Bölüm 309: Yüz Li Mesafelik Yangın

avatar
2432 1

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 309: Yüz Li Mesafelik Yangın


Alevli kuzgunların en düşük seviyeli olanı birinci seviye ruh âlemindeydi, aralarında güçlü olanlar da vardı, üçüncü-dördüncü seviye ruh âleminde olanlar!

 

Bütün alevli kuzgunlar kanatlarını ahenk içinde çırpınca ve ruh enerjilerini uyum içinde ortaya çıkarınca oluşan kuvvet ağaçların dallarını ve yapraklarını yakmış, küle çevirmişti.

 

Jiang Chen uzakta olmasına rağmen bu sıcaklıktan rahatsız olmuştu, sayısız iğnenin vücuduna girip çıkması gibi bir his uyandırmıştı.

 

“Mademki bu alevli kuzgunlar ruh enerjilerini salarak bir ateş kuvveti oluşturdular, demekki liderlerini çağırıyorlar. Görünüşe göre kralları her an ortaya çıkmak üzere.”

 

Jiang Chen şaşkındı. Birkaç bin sayılı alevli kuzgunun ortaya çıkardığı yıkım gücü milyon sayılı Kılıç Kuşunun yıkım gücünden fazlaydı.

 

Sonuçta Jiang Chen geçmişte milyon sayılı Kılıç Kuşunu kontrol ederken onlar fani yaratıklar sayılırdı, insanların gerçek qi âlemine denktiler. O zamanlar hiçbiri ruh âlemine geçmemişti, bundan dolayı ruh enerjilerini kullanarak bir kuvvet alanı oluşturamamışlardı.

 

Doğal olarak bu alevli kuzgunların oluşturduğu yıkım gücüne yaklaşamamışlardı bile.

 

Üstelik bu kuzgunların kralı henüz görünürlerde yoktu bile.

 

Fırrr!

 

Keskin bir kanat sesi duyulmuştu, ucu sivri bir ok gibi yankılanmıştı ses, havayı yararak gelmişti.

 

Bu kanat sesi kralınki olmalıydı, elemanlarının bu sese verdiği tepki kulak delici çığlıklar olmuştu.

 

Jiang Chen bu sesi duyduğunda yüz ifadesi değişti.

 

Bu sesten anladığı kadarıyla Alevli Kuzgunların Kralının seviyesi en az Fare Kralın seviyesi kadardı.

 

Anladığı kadarıyla bu kral yaklaşık olarak yarım adımlı orijin âlemindeydi.

 

Jiang Chen şaşırsa mı yoksa kederlense mi bilemiyordu.

 

Bu alevli çiçeğin böylesine olaylara yol açabileceğini tahmin edememişti.

 

Bu esnada dağın yamacından yükselen kıvılcımlar sis bulutlarını delerek ilerliyordu.

 

Kıvılcımdan oluşan kızıl bir tabaka gökyüzünü kaplamıştı, Alevli Kuzgun Kralı kadim filler kadar büyük bir cüsseye sahipti.

 

Kuzgun Kralın kanat çırpışı hayret vericiydi. Uzun ve geniş kanatları küçük boyutlu bir dağı kapsayabilecek derecedeydi.

 

Kuzgun Kralın tüyleri tamamen kırmızıydı, kızıl alevlerle banyo yapıyormuş gibiydi, etrafı kıpkırmızı bir sis tabakasıyla kaplanmıştı. Bu manzara Kuzgun Kralının devasa bir Vermilyon Kuşuna benzemesine yol açıyordu.

 

ÇN; Vermilyon Kuşu: Dini bir inanış olan Wu Xing’e göre Alev elementini, Çin’in eski gökbilimcilerine göre güney yönünü, yani sıcaklığı-ateşi temsil eden bir kuş türü.

 

Fırrr!

 

Kuzgun Kralın bir başka kanat çırpışıyla beraber gökyüzü yine kulak zarlarını delici bir sesle kaplanmıştı.

 

Binlerce sayıdaki kuzgunlar bu manzarayı görünce güçleri yettiğince gaklamaya başladılar, aynı zamanda kanatlarını da hızlı şekilde çırpıyorlardı, bu hareketler onların krallarını selamlama şekliydi.

 

Sanki Kuzgun Kral onların tanrısıymış, totemiymiş gibi davranıyorlardı.

 

Jiang Chen bu manzarayı görünce içinden dua etmeye başlamıştı: “Hadi, çocuklarını da al ve git buradan, onları buradan uzaklaştır. Benim alevli çiçeği almam için en beş dakika bile yeterli olur.”

 

Jiang Chen hala umudunu yitirmemişti. Böylesine bir çiçek on altı krallık gibi bir yerde her zaman rastlanılabilecek bir şey değildi, kolay kolay pes etmeyecekti.

 

Eğer bu fırsatı kaçırırsa ömür boyu buna pişman yaşayabilirdi.

 

Fakat bu Kuzgun Kralın eğitim seviyesinin detaylarını bilmiyordu, tek bildiği şey bu hayvanın karşısına geçip açık şekilde düşmanlık edemeyeceğiydi.

 

Kuzgun Kralı kışkırtmak kesinlikle hatalı bir davranış olurdu, eğer bunu yaparsa kendisini içinde bulacağı durum tıpkı Altın Yiyen Farelerle kuşatıldığı zamandaki gibi olacaktı, savaşarak veya savunarak kurtulamayacağı bir durumdu.

 

“Çocuklarım! Alev Bulutu Çiçeğini aziz dereceye yükselteceğimiz gün geldi. Fakat bu iğrenç Âdemoğulları Yıkım Vadisinin huzurunu bozmaya cüret ettiler, vadimize ayak basarak onu kirlettiler. Bu iğrenç bir hareket değil mi?”

 

“İğrenç!”

 

“Onları öldürmeliyiz, öyle değil mi?” Kuzgun Kral gaklayarak konuşmasına devam etti.

 

“Öldürmeliyiz!” Binlerce Alevli Kuzgun uyum içinde cevapladı.

 

Kralları aziz dereceye geçtikten sonra alevli kuzgunların hepsinin bilinçaltları gelişmişti ve kadim canavar dilini konuşabiliyorlardı.

 

Jiang Chen bu sözleri duyunca bir ürperti hissetti.

 

Jiang Chen biliyordu ki katılıcıların iki defa çiçeğe erişmek istemesi Kuzgun Kralın çifte kışkırtılmasına sebep olmuştu. Görünüşe göre Yıkım Vadisinde bir kan banyosu yaşanacaktı.

 

“Emirlerimi dinleyin çocuklarım! Ben! Kralınız! Emrediyorum, yüz li mesafelik alan tamamen alevler içine alınacak! Yüz li mesafeden bir li bile az olmayacak! Üzerinden geçtiğiniz her yer köz olmalı!”

 

Kuzgun Kral asil bir şekilde emirlerini yağdırmıştı.

 

Alevli Kuzgunların hepsi bu sözleri duyunca heyecanlandı. Yaydan fırlamış birer ok gibi, hepsi de etrafa yayıldı. Hepsi de birer alev topuna dönüşmüştü.

 

Jiang Chen bunu görünce kalbi sıkıştı.

 

“Bu çok kötü oldu, bu Alevli Kuzgunların gücü ile yüz li mesafedeki hiçbir şey canlı kalmayacak!”

 

Jiang Chen’in tehlike hissi uyanmıştı.

 

Aklına ilk gelen düşünce geri çekilmekti fakat anında bunu aklından uzaklaştırdı.

 

Geri çekilmek için çok geç kalmıştı. Kanatlara sahip hayvanlarla ayaklara sahip insanların yarışabilmesi imkânsızdı.

 

Şu anda kaçmaya çalışmak demek canlı bir hedef tahtası haline gelmek demekti.

 

Jiang Chen güçlü birisiydi fakat binlerce alevli ölüm makinesi tarafından kovalanacak kadar güçlü değildi. Ayrıca bu hayvanların kralı aziz dereceliydi.

 

Jiang Chen daha önceki konuşmada Kuzgun Kralın çiçeği aziz dereceye yükseltmesi durumunu duymuştu. Bu çiçeğin aziz derecesi insanların orijin âlemine denkti.

 

Jiang Chen’in kendine olan güveni her ne kadar fazla olsa da, ruh âleminin tepesindeki bir varlıkla savaşacak kadar değildi.

 

Jiang Chen dış dünyada bile olsa bu hayvanla savaşamazdı, üstelik şu anda bu Kuzgun Kralın kendi bölgesindeydi.

 

“Sakin kalmalıyım, sakin kalmalıyım! Eğer kaçarsam başıma gelecek tek şey ölümdür! Kuzgunlar çoktan yola çıktı bile, buradan kaçamam! Kuzgunlar direkt olarak bana saldırmasa bile ben yine de yüz li mesafelik alandaki alevler benim kaçışımı engelleyecek. Şimdilik benim burada saklandığımı keşfetmesinler bana yeter.”

 

Jiang Chen’in duyguları sakindi, durum gittikçe tehlikeli hale geliyordu fakat Jiang Chen kendini sakinleştirmeyi başarmıştı.

 

Şu anda elindeki tek umut ışığı dağın yamacından uzak bir noktada bir kayalığın arasına saklanmış ve henüz keşfedilmemiş olmasıydı.

 

Bunun sebebi kendini gizleme yeteneklerinin gelişmiş olmasıydı, aksi takdirde zaten Alevli Kuzgun Kralı Jiang Chen’in aurasını anında fark ederdi.

 

Bu esnada dağın yamacından yükselen insan çığlıkları Jiang Chen’in kulağına ulaşmıştı.

 

Sesler panik içinde ve acı doluydu.

 

“Ah! Bu nedir?”

 

“Bu hayvanlar alev püskürtüyor!”

 

“Alev dediğin sadece alev işte! Ama her tarafımızı sarmaları asıl problem!”

 

“Kaçın! Acele edin ve kaçın!”

 

Katılımcı grubundan çığlıklar sürekli duyuluyordu, Jiang Chen bunları Zephyr’in Kulağı sayesinde net bir şekilde duyabiliyordu.

 

Jiang Chen iç çekti: “Bu adamlar bunu hak etmediler, yazık… Bu katılımcılar büyük ihtimalle Alev Bulutu Çiçeğinin ne olduğuna dair hiçbir fikre sahip değiller fakat yine de onu elde etmek istediler. Beklenmedik bir felaketle karşılaşmaları normal.”

 

Jiang Chen biliyordu ki sadece yüz li mesafelik alanın dışındaki katılımcılar hayatta kalabilecekti. Ne kadar hızlı şekilde kaçabilecek olmaları önemsizdi, sonuçta hiçbir insan bu Alevli Kuzgunların hızını geçemezdi.

 

Kuzgunlar hızlı şekilde gökyüzünde kanat çırpıyordu, alevlerin yayılışı kanatların yarattığı rüzgarla daha da hızlanıyordu.

 

Alevler okyanus dalgalarının momentumuna sahip gibiydi, duraksız ve genişleyerek hareket ediyorlardı.

 

Alevler o kadar hızlıydı ki yakalanan birinin bundan kaçması imkânsızdı.

 

Bırakın insanları, alev çemberine yakalanmış olan diğer ruh hayvanları bile buradan sağ çıkamazdı.

 

Bu alev okyanusunun içinden kükreme, bağırma, çığlık, uluma, ötme gibi bir sürü türden sesler yükseliyordu.

 

Jiang Chen’in bulunduğu nokta yüksek bir yerdi ve alevler ona henüz ulaşmamıştı. Fakat alevlerin yönü Jiang Chen’e doğruydu.

 

Okyanus dalgasının gel-git yapması gibi, alevler de Jiang Chen’in bulunduğu noktaya doğru sürekli vurup geri çekiliyor ve her defasında Jiang Chen ile olan mesafesini kademe kademe kapatıyordu.

 

Jiang Chen saklanma yerinin yakın zamanda alev çemberinin içine gireceğinin farkındaydı.

 

Bu esnada kafasını kaldırdı ve gözlem yaptı, Kuzgun Kral henüz yerinden oynamamıştı.

 

“Kahretsin! Bu kral neden hiç yerinden oynamıyor? Eğer şu anda yerimden ayrılırsam bu kral beni anında fark eder.”

 

Jiang Chen içinden Kuzgun Krala küfürler ediyordu. Kralın yerinden ayrılmasını bekliyordu, böylece çiçeği alabilecekti.

 

Fakat görünüşe göre Jiang Chen’in bu düşüncesi sadece zayıf bir umuttu. Kuzgun Kral elbette bu kıymetli çiçeğin yanından ayrılarak risk almak istemiyordu.

 

“Lanet olsun! Bu saatten sonra Kuzgun Kral beni fark etmese bile zaten alevler beni küle çevirecek!”

 

Jiang Chen bir şeyler yapmazsa durumun daha da kötüleşeceğini anlamıştı.

 

Kuzgun Kral yerinden ayrılmıyordu, Jiang Chen eğer en ufak bir hareket yaparsa fark edilecekti.

 

Jiang Chen biliyordu ki Kuzgun Kralla savaşamazdı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44353 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr