Bölüm 444: Görkemli İlaç Sarayının Elçisi

avatar
1990 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 444: Görkemli İlaç Sarayının Elçisi


Ye Chonglou’nun sözleri oldukça şaşırtıcıydı, Bin Akbaşlının bile suratı şaşkınlıkla doluydu.

 

Fakat Jiang Chen geçmişten bir mesele hatırlar gibi olmuştu, zamanında Jiang Han bölgesine tekrar geri döndüğünde genç kuzeni Jiang Yu’yu ruh bahçesinin başında durması için yollamıştı.

 

O dönemde ruh bahçesinin belirli bir kısmındaki topraklara ekili olan ürünler sadece bir gecede olgunlaşmıştı.

 

Jiang Chen adamlarını bu bölgeye gönderip neler olup bittiğini araştırdığında ise bu bölgenin aslında hastalıklı bir yer olduğunu öğrenmişti, çünkü ruh malzemelerinin ve bitkilerinin sadece bir gecede olgunlaşıp yetişmesi demek uğursuzluğa bir işaretti.

 

Doğu Krallığından ayrıldığında, ailesinden yakın olanları yanına almıştı ve bu meselenin peşini bırakmıştı.

 

Meselenin peşini bırakma sebebi basitti, bu toprakların hastalıklı ya da uğursuz veya lanetli olduğunu anlamıştı ve belayı dürtmenin bir anlamı yoktu elbette.

 

Şimdi Ye Chonglou’nun sözleri ise bu yaşananların ardındaki gizemi aydınlatıyordu.

 

“Chonglou, sen bizim on altı krallık bölgemizin şeytanların hapsedildiği bir bölge olduğunu mu söylüyorsun?” Bin Akbaşlı bu söylenenlere inanmakta zorlanıyordu: “Eğer durum buysa, Gök Topluluğu neden burada bir bölge hakimiyeti kurmak istesin ki?”

 

“Bunlar sadece benim tahminlerim. Gök Topluluğuna gelince, onlar kadar güçlü bir topluluk belki de iblislerden korkmuyor olabilir. Ayrıca, bu mührün vurulduğu bölge şeytanların önceden sahip olduğu kaynakları ve hazineleri de barındırıyor olmalı. Eğer Gök Topluluğu şu anda olduğundan daha güçlü bir duruma gelmek istiyorsa bu durumda iblislerin hazinesini ele geçirmek tam da onların amacına uygun bir hareket olacaktır. Fakat iblislerin dünyası hakkında çok az bilgi var. Gök Topluluğunun amacını ben de tam olarak çözemem. Fakat onların böylesine güçsüz topraklarda neden hakimiyet kurmak istediklerini düşünüyorum ve aklıma sadece ve sadece bu sebep geliyor.”

 

Ye Chonglou’nun da bilgisi az düzeydeydi, kadim iblis ırkı hakkında bilgileri az ve yetersizdi.

 

Bundan dolayı ileri sürdüğü teori her ne kadar şaşırtıcı olsa da Bin Akbaşlıyı ikna edecek düzeyde değildi.

 

Fakat Jiang Chen bu teoriyi oldukça ikna edici bulmuştu.

 

“Jiang Chen, sen Görkemli İlaç Sarayı hakkında ne düşünüyorsun?” Ata kişi Bin Akbaşlı belliki iblis ırkının yeraltına mühürlenmesi konusunu pek konuşmak istemiyordu, Jiang Chen’e bir soru sorarak konuyu değiştirmişti.

 

“Ata kişiler topluluğun önemli meselelerinde karar merci olan kişilerdir. Eğer benim yapabileceğim bir şey varsa lütfen bildirin. Benim yapabileceğim bir şeyse kesinlikle esirgemem.”

 

Bin Akbaşlı bu cevaptan memnun kalmıştı, gülümseyerek konuştu: “Bizler Görkemli İlaç Sarayının ittifak çağrısını kabul etmeyi düşünüyorduk, fakat onlar senin ortak şekilde iki kurumda da bulunmanı istiyorlar. Bizim endişelendiğimiz konu ise Kıymetli Ağaç Topluluğunun senin gibi üstün bir dâhiyi daha fazla barındıramayacak olmasıdır.”

 

Bin Akbaşlı bunu aslında şakayla karışık söylemişti fakat yine de içinde bu olaya dair bir şüphe vardı.

 

Ye Chonglou da gülümseyerek konuştu: “Jiang Chen, ben senin karakterine ve potansiyeline çok güveniyorum. Senin karakterin gereği zaten küçük bölgelerde tıkılıp kalman mümkün değil, gün gelecek göklere yükselecek ve bir ejder kadar güçlü olacaksın. İleride öyle günler gelecek ki hem Kıymetli Ağaç Topluluğu hem de Görkemli İlaç Sarayı senin için dar gelecek. Senin kalbinde Kıymetli Ağaç Topluluğunun bir izini taşıman bizlerin sadece umut edebileceği bir şey. İleride güçlendiğinde senden tek istediğimiz Kıymetli Ağaç Topluluğunu unutmayıp onu koruman.”

 

Ye Chonglou Jiang Chen’i iyi tanıyordu, sözleri direkt olarak onun kalbine hitap ediyordu.

 

Ye Chonglou Jiang Chen’e büyük oranda güveniyordu, arkadaşlık ilişkilerini bilerek zarara uğratmayacak birisi olduğundan emindi. Zaten Ata kişilerin bu sözleri olmadan da Jiang Chen doğru yoldan ilerlerdi.

 

Ye Chonglou bunları Ata kişi Bin Akbaşlıya da anlatıyordu, topluluğun bütün kaynaklarının Jiang Chen’in yetişimi için kullanılmasını öneriyordu.

 

“Lütfen endişelenmeyin Ata kişiler, ben nereden geldiğimi unutacak birisi değilim. Benim Kıymetli Ağaç Topluluğundayken elde ettiğim kazançlar çok büyük, bir kez mürit olan her daim mürit olur! Hangi felaket ortaya çıkarsa çıksın ben hayatta olduğum sürece Kıymetli Ağaç Topluluğunun zararına bir karar vermem!”

 

Ata kişiler bu cevaptan çok memnun kalmıştı. Jiang Chen’in sözleri onları mutlu etmişti.

 

“Ata kişiler, benim de aklımda birkaç mesele var, izninizle ayrılmak istiyorum.”

 

Jiang Chen Görkemli İlaç Sarayını bilmiyordu, bu kişiler her ne kadar Devasa Muhitin birinci dereceli bir topluluğu olsa da Jiang Chen’in şu anda kendi topluluğundan ayrılma gibi bir isteği yoktu.

 

Apartmanına döndü.

 

Ruh Kralı seviyesine çok hızlı şekilde yükselmişti ve bu hızlı yükselişin sayesinde yetişimini tam olarak katılaştıramamıştı. Bu sadece ruh okyanusunu geliştirmekle olacak bir iş değildi.

 

Orijin âlemine geçiş çok kuvvetli bir kalp Dao’su gerektiriyordu. Bunun üzerine bir anlık ilham yakalamak da gerekiyordu.

 

Bu dünyada birçok Ruh Kralı vardı fakat bunlardan sadece birkaç tanesi orijin âlemine geçebilecek kapasitedeydi.

 

Bir kişinin kalp Dao’sunu yetiştirmesi oldukça gizemli bir yolculuktu.

 

Jiang Chen Kıymetli Ağacın altında yaptığı meditasyonlarla çok fazla kullanışlı kazanç elde etmişti, aynı zamanda ilham kaynağını bulmak için de büyük adımlar atmıştı. Bir an evvel orijin âlemine geçiş yapmak istiyordu, bundan dolayı Kıymetli Ağacın altında daha fazla meditasyon yapması gerektiğini düşünüyordu.

 

Geçenlerde yaptığı bir aylık meditasyon zihin kuvvetini müthiş derecede ilerletmişti, bir de bunun üzerine Boulder’in Kalbi yeteneği eklenince daha önce görülmemiş bir kalp gücüne sahipti şu anda. Orijin âlemine geçiş için teknik gerekliliklerin hepsini sağlayabiliyordu.

 

Ruh okyanusu şu anda orijin âlemine geçiş için müsaitti, tek ihtiyacı olan şey bir ilham kaynağıydı.

 

Bu ilham kaynağını bulduğunda ise orijin âlemine geçiş süreci çok daha kolay olacaktı. Fakat Jiang Chen elbette acele etmiyordu, âlemler arası geçişin oldukça sakin bir şekilde yapılması gerektiğinin farkındaydı, zihninin berrak ve kalbinin sakin olması gerekiyordu.

 

Bir işi hızlıca halletmeye çalışmak her daim başarılı sonuçlar doğurmazdı.

 

Jiang Chen Kıymetli Ağacın altında oturmuş, Küçük Huang’ın kendisine verdiği Dağların ve Nehirlerin Tarihi isimli kitabı karıştırıyordu. Bu kitap sayesinde bu dünya hakkındaki anlayışı oldukça ilerlemişti.

 

“Acaba bu Kutsal Uçurum Kıtası benim önceki hayatımdaki devasa topraklarla ilişkili mi?”

 

Jiang Chen bu kadim kitaptan birkaç ipucu çıkarmaya çalışıyordu.

 

Kitaptaki bilgiler her ne kadar daha önce duyulmamış olsalar da yine de yüzeyseldi ve kıtanın gizemleri hakkında hiçbir şey içermiyordu.

 

Fakat durum bu olsa bile Jiang Chen elbette bu kitabı önemsemek zorundaydı.

 

Bu kitap Üst Sekiz Bölgesinin güçleri hakkında bazı bilgiler içeriyordu, bu bilgiler yüzeysel de olsa yine de Jiang Chen’in Gök Topluluğu konusunda daha nitelikli bir anlayışa sahip olmasına sebep olmuştu.

 

“Hmm, görünüşe göre Gök Topluluğunda müfettişlerin rütbeleri bile on iki seviyeye ayırılmış. Zuo Lan yeryüzü dereceli orijin âlemi uygulayıcısı olmasına rağmen kendisi sadece dördüncü seviyeli bir müfettiş! Onun üzerinde sekiz rütbe daha var! Gök Topluluğu kesinlikle çok büyük bir güce sahip fakat Bayan Küçük Huang’ın söylediklerine göre bu kıtada daha güçlü ve gizemli güçler varmış. Acaba bu güçler…?”

 

Küçük Huang ve Büyük Shun gizemlerle dolu kişilerdi, tavırlarından ve konuşmalarından çok güçlü bir arka planları olduğu belli oluyordu, belki de Gök Topluluğundan bile daha güçlü…?

 

Fakat durum buysa neden dünyayı dolaşıyorlardı? Büyük Shun neden küçük Huang’ı evine götürmüyordu?

 

Jiang Chen burada gizemli bir şeylerin döndüğünün farkındaydı, fakat bu kişilerin özel hayatlarına burnunu sokmadan bu gizemleri açığa kavuşturamayacağının fa farkındaydı.

 

 

Kıymetli Ağaç Topluluğunun gizli bir bölgesinde yeşil cübbeli bir adam Ata kişilerle aynı ortamda oturuyordu.

 

Bu yeşil kıyafetli adam Görkemli İlaç Topluluğunun elçisiydi. Badem yeşili kıyafetlerinin üzerine geniş bir Bagua motifi işlenmişti. Bu Bagua Görkemli İlaç Sarayının sembolüydü.

 

ÇN; Bagua: Var oluşun sekiz adet temelini simgeleyen bir sembol.

 

“Bu mektup benim sarayımın başkanı tarafından gönderilmiş bir mektuptur, lütfen inceleyin.”

 

Elçinin tavırları kibirli değildi, bunun yerine samimi bir gülümseme ile konuşuyordu.

 

Bin Akbaşlı mektubu alıp inceledi ve Ye Chonglou’ya verdi.

 

Ye Chonglou da mektubu inceledi, mektup içten ve samimi bir dille yazılmıştı. Belliki Görkemli İlaç Sarayı oldukça nazik bir saraydı.

 

“Beyler, Dokuz Güneşli Gök Topluluğu son yıllarda agresif bir tavırla sınırlarını çok büyük bir alana yayma politikası izliyor. Onların eli daha evvel Devasa Muhite hiç uzanmamıştı. Fakat Gök Topluluğu son on yılda Devasa Muhit içerisinde on adet yeni bölge oluşturdu. Elbette bu topluluğun sadece açık olan bölgelerini görebiliyoruz, gölgelerin arasına sakladıkları bölgeleri elbette göremiyoruz. On altı krallık her ne kadar sakin ve küçük bir yer olarak görülse de bizim sarayımızın başkanı uzun zamandır Kıymetli Ağaç Topluluğuna büyük değer veriyor. Bu topluluğun Gök Topluluğu tarafından yutulmasını görmek istemiyor. Bilmelisiniz ki sizin gücünüz bizim gücümüzdür. Bundan dolayı topluluklarımız birçok ortak çıkara sahip.”

 

Ata kişi Bin Akbaşlı hafifçe iç çekti ve kafasını salladı, Kıymetli Ağaç Topluluğu ruh malzemelerinin yetiştirilmesi konusunda en güçlü topluluktu ve Görkemli İlaç Sarayı ise Devasa Muhitteki en güçlü ilaç üreticilerindendi.

 

Elbette ortak çıkarları vardı.

 

“Beyler, herkes içinde bulunduğu koşulları iyi tanıyor, eğer şartlarınız varsa lütfen açıkça konuşun. Mademki ittifak kurma peşindeyiz, herkes fikirlerini açık şekilde belirtmelidir.”

 

Bu elçi oldukça anlayışlı birisine benziyordu, yetişim seviyesi Ata kişi Bin Akbaşlıdan bile yüksekteydi.

 

“Bizim aklımızda sadece iki endişe var.” Ye Chonglou Bin Akbaşlının bu kadar açık sözlü olmadığını bildiğinden dolayı söze girmişti: “İlk olarak, Jiang Chen’i ortak mürit yapma konusunu nasıl halledeceğiz? İkinci olarak, Görkemli İlaç Sarayı benim Kıymetli Ağaç Topluluğumun mirası olan Kızıl Şafağın Kıymetli Ağacına göz dikecek mi?”

 

Yeşil kıyafetli adam gülümsedi: “Kıymetli Ağaç kesinlikle bir hazine niteliğinde, fakat benim Görkemli İlaç Sarayımın kaynakları Kıymetli Ağaç Topluluğundan daha ileridedir. Mor renkli meyvelerin bize verebileceği faydalar dışında, kırmızı ve yeşil meyvelerin bize bir faydasının olacağını sanmıyorum. Fakat, mor renkli meyveler sadece altı yüz yılda bir defa açıyor, bu süreç çok uzun bir süreç ve benim sarayım elbette buna göz dikmeyecektir. Benim sarayımın başkanı Jiang Chen’in doğuştan gelen potansiyele sahip Long Juxue isimli bir uygulayıcıyı öldürdüğünü duydu ve Jiang Chen’in ne kadar değerli birisi olduğunu anladı. Zaten mesele Jiang Chen olmasa, benim sarayım neden Kıymetli Ağaç Topluluğu ile ittifak kurmak istesin ki?”

 

Askeri Dao dünyasında bir uygulayıcının doğuştan gelen bir potansiyeli varsa bütün kurumlar onun bu potansiyelinden yararlanmak isterdi, elbette Jiang Chen’in potansiyeli doğuştan gelmiyordu ama bu potansiyele sahip bir uygulayıcı olan Long Juxue’yi öldürebildiğine göre kesinlikle çok daha değerliydi.

 

Görkemli İlaç Sarayı Jiang Chen’in bu parlak geleceğinden faydalanmak istiyordu!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr