Bölüm 400: Lei Gangyang’la Yüzleşme, Her Darbe Hedefini Buluyor!

avatar
2003 1

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 400: Lei Gangyang’la Yüzleşme, Her Darbe Hedefini Buluyor!


Göksel çeyreğin devasa büyüklükteki arenasında…

 

Yarı finallerin ilk maçı başlamak üzereydi. Savaşların biri Mor Güneş Topluluğunun birinci müridi Lei Gangyang ile Jiang Chen arasında olacaktı.

 

Bu yarı final maçının sonucunu kestirmek çok zordu.

 

Long Juxue ile Shi Yunyun arasındaki maçta ise beklenmedik bir sonuç yoktu, tahminlerin hepsi aynı yöndeydi.

 

Jiang Chen her ne kadar kendisinden üst seviyede birisiyle karşılaşacak olsa da, daha önce bu elemanla kapışmış ve iki hamlesinden başarılı şekilde kurtulmuştu.

 

Bu durum ortamdakilerin bazılarının Jiang Chen’in kazanacağı yönünde tahmin yürütmesine sebep olmuştu.

 

Eğer sonucu tahmin edilemeyen maç hangisi olur diye sorulursa herkesin vereceği cevap fani uygulayıcı ile Lei Gangyang arasındaki maç olurdu, Jiang Chen’in mucize yaratma olasılığı Shi Yunyun’dan daha fazlaydı.

 

Lei Gangyang iriyarı ve uzun boylu birisiydi, altın renkli bir zırh ve yeşil renkli bir cübbe giyiyordu, bu görünüşü oldukça göz kamaştırıcıydı.

 

“Jiang Chen, senin yükselişinin çok hızlı olduğunu kabul ediyorum, gökleri sarsacak bir performans sergilediğinin de farkındayım, fakat senin efsanen bugün burada sona erecek.”

 

“Bugün buraya kadar gelişimde karşıma çıkan her rakibimin söylediği laflar bunlar! Fakat görüyorsun, arenadayım ve canlı kanlı karşında dikiliyorum!”

 

“Hah! Bunun sebebi önceki rakiplerinin yetersiz oluşu!”

 

Lei Gangyang uzun bir ıslık çaldı ve qi enerjisini toparladı, etrafını kırmızı bir sis kaplamıştı, alevden bir okyanus gibi havada dans ediyordu bu sis.

 

“Jiang Chen, sana söylemeyi unutmuşum, ben doğduğumda ruhum alev ve yıldırım özü ile doluydu, benim potansiyelim doğuştan gelen potansiyelle yarışacak cinstendir. Kalp Dao’m çok güçlüdür ve sıralama savaşlarının şampiyonu kesinlikle ben olacağım. Sen sözde bir dâhi olarak sadece benim kaderimi doldurmam için gökler tarafından gönderilmiş bir basamaksın!”

 

“Bir basamak mı? Benim düşüncelerim de tıpkı seninkiler gibi, sen benim Long Juxue denen *rospuyu öldürmemin önündeki bir basamaktan ibaretsin! Benimle karşılaşman yazık olmuş! Şanssız birisin!”

 

Bu ikiliden hiçbiri karşı tarafın son konuşan kişi olmasına izin vermek istemiyordu, ikisi de baskın karakterlere sahipti ve kendilerine söylenen sözün altında kalmak istemiyorlardı.

 

Şu an söyledikleri her sözün ve yaptıkları her hareketin arkasında gizli bir anlam vardı.

 

Sözlü sataşma yapmalarının sebebi savaş ortamına hazırlanmaktı.

 

“Jiang Chen, sanırım seni hafife almışım, mademki sözlerimle ve auramla seni baskı altına alamıyorum, o halde eski usul savaşa ne dersin ha?”

 

“Hah! Nasıl istersen! Lei Gangyang, sana ilk üç hamle iznini veriyorum!”

 

“Ne kadar da kibir dolusun!”

 

“Eğer yetmediyse ilk on hamleyi sana bırakabilirim!”

 

“Jiang Chen, eğer beni sözlerinle kışkırtabileceğini sanıyorsan çok safsın demektir!”

 

“Kazanmak için sözlere ihtiyacım yok!”

 

“Madem öyle, al bakalım şu yumruğu!”

 

Lei Gangyang Jiang Chen’in saygısız tavrını görünce sinirlenmişti, içindeki öfke giderek artıyordu ve yıldırım sesi çıkaran bir yumruk sallamıştı rakibine.

 

En yükseklerin toplantısı denilen toplantıda bu ikili karşı karşıya geldiğinden beri Lei Gangyang kederli ve hüzünlüydü, o gün Jiang Chen’e alçak bölgeden saldırmak zorunda kalmıştı ve pozisyon olarak çok dezavantajlıydı.

 

Fakat şimdi arenada savaşıyorlardı, adil bir dövüş olacaktı! Jiang Chen artık numara yapamayacaktı!

 

Lei Gangyang’ın yumruğu şiddetli yağmurun momentumunu ve yıldırımın keskin sesini taşıyordu, göklerden yeryüzüne inen güneş gibiydi! Sıcak havayı ve bunaltıcı, kavurucu hava akımını beraberinde getiriyordu.

 

Arenanın etrafındakilerden bazıları bu tekniği tanımıştı.

 

“Güneşli Avuç Saldırısı!”

 

“Yağmurun ve yıldırım sesi! Güneşin yok edici etkisi! Güneşli Avuç Saldırısı Mor Güneş Topluluğunun en kaliteli beş saldırı tekniğinden biridir! Lei Gangyang’ın alev ve yıldırım özü ile beslenen ruhu sanki bu tekniği kullanmak için doğmuş gibi!”

 

“Başlar başlamaz en ölümcül tekniklerden birini kullandı, görünüşe göre Lei Gangyang gerçekten de galibiyet arzusu ile yanıp tutuşuyor.”

 

“Kesinlikle, zaten Lei Gangyang bu sıralama savaşlarının birincisi olmak istiyor. Bir sonraki rakibi Long Juxue olacak, bundan dolayı acele ederek bir an önce hedefine ulaşmak istiyor, fani uygulayıcıyla vakit kaybetmek istemiyor. Bu adamın oyalanması demek ruh enerjisini boş yere israf etmesi demektir.”

 

“Evet, bu fani uygulayıcıya yazık oldu, eğer yarı finallerdeki rakibi Shi Yunyun olsaydı belki de finallere yükselebilirdi.”

 

Ortamda mücadeleyi seyredenler hala Lei Gangyang’ın üstün geleceğini düşünüyordu.

 

Sonuçta Lei Gangyang göksel derecedeydi ve Mor Güneş Topluluğunun yenilmez müridi olarak anılıyordu. Kendisini bu pozisyondan şu ana kadar kimse indirememişti.

 

Lei Gangyang bir zamanlar Mor Güneş Topluluğunun bütün kaynaklarından tek başına yararlanan birisiydi.

 

İşin aslı, Tang Hong ve Liu Wencai bile Lei Gangyang’ın momentumunu gördüklerinde endişelenmeye başlamışlardı. Elbette patronlarının bu işi başarabileceğine inanıyorlardı fakat yine de Lei Gangyang’ın baskın karakteri birkaç damla soğuk ter dökmelerine sebep olmuştu.

 

Ata Bin Akbaşlı delici bakışlar atıyordu, gözlerinde hem endişe hem de hırs gözlemlenebiliyordu.

 

Elbette bu fani uygulayıcının bir anda ortaya çıkışı ve Kıymetli Ağaç Topluluğuna girme arzusunda olması Bin Akbaşlıyı bir hazine bulmuş gibi sevindirmişti.

 

Jiang Chen artık Kıymetli Ağaç Topluluğunun kıymeti olacaktı, onu temsil eden yüz olacaktı.

 

Bin Akbaşlı Lei Gangyang’ın gönderdiği ağır darbeyi görünce biraz endişelendi: “Jiang Chen buna dayanabilecek mi?”

 

Kalbi Jiang Chen’den yana olanların hepsi endişe içindeydi.

 

Fakat Jiang Chen arenanın orta yerinde sabit bir dağ gibi hareketsiz duruyordu. Duruşu göz kamaştırıcıydı, sakin ve durgundu, sanki karşısındaki kişinin yaptığı bu vahşi saldırı bir karınca ısırığıymış gibi davranıyordu.

 

“Demek boks tekniklerimizi kapıştıracağız ha?”

 

Jiang Chen bunu söylerken aniden gözlerini açtı ve göz kamaştırıcı bir ışık yaydı.

 

Elleriyle gizemli bir hareket yaptı ve havada bir yay çizdi.

 

Hafifçe nefes vererek bir adım ileri çıktı ve bir yumruk savurdu.

 

Bu yumruk binlerce bitkinin baharda çiçek açması gibiydi.

 

Fakat bu yumruk aynı zamanda sonbaharın yıkıcı, öldürücü ve soldurucu etkisini de taşıyordu.

 

Bu yumruğun yarattığı etki etraftakileri hayrete düşürdü. Dünya üzerinde böylesine olağanüstü bir yumruk tekniği var mıydı?

 

İki farklı amaç tek bir yumrukta güdülebilir miydi?

 

Hem yaşam hem de ölüm tekniği nasıl olur da bir yumrukta entegre olabilirdi?

 

İşin aslında Jiang Chen’in bir yumruğu aslında iki yumruk barındırıyordu. O kadar hızlı yumruk savurmuştu ki dışarıdan bakanlar bunu tek bir yumruk olarak görmüştü. Yumrukların bir tanesi açık şekilde savrulurken diğeri gölgelerin içinden gizlice savrulmuştu. İşte bu solma-filizlenmenin, ateş ve suyun, yin ve yang’ın muhteşem kombinasyonuydu.

 

Bum! Bum! Bum!

 

Ardı ardına gelen çarpışmalar arenayı sarsıyordu.

 

Olağanüstü güçteki ruh enerjileri birbirine sürekli çarpıyordu, sayısız titreşime yol açıyordu, sanki bütün arenaya takla attırmak ister gibiydi bu enerji dalgaları.

 

Bu dalgalanmalar Güneşli Avuç Saldırısının arenayı kaplayan etkisini bertaraf etmişti.

 

Her şey başlangıçtaki haline dönmüştü.

 

Jiang Chen Lei Gangyang’ın boks aurasından kurtulmuştu.

 

Bu manzara arenanın dışındaki izleyicileri şoka uğrattı.

 

Güneş Avcısının yüzündeki ifade bile donakalmıştı. Mücadelenin başından beri sakindi fakat şu anda gözleri şaşkınlıkla doluydu. Lei Gangyang’ın en etkili tekniğini aktif ettiğini gördüğünde bu hamlesinin arkasındaki amacı görebilmişti.

 

Fakat sonrasında Jiang Chen’in hamlesi Güneş Avcısının tamamen şaşırmasına yol açmıştı.

 

Jiang Chen gizli bir teknik kullanmıştı ve bir anda rakibinin olağanüstü etkiye sahip aurasından kurtulmuştu.

 

Nasıl? Bu nasıl mümkün olabilirdi?

 

Herkes biliyordu ki Lei Gangyang’ın bu hamlesi yeryüzüne çöken bir güneş etkisi yaratıyordu, rüzgar ve yıldırımla entegre şekilde çalışıyordu. Bu saldırıyı karşılamak için hangi vücut organı seçilirse o organ sakat kalırdı.

 

Rüzgar ve yıldırımın entegre çalışması rakibin kollarını yakabilecek güçteydi, vücudunun geri kalanını ise sakat bırakabilecek potansiyele sahipti.

 

Bundan dolayı Jiang Chen’in bu saldırıdan sağ çıktığını ve üstelik hiç etkilenmediğini görenler soğuk terler dökmeye başlamışlardı.

 

Bin Akbaşlı da saldırının başında endişeli şekilde ayağa fırlamıştı fakat yumrukların çarpışmasından sonra Lei Gangyang’ın aurasının dağıldığını görünce rahatlamıştı.

 

“Uf!” Bin Akbaşlı tekrar sandalyesine oturdu, gözleri manzara karşısında heyecanla dolmuştu, Kıymetli Ağaç Topluluğunun gerçekten altı hazine dolu bir kayaya rastladığını fark etmişti.

 

Lei Gangyang’ın en güçlü saldırısı bile Jiang Chen’i alt etmekte başarısız olmuştu, hatta Jiang Chen’in duruşuna bakılırsa bu saldırıdan hiç etkilenmemişti bile! Zaten öyle süslü püslü bir savunma taktiği de kullanmamıştı, sadece göze göz diyerek kendisi de yumruk savurmuştu!

 

Herkes biliyordu ki dört büyük topluluğun müritleri arasında fiziksel bir mücadele olacağı zaman Long Juxue bile Lei Gangyang’ın karşısına çıkmaktan çekinirdi.

 

Fakat Jiang Chen karşısına çıkmıştı, üzerine kendisine yapılan saldırıdan da kurtulmuştu!

 

Dokuz Aslan kederli şekilde konuştu: “Yoldaş Bin Akbaşlı, sen gerçekten kaliteli bir hazine elde ettin, bana yazık oldu, benim gibi yaşlı birisi böylesine kaliteli bir dâhiyi bünyesine katmayı çok isterdi. Fakat benim yerime onu sen kaptın!”

 

Buz Buharı da kederli şekilde iç çekti ve konuştu: “Ben önceki fikirlerimi tekrar gözden geçirmeliyim. Jiang Chen kesinlikle Lei Gangyang’la savaşabilecek birisi ve kazanma şansı yüzde elli.”

 

İki saygın Ata kişi aynı anda konuşup Jiang Chen hakkındaki fikirlerini sunuyorlardı.

 

Güneş Avcısı ise bu sözler karşısında homurdanarak konuştu: “Jiang Chen’i sadece bir yumruk izledikten sonra böylesine göklere yükseltecek kadar övmeye gerek var mı? Lei Gangyang o kadar güçlü ki yeteneklerini henüz yeni sergilemeye başladı, şu anda gördüğünüz şey buzdağının sadece görünen kısmı.”

 

Dokuz Aslan bu sözlere gülerek karşılık verdi: “Sanki Jiang Chen yeteneklerinin hepsini sergilemiş gibi konuşuyorsun, ne biliyorsun onun da buzdağının sadece görünen kısmını sergilemediğini?”

 

Buz Buharı gülerek onayladı: “Kesinlikle, Daoist Güneş Avcısı, görünüşe göre Jiang Chen de henüz kozlarını açık etmedi.”

 

Güneş Avcısı kendisine yapılan bu imalı göndermelere sinirlenmişti, öfke dolu bakışları etrafı gözlemliyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44336 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr