Bölüm 443: Görkemli İlaç Sarayı, İttifak Çağrısı

avatar
1908 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 443: Görkemli İlaç Sarayı, İttifak Çağrısı


Üç bin bölge!

 

Jiang Chen bu sayıyı duyunca kederli şekilde gülümsedi. Bu kadar çok sayıda bölgeye sahip olmanın anlamı neydi?

 

Önceki hayatından bildiği üzere, bir kurumun gücü sahip olduğu bölgelerin genişliğinden değil, sahip olduğu ruhtan ileri gelirdi. Sadece bölgenin insanları canlarını feda edebilecek kadar bu bölgeyi seviyorlarsa bölgenin geleceği parlak olurdu.

 

Sınırları genişletmek kağıt üzerinde avantajlı olsa da bu tarz bir güç uygulamaya geçildiğinde tamamen kullanışsız olurdu.

 

Eğer bir topluluğun özü, yani çekirdeği yıkılırsa ne kadar fazla bölgeye hükmettiği önemsiz kalırdı.

 

“Gök Topluluğunun kıdemlileri eşit derecede deli ve kibirli olmalılar. Üç bin adet bölgeye hükmediyor olsalar da, bu bölgelerdeki ast kişiler onlara tam anlamıyla bağlı değilse bunun anlamı yoktur.”

 

Jiang Chen iç çekerek konuşuyordu. Kıymetli Ağaç Topluluğunun böylesine güçlü bir belayla başa çıkabilmek için çok güçsüz olduğunu biliyordu.

 

Kıymetli Ağaç Topluluğu tek vücut şekilde çalışıp gayret sarf etse bile Gök Topluluğunun üstesinden gelemezdi.

 

Şu anda tek sorun Gök Topluluğunun on altı krallığı kendi bölgesi yapmayı ne kadar istediğiydi.

 

Küçük Huang hafiften şaşırmıştı, eğer karşısındaki kişi Jiang Chen değil de sıradan birisi olsaydı sadece boş konuştuğunu düşünürdü.

 

Fakat Jiang Chen konuştuğunda düşüncelerinin ne kadar derin anlamlı ve samimi olduğu görülebiliyordu.

 

“Eğer Büyük Shun Efendi Jiang’ın sözlerini duysaydı onu yakın arkadaşlarından birisi yapmak isterdi. Görünüşe göre bu dünyadaki asıl güçlü yapılanmalar Gök Topluluğu gibi kibirli yapılanmalar değil, gölgelerde saklanan kurumlardır. Bu kurumlar hamle yaptığında Güneş ve Ay yer değiştirir. Dağlar sarsılır ve denizler taşar…”

 

“Hmm, Bayan Küçük Huang Gök Topluluğunun bu bölgedeki en güçlü yapılanma olmadığını mı söylüyor? Üstelik Kutsal Uçurum Kıtasında birinci dereceli bir topluluk olmasına rağmen.”

 

Küçük Huang hafifçe gülümsedi ve kafasını salladı.

 

Onaylamıştı fakat sözlerinin arkasındaki anlamı açıklamamıştı, ya çok gizemli görünmeye çalışıyordu ya da oldukça ketum birisiydi, fakat amacı aslında belliydi, Jiang Chen’in kalp Dao’sunu etkilemek istemiyordu.

 

Fakat Jiang Chen bu dünyanın yapısı hakkında büyük bir merak içerisindeydi. Bu yapının ne kadar güçlü olduğunu pek önemsemiyordu.

 

“Efendi Jiang’ın endişelenmesine gerek yok, sizin gibi kaliteli bir dâhinin kısıtlı kalmasının tek sebebi on altı krallık gibi küçük bir yerde doğmuş olmanızdır. Aksi takdirde, eğer Üst Sekiz Bölgesi gibi bir yerde doğmuş olsaydınız isminiz çoktan dünyanın her bir yanında bilinen bir isim haline gelirdi. Fakat yine de, doğum yeri gibi bir detay sadece başlangıç noktasını belirleyen bir şeydir, kişinin ne kadar ilerleyebileceğini kısıtlayan bir şey değildir. Askeri Dao yolu oldukça uzun ve meşakkatlidir, sizin potansiyeliniz düşünüldüğü zaman er ya da geç Kutsal Uçurum Kıtasının en güçlü kişisi olacağınız aşikâr.”

 

Küçük Huang önceki sözlerinin Jiang Chen’i kötü etkileyebileceğini düşündüğünden dolayı biraz cesaretlendirici bir konuşma yapmıştı.

 

Jiang Chen gülümsedi: “Bayan Küçük Huang benim endişelenmesin, ben doğduğum yer konusunda hiçbir zaman kötümser düşünmedim. Ben sizin doğum yerinin sadece başlangıç noktasını belirleyen bir faktörden başka bir şey olmadığı konusundaki fikrinizi benimsiyorum. Askeri Dao uzun bir yol ve başlangıç noktası değil momentum, potansiyel ve gelişim hızı asıl önemli olandır.”

 

Küçük Huang Jiang Chen’in kararlı yapısını görünce gülümsedi, aslında ilk başta Jiang Chen’in kalp Dao’su hakkında endişelenmişti fakat şu anda bu endişesinin boşa olduğunu fark etti.

 

Bu esnada Gouyu’nun sesi duyuldu: “Küçük kız kardeş Huang, genç ustam içeride mi? Ata kişiler Bin Akbaşlı ve Ye Chonglou onu arıyor.”

 

“Evet Büyük kız kardeş Gouyu.”

 

Küçük Huang kapıyı açtı ve Gouyu’yu içeri aldı.

 

“Genç ustam.”

 

Jiang Chen güldü: “Bayan Küçük Huang’la biraz vakit geçir Gouyu, ben gidip Ata kişilerin ne istediğini öğreneceğim.”

 

Jiang Chen ayrıldıktan sonra Gouyu gülümsedi: “Küçük kız kardeş Huang, benim genç ustama bakış şeklin çok ilginç, ondan hoşlanıyor musun?”

 

Bu ikili uzun zamandır birlikte vakit geçiriyordu ve karakterleri farklı yapılarda olsa da iyi anlaşmışlardı.

 

Gouyu açık sözlü ve direkt bir kişiydi, stili vahşi sayılırdı, sevdiği ve sevmediği şeyleri direkt olarak belirtirdi.

 

Küçük Huang da aslında açık görüşlü birisiydi, merhametli ve anlayışlı bir yapısı vardı, kendisi ile sohbet edenlere sanki bahar rüzgarlarında koşuyor hissi veriyordu.

 

Gouyu’nun kendisi ile şakalaştığını duyunca gülümsedi: “Kardeş Gouyu, senin genç ustan öyle kolay elde edilebilecek birisi değil, tahmin ediyorum ki on altı krallıkta onunla birlikte olmak için birçok kadın can atmıştır. Beni de bu işin içine katarak ustanın başına bir bela daha mı eklemeyi düşünüyorsun?”

 

Küçük Huang’ın ses tonu şaka yaptığını belli ediyordu, Gouyu’nun şakasına karşılık olarak söylemişti bunları.

 

Gouyu da gülümseyerek cevapladı: “Ben diğer kadınları bilmem ama Ye Chonglou’nun şahsi müridi olan Dan Fei benim genç ustama karşı derin duygular besliyordu. Fakat sanırım son zamanlarda onu hiç görmedim, birden ortalıktan kayboldu herhalde.”

 

Gouyu ve Dan Fei zamanında Jiang Malikânesinde karşılıklı sözlü atışma yaşamıştı, fakat Gouyu Dan Fei’nin bu sözlerinin kötü anlamlar içermediğini bildiği için ondan nefret etmemişti.

 

İşin aslı, Gouyu da bir zamanlar Jiang Chen’e karşı duyguları olduğunu itiraf etmişti.

 

Gouyu aradan bunca zaman geçtikten sonra artık nereye ait olduğunu anlamıştı. Jiang Chen’le arasında büyük bir fark olduğunu anlayabilmişti.

 

Dürüst konuşmak gerekirse, Jiang Chen için kesinlikle uygun birisi değildi.

 

Gouyu bundan dolayı artık Jiang Chen’e romantik bir duygu beslemiyordu, onu artık aileden birisi olarak görüyordu.

 

Ona gerçekten hayrandı.

 

Erkeklerin çoğu Gouyu’ya karşı romantik duygular beslemiyor olsalar bile bu itiraftan sonra Gouyu’dan faydalanmak isteyebilirlerdi.

 

Fakat Jiang Chen Gouyu’nun kendisine hislerini itiraf etmesinden sonra hiçbir şekilde saygısız bir hareket yapmamış, bir centilmene yakışır cinste hareket etmişti.

 

Bu durum ise Gouyu’nun Jiang Chen’e daha fazla saygı duymasını sağlamıştı.

 

 

Jiang Chen Bin Akbaşlının apartmanına ulaştığında iki Ata kişi de kendisini bekliyordu.

 

“Saygın Ata kişiler…”

 

“Jiang Chen, gel hadi otur.” Ye Chonglou hemen yanındaki koltuğu gösterdi, Ata kişiler hariç ortamda başka kimse yoktu. Bu durumdan anlaşıldığı üzere Jiang Chen’in pozisyonu Xie Tianshu’dan ya da Demir Long’dan daha yüksekti.

 

Jiang Chen bağdaş kurarak oturdu: “Ata kişiler beni çağırdığına göre önemli bir konu var demektir.”

 

Bin Akbaşlı ellerini açtı ve bir glif mesaj gösterdi: “Öncelikle şuna bak.”

 

Bu glif mesaj sıradan değildi, Jiang Chen mesajı bitirdiğinde kaşlarını çattı: “Devasa Muhit mi? Görkemli İlaç Sarayı mı?”

 

“Evet, Görkemli İlaç Sarayı Devasa Muhit’in elit noktalarından birisidir.” Ye Chonglou onaylamıştı.

 

Bu glif mesaj bir saraydan geliyordu ve buraya bir elçi gönderdiklerini söylüyorlardı, elçi yaklaşık bir gün sonra gelecekti.

 

Bu mesaj aynı zamanda Görkemli İlaç Sarayının Kıymetli Ağaç Topluluğu ile ittifak kurmak istediğini ve bu şekilde Gök Topluluğuna karşı birlikte ayakta durmak istediklerini söylüyordu.

 

Üstelik saray, topluluktan bir beklenti içerisinde değildi, topluluğun mirasını aynı şekilde devam ettirebileceğini söylüyordu. Tek istekleri Jiang Chen isimli dâhiyi paylaşmaktı.

 

Bin Akbaşlı kederli şekilde gülümsedi: “Jiang Chen, senin isminin Devasa Muhitte bu kadar hızlı yayıldığını düşünmek… Görkemli İlaç Sarayı gibi elit bir yapılanma bile senin isminden bahsediyor. Jiang Chen, kardeş Ye Chonglou ve benim ne kadar kafası karışık olduğumuzu anlayabiliyor musun?”

 

Jiang Chen doğal olarak anlıyordu, toplulukla olan birlikteliğini sürdürmesi ve sürdürmemesi tamamen farklı sonuçlar doğuracak olan bambaşka iki durumdu.

 

Ata kişilerin tavırlarına bakılırsa uzun zamandır Jiang Chen’i topluluğun tek umudu olarak görüyorlardı.

 

Görkemli İlaç Sarayından gelen bu mesaj karşısında neden bu kadar tereddütte olduklarına şaşırmamak lazımdı.

 

Ya Jiang Chen saraydaki hayatından çok daha fazla memnun olursa? O zaman Kıymetli Ağaç Topluluğuna geri dönmeme şansı vardı ve bu durumda topluluk ne yapardı?

 

Jiang Chen kaşlarını çatarak konuştu: “Görkemli İlaç Sarayı Devasa Muhitin elit bir gücü, fakat Dokuz Güneşli Gök Topluluğu Üst Sekiz Bölgesinin elit bir gücü. Bu saray gerçekten de Gök Topluluğu ile savaşabilecek güce sahip mi?”

 

Görkemli İlaç Sarayı genel tabloya bakıldığında beşinci dereceli bir topluluk olarak düşünülebilirdi, en fazla dördüncü dereceli olabilirdi.

 

Devasa Muhit ise Alt Otuz İki bölgesinin bir koluydu. Burada bulunabilecek en güçlü topluluk en fazla üçüncü derece bir topluluk olabilirdi.

 

Fakat Gök Topluluğu birinci derecedeydi.

 

Jiang Chen bu sarayın Gök Topluluğu ile nasıl savaşabileceği konusunda kararsızdı. Acaba buraya gelirkenki amaçları Kıymetli Ağaç Topluluğunu tuzağa düşürmek ve ondan faydalanmak olabilir miydi?

 

Ye Chonglou söze girdi: “Görkemli İlaç Sarayı tek başınayken elbette Gök Topluluğu ile savaşabilecek güçte değil. Fakat onların da arkalarında bir güç var. Bu kişilerin kökeninin geldiği yerde bir birlik vardır ve kimse yalnız değildir. Bizim dört büyük topluluğumuz gibi düşünülebilir, uzun zamandır dış dünyadan düşman gelmediği için bizler de barış içinde yaşayabildik. Bizler uzun zaman önce zaten ıssız topraklar olma kaderine terk edilmiştik, fakat Güneş Avcısı bizim koyun sürümüze bir kurt getirdi ve Gök Topluluğu ile işbirliği yaptı. Bu durum bizim Mor Güneş Topluluğu ile barışımızı tamamen yok etti. Benim anladığım kadarıyla Gök Topluluğu bizim dört büyük topluluğumuzun olduğu bölgede sadece hakimiyet kurma peşinde değil, aynı zamanda burayı bir tür kale haline getirmeye çalışacaklar.”

 

“Bir kale mi?”

 

“Bunlar sadece benim tahminlerim. Bizim ittifakımızda benim haricimde kimse bunu düşünebilecek vakte sahip değildi. Ben uzun zamandır ittifakların temelini ve amaçlarını araştırıyorum ve bir sonuca vardım, bizim ittifakımız burada bir iblis kabilesinin mühürlenmesinin üzerine kuruldu. Fakat bu ittifak neden Devasa Muhit tarafından hiç değer görmedi? Devasa Muhit neden Alt Otuz İki Bölgesinde en düşük yapılanmalardan birisi? Bunun sadece bir sebebi var, bu bölgenin kadim zamanlarda insanlar ve iblisler arasındaki bir savaşa ev sahipliği etmiş olması!”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr