Bölüm 273: Büyük Bir Vurgun, Hem de Haydut Gibi!

avatar
2557 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 273: Büyük Bir Vurgun, Hem de Haydut Gibi!


Demir Can’ın canı çok sıkılmıştı. Sonunda, babasının kendisi hakkında sürekli hayal kırıklığından başka bir şey hissetmediğini anlamıştı.

 

Babasının siniri öyle bir noktaya gelmişti ki artık kendi kanından olan birisini cezalandırmayı bile göze alacağını söylemişti.

 

Demir Can’ın sırtı ter içindeydi, duyduğu endişe üst sınırlardaydı.

 

Sürekli babasının hayatta kalan tek oğlu olarak, hem toplulukta hem de topluluk dışında nasıl isterse öyle davranabileceğini düşünmüştü.

 

Zaten bunca süredir de istediği gibi davranmıştı.

 

Demir Long genellikle oğlunun yaptığı hatalara göz yumuyordu.

 

Fakat bu sefer oğlunun ortaya çıkardığı bela gerçekten de çok büyüktü.

 

Özellikle de bu seferki olaya Demir Dazhi’nin karışmış olması, Demir Long’u ekstra sinirlendirmişti.

 

En azından Demir Dazhi’nin ölmemiş olması iyi bir şeydi, eğer ölseydi, Demir Can babasının kendisine ne yapacağını bile bilemiyordu.

 

Demir Can sonunda bir oğul olarak, babasının kalbindeki değerinin aslında torununun değerinden daha az olduğunu anlamıştı.

 

“Jiang Chen! Hepsi senin yüzünden seni hayvan!” Demir Can bütün suçu Jiang Chen’de görüyordu. Eğer Jiang Chen olmasaydı bütün bunların yaşanmayacağını düşünüyordu.

 

Demir Can öyle öfkeliydi ki artık diş kökleri bile kaşınıyordu. Jiang Chen’i parçalarına ayırmak istiyordu!

 

Fakat aynı zamanda biliyordu ki Jiang Chen’den ne kadar nefret ediyor olursa olsun, şu anda Jiang Chen’e tahammül etmekten başka çaresinin olmadığının da farkındaydı. İntikamını almak için ileri bir zamanda plan yapması lazımdı, intikamı ertelemek zorundaydı.

 

“Bu yaşananların arkasında Ye Chonglou da var. Eğer o yaşlı bunak Jiang Chen’i desteklemeseydi, köylü köpek nasıl bu kadar fevri davranabilirdi ki?” Demir Can hem Jiang Chen’e hem de Ye Chonglou’ya sinirliydi.

 

İkisinden de kalbinin en derinliklerine kadar nefret ediyordu.

 

Şimdi yapması gereken şey başkente gidip pazarlık yapmaktı.

 

Biliyordu ki eğer Kanun Uygulayıcı Müritlerden birisi kaybolursa, başı çok daha büyük belalara girecekti.

 

 

Jiang Chen bu esnada malikânesinin bahçesinde oturuyordu.

 

Demir Can ise Jiang Chen’in karşısında, yanında birkaç yoldaşıyla beraber oturuyordu.

 

Bu iki grup birbirini öldürmekten başka hiçbir şey istemiyordu, fakat şu anda durulmaları şarttı.

 

Demir Can yüzünde nefret dolu ifadelerle etrafına göz gezdiriyordu.

 

Jiang Chen ise Demir Ailesinden ne kadar para koparabileceğini düşünüyordu.

 

“Jiang Chen, seni küçümsediğimi kabul ediyorum. Ben buraya babamın adına, yani Demir Long’un adına konuşmaya geldim. Eğer bu meselenin çözümünde geri adım atmayı kabul edersen babam kesinlikle bu iyiliğini hatırlayacaktır. Eğer ileride topluluğa girmek istersen babam sana yardımcı olacaktır.”

 

“Babanın iyilik borcu mu? Bana yardım etmek mi?” Jiang Chen kederli bir gülümseme ile konuşmuştu. Bu Demir Can denen adam belli ki pek de aptal birisi değildi. Kaba kuvvet kullanmanın işe yaramayacağını anlamış, ikna etme yöntemlerini kullanmaya başlamıştı. Fakat Jiang Chen üç yaşında bir çocuk değildi, kolay kandırılacak birisi değildi.

 

Eğer Jiang Chen’in karşısında başka birisi olsa dinlemek için gönüllü olurdu, fakat karşısında oturan Demir Can’ın ileride yine intikam peşinde koşacağından emindi.

 

Böyle alçak bir karakterle nasıl pazarlık yapabilirdi ki? Böyle alçak karakterli kişiler geçmişte yaşadıklarını kesinlikle unutmazdı.

 

Şu anda ikna yöntemini kullanmaya çalışmasının tek sebebi başka seçeneğinin olmamasıydı.

 

Jiang Chen biliyordu ki, eğer esirleri teslim etmeyi kabul ederse Demir Can kesinlikle yine düşmanca hamleler peşinde koşacaktı.

 

Demir Can bu esnada yüzüne sahte bir gülümseme kondurarak bir centilmen rolü ile konuştu: “Evet, babam her zaman yetenekli kişilere değer veren birisidir. Onun yardımına layık olan kişilerin sayısı çok azdır. Jiang Chen, bu durum senin kendini kanıtlaman ve fani dünyada yükselmen için çok iyi bir fırsat. On altı krallıkta, babamın huzurunda kendini kanıtlamak için fırsat arayan kaç uygulayıcı var biliyor musun?”

 

Jiang Chen alaycı şekilde gülümsedi: “Görünüşe göre ben bu olaydan onur duymalı ve şaşırmalıyım. Minnettar kalmalı ve sizin düşmanınız değil dostunuz gibi rol yapmalıyım ha?”

 

Demir Can Jiang Chen’in gülümsemesinde hiç samimiyet olmadığını, alaycı şekilde gülümsediğini fark etmişti.

 

“Jiang Chen! Sen neden bu kadar inatçı birisin? Bizim Demir Ailemize karşı neden bu kadar inatçı şekilde düşmanlık besliyorsun? Böyle davranarak ne elde etmeyi düşünüyorsun? Benim ailemi gücendirmeye devam edersen ileride topluluğa geldiğin zaman ne kadar büyük sıkıntılar çekeceğinin farkında değil misin?”

 

Bu sözler her ne kadar tehdit gibi görünse de, aslında mantıklı sözlerdi.

 

Eğer sıradan birisi bu sözleri duysa ikna olabilirdi, fakat Jiang Chen farklı birisiydi.

 

“Demir Can, senin neden üstünlük kurmaya çalıştığının farkındayım. Fakat, eğer ki üstünlük kurmak istiyorsan ailenin ismini vererek bunu yapmaya çalışma. Eğer bir sonraki sözlerin fidye ile alakalı olmazsa, o halde burada işin yok demektir, gidebilirsin. Eğer fidye konuşmayacaksak pazarlık bitmiştir ve cenaze işlemlerini hazırlamanızı öneririm.”

 

“Sen…”

 

Demir Can yol boyunca farklı stratejiler düşünmüştü, en sonunda uzlaşımcı bir hamle yapmak yerine Jiang Chen’i ikna etmeye çalışmayı seçmişti.

 

Fakat şimdi anlıyordu ki bu stratejiyi seçmekle saf davranmıştı.

 

Jiang Chen’in kesinlikle Demir Ailesinden bir çekincesi yoktu, onlardan korkmuyordu.

 

Fakat Demir Can biliyordu ki eğer pazarlıktan vaz geçerse Jiang Chen esirleri kesinlikle öldürürdü.

 

Demir Can öfkesini kontrol etti, derin bir nefes alıp konuştu: “Ne kadar istediğini söyle.”

 

Jiang Chen göz kırptı: “İşte şimdi oldu.”

 

Jiang Chen bunu söyledikten sonra cebinden bir parşömene benzer bir şey çıkarıp masaya koydu ve yavaşça itekledi.

 

“İşte, istediğim fiyat burada, unutma, takas istemiyorum. Eğer pazarlık yapmaya çalışırsan esirlerden birini öldürürüm. Eğer tekrar pazarlık yapmaya çalışırsan yine öldürürüm.”

 

Jiang Chen özgüvenli şekilde konuşuyordu, konuşması bitince arkasına yaslandı ve parmaklarıyla masada ritim tutmaya başladı.

 

Demir Can listeyi alırken büyük bir fiyat göreceğini tahmin ediyordu, listeyi eline alır almaz bağırdı: “Sen ne…? Bu resmen soygun! Güpegündüz soygun!”

 

“Haklısın. Ama sence de soygun yapmak birini öldürmekten daha iyi değil mi? Demir Can, oyalanmayı kes. Ben sana yine merhametli davranıyorum. Eğer ben kaybeden taraf olsaydım senin beni hayatta bırakmayacağını biliyorum, bu yüzden benim yaptığım seninkinin yanında merhametli kalır.”

 

Jiang Chen yavaş konuşuyordu, hiç acele etmiyordu. Uzlaşma aşamasında gereksiz sözler söylemeyi sevmiyordu.

 

Demir Can elleri ile listeyi kavradı, elleri hafifçe titremeye başlamıştı.

 

Demir Ailesi elbette bu listedeki fiyatı karşılayabilecek güçteydi, fakat yine de bu listedeki fiyat çok fazlaydı.

 

Bu fidye Demir Ailesinin mal varlığını çok derinden etkilerdi.

 

Aziz dereceli ruh malzemeleri orta büyüklükte şehirlerle aynı fiyatta sayılırdı.

 

Herkes biliyordu ki orijin âlemi uygulayıcıları aziz dereceli ruh malzemelerine ihtiyaç duyarlardı.

 

Koruyucu Ruh Kralları da aziz dereceli ruh malzemelerini kullanabilirlerdi fakat onlar daha az sıklıkla yapardı bunu.

 

Koruyucu Ruh Kralı bile bu kadar çok ruh malzemesine ihtiyaç duymazdı.

 

Demir Ailesi her ne kadar köklü bir tarihe ve zengin kaynaklara sahip olsa da, aziz dereceli ruh malzemeleri konusunda elbette zengin sayılmazlardı.

 

Jiang Chen’in istediği ruh malzemeleri ise ateş ve buz üzerine malzemelerdi, bunların bulunması çok daha zordu ve fiyatları da yüksekti.

 

Listede sıralanmış olan ruh dereceli malzemeler ise yine büyük bir kaynak gerektiriyordu.

 

Demir Ailesi elbette bunlara sahipti, fakat bu malzemelerin hepsini vermek demek kaynaklarının sarsılması demekti.

 

Demir Ailesinin mahzenlerine inip antik eşyaları satsa bile bu listedekileri karşılayıp sonra sarsılamadan yollarına devam etmeleri imkânsız olabilirdi.

 

Bu listedeki eşyalar ile takas edilecek olan uygulayıcılar göksel seviyeli ruh âlemi uygulayıcıları olmalıydı.

 

Demir Can listeyi okudukça daha çok panik yaşıyordu.

 

Jiang Chen resmen haydut gibi davranıyordu.

 

Jiang Chen gibi birisi bu malzemeleri sindirebilir miydi?

 

Demir Can sinirlenmişti: “Bu malzemeleri isteyen kişi yaşlı bunak Ye Chonglou olmalı. Jiang Chen denen aptal çocuk aziz dereceli ruh malzemelerini kullanamaz! Jiang Chen gibi küçük bir ruh âlemi uygulayıcısı nasıl olur da aziz dereceli ruh malzemelerini sindirebilir? Bu durum kesinlikle Ye Chonglou ile alakalı.”

 

Demir Can sinirden titriyordu, yüz kasları istemsizce seğirmeye başlamıştı. Birkaç saniye içerisinde aklından bir sürü düşünce gelip geçmişti, bu düşüncelerin içinde masaya tekmeyi vurup ortamı terk etmek de vardı ama mantığı Demir Can’a bunu yapmamasını söylüyordu.

 

Eğer buradan ayrılırsa Demir Dazhi’nin öleceğinin farkındaydı.

 

Demir Dazhi öldüğünde ise, Demir Can’ın hayatı da çok uzun sürmezdi elbette.

 

“Şimdi ne yapacaksın Kadim Demir? Gördüğün gibi ben aslında merhametli ve faziletli birisiyim. Size verdiğim fiyatın dostane olduğunun farkındasındır umarım.”

 

Jiang Chen yine alaycı konuşuyordu.

 

Demir Can bunları duyunca neredeyse kan kusacaktı.

 

“Jiang Chen, sen bu malzemeleri kullanırsan, bunları sindirirken öleceğinden korkmuyor musun?”

 

“Sindirirken ölmek mi? Tam da senin umacağın bir şey değil mi bu? Kadim Demir, sen şu anda benden ölümüne nefret ediyor olmalısın. Benim ölmem senin işine yarar. Ne dersin, fiyatı iki katına çıkaralım mı? Böylece benim ölümümü de hızlandırmış olursun.”

 

“Utanmaz!” Demir Can’ın kalbinde nefretten başka bir şey yoktu. Karşısındaki kişinin kendisine kazık atmaya çalıştığının farkındaydı fakat pazarlık yapacak durumda da değildi aynı zamanda.

 

Eğer pazarlık yaparsa esirlerden birisi ölecekti.

 

Demir Can şu anda kumar oynayabilecek durumda değildi.

 

Eğer on altı Kanun Uygulayıcı Müride, Zhou Yi’ye ya da Demir Dazhi’ye kötü bir şey olursa topluluğa geri döndüğünde bunun hesabını vermekte zorlanacaktı.

 

Jiang Chen gülümsedi ve oturduğu yerden kalktı: “Zaman hızlı geçiyor, görünüşe göre on iki saat geçti bile. Sence gidip idamlar için kılıcımı keskinleştirmeli miyim?”

 

Demir Can artık gerçekten sinirine dayanamadı ve kan püskürttü!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr