Bölüm 325: Mücadeleler Başlıyor

avatar
2275 1

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 325: Mücadeleler Başlıyor


Jiang Chen gülse mi ağlasa mı bilemiyordu, bu topluluk müritlerinin bu özgüveni nereden bulduklarını bir türlü anlayamıyordu. Her konuda neden kendilerini üstün gördüklerini kavrayamıyordu.

 

Jiang Chen bir kaşını kaldırarak konuştu: “Bu söylediklerin tehdit gibi geliyor.”

 

“Evet seni tehdit ediyorum.” Cheng Zhen soğuk bir ifadeyle gülümsüyordu: “Sıradan katılımcılar birer pislik parçası kadar kıymetsiz olduklarını bilmeliler. Mademki sana bu zamana kadar hiç kimse bir topluluk müridi karşısında nasıl davranılacağını öğretmedi, ben sana yardımcı olayım.”

 

Jiang Chen iç çekerek kafasını salladı: “Ne kadar yazık…”

 

“Ne demek yazık?”

 

“Kuralların kişisel savaşlara izin vermemesi yazık olmuş. Aksi takdirde, ben senin hiçbir kabiliyetin olmadığı halde ne kadar boş tehditler savuran birisi olduğunu ispatlayabilirdim. Bu şekilde sen aslında ne kadar boş bir adam olduğunu anlayabilirdin.”

 

Cheng Zhen’in yüzünde sinirli bir ifade oluştu: “Seni gidi mankafalı çocuk! Ne yani sen bana karşı mı çıkacaksın?”

 

“Abartıyorsun, sana karşı çıkmak mı? Senin buna layık olduğunu düşündüren sebep nedir?”

 

Dürüst olmak gerekirse Cheng soyadlı bu kuzenler gerçekten de Jiang Chen’in rekabetine layık değillerdi.

 

Bir topluluk müridi olarak Cheng Zhen’in kibirli tavırlarının bir sınırı yoktu. Üstünlük kurma arzusu gittikçe artıyordu.

 

Topluluk müritlerinin gözünde, dâhi sayılmış olan sıradan uygulayıcılar aslında kısa çalılıklar arasındaki tek tük uzun çalılardı, hiçbir zaman kökleri geniş bir ağaç haline dönüşemeyecek olan kişilerdi.

 

Cheng Zhen sıradan uygulayıcılarla yüzleştiğinde kendisini bir Anka kuşu kadar değerli hissediyordu.

 

Bundan dolayı sıradan uygulayıcıların topluluk müritleri karşısında boyun eğmeleri gerektiğini düşünüyordu.

 

Jiang Chen’in sözlerini duyduğunda öfkelenmişti. Kendisinin kibirli olduğunun farkındaydı, fakat karşısındaki adamın kendisinden daha kibirli olacağını düşünmemişti.

 

Kalbindeki öfke duygusu patlama hissi gibiydi.

 

Jiang Chen ve Cheng Zhen karşı karşıya dururken bir ses duyuldu: “Saatiniz geldi, bütün katılımcılar sessiz olsun ve gözetmenlere odaklansın.”

 

Gözetmenler nihayet gelebilmişti.

 

Görevlilerin gelmesiyle beraber artık kargaşa çıkarma cesaretini kimse gösteremeyecekti, sonuçta bu görevliler katılımcıların kaderini belirleyecek kişilerdi.

 

Cheng Zhen sinirli şekilde Jiang Chen’e baktı: “Şanslısın çocuk! Dua et de mücadelede karşı karşıya gelmeyelim, yoksa seni öyle kötü döveceğim ki halkadan dışarı çıkmak için başkalarının yardımına muhtaç kalacaksın.”

 

“Öyle mi? O halde sana ne kadar sert bir yumruk atmam gerektiğini söylediğin sana teşekkür ederim.” Jiang Chen omzunu silkerek ve kayıtsız bir ifadeyle konuşmuştu.

 

Böylesine boş tehditler Jiang Chen’in gözünde komik olmayan birer şaka gibiydi.

 

Gizemli ruh çeyreğinin sorumlusu olan kişi, Fang isimli kişi Yüz Mücadele Arenasının önünde ayakta dikiliyordu. Arkasında yaklaşık iki yüz adet gözetmen vardı.

 

Bu arenada kaybedenler, kazananlar ve puanlar kayıt altına alınacaktı, bu gözetmenlere ihtiyaç vardı.

 

Usta Fang’ın gözleri katılımcıları süzüyordu, baktığı her yerde bağdaş kurup oturmuş katılımcıları görüyordu. Katılımcıların hiçbiri bu adamın gözüne gururlu şekilde bakmıyor, sessizliği koruyorlardı.

 

Usta Fang’ın bakışları Jiang Chen ve Cheng Zhen’e gelince bir anlık duraksadı ve anlamlı bir bakış attı.

 

Anında bakışlarının yönünü değiştirdi.

 

Cheng Zhen’in bu bakışlardan korktuğu belliydi, kafasını hafifçe geriye çekmiş, ensesindeki tüyler dikleşmişti.

 

Acaba Usta Fang az önceki kargaşayı görmüş müydü?

 

Jiang Chen ise bu konuyu çok kafasına takmamıştı. Sonuçta yaşanan şeyler Cheng Zhen’in ve yanındakilerin kışkırtması sonucu olmuştu. Jiang Chen bu konuda suçluluk hissetmiyordu. Ayrıca Usta Fang denen adam taraf tutacak olsa bile bu durum Jiang Chen’i korkutmaya yine yetmezdi.

 

Zaten Usta Fang’ın taraf tutmayacağı belliydi, olayı görmüş olsa bile yanlarına gelip müdahale bile etmemişti.

 

“Saatiniz yaklaştı, mücadeleler başlamak üzere. Katılımcıların kimlerle eşleşeceğini liste üzerinden ve rastgele şekilde seçeceğiz. İlk seçilen yüz kişi halkadaki yerini alacak.”

 

Yetişmcinin seviyesinin ne olduğuna bakılmadan rastgele şekilde eşleştirmeler yapılacaktı. Rastgele yapılmasının sebebi hile yapacak olanları engellemek içindi.

 

“Unutmayın, mücadelenin kazanan kişisi gün içerisinde istediği gibi devam edebilir mücadelesine. Teorik olarak konuşursak, kazanan kişiler üzerinde hiçbir şekilde kısıtlama getirmeyeceğiz. Kazanmaya devam ettikçe istediğiniz kadar mücadele için meydan okuyabilir ve gün boyunca devam edebilirsiniz. Mücadelelerinde başarısız olanlar için ise kısıtlama getiriyoruz. Mücadelelerinde yenilmiş olanlar halkayı terk etmeli. Dışarı çıkanların yerine halkaları doldurmak için diğerlerinden rastgele seçimler yapacağız.”

 

Mücadelelerde puan alma işlemi biraz karmaşıktı. Meydan okuyan kişinin puanı göz önün alınıyor ve kendisine meydan okunan kişiler eğer kazandıysa halkada durabiliyor, kaybettiyse halkadan çıkıyordu.

 

Jiang Chen bu mücadelelerin zorlu olacağını kabullenmişti. Bu sistem uygulandığında bazı katılımcılar sürekli olarak mücadele etmek zorunda kalabilirdi.

 

Eğer meydan okuyan kişi kazandıysa istediği kadar devam edebiliyordu.

 

Bu durum elbette güçlü olanlar için avantajdı, gün içerisinde birçok defa mücadele ederek puanlarını çok seri şekilde artırabilirlerdi.

 

Jiang Chen’in tahmini bu yöndeydi.

 

“Unutmayın, her mücadele sadece otuz dakika sürebilir. Eğer bu süre içerisinde karşı tarafı alt eden birisi çıkmazsa kimin kazandığına jüriler karar verecek. Kazanan kişi mücadelenin akışına göre belirlenecek. Mücadelede pasif kalan taraf elbette kaybeden kişi olacak. Unutmayın, beraberlik diye bir şey söz konusu değil, eğer rakibinizi nakavt edemiyorsanız bile, en azından üstünlük kurmaya çalışmalısınız.”

 

Beraberlik yoktu, her mücadelenin bir kazananı olacaktı.

 

Mücadelelerin zorlayıcı yönleri vardı. Jiang Chen rakibini otuz dakika içinde nakavt etmemenin büyük bir güç kaybı olacağının farkındaydı.

 

Bundan dolayı rakibini olabildiğince hızlı şekilde yere sermeliydi.

 

Günde on altı saatlik mücadele saati olması demek, iki saat içerisinde dört mücadele yapılacak demekti, yani her halka içerisinde bir gün içinde otuz iki mücadele yapılacaktı.

 

Toplamda yüz adet halka olması ise bir gün içerisinde üç bin iki yüz mücadele olacağı anlamına geliyordu.

 

Toplamda üç bin katılımcı olduğuna göre, eğer herkes birer kez mücadele ederse üç bin mücadele olacaktı.

 

Oluşturulan sistem kaliteliydi, toplam mücadele sayısını kaldırabilecek kapasite mevcuttu.

 

“Mücadeleler başlıyor! Şimdi ilk eşleştirmeleri seçeceğim! Seçilenler oyalanmadan halkadaki yerlerini alsınlar. Rakipleriniz de rastgele şekilde seçilecek.”

 

Her şey rastgele yapılıyordu fakat elbette şaşırtıcı tesadüfler yaşanabilirdi.

 

Fakat en adil olan sistem elbette buydu.

 

İlk yüz kişilik ekip kısa sürede seçilmişti, Jiang Chen’in ismi henüz okunmamıştı. Seçilenlerin bazıları hevesli görünürken bazıları ise endişeliydi, bunların yanında hiç duygu belirtisi göstermeyenler de vardı.

 

“İlk yüz kişi arasına girememiş olmam yazık oldu.” Jiang Chen erkenden mücadelelere başlamak istiyordu.

 

Xiao Fei iç çekti: “Biz seçilmedik, ama şuradaki yedi numaralı adam ilk kademe seçmelerde değil miydi? O seçilmiş!”

 

İlk seçilen grup içerisinde sıradan katılımcılardan birisi vardı.

 

Gizemli ruh çeyreğindeki sıradan katılımcıların sayısı on kişiydi, bir tanesi ilk yüz kişilik gruba seçilmişti.

 

Xiao Fei kendi kendine mırıldandı: “Acaba bizim gibi sıradan katılımcılar gizemli ruh çeyreğinde nasıl bir performans sergileyecek?”

 

Seçilen katılımcılar oyalanmadan halkalardaki yerlerini almışlardı, eşleştirmeler tamamlanmıştı.

 

Xiao Fei oldukça heyecanlı görünüyordu.

 

Elbette yüz halkadaki mücadelenin hepsini birden izlemek imkânsızdı. Xiao Fei birkaç tanesine bakıyor ve ipucu arıyordu, topluluk müritlerinin gücünü görmeye çalışıyordu.

 

Jiang Chen Xiao Fei kadar heyecanlı değildi, zaten eğer bütün arenayı izlemek istese bile Medyumun Zihni yeteneğini kullanarak izleyebilirdi.

 

Fakat kendisi Xiao Fei’nin heyecanlı tavırları yüzünden mücadelelerde ne olup bittiğinden soğumuştu.

 

Xiao Fei sürekli Jiang Chen’i kolundan tutup sağa-sola sürüklüyor ve mücadeleleri izlemeye çalışıyordu.

 

Halkalara fazla yaklaşamadan bir gözetmen onları durdurdu: “Mücadeleleri esnasında böyle dolaşamazsınız. İzlemek istiyorsanız gidin ve yerinizden izleyin. Her an halkaya girmek için seçilebilirsiniz, hazırlıklı olun.”

 

Gözetmen doğru söylüyordu, herhangi bir halkada kazananın kim olduğunun belli olması an meselesi olabilirdi, bir sonraki okunan isim Jiang Chen ya da Xiao Fei olursa oyalanmadan halkaya geçiş yapmaları gerekecekti.

 

Eğer ismi okunan kişi kendisini göstermezse, bu durumda prosedür yavaşlar ve işler uzardı.

 

Halkaların etrafında yüksek tepelikler vardı, buraya çıkarak izleme karar verdiler. Xiao Fei sürekli yorumlar yapıyordu, sevinçliydi.

 

Jiang Chen mücadeleleri izlerken ufak da olsa bir gözlem yapabilmişti, durumun işleyişine dair bir fikre sahip olmuştu.

 

Gizemli ruh çeyreğindeki katılımcıların çoğu üçüncü-dördüncü seviyedeki kişilerdi. Beşinci seviyedekiler yok denecek kadar azdı.

 

Bu çeyrekte dört farklı zorluk seviyesi olsa da, müritler arasındaki fark bu kadar belirgin değildi.

 

Jiang Chen güç meselesinin seviye üzerindeki etkisini biliyordu, fakat diğer etkenlerin de olduğunun farkındaydı. Mesela potansiyel meselesi, ya da savaş kabiliyeti…

 

Bir kişinin gücü ne kadar fazla olursa olsun, potansiyeli zayıfsa ya da savaş kabiliyeti düşükse bu güç işe yaramazdı.

 

Sıradan katılımcıları sırf toplulukta değil de fani dünyada doğdukları için gizemli ruh çeyreğinin en düşük kademesi olan dördüncü kademesine almışlardı.

 

Aradan on beş dakika geçtikten sonra sonuçlar yavaş yavaş belli olmaya başlamıştı.

 

Yaklaşık otuz tane halka boşalmıştı ve yerine yeni katılımcılar seçilmişti.

 

Fakat Jiang Chen ve Xiao Fei yine seçilmemişti.

 

Xiao Fei’nin dikkatli şekilde izliyor olduğu sıradan katılımcı kaybetmişti, ağır bir savaş vermişti.

 

Xiao Fei bu adamın endişeli şekilde halkadan çıkışına bakarken iç çekti: “Gerçekten de sıradan dünyada doğup yükselmek çok zor bir iş.”

 

Jiang Chen bu görüşe katılıyordu fakat cevap vermedi, sadece gülümsedi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44351 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr