düşünmeye başlamıştı.

 

Dan Chi hakemle olan konuşmasında neler olduğunu öğrenmişti. Eğer hakemin söyledikleri abartı içermiyorsa Jiang Chen’in ilaç Dao’su olağanüstü derecede demekti.

 

Dan Chi’nin kalbinde sayısız duygu vardı.

 

Yan Hongtu ile olan mücadeleden sonra yaşanan değişiklikler elbette harikaydı. Jiang Chen Gül Vadisine geri döndüğünde kendisine atılan düşman niyet içeren bakışların azaldığını ve saygı dolu bakışların arttığını fark etmişti. Sonuçta bu bölgedeki kişiler artık Jiang Chen’in orijin âleminin tepesinde bir güce sahip olduğunu anlamışlardı. Bu güçteki insanlar genellikle Gök Sütun Bölgesinde barınıyordu. Süzülen Bulutlar Bölgesindeki hiç kimse Yan Hongtu’nun yerinde olmak istemezdi.

 

Yan Hongtu o gün mücadelede yenildikten sonra Gül Vadisini terk edip dış dünyada antrenman yapmaya karar vermişti. Belli oluyordu ki bu mücadeleden sonra insanların yüzüne bakmaya bile utanıyordu.

 

Fakat olayların en başından beri bela olmaya çalışan kişi Yan Hongtu’ydu. Jiang Chen’i kendisinin çağrılarına cevap vermeye zorlamıştı, fakat Jiang Chen gördüğü zorbalık karşısında elinde onu öldürme fırsatı olduğu halde öldürmemişti. Elbette bunu yapmasının sebebi Yan Hongtu’yu düşündüğünden değil, Bilge Dan Chi’yi düşündüğündendi.

 

Ahşabın Tanrısı Mu Gaoqi şüphesiz en çok şaşıranlardandı. Jiang Chen’i sürekli olarak Yan Hongtu ile karşı karşıya gelmemesi için uyaran kişi kendisiydi. Mücadelenin galibi olarak Yan Hongtu’ya kesin gözüyle bakıyordu. Fakat nasıl olmuştu da Jiang Chen Yan Hongtu’yu bu kadar basit şekilde yenebilmişti? Mu Gaoqi o kadar şaşkındı ki göz bebekleri neredeyse gözlerinden çıkıp yere düşecekti.

 

“Kardeş Jiang Chen! Ben o kadar körmüşüm ki karşımda Tai Dağı dursa bile fark etmezmişim! Ben çok utanıyorum!”

 

“Ruh Kaynağı dediğin yeri keşfetme planımıza bir şey olmadığı sürece bizler iyiyiz.” Jiang Chen hafifçe gülümseyerek konuşuyordu, Mu Gaoqi’nin mücadelenin galibi olarak Yan Hongtu’yu görmesinin doğal olduğunu biliyordu. Mu Gaoqi’nin kendisini uyarmasının ise bir nezaket hareketi olduğunun farkındaydı.

 

“Kardeş Jiang Chen’in ne kadar güçlü olduğunu ördükten sonra ben bu işe çok daha fazla inandım. Hehe!” Mu Gaoqi Ruh Kaynağını bulmak için ne kadar samimi niyetleri olduğunu göstermek için çabalıyordu: “Kardeş Jiang Chen, burada biraz Ruh Sağlamlaştırma İlacı var, geçtiğimiz sefer seninle konuştuğumuzda takipçilerin için ilaçlar temin edeceğimi söylemiştim.”

 

Jiang Chen gülümseyerek ilaçlara baktı: “Daoist Gaoqi, senden sürekli hediye almam kötü oluyor, eğer zahmet vermeyeceksem sana sormam gereken birkaç şey var.”

 

“Hiç de bile! Ne zahmeti? Ne istiyorsan sorabilirsin kardeş Jiang Chen. Ben aslında bir müfettiş sayılırım, benim istihbarat ağım çok geniştir.”

 

“Benim şu anda hızlı şekilde ulaşmam gereken kaynaklara ihtiyacım var. Görkemli İlaç Sarayında en hızlı şekilde nasıl para kazanılır?”

 

“Elbette topluluk görevleri alarak ve dış dünyada keşif maceralarına giderek! Topluluktan verilen görevlerin seviyeleri ve bu seviyelere bağlı olarak değişen para ödülleri var. Elbette dış dünyada keşif maceralarına gitmek risk barındırıyor fakat onun ödülleri de bir o kadar değerli oluyor.”

 

“Başka bir yol yok mu? Mesela ilaç işinde bir ticaret yapabilmek gibi?”

 

“İlaç ticareti mi?” Mu Gaoqi şaşkındı: “Toplulukta her daim ilaç alışverişi yapılır fakat bu durum büyük bir zaman kaybıdır, kişinin askeri Dao konusundaki gelişimini önleyecek bir şeydir. Burada herkes her ilacın tarifini iyi bilir, özel bir ilaç tarifi diye bir şey yoktur. Bence bu yoldan zengin olmak imkânsız.” Mu Gaoqi uzun zamandır ilaç üretiyordu fakat bu işi ticarete dökmek aklına gelmemişti. Sonuçta Görkemli İlaç Sarayı zaten ilaçlar üzerine kurulmuş bir topluluktu ve insanlar her ilaç ihtiyaçlarını burada barınarak bile karşılayabiliyorlardı. Bir kişinin üreteceği bir ilaç burada çok da ünlü olamazdı.

 

Jiang Chen iç çekti, görünüşe göre planlarını tek başına başarabilmesi imkânsızdı: “Görkemli İlaç Sarayında ilaç işlerini yürüten sorumlu bir kuruluş var mı?”

 

“Topluluktaki ilaçlar eşit olarak dağıtılır, toplulukta her daim takasların ve alışverişlerin görülmesi normaldir. Topluluğun dışında fani olarak bu işlerle uğraşan kurumlar da var fakat onların ilaçlarının kalitesi elbette bizimkilerden çok daha düşük.”

 

Mu Gaoqi’nin söylediği her şey Jiang Chen’in planlarını baltalar nitelikteydi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr