Bölüm 299: Manyetik Dağın Kayboluşu

avatar
2495 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 299: Manyetik Dağın Kayboluşu


Altın Mühür Lordu ile Jiang Chen anlaşmıştı, fakat darbe meselesi orijinal sahibin koyduğu bir kuraldı ve dağın manyetik kalbinin elde edilmesi için şarttı.

 

Eğer Altın Mühür Lordu bu kurala karşı koyarsa parçalarına ayrılacak ve bilinci uykuya dalacaktı, ne zaman uyanacağı ise kesin değildi.

 

Lort Jiang Chen’e doğru ilerlerken bütün dağ titriyor gibiydi.

 

“Dikkat et!”

 

Yaratığın sert maddelerden oluşan kaslı kolları bir yumruk savurdu.

 

Her ne kadar gücünün yüzde onunu kullanmış olsa da, yumruk oldukça etkili görünüyordu, etraftaki toz zerrecikleri yumruğun etkisi ile oldukça hızlı şekilde dağılmıştı.

 

Jiang Chen garip şekilde gülümsüyordu, Lordun gücü elbette yadsınacak derecede değildi. Yaratık gücünün yüzde onunu kullandığı halde üçüncü seviyeli bir ruh âlemi uygulayıcısının rahatça kaldırabileceği bir darbe değildi bu.

 

Altı adet nilüfer dalının taç yaprakları Jiang Chen’in önüne geçerek bir bariyer oluşturdu, yumrukla beraber gelen çarpma etkisini azaltmaya çalışıyorlardı.

 

Nilüfer dalları bu güçlü yumruğun karşısında eğilmişti.

 

Fakat esnek yapıda olan dallar yine de iş görür cinstendi.

 

Altın Mühür Lordu güçlü olabilirdi, fakat nilüferin en güçlü beş bitki arasında yer almasının da bir sebebi vardı sonuçta.

 

Ayrıca nilüfer dallarından altı adet varken Altın Mühür Lordu sadece tek başınaydı ve gücünün yüzde onunu kullanıyordu.

 

“Hmm?”

 

Altın Mühür Lordu nilüfere bakarken şaşkındı.

 

“Jiang Chen, senin nilüferlerin acayipmiş.”

 

“Nilüferleri küçümseme, eğer bu nilüfer en büyük gücüne kadar gelişebilirse, senin en büyük gücünden bile daha güçlü olur.”

 

“Demek o kadar güçlü ha?”

 

“Ateş Buz’un Büyüleyici Nilüfer Çiçeği en güçlü ruh bitkileri arasında ilk beşe girer. Sence de bu gücü hak etmiyor mu?”

 

“İlk beşe mi? Jiang Chen, sen gerçekten de inatçı birisin. Sen üçüncü seviye ruh âlemi uygulayıcısına hiç benzemiyorsun. Orijin âlemi uygulayıcılarının bazıları senin kadar bilgiye ve kaliteli ekipmanlara sahip olamayabilir bile. İşte, manyetik kalp burada.”

 

Altın Mühür Lordu ellerini yana açtı, yaratığın kolları parlayarak altın renkli birer kılıç haline dönüştüler.

 

“Açıl!”

 

Yaratık kollarını savurduğu gibi iki adet ışık huzmesi yeryüzüne vurdu.

 

Zeminde bir çatlak oluştu ve giderek büyümeye başladı.

 

Yaratığın kolları havaya yükselmeye başladı, ışık huzmesi de bununla doğru orantılı şekilde yükseliyor ve daha parlak hale geliyordu.

 

Bir kaz yumurtası büyüklüğünde altın bir eşya ortaya çıkmıştı.

 

“Hadi!” Altın Mühür Lordu parmakları ile işaret ediyordu.

 

Jiang Chen nilüfer dallarını harekete geçirerek bu altın eşyayı korumaya çalıştı.

 

“Manyetik Kalp?”

 

Lort kafasını salladı: “Bu kalbi işlediğin zaman manyetik dağ da senin olacak. Onu kendine ait hale getirebilecek ve manipüle edebileceksin.”

 

Jiang Chen’in yüzünde mutluluk vardı. Uzun zamandır sarf ettiği çabalar sonunda meyvesini vermişti.

 

Bu esnada organizatörler artık sıkılmıştı.

 

Altı-yedi gün kadar süre geçmişti.

 

Katılımcıların çoğu diskalifiye olmuştu, kalanların çoğu ise beşinci kattan sonra devam bile edememişti.

 

İçeride kalan kişilerin teknik olarak hala dağın tepesine doğru yolda olmaları gerekiyordu fakat organizatörlerin bildiği bir şey vardı, bu pek de mümkün değildi, sekizinci kattan sonra kimse daha yukarı çıkamazdı.

 

“Duyduğuma göre Kaya Kalpli Adam hala çıkmamış içeriden?”

 

“Kesinlikle, şu anda yedinci gündeyiz ve o adam hala çıkmadı. Şu anda dokuzuncu kata ulaşmak üzere olmalı. Dokuzuncu katın manyetik girdapları oldukça korkutucudur. Oh, umarım bu dâhi adam girdapların etkisi ile yenik düşmemiştir.”

 

“Ben öyle olduğunu sanmıyorum, bu adam gerçek bir dâhi bence, girdapla falan alt edilecek cinsten birisi değil. Zaten daha önceki testlerde de başarısız olup diskalifiye olacağı düşünülmüştü, ama baksana bu teste kadar ilerleyebildi.”

 

“Evet, doğru söylüyorsun, gerçek bir dâhi böyle olmalı zaten. Eğer bu adam gerçek bir dâhi ise zaten girdaplara yenik düşmez.”

 

“Doğru, o halde beklemekten başka çaremiz yok demektir. On günlük süre dolmadan hamle yapamayız. İçeride ne olup bittiğini de bilmiyoruz zaten. Zaten on günlük süre dolduğunda bu adam hala canlı kalabilmişse, süre dolduğu için manyetik dağ onu dışarı atacaktır otomatik olarak. Eğer öldüyse, yapacak bir şey yok.”

 

“On altı krallıkta uzun zamandır böylesine heyecanlı şeyler yaşanmıyordu. Böylesine üstün bir dâhi kişi ortaya çıkmayalı çok uzun zaman olmuştu. Böylesine kaliteli bir tohumun ölmesini istemem doğrusu.”

 

“Kim bilir? Baksana, henüz seçmelerin başında sayılırız ama yirmi binden az kişi kaldı.”

 

Organizatörler kendi aralarında böyle konuşurlarken bir anda göklerde altın renkli ve oldukça parlak bir ışık yayıldı. Gökler bu ışığın etkisi ile maviden altın rengine dönüşmüştü, herkesin gözünü alıyordu.

 

Ortamdaki herkes istemsizce gözünü kapattı, kimse direkt olarak bu ışığa bakmaya cesaret edemiyordu.

 

Bum!

 

Kulak çınlatan bir düşme sesi gelmişti. Sanki gökler yere doğru düşmüş ve yeryüzüne çakılmış gibiydi.

 

Bu sese eşlik eden ışık huzmesi de gittikçe daha parlak bir hal alıyordu, etraftaki her şeyi aydınlatıyordu. Sanki dünya üzerindeki tek renk altın rengi olarak kalmıştı, diğer renklerin hepsi yok olmuştu.

 

Bu esnada Ata kişiler bile kıyametin geldiğini düşünmüşlerdi.

 

Ortamdaki herkesin üzerinde sanki görünmez bir güç oluşmuştu, vücutlarının istemsiz olarak sarsılmasını sağlıyordu.

 

“Manyetik kuvvet?” Ata kişiler bile şaşkın haldeydiler.

 

Oluşan bu manyetik kuvvet ortamdaki kişilere sanki kendi vücutlarını kendileri değil de bir başkası kontrol ediyormuş gibi bir his vermişti.

 

“Neler oluyor böyle?” Güneş Avcısının suratı şaşkınlıkla dolup taşmıştı. Gözleri ile etrafına bakıyordu, neler olduğuna dair birinin kendisine bir şeyler söylemesini umuyor gibiydi. Bu esnada ışık huzmesi gücünü iyice artırmıştı ve Güneş Avcısının yüzüne çarptı.

 

Güneş Avcısı tehlikeyi sezdi ve aniden gözlerini kapattı, bu ışıkla yüzleşecek kadar cesur değildi.

 

Diğer Ata kişiler de şaşkındı. Şu anda yapabildikleri tek şey defansif bir pozisyon alabilmekti. Kendilerini korumaya ve neler olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

 

Altın renkli ışık huzmesi etraftaki her şeyi yutmak istiyor gibiydi.

 

Fakat bu ışık huzmesi uzun bir süre durmadı.

 

Yaklaşık on beş dakika sonra ortadan kaybolmuştu.

 

Ata kişiler neler olduğunu hala anlayamamışlardı, gözlerini tekrar açtıklarında her şey eskisi gibi normal görünüyordu. Organizatörler de saklandıkları noktalardan sürünerek yavaş yavaş çıkmaya başladılar.

 

Yüzlerindeki ifadeye bakılırsa onlar da neler olduğuna dair hiçbir fikre sahip değildiler.

 

Bu esnada uzakça bir mesafeye gözlerini diken bir organizatör donakalmıştı, şaşkınlıktan suratındaki bir tek kas bile hareket etmiyordu.

 

Sanki hayalet görmüş gibi parmağını baktığı yöne uzattı ve bağırdı: “Bakın! Şuraya bakın! Herkes şuraya baksın çabuk!”

 

“Neye bakalım be? Hayalet mi gördün?”

 

“O da ne öyle?”

 

“Neler oluyor böyle? Sonsuz dağ nerede?”

 

“Manyetik dağ kayboldu!”

 

Bu sözleri duyan herkes anında dağa doğru dönmüştü. Eskiden dağın olduğu bölgeye bakışlarını çeviren herkesin suratında şaşkınlık ifadesi oluşuyordu.

 

Arazi dümdüzdü! Sanki ezelden beri boş bir arazi gibiydi!

 

Sanki tanrı gelip bizzat kendi eliyle bu dağı yerinden sökmüş gibiydi.

 

“Az önce ne oldu öyle? Acaba ışık huzmesinin dağın yok oluşuyla bir ilgisi mi var?”

 

“Bu delilik! Nasıl bir güç dağın yok olmasını sağlayabilir ki?”

 

“Acaba gerçekten de bir tanrı göklerden inip dağı yerinden mi söktü?”

 

Bu dağı yerinden oynatacak kişinin mükemmel ötesinde yetenekleri olmalıydı.

 

Ortamdaki sıradan kişileri bırakın, Ata kişiler bile daha önce böyle bir şey duymamıştı.

 

Askeri Dao’da kim daha çok eğitim yaparsa o kişi daha güçlü olurdu, bu doğruydu.

 

Fakat böylesine bir dağı tek hamlede yok etmek kimsenin yapabileceği türden bir şey değildi.

 

Eğer Ata kişiler şu anki güçlerinden on kat daha güçlü olsalar bile bu işi beceremezlerdi.

 

Dağları hareket ettirmek ve denizlerin yerini değiştirmek, yıldızları avlamak ve ayı çalmak… Bunların hepsi efsanelerde anlatılan şeylerdi.

 

Orijin âlemi uygulayıcıları bile bunları yapamazdı.

 

Ama manyetik altın dağ neredeydi? Eğer kimse onun yerini değiştirmediyse, nereye gitmişti bu dağ?






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr