Bölüm 401: Doğu Ametist Qi, Yıldırım ve Şimşek Yılanlarının Dansı

avatar
1963 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 401: Doğu Ametist Qi, Yıldırım ve Şimşek Yılanlarının Dansı


Lei Gangyang da Jiang Chen’in saldırıyı rahat şekilde savuşturduğunu görünce şaşırmıştı. Duyduğu öfkeden dolayı neredeyse felç geçirecekti, fakat bu öfke biraz zaman sonra dövüşme arzusuna dönüşmüştü.

 

Uzun bir ıslık çalarak konuştu: “İlk yumruk sadece iştah açmak içindi, şimdi on adet yumruk daha atayım da tadına bak!”

 

Ellerini birleştirdi ve boks aurasını dışa vurdu, sayısız boks gölgesi patlayan bir gayzer edasıyla ileri atıldı, manzara bir meteorun yeryüzüne düşmesi gibiydi.

 

Böylesine bir boks aurası rakibin geri çekilmesini bile engelleyecek cinstendi.

 

Jiang Chen böylesine müthiş bir güç karşısında bile sakin kalıyordu, duruşunu hiç bozmamıştı, kalbi bir dağ gibi sabitti.

 

Lei Gangyang’ın saldırısı ortalığı toza bulamıştı ve göz gözü görmeyecek derecede bir bulanıklık vardı.

 

Jiang Chen İlah’ın Gözünü aktif etti, Medyumun Zihni’ni ise en üst gücüne kadar zorladı, bir sonraki saniyede Jiang Chen bu boks gölgelerinin bütün gökyüzünü kapladığını fark etti.

 

Jiang Chen bir adım geriledi ve momentumunu toparladı, kollarını gerdi ve seri şekilde birçok yumruk savurdu.

 

Bum! Bum! Bum!

 

Bum! Bum! Bum!

 

Her bir boks gölgesi Jiang Chen’in yumruğu ile karşılaştığında sönmeye yüz tutmuş birer mum gibi zayıflıyordu, zayıfladıktan sonra ise kanadı kopmuş bir sineğin toprağa düşmesi gibi halsizce dağılıyordu.

 

Jiang Chen gülümsedi: “Dediğim gibi sana on hamle hakkı verdim!”

 

Lei Gangyang streslenmişti.

 

Bu saldırı Güneşli Avuç Saldırısının en güçlü tekniğiydi, boks aurasını madde haline getirerek boşlukta bir anda bir mühür gibi oluşuyordu.

 

Bu mühür kapandığında rakip içeride tıkılıp kalacak ve yıldırım etkisinin beraberinde getirdiği yanma etkisi ile küle dönüşecekti.

 

Fakat Lei Gangyang’ın hayalini kurduğu bu manzara gerçekleşmedi.

 

Rakibi yumruk yumruğa karşısına dikilmiş ve Lei Gangyang’ın en çok gurur duyduğu tekniği olan Güneşli Avuç Saldırısını def etmişti.

 

Lei Gangyang gibi kendine aşırı güvenen birisi bile şu anda güven kaynağı bulmakta zorlanıyordu.

 

Bu saldırı Lei Gangyang’ın en güçlü saldırılarından birisiydi, koz kartlarından birisi olmasa da, sonuçta Long Juxue bile böylesine bir saldırıyla karşılaşmaktan çekiniyordu.

 

Gerçekten de bu fani uygulayıcının yumruklarıyla kendisinin boks tekniğini alt edebileceğini düşünememişti.

 

Durumun böyle olmasın sebebi Lei Gangyang’ın çok zayıf olduğundan veya Güneşli Avuç Saldırısının Zayıf bir teknik olmasından değildi, asıl sebep Jiang Chen’in her türlü saldırıyı gizemli bir teknikle alt edebilmesiydi.

 

Güneşli Avuç Saldırısı Lei Gangyang’ın ruhundaki alev ve yıldırım özlerinin kombinasyonuyla oluşuyordu. Bir tanesi güneşin alevli gücü, bir diğeri ise yıldırımın çarpıcı etkisiydi.

 

Fakat Jiang Chen’in savunma teknikleri bu saldırıların gücünü tamamen göz ardı edebilecek seviyedeydi. Güneşin alev gücü nasıl olur da Alevli Kertenkelenin kabuklarını yenebilirdi? Bu saldırı Jiang Chen’e zarar verememiş olmakla kalmayıp aynı zamanda Jiang Chen’in bu saldırının arkasındaki enerjiyi absorbe etmesini de sağlamıştı.

 

Jiang Chen daha önce olsa bu yıldırım saldırısının etkisinden korkabilirdi, fakat yıldırım Bulutu Ağacından bir parçayı absorbe ettiğinden bu yana vücudu bu tarz saldırılara bağışıklık kazanmış durumdaydı.

 

Bundan dolayı bu saldırının arkasındaki tekniğin gücü Jiang Chen için göz ardı edilebilirdi, geriye kalan tek şey yumruğun fiziksel gücüydü.

 

Fakat bu yumruğun Jiang Chen üzerindeki fiziki etkisi ne kadar olabilirdi ki?

 

Long Juxue maçı izliyordu, Lei Gangyang’ın her saldırısının Jiang Chen tarafından bozulduğunu görünce kaşlarını çattı. Topluluğa girdiğinden bu yana kazançları çok büyük olmuştu, etrafındaki herkesi alt edebilecek duruma geldiğini düşünüyordu.

 

Jiang Chen hakkındaki düşünceleri ise daha basitti, Jiang Chen’in hiçbir topluluğun kaynaklarından yararlanamadığını bildiğinden dolayı onu kendisine bir tehdit olarak görmemişti hiçbir zaman. Jiang Chen’in karşısında enerjisini harcamaya bile layık olmadığını düşünüyordu.

 

Fakat şimdi Long Juxue yanıldığını hissedebiliyordu, hem de tamamen yanıldığını!

 

Eğer He Yan’ın ölümü ve Hai Tian’ın sakat kalması Long Juxue’nin kalbinde küçücük bir titremeye bile yol açmadıysa o halde Chu Xinghan’ın kaybı Long Juxue’nin sadece bir kaşının çatılmasına sebep olmuştu.

 

Fakat bugün Jiang Chen Lei Gangyang’ın boks aurasını hiç zorlanmadan bertaraf edebilmişti, Long Juxue bunu kendisinin bile yapamayacağının farkındaydı. Lei Gangyang’ın vücudunun yakın dövüşte ne derecede yenilmez olduğunu biliyordu.

 

Eğer Lei Gangyang’la yumruk yumruğa karşılaşsaydı kesinlikle yenilirdi.

 

Fakat Jiang Chen Lei Gangyang’ı tamamıyla baskı altına almıştı!

 

Bu durum Jiang Chen’in vücudunun fiziki sertliğinin Lei Gangyang’ın vücudundan daha sert olduğu anlamına mı geliyordu?

 

Long Juxue önceki kibirli yapısını bir kenara bırakıp bu sorunun cevabını düşünmeye başladı, sonunda Jiang Chen’in kendisi ile mücadele edip yeneceğini söylediğinde boş konuşmadığının farkına varabilmişti.

 

Jiang Chen arenada kimin daha güçlü olduğunun belli edileceği bir mücadeleye hazırlıklı gelmişti!

 

“Jiang Chen, seni gidi pis domuz! Ben seni küçümsemişim! Ama iyi oldu, iyi oldu… Eğer karşımda güçsüz şekilde dursaydın ve ben sana ölümüne işkence etseydim bu çok heyecansız ve zevksiz olurdu! Sen ne kadar güçlü olursan içimdeki öldürme arzusu ve heyecan bir o kadar fazla olur. Fakat bana gelmeden önce Lei Gangyang’ı geçmek zorundasın!”

 

Long Juxue Lei Gangyang’ın ne kadar güçlü birisi olduğunun farkındaydı, Güneşli Avuç Saldırısı onun sahip olduğu tekniklerden sadece bir tanesiydi. Topluluğun bir numaralı müridi olarak kesinlikle elinde çok sayıda koz kartı vardı.

 

Bu esnada Lei Gangyang’ın dudaklarında soğuk bir gülümseme belirmişti, elleriyle bir kavrama hareketi yaptı ve bir anda elinde siyah renkli bir pala belirdi.

 

Kalın bir kılıcı andıran bu pala üç parmak kadar genişlikteydi, keskin tarafı yetişkin bir kişinin kolu kadar uzundu.

 

Lei Gangyang bu kılıcı kavradığında aurası bir anda iki katına çıkmıştı.

 

Ruh enerjisini vücudunda dolaştırmaya başladı, siyah kılıcın etrafında mor renkli dalgalanmalar oluştu, bu mor dalgalanmaların her biri birer yılan edasıyla dans ediyordu, sanki siyah kılıcın etrafında dans etmek için yaratılmış yılanlar gibi!

 

Kılıcın etrafındaki mor elektrik dalgaları sanki canlı yılanlar gibiydi, her an canlı bir yaşam formuna bürünebilecek gibi duruyorlardı. Kılıcın etrafında dalgalandıkça sayıları da artıyordu, izleyenlerin kafatasını titretecek bir aurası vardı.

 

“Jiang Chen, senin boks yeteneklerin olağanüstü, fakat benim Öfkeli Yıldırım Kılıcımdan nasıl kurtulacaksın merak ediyorum!”

 

Lei Gangyang bu sefer gerçek anlamda öfkelenmişti, bu sefer gerçek bir koz kartını ortaya koymuştu.

 

Bu kılıcın aurası mükemmel derecedeydi, hiçbir pürüz görünmüyordu, izleyen kişilere bu kılıcın sahibinin gökleri absorbe ettiğine dair bir izlenim veriyordu.

 

Arenanın etrafındakilerden yine bir uğultu koptu.

 

“Öfkeli Yıldırım Kılıcı mı? Dokuz defa geliştirilmiş bir ruh silahı!”

 

“Vay be! Lei Gangyang gerçekten de Mor Güneş Topluluğunun bir numaralı müridi olmayı hak eden birisi! Tam geliştirilmiş bir ruh silahına sahip olmak diğer bütün silahları geri planda bırakır!”

 

“Bu Jiang Chen denen adam Lei Gangyang’ı koz kartlarını kullanması için çok zorladı ve karşısına bu kutsal silahı çıkarttı! Jiang Chen kaybetse bile bu silaha karşı kaybettiği için gururundan hiçbir şey kaybetmez!”

 

“Hehe! Sen Lei Gangyang’ın bu silahı neden ortaya çıkarttığını sanıyorsun, onun da içinde kaybetme korkusu var demekki! Jiang Chen’in hala kazanma şansı olduğunu Lei Gangyang bile görebiliyor! Zaten Jiang Chen birinci kademe seçmelerden beri sürekli mucizevi hamleler yapmıyor mu? Belki bu mücadelede de mucizevi şekilde başarılı olur!”

 

Şu ana kadar maçı izleyenlerden hiçbiri Jiang Chen’in limitlerini zorladığını, bu adamın en üst sınırının ne olduğunu görememişti.

 

Bu adamın sınırı neydi? Koz kartları nelerdi?

 

Ortamdaki hiç kimse bu soruların cevabını bilemiyordu!

 

Bir yetişimci bu raddeye kadar savaşıp hala koz kartlarını çıkarmamışsa en çok korkulması gereken yetişimci oydu!

 

Güneş Avcısının bakışları sinsi bir ifade ile doluydu: “Lei Gangyang, ah Lei Gangyang! Şimdi sen Öfkeli Yıldırım Kılıcını kullandığına göre finalde Long Juxue’ye layık bir rakip olamayacaksın! Fakat sen Jiang Chen’i yenersen, hatta ağır yara alarak yenersen bile büyük bir başarı elde etmiş olacaksın zaten!”

 

Lei Gangyang’ın düşünceleri oldukça karmaşıktı, aslında aklındaki tek hedefi kazanmaktı, fakat bunu nasıl yapacağını, ne zaman ve hangi tekniği kullanarak yapacağını düşünmekten kafası çok karmaşık bir hal almıştı.

 

Vınnn! Vınnn! Vınnn!

 

Lei Gangyang kılıcını havada sallamaya başladığında havada bir anda pürüzlü yarıkları oluşturmaya başlamıştı, sanki bu kılıç havadaki elementleri etkisi altına alıp formasyona sokuyor ve ortamdaki havada çatlaklar oluşturuyor gibiydi!

 

Yıldırım şekilli bir yılan Jiang Chen’e doğru atıldı.

 

“Silah konusunda mı yarışalım yani?” Jiang Chen korkusuzdu, bir elinde İsimsiz Kılıç belirmişti. Geri çekilmek yerine kendisi de ileri atıldı, bir kaplan gibi öne eğilerek kılıcını savurdu.

 

Herkesin bildiği gibi bir uzman kişi on adet acemi kişiyi rahatlıkla yenebilirdi, aynı şekilde bir uzman kişinin kılıç hamlesi karşıdaki on acemi hamleyi alt edebilirdi.

 

Jiang Chen’in hamlesi hem güçlü hem de oldukça hızlıydı. Öfkeli Yıldırım Kılıcının saldırısı ne kadar güçlü olursa olsun, teknikleri ne kadar zarif olursa olsun, Jiang Chen’in ritmi karşısında bir hiçti.

 

Elbette Jiang Chen’in askeri Dao bilgisi kutsal seviyedeydi.

 

Öfkeli Yıldırım Kılıcı da elbette etkileyiciydi, barındırdığı teknikler garip ve egzotikti. Fakat Jiang Chen Medyumun Zihni’ni kullanarak Lei Gangyang’ın kullanmak üzere olduğu bütün aldatmacaları görebiliyordu.

 

Bundan dolayı Jiang Chen’in kılıcı her ne kadar sıradan ve dümdüz bir kılıç gibi görünse de, tam vaktinde yapılan bir saldırı ile Lei Gangyang’ın kılıcının hareketini bozup momentumunu dağıtabilirdi.

 

Her hamle mükemmeliyete ulaşan derecedeydi, kullanılan güçten bir nebze bile israf etmiyordu, her saldırıdaki güç kullanımı oranı tam yerindeydi!

 

Bu kadar güçlü bir kavrama yeteneği elbette Jiang Chen’in devasa askeri Dao bilgisine dayanıyordu.

 

Lei Gangyang nasıl olur da Jiang Chen’in avantajlarının neler olduğunu bilebilirdi ki?

 

Lei Gangyang Jiang Chen’in rahat şekilde davrandığını görünce neredeyse daha önceden birilerinin Öfkeli Yıldırım Kılıcı hakkında bu adama bilgi verdiğini düşünecekti. Aksi takdirde nasıl olur da her hamlesine karşı tepkisi sanki hiçbir şey olmamış gibi olabilirdi?

 

Lei Gangyang nasıl bir teknik kullanırsa kullansın Jiang Chen’in savunmasını kıramıyordu, Jiang Chen’in duruşu her daim umursamaz ve kayıtsızdı. Sanki ölümcül bir mücadele içinde değilmiş de bir antrenmandaymış gibi davranıyordu.

 

Bu durum gülünç ve utanç vericiydi!

 

Lei Gangyang’ın ciğerleri öfke ile dolmuştu, neredeyse patlayacak gibi hissediyordu. Koz kartının böyle sonuçlanacağını düşünememişti.

 

“Jiang Chen, öl!”

 

Lei Gangyang ciddi anlamda kızgındı, elindeki Öfkeli Yıldırım Kılıcını gökyüzüne doğrulttu ve bir anda ortaya çıkan mor ışıklar altın renkli zırhının etrafında dolaşmaya başladı.

 

“Doğu Ametist Qi! Yıldırım ve Şimşek Yılanlarının Dansı!”

 

Korkutucu qi dalgaları şimşek gibi çakmaya başlamıştı, bir anda sayıları çoğalmıştı ve aniden sayısız elektrikli yılan oluşmuştu.

 

On katlı sıralar halinde rakibin etrafını sarmaya çalışıyordu bu yılanlar.

 

“Öl Jiang Chen, öl!” Lei Gangyang korkutucu bir ifadeyle gülümsüyordu, kılıcın etrafındaki elektrikli yılanların dansı bir yıldırım okyanusunu andırıyordu. Yılanlar gittikçe Jiang Chen’e yaklaşıyor ve onun etrafını sarıyordu.

 

“Olamaz!” Bin Akbaşlı ayağa fırlamıştı ve neredeyse müdahale edecekti.

 

Fakat yaşlı canavar Güneş Avcısı buna müsaade etmezdi elbette! Anında ileri fırladı ve Bin Akbaşlının yolunu kesti: “Daoist Bin Akbaşlı, sen her daim sessiz sakin kalan birisiydin, şimdi neden kendine hakim olamıyorsun?”

 

“Sen!” Bin Akbaşlı parmağını doğrulttu, öfkesinden neredeyse gözleri çatlayacaktı. Her daim sakin kalan karaktere sahip olmasına rağmen şu anda patlayacak gibiydi.

 

Lei Gangyang’ın kalbindeki tek hedefin Jiang Chen’i yok etmek olduğu aşikardı.

 

Sadece Lei Gangyang’dan daha güçlü olan birisi bu yılan barikatını yıkabilirdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr