Bölüm 310: Yeraltını Yaran Ateş ve Buz’un Büyüleyici Nilüfer Çiçeği

avatar
2388 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 310: Yeraltını Yaran Ateş ve Buz’un Büyüleyici Nilüfer Çiçeği


Jiang Chen’in durumu gittikçe kötüleşiyordu, geri çekilemiyor ve saldıramıyordu da aynı zamanda. Bir an önce bir karar vermesi lazımdı.

 

Eğer Alevli Kuzgun Kralı ile savaşırsa yüzde doksan ihtimalle ölecekti.

 

Eğer saldırıya geçmeden olduğu yerde kalırsa üzerine gelen alevlerle baş edemeyecekti.

 

Fare Kraldan yardım istemeyi düşündü fakat böylesine kısa bir süre içerisinde Fare Kralın bu uçurumda bir tünel açabileceğinden şüpheliydi.

 

Alevler yaklaşmıştı, artık gözleri acımaya başlamıştı sıcaktan.

 

Fare Kralı ortaya çıkarmak Alevli Kuzgun Kralının dikkatini çekmekten başka bir işe yaramazdı.

 

Ruh âleminin tepesindeki iki yaratık savaşa başlarsa, işler sadece kaosa doğru sürüklenirdi.

 

“Fare Kral çekingen bir yaratık, Kuzgun Kralın aurasını gördüğü anda korkacaktır. Bunun sonucunda dikkatini toplayamaz ve savaşı kaybeder.”

 

Jiang Chen artık Fare Kraldan da vaz geçmişti.

 

“Nilüfer?” Jiang Chen’in aklına bir başka fikir daha geldi.

 

“Evet! Ateş ve Buz’un Büyüleyici Nilüfer Çiçeği!” Jiang Chen ikinci mücadelede mağaralardayken vücudunu korumak için nilüferi kullandığını hatırladı.

 

Fakat şu anda karşı karşıya olduğu alevler mağaradakinden on kat daha güçlüydü.

 

Sonuçta mağaralar sadece birer test noktasıydı ve alevler kontrol altındaydı, buradaki alevler gibi vahşi şekilde ilerlemiyordu.

 

Buradaki alevler kuzgunlar tarafından bilinçli olarak harlanıyordu ve kontrolsüzdü, durmaksızın ilerliyorlardı. Bu alevler Jiang Chen’in tahmin ettiğinden katlarca daha güçlüydü.

 

Jiang Chen aklından bunları düşününce anında Nilüferi aktif etti.

 

Güçlü nilüfer dalları yeryüzünden dışarı fışkırdı.

 

Jiang Chen artık yeryüzü seviyesinde bir uygulayıcıydı, artık on iki adet nilüfer dalı kontrol edebiliyordu.

 

Dalların yarısı alevli, diğer yarısı ise buzluydu.

 

Alevli dallar dış katmanda, buzlu dallar ise iç katmandaydı.

 

Jiang Chen bacaklarını gererek yaprakların üzerine zıpladı.

 

On iki adet dal yerin altına girerek gittikçe derinleşiyordu.

 

Başlangıçta hala dışarıdan gelen sıcaklığı hissedebiliyordu, sanki alevler saklandığı deliğin yüzeyini de yakıp içeri dalacak gibiydi. Fakat nilüfer daha derinlere indikçe sıcaklığın etkisi de azalmaya başlamıştı.

 

“Hmm?” Kuzgun Kralın bilinçaltı bir anda uyarılmıştı, bir şey fark etmiş gibiydi. Vahşi bakışları bir anda Jiang Chen’in olduğu noktaya yöneldi.

 

Dikkatli şekilde gözlemledi fakat bir şey bulamadı.

 

“Bu garip bir durum, az önce sanki bir şeyler hissettim, fakat orada kimse yok.”

 

Kuzgun Kral gururlu bir karakterdi ve bu hissettiği şeye çok fazla önem vermedi. Armadiloya benzer bir hayvanın hayatını kurtarmak için toprağı kazdığını düşünmüştü.

 

Kuzgun Kral doğası gereği burnu havada bir karakterdi, dolayısıyla bu meseleye daha fazla odaklanmadı.

 

İşin aslı, Alevli Kuzgun kabilesi her ne kadar güçlü olsa da, onların avantajlı olduğu nokta gökyüzüydü. Yeryüzüne indiklerinde güçlerinin tamamını ortaya koyamıyorlardı.

 

Jiang Chen şu an itibariyle tehlikeli durumdan uzaklaşmıştı, yeryüzünün altında, derinlerde bir yerlerde yaprakların arasındaydı ve güvendeydi. Buzlu nilüfer dallarından birinin üzerine bağdaş kurarak oturmuştu.

 

Ne kadar derinlerde olduğunu kendisi de bilmiyordu, fakat etrafın tamamen karanlık ve soğuk olmasından anladığı kadarıyla oldukça derinlerdeydi.

 

O kadar derine inmişti ki artık yüzeydeki sıcaklığı hissetmiyordu bile.

 

“Alevli Kuzgun kabilesi kesinlikle vahşi ve zalim bir kabile. Acaba yüz li mesafeli bu yangında kaç adet katılımcı ölecek? Buraya gelen sekiz bin kişiden tahminimce üçte biri, hatta belki de yarısı bu yangında ölecektir.”

 

Jiang Chen bu ruh hayvanları hakkında düşünürken iç çekti.

 

Fakat kendisi böyle olaylar için kederlenecek birisi değildi. Her ne kadar kendi türü olan insanların yangında hayatını kaybedecek olmasına üzülmüş olsa da, bunu aklına dert edinip kederlenmiyordu. Sonuçta askeri Dao yolunda yürümek bunu gerektiriyordu.

 

Bu mücadele talih ölçen bir mücadeleydi.

 

Söylenecek tek şey yüz li mesafedeki katılımcıların şanssız olduklarıydı.

 

“Bu alevleri gözlemleyerek, tahmin ediyorum ki bu yangın üç gün ve üç gece boyunca devam edecek. Acele etmeme gerek yok aslında, fakat o Alev Bulutu Çiçeği…”

 

Jiang Chen Alev Bulutu Çiçeğini düşününce pişmanlık duymuştu.

 

Fakat Kuzgun Kral yerinden hiç ayrılmıyordu, bundan dolayı Jiang Chen’in elleri bağlıydı.

 

Jiang Chen her ne kadar sayısız tekniğe ve yeteneğe sahip olsa da, Alevli Kuzgun ordusunun ve Kuzgun Kralın gözleri önünde bu çiçeği elde edemezdi.

 

Şansı yaver gidip çiçeği elde edebilmiş olsa bile, Alevli Kuzgun ordusundaki her birey birer nefes alev gönderse zaten çok çaba sarf etmeden Jiang Chen’i kül haline dönüştürebilirlerdi.

 

Bir kişinin gücü ne kadar fazla olursa olsun, binlerce sayıdaki düşmanla yüzleşmek için bu güç hiçbir zaman yeterli olmazdı.

 

Jiang Chen’in bu çiçeği almasının tek yolu Alevli Kuzgunları parmağının tek bir hareketi ile yere serebilecek kadar güçlü olmasıydı, fakat zaten öylesine bir güce sahip olsaydı zaten Alev Bulutu Çiçeğini elde etmeye tenezzül bile etmezdi.

 

Jiang Chen sürekli düşünüyordu fakat bu sorunu nasıl çözebileceğini bir türlü bulamıyordu. Bu düşünceleri kafasından atarak meditasyon yapmaya karar verdi.

 

Yerin altındaki hava boğucu ve nefes almayı zorlaştıran cinstendi, fakat Jiang Chen artık yeryüzü seviyesinde bir uygulayıcıydı ve nefes almakta zorlanmıyordu, sıradan uygulayıcılar gibi sürekli olarak temiz havaya ihtiyaç duymuyordu.

 

Yeryüzü seviyesindeki bir uygulayıcı havanın kirli ve nefes alınamaz olmasına bakmaksızın on gün, hatta belki de on beş gün kadar o ortamda yaşayabilirdi.

 

Sonuçta ruh okyanuslarını kullanarak nefes almayı başarabiliyorlardı.

 

Bu yetenek yüksek seviyeli uygulayıcıların aylarca meditasyon yapabilmesine yarayan yetenekti. Ruh okyanuslarını kullanarak temiz hava ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlardı.

 

Jiang Chen dikkatli şekilde on iki nilüfer dalını formasyona soktu, herhangi bir şey olursa bu dallar onu koruyacaktı.

 

“Talih mücadelesinde böylesine tehlikelerle kuşatılacağımı tahmin edememiştim. Acaba benim şansım az mı? Talihim kötü mü?”

 

Jiang Chen fark etmiştiki talih denen mesele genelleştirilemeyen bir şeydi, her durumda talih değişebilirdi.

 

Şu anki durumunda talihi oldukça kötüydü.

 

Alev Bulutu Çiçeği ortaya çıktığında katılımcıların çoğu bunun iyi talih olduğunu düşünmüştü, Jiang Chen de böyle düşünmüştü.

 

Fakat bunun üzerine Alevli Kuzgunların da ortaya çıkması ile durum tersine dönmüş, talih kötüye gitmişti.

 

Bundan dolayı Jiang Chen’in şans ve talih anlayışı biraz değişmişti.

 

“Tam da düşündüğüm gibi, şanslı gibi görünen bir durum şanssızlıkla sonuçlanabilirken, aynı zamanda şanssız gibi görünen bir durum da şanslı şekilde sonuçlanabiliyor. Şu anda hayatımı kurtarmak için geri çekilmek zorundayım, fakat kim bilir, belki de daha sonra bu durum da tersine dönecek.”

 

Jiang Chen bunları düşününce morali yerine gelmişti.

 

Şu anda dış dünyada alevli bir okyanus hakimdi, her şeyi görmezden gelmeye karar verdi, aklındaki bütün olumsuz düşünceleri bir kenara bırakarak stratejik düşünecekti.

 

Genel olarak düşünülürse, Jiang Chen’in Miras Bölgeye gelişinden bu yana kazançları büyüktü.

 

Yeniden Doğuş yolunda kalp gücünü artırmıştı ve kalp mücadelesinde üstün bir başarı sergilemişti.

 

Göksel ateş ve buz mağaralarında nilüferin gücünü çok fazla artırmıştı.

 

Üçüncü mücadelede en üstün başarıyı elde etmişti ve manyetik dağı kendine ait hale getirmişti. Şu anda bu dağ her ne kadar kullanışlı görünmese de, ileride gücünü artırdıkça ve bu dağın prensiplerini kavradıkça şüphesiz çok daha büyük bir avantaj elde edecekti.

 

Uzun vadede düşünülürse, manyetik dağın getirileri nilüferden bile fazla olabilirdi.

 

Dördüncü mücadelede savaş halindeyken Jiang Chen yeryüzü seviyesine geçiş yapmıştı. Bu da aynı zamanda büyük bir kazançtı.

 

Şu anki mücadelede ise, yani talih mücadelesinde ise daha en başta Kutsal Hayal Ağacının özünü alabilmişti.

 

Bunları düşününce Jiang Chen şu anda yeraltında hapsolmuş olduğu gerçeğini kayıp olarak görmüyordu. Ayrıca, eğer ki Alev Bulutu Çiçeği Kuzgun Kral tarafından tamamen absorbe edilmezse, Jiang Chen zaten bu çiçekten vaz geçmeyecekti.

 

Jiang Chen meditasyonunda iyice derinlere dalmıştı.

 

Yeryüzü seviyesine geçtiğinden beri sürekli atraksiyondaydı ve meditasyon için yeterli zamanı bulamamıştı. Yeni seviyesine uyarlaması gereken bir sürü teknik ve yetenek vardı.

 

Jiang Chen yangının üç günlük süresinden faydalanarak bu yetenekler üzerinde çalıştı.

 

Yeraltındayken zaman kavramı da yavaşça kayboluyordu, ne kadar zaman geçtiğini tahmin etmekte zorlanıyordu.

 

Üç günlük süre sakin şekilde geçti.

 

Jiang Chen meditasyondan çıktığında yine başarılı olmuştu.

 

“Acaba dışarıdaki dizginsiz alevler bitti mi?” Jiang Chen bu üç günlük sürede her ne kadar meditasyon halinde olsa da, yeraltında olmanın verdiği bir boğucu his vardı içinde.

 

“Dışarı çıkıp bir bakayım, eğer Kuzgun Kral hala buralardaysa çiçeği elde etmek için umudum yok demektir. Daha fazla oyalanarak zamanımı burada israf etmemeliyim.”

 

Jiang Chen düşüncelerini aklına oturtmuştu, çıkış için stratejik bir nokta aradı. Nilüferin yardımıyla kayaların altını kazmaya devam etti.

 

Aniden etrafındaki kayaların bir kükreme sesiyle sarsıldığını hissetti.

 

Kükremenin bu kadar derinlikteki kayaları bile etkilediğini görmek Jiang Chen’i şaşırtmıştı. Aklına ilk gelen şey yeraltındaki bir lav tabakasının harekete geçtiğiydi.

 

Fakat gözlemleyerek anladı ki, bu titreme ve sarsılma hissi alt taraftan değil, etrafını saran kayalardan geliyordu.

 

Sarsılma hissi kayalar aracılığı ile Jiang Chen’e ulaşmıştı, sesin kaynağı uzaklardaydı, bundan dolayı Jiang Chen şimdilik tehlike altında olduğunu düşünmüyordu.

 

“Acaba yeraltında yaşayan bir canavar buralardan mı geçiyor?” Jiang Chen tahmin yürütüyordu.

 

Odaklanarak sarsıntıları dinledi ve aklındaki fikir iyice güçlendi.

 

“Evet, titreşimler bir düzen içerisinde ve sık şekilde geliyor, yeraltında yaşayan bir canlı yakınlarda olmalı. Üstelik de oldukça hızlı hareket edebilen bir canlı. Fare Kralın bile kazma hızından daha hızlı. Bu hayvanın momentumu ejderlerle yarışacak cinsten olmalı. Ayrıca aurası da Fare Krala benzemiyor, bu hayvan çok daha cesur olmalı. Acaba nasıl bir hayvan bu?”

 

Jiang Chen’in bu belirsizlik içindeki hali kalbini rahatsız etmişti, içinde bulunduğu durumu çözememişti.

 

Burası Kuzgun Kralın bölgesi olamazdı, mantıklı düşünülürse, başka bir yaşam formu buralardaydı.

 

Yeraltında bu kadar hızlı hareket eden bir Kuzgun Kral olamazdı, zaten bir tanesi yeterli iken Jiang Chen ikinci Kuzgun Kralla karşılaşmayı hiç istemezdi.

 

Jiang Chen aniden nilüferin hareketlerini durdurdu, bu hayvanın dikkatini çekmek istemiyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44301 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr