Bölüm 396: İlk On Altı Kişi, Dâhilerin Seçilmesi

avatar
1894 1

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 396: İlk On Altı Kişi, Dâhilerin Seçilmesi


Chu Xinghan arkasında sadece birkaç damla kan izi bırakarak kaybolmuştu, ne yöne gittiği, nasıl gittiği bilinmiyordu.

 

Usta Shuiyue kaşlarını çatarak bağırdı: “Kimse bu adamın nereye gittiğini görmedi mi?”

 

Ortamdaki herkes Lian Canghai’nin maçını izlemekle meşguldü, Chu Xinghan’la ilgilenen kimse yoktu. Bundan dolayı Usta Shuiyue bunu sorduğunda kimseden cevap gelmedi.

 

Long Juxue’nin öfkeli ifadesi etrafı izledi fakat ipucu bulamadı. Hafifçe gülümseyerek konuştu: “Onurlu ustamın sinirlenmesine gerek yok. Chu Xinghan denen herif cesur şekilde ölmektense korkak şekilde yaşamayı seçti. Şu an ölmemiş olsa bile benim darbemden sonra sakat kalmış olmalı. Benim dondurucu Gök Anka qi’si saldırım damarlarındaki bütün kanı dondurmuş olmalı. Geçici süreliğine buradan kaçmayı başarabilmiş olsa bile çok uzaklaşamadan ölecektir.”

 

Long Juxue gücüne güveniyordu ve hiç endişelenmiyordu.

 

Chu Xinghan’ın bu saldırıdan sağ çıkmış olmasını bile umursamıyordu.

 

Long Juxue doğuştan gelen potansiyeli olan saygın bir uygulayıcıydı, kendi topluluğunun bir numaralı dâhisiydi. Mor Güneş Topluluğu bütün hazinesini bu kadın üzerine yatırmayı göze almıştı, neden sakat kalmış bir müridi umursasındı ki?

 

Topluluğun kıdemlileri neler yaşandığını görmüşlerdi, kıdemliler arasında Usta Shuiyue’den daha üstün rütbeli olanlar da vardı.

 

Fakat olayı görenlerin hepsi görmezden gelmeyi tercih etmişti.

 

Bunun sebebi Long Juxue’nin de olaylara karışmış olmasıydı. Topluluğun bütün odak noktası şu anda Long Juxue’ydi, bundan dolayı Long Juxue’yi sorgulamaya kimsenin cesareti yoktu.

 

Eğer Long Juxue’ye bir ceza verilecek olsa kayıp yaşayacak taraf aslında topluluk olurdu.

 

Güneş Avcısı da olaylara şahit olmuştu fakat gülümsemekten başka tepki vermedi. Bu mesele bu adamın kalbinde en ufak bir titremeye bile yol açmamıştı.

 

Aslında bu adam buna benzer bir sürü olayla karşılaşmıştı geçmişte. Long Juxue’nin hamlelerine hayranlık duyuyordu. Bu kadının baskın bir karakteri ve gururlu bir yapısı vardı, bu özellikler tam da Mor Güneş Topluluğuna yakışan özelliklerdi.

 

Chu Xinghan’ın meselesi su birikintisinin üzerindeki bir taş parçası gibiydi, bütün mesele sadece birkaç su dalgasından ibaretti. Bu tarz küçük bir meseleye kimse önem göstermezdi.

 

Sonuçta Chu Xinghan Usta Shuiyue’nin altındaki küçük bir müritti. Arkasında büyük bir güç yoktu ve potansiyeli çok da etkileyici değildi.

 

Chu Xinghan’a sahip olmak ya da olmamak arasında çok fark yoktu.

 

Fakat Ceng Shi farklıydı, empati kurabilen birisiydi, Ceng Shi haricinde hiç kimse Chu Xinghan’ın durumu hakkında endişe duyamamıştı.

 

Ceng Shi aslında Chu Xinghan’ı önemsediğinden dolayı değil, kendisini bu adamın yerinde görebildiği için endişeliydi.

 

Chu Xinghan’ın bugünkü düşüşü Ceng Shi’nin yarınki düşüşü ile denk sayılırdı, Ceng Shi ileri bir zamanda Chu Xinghan’ın başına gelenlerin aynısının kendisinin başına gelebileceğini düşünüyordu.

 

Zaten önceden beri Long Juxue’ye karşı kendisini soğuk hissediyordu, şimdi ise Long Juxue’nin gerçek yüzünü iyice görebilmişti.

 

Long Juxue kendisine hiç zararı dokunmamış olan Chu Xinghan’a umursamaz şekilde ölümcül bir darbe vurmuştu.

 

Ceng Shi kötümser birisiydi.

 

Önceki maçlarda ilk on altı kişi arasına girmiş olsa bile şu anda mutlu değildi.

 

İkinci raundun son gününde göksel çeyreğin dâhileri yine sahne ışıklarını üzerlerine çekmişlerdi. Kolay şekilde zafere ulaşmışlardı.

 

Bu şekilde ilk on altı kişinin listesi oluşturulmuştu.

 

Bu on altı kişi arasında beş tanesi Mor Güneş Topluluğundan, üç tanesi Kıymetli Ağaç Topluluğundan, üç tanesi Akan Rüzgar Topluluğundan, dört tanesi Devasa Ruh Topluluğundan ve bir tanesi de fani dünyadandı.

 

Liste seçmelerden önce tahmin edilen sayılara benzerdi.

 

Fakat Jiang Chen’in varlığı bu listenin tahminlerine aykırıydı. İlk on altı kişi arasında fani bir uygulayıcı olması oldukça şaşırtıcıydı.

 

Devasa Ruh Topluluğu ise ilk on altı kişi arasında sadece üç kişiye sahip olacaklarını düşünmüşlerdi, Liu Wencai’yi hesaba katmamışlardı.

 

Kıymetli Ağaç Topluluğu ise dört kişilik yer kapacağını düşünmüştü fakat Demir Dazhi’nin Liu Wencai tarafından alt edileceğini kimse düşünmemişti.

 

Şimdi bu seçmelerde Ata kişiler kâr-zarar değerlendirmesi yapmalıydılar.

 

Kurallara göre ilk on altı kişi arasındaki müritler hangi topluluğa bağlıysa o şekilde kalmalıydı.

 

Buradaki istisnayı elbette Jiang Chen oluşturuyordu.

 

Fakat yine de uygulayıcıların kendi kararlarına saygı duymalıydılar.

 

Sonuçta bu seçmelerin sonunda bu uygulayıcılar gelecekleri için kararlar vereceklerdi. Eğer bir mürit kendi topluluğunda kalmak istemezse topluluklar bunu zorla yaptıramazdı.

 

Fakat herkes biliyordu ki topluluklar müritlerini bu seçmelere hazırlamak için büyük oranda çaba sarf edip bir sürü kaynak harcamışlardı, hiçbir müridin kendi topluluğuna sırt çevirerek başka bir topluluğa geçmesi beklenmiyordu.

 

Bir sonraki aşama müritleri sondan başa doğru sıralamak olacaktı.

 

Liu Wencai’nin sıralaması kalan on altı kişi arasında sonuncuydu. Son atmış dört kişi arasına girerken yirmi ikinci olarak girmişti.

 

Demir Dazhi ise atmış dört kişinin arasına on birinci olarak girmişti, ilk on altı kişi arasına kalacağına garanti ile bakılıyordu.

 

“Unutmayın, hangi toplulukta geldiğinizin önemi yok, her birinizin seçme şansı ve hakkı var. Biz her ne kadar sizlerin kendi topluluğunuzu seçmenizi destekliyor olsak da elbette istisnalara göz yumulacaktır. Sonuçta vereceğiniz karar hayatınızın geri kalanını etkileyecek olan bir şey, bundan dolayı kararınızı vermeden önce iyice düşünmenizi öneririm.”

 

Güneş Avcısı konuşurken on altı katılımcının hepsini süzdü.

 

Diğer Ata kişiler de kendilerini altta kalmış gibi hissetmemek için katılımcıları süzüyorlardı.

 

Güneş Avcısının kendi müritlerini etkisi altına almasını istemedikleri açıktı. Her ne kadar bu yaşlı Ata kişiler müritler seçmeler için topluluklardan ayrılmadan evvel onlarla konuşmuş olsa da, topluluklarından vaz geçmemeleri gerektiğini anlatmış olsalar da yine de müritlerin ne yapacağı bilinmezdi.

 

“Pekâlâ, seçimleriniz birazdan başlayacak. Her katılımcı biz Ata kişilerden bazı vaatler elde edecek, kararı verecek olan kişiler sizlersiniz!”

 

Liu Wencai on altı kişi arasında sonuncu olduğu için seçim yapacak olan ilk kişiydi.

 

Demir Dazhi ile olan maçından sonra büyük oranda şöhret kazanmıştı, bundan dolayı Ata kişiler arasında potansiyeli en yüksek kişiler arasında değerlendirmeye alınmıştı.

 

Her Ata kişi vaatlerini bildirmek üzere üç dakika hakka sahipti, katılımcının kendi topluluğu ilk konuşma hakkında sahip olan topluluktu.

 

Bu kuraldan dolayı Ata Dokuz Aslan konuşan ilk kişi olacaktı.

 

“Liu Wencai, senin ismini bugüne kadar duymamış olmak beni utandırıyor, bu durum benim ihmalkârlığımdan kaynaklı. Fakat senin sahip olduğun potansiyel zaten senin Devasa Ruh Topluluğuna ait olduğunu ispatladı. Topluluğumuz senin yükselişin için bir platform niteliğinde. Sana sadece şunu söyleyeceğim, eğer bizim topluluğumuzda yoluna devam etmeyi seçersen Luo Xi ile aynı derecede muamele göreceksin. Senin yükselişine bizim topluluğumuzun ev sahipliği yapması beni gururlandırır.”

 

Dokuz Aslan açık sözlü birisiydi, Liu Wencai’nin yüksek potansiyelini ve patlayıcı gücünü görmüştü, Luo Xi’nin sahip olmadığı şeylerdi bunlar.

 

Bundan dolayı Dokuz Aslan Liu Wencai’nin toplulukta hak ettiği değeri daha önce göremediğini düşünmüştü, acaba kendi topluluğuna sırtını çevirir miydi?

 

Üç dakikalık süre Dokuz Aslan için az gelmişti, Dokuz Aslan her ne kadar Liu Wencai’yi bünyesinde barındırmaya devam etmeye kararlı olsa da üç dakikalık sürede aklındakileri tam anlamıyla dışa vurmaya vakti yetmemişti.

 

Dokuz Aslan’ın konuşmasından sonra diğer Ata kişiler de vaatlerini sundular.

 

Liu Wencai’nin daha önce toplulukta yeterli derecede değer görmediği açıktı, bundan dolayı diğer Ata kişiler de cömert tekliflerde bulundular.

 

Özellikle de Güneş Avcısı, Mor Güneş Topluluğunun askeri Dao konusunda ne kadar üstün bir topluluk olduğunu öve öve bitiremedi.

 

Güneş Avcısının sözleri her ne kadar klişe olsa da sonuçta doğruları yansıtıyordu.

 

Ata kişiler vaatlerini sıraladıktan sonra Liu Wencai’ye istek ve beklenti dolu gözlerle bakmışlardı, son kararını vermesi için bekliyorlardı.

 

Liu Wencai gülümseyerek konuştu: “Devasa Ruh Topluluğunu seçiyorum.”

 

Aslında en başından beri kendi topluluğundan ayrılmayı hiç düşünmemişti, yeteneklerinin en çok uyuştuğu topluluğun kendi topluluğu olduğunun farkındaydı.

 

Üstelik daha önce Jiang Chen’e de fikirlerini sormuştu, Jiang Chen ise şu anki durumun değişmemesi demek bazen gidilen yolda hızlanabilmek anlamına geldiğini söylemişti. Eğer başka topluluğa geçerse dışarıdan gelmiş birisi olacaktı ve insanlar gelişmesi için engel olmaya çalışabilirdi.

 

Dokuz Aslan bu kararı duyunca güldü: “Güzel… Çok Güzel… Sen kesinlikle benim Devasa Ruh Topluluğuma uyan bir müritsin.”

 

Diğer Ata kişiler ise böylesine bir potansiyelin Devasa Ruh Topluluğuna gitmesine acımış gözle bakıyorlardı, özellikle de Güneş Avcısı…

 

Liu Wencai’nin sözleri nasıl olduysa Güneş Avcısını sinirlendirmişti.

 

Güneş Avcısı yüksek standartlara sahip vaatlerde bulunarak Liu Wencai’yi topluluğunun bünyesine katmayı ve bu şekilde Dokuz Aslanı tabiri caizse suratından tokatlamış olmayı planlamıştı.

 

Fakat şimdi bu zarifçe kurgulanmış planı suya düşmüştü.

 

Bir sonraki seçim yapacak olan kişi Mor Güneş Topluluğundan Luo Huang’dı. Verdiği karar oldukça kesindi, Mor Güneş Topluluğu…

 

Luo Huang’ın Kavurucu Sutra tekniği kendisini baştan sona Mor Güneş Topluluğuna bağlayan bir özellikti. Eğer başka bir topluluğa giderse kendisi için bu durum intihar gibi olurdu.

 

Bir sonraki kişi ise bir Akan Rüzgar Topluluğu müridiydi, bu müritlerin kendi topluluklarına olan bağlılıkları üst düzeydeydi, ayrılmaları çok zordu.

 

Bir sonraki katılımcı ise yine Devasa Ruh Topluluğundan bir müritti ve o da kendi topluluğunda kalmaya karar verdi.

 

Sekizinci sırada olan Tang Hong’a kadar bütün müritler önceki topluluklarında kalmaya karar vermişlerdi.

 

Sekizinci sıradaki Tang Hong’a verilecek vaatler kısmında Güneş Avcısı bu adamın kendi topluluğunda ne kadar yalnız bir kişi olarak yaşadığını bildiğinden yine caydırıcı sözler sarf etti.

 

Güneş Avcısı böyle güçlü bir yeteneği çalmayı çok isterdi.

 

Fakat elbette Ata Bin Akbaşlı Tang Hong için konuşacak olan ilk kişiydi. Bin Akbaşlı başkalarının müridini çalmaya uğraşmıyordu fakat kendi müritlerini kaybetmemek için büyük çaba sarf ediyordu.

 

Bin Akbaşlı Tang Hong’a verdiği vaatlerde eğer kendi topluluğunda devam etmeye karar verirse tıpkı Lian Canghai ve Xie Wufan gibi elit müritlerin elde ettiği kaynakların aynısını elde edeceğini söylemişti.

 

Ata buz Buharı ise Tang Hong’a pek ilgili görünmüyordu, sadece birkaç kelime konuşmuştu.

 

Dokuz Aslan da Tang Hong’daki sert ve vahşi aurayı görmüştü, kendisi de büyük vaatlerde bulundu. Fakat durum analizini yaptığında bu adamı topluluğunun bünyesine katma olasılığının oldukça düşük olduğunu görmüştü.

 

Sıra Güneş Avcısına geldiğinde ise yüzünde güven dolu bir gülümseme ile konuşmasına başladı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44346 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr