Bölüm 243: Jiang Chen Benim Onurlu Ustamdır!

avatar
3417 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 243: Jiang Chen Benim Onurlu Ustamdır!


Yaşlı Fei karşısındaki kişinin sözlerini duyunca güldü: “Güzel… Çok güzel… Liu Chengfeng, senin bu sözlerini aklımda tutacağım. Umarım bu sözlerinden ileride pişman olmazsın hehe!”

 

Yaşlı adam Fei her daim ilginç bir kişi olmuştu, kin tutmayı ve intikam almayı seven birisiydi. Liu Chengfeng’in sözleri yaşlı Fei’yi gücendirmişti.

 

Liu Chengfeng hafifçe homurdandı ve yaşlı Fei’nin sözlerini umursamadı. Onun fikrine göre dört büyük bölge arasında Kuzey Sarayı hep bir numara olmuştu.

 

Yine Liu Chengfeng’in fikrine göre Qingyang Vadisi her daim son sırada olmuştu.

 

Bundan dolayı Liu Chengfeng yaşlı Fei’nin sözlerini pek umursamıyordu. Zaten Liu Chengfeng yaşlı Fei’nin geçmişini biliyordu, onun Kıymetli Ağaç Topluluğu’ndan sürgün edilmiş basit bir piyon olduğunu biliyordu. Topluluktaki güçlü kişileri gücendirmişti ve sürgün edilmişti. Liu Chengfeng’in gözünde, yaşlı Fei’nin hiçbir önemi yoktu.

 

Bundan dolayı Liu Chengfeng, bir çöp torbası olarak gördüğü kişinin tehditlerine kulak asmamayı tercih ediyordu.

 

“Büyük kardeş Shi, bu yaşlı Fei diyorki Qiao Baishi onun erkek kardeşiymiş. Merak ediyordum da, acaba Qiao Baishi’nin seninle ilişkisi nedir?”

 

Liu Chengfeng karşı gruptaki kişilerin kafasını karıştırmak için plan yapmıştı, bunun için de ilk olarak Devasa Hazine Sarayından Shi Xiaoyao’ya bulaşmıştı.

 

Shi Xiaoyao’nun tavrı yaşlı Fei’den düşük kalır gibi değildi.

 

Gözlerini yuvarlayarak Liu Chengfeng’e baktı: “Qiao Baishi ile benim aramdaki ilişki seni neden ilgilendiriyor? Senin başka işin yol mu?”

 

“Shi Xiaoyao, sen neden böyle havalı havalı konuşuyorsun? Benim sarayımın başkanı sana bir soru sordu!” Konuşan kişi Kuzey Sarayından kıdemli bir yöneticiydi.

 

Liu Chengfeng Shi Xiaoyao’ya soğuk bir ifadeyle baktı ve gözlerini Zhou Kai’ye çevirdi.

 

Zhou Kai Liu Chengfeng’in konuşmasını beklemeden gülümseyerek kendisi konuştu: “Yaşlı Liu, benim Qiao Baishi ile aramadaki ilişkiyi sormana gerek yok, ben zaten her zaman böylesine başarılı gençleri takdir etmişimdir, herhangi bir sebebe ihtiyacım yok!”

 

Bu sözler Liu Chengfeng’i gücendirmişti, artık daha fazla soru sormayacaktı.

 

Zaten karşısındaki kişi ile daha önceden çok fazla münasebetleri olmamıştı.

 

Veliaht prens Ye Rong’a gelince, Liu Chengfeng ona iğneleyici sorular sormaktan çekiniyordu, buna cesareti yoktu.

 

Ayrıca Bayan Dan Fei’ye gelince, bu kadının Ye Chonglou ile akrabalık ilişkisi olmasa bile manevi kızı sayılırdı. Bu yüzden Liu Chengfeng Dan Fei’ye de iğneleyici sorular sorma cesaretini bulamamıştı kendinde.

 

Dan Fei’nin yanında duran Jiang Chen’e bir bakış attı, yüzündeki ifade oldukça garipti, içinden düşündü: “Acaba bu Jiang Chen denen adamın arkasında nasıl bir güç var ki böylesine soyluların ve önemli şahsiyetlerin arasında ne işi var? Nasıl bu kadar önemli karakterlerin kafilesinde bulunabiliyor bu adam?”

 

Liu Chengfeng Jiang Chen’in ismini zaten daha önce duymuştu, Kıymetli Ağaç Topluluğunun kadim kişilerinden birisi olan Kadim Demir ile aralarındaki husumetten haberi vardı.

 

Kadim Demir’in düşmanlarından birisi olan birisini nasıl tanımazdı?

 

Jiang Chen bu esnada Liu Chengfeng’e kayıtsız bir bakış attı: “Saray başkanı Liu, benim sizinle sohbet edecek bir şeyim yok. Sizin geniş bir mürit grubunuz var ve ben onlarla daha önceden kan ve kemik alışverişinde bulundum. Onların yaramazlık peşinde koşmamalarından ve benim elime düşmemelerinden emin olmalısınız.”

 

Mademki iki taraf birbirinin düşmanıydı, Jiang Chen’in kibarlık göstermesi için bir sebep yoktu. Kuzey Sarayı açık şekilde Ning Qingyan’ı elde etmek için buradaydı. Er ya da geç, düşmanlıklarını açık edeceklerdi, bu yüzden onlara kibarlık göstermenin gereği de yoktu.

 

Zaten Gök Ağacı Krallığına ilk geldiği sıralarda birçok Kuzey Gök Kubbe Sarayı müridi tarafından zorbalığa uğramıştı. Labirent Âleminde her ne kadar Liu Can’ı öldürmüş olsa da, diğerleri hala intikam peşinde koşuyordu ve kalabalıktılar.

 

Liu Chengfeng ortamdaki misafirlere kibar şekilde davranmıyordu, fakat Jiang Chen ondan da kaba davranmıştı.

 

“Güzel… Çok güzel… Ben! Liu Chengfeng! Bunca sene yaşadıktan sonra gerçekten de dünya görüşüm genişledi. Jiang Chen, aramızdaki intikam meselesini gün yüzüne çıkaran kişi sensin. Benim müritlerimden birini başkentin orta yerinde ölümüne döven sensin! Ayrıca Liu Can’ın Labirent Âlemindeki şüpheli ve gizemli ölümü de muhtemelen seninle alakalıdır. Emin ol bu meseleleri halletmek ve intikamı almak için önümüzde uzun bir süre var!”

 

Liu Chengfeng oldukça irrite olmuştu.

 

Kadim Demir her ne kadar Jiang Chen ile girdiği tartışmada mağlup olan taraf olsa da, Liu Chengfeng’in düşüncesine göre bunun sebebi Ye Chonglou’nun olaya müdahale etmiş olmasıydı, Jiang Chen’in Kadim Demir’i idare edebilecek güçte olduğunu düşünmüyordu.

 

Liu Chengfeng bu olayı Jiang Chen’i alt ederek Kadim Demir’in gözüne girmek için bir fırsat olarak değerlendiriyordu.

 

Jiang Chen hafifçe gülümsedi: “Bu kadar boş konuşmaya gerek yok, senin müritlerin dâhi sayılmıyor mu? Benim hobilerim arasında sahte dâhileri ifşa etmek de var! Benimle kıyaslasanıza madem onları!”

 

Kışkırtma! Bu resmen kışkırtmaydı!

 

Dan Fei ve veliaht prens bile Jiang Chen’in bu agresif tavrına şaşırmışlardı.

 

Fakat hemen ardından Jiang Chen’in bu tavrının sebebini anlamışlardı.

 

Herkes biliyordu ki Jiang Chen’in Kuzey Sarayı ile olan meselesi öyle kolayca çözülecek bir mesele değildi.

 

Jiang Chen haksız şöhret yapmış olan sahte dâhileri alt etmeyi seviyordu. Jiang Chen’in savaş sanatı anlayışı düşmanı az çaba sarf ederek dize getirmek üzerineydi.

 

Bu sözde dâhi kişilerin şöhreti söndüğünde, foyaları ortaya çıktığında, Xiao Yu’nun da artık bir dâhi olmakla övünme hakkı ortadan kalkacaktı. Böylece Qiao Baishi karşısındaki durumu zayıflayacaktı.

 

Elbette Liu Chengfeng’in arkasında duran dâhi kişiler bu sözleri duyunca sinirlenmişti.

 

Jiang Chen’in şöhretini biliyorlardı, onun hakkında çok şey duymuşlardı. Kuzey Sarayı ile Jiang Chen arasında sürtüşmeler ve intikam arzusu olduğunu biliyorlardı.

 

Jiang Chen’in Xin Wudao ve Qi Fengxian’ı üç ok atışı ile öldürmesi haberi hızlı şekilde yayılmıştı, başkentteki herkes birkaç gün oyunca sadece bu olaydan bahsetmişti, bu haberleri duymamak imkânsızdı.

 

Xin Wudao ve Qi Fengxian’ın eğitim seviyeleri Kuzey Sarayının dâhi kişilerinden daha düşük olsa da, aralarında çok büyük bir fark yoktu.

 

Bu yüzden Jiang Chen’in açık kışkırtmasını duyduklarında bu olaylar akıllarına gelmişti ve tereddüt etmişlerdi.

 

Askeri Dao konusunda cesaret meselesi her ne kadar önemli ve gerekli olsa da, bunun anlamı her meseleye düşünmeden ve plan yapmadan kafa atmak değildi. Jiang Chen’in Kuzey Sarayı ile arasındaki meseleyi çözmek için kendine avantajlı bir fırsat yakalama peşinde olduğu gayet açık şekilde belli oluyordu.

 

Eğer sinirlerini bastırmaz ve Jiang Chen’in tuzağına düşerlerse, ölüme yürüyecekler demekti!

 

Liu Chengfeng Jiang Chen’in birkaç sözle dâhi kişileri aşağılamasından rahatsız olmuştu. Fakat kendisi de her olaya düşünmeden atlayacak kadar düşüncesiz birisi değildi: “Jiang Chen, bugün evlilik teklifi için buraya gelen kişi sen değilsin değil mi, sen sadece dünür kafilesi olarak geldin buraya? Mademki sen evlilik teklifi için burada değilsin, neden başkişi Ning’in sarayında böylesine şeyler söylüyorsun? Bu yaptığın misafirliğe yakışıyor mu?”

 

“Eğer benim misafirlik nezaketim zayıfsa, peki ya sana ne demeli?”

 

Jiang Chen’in dili oldukça sivriydi.

 

Liu Chengfeng bu sözlerden de rahatsız olmuştu, her ne kadar duruşunu bozmak istemiyor olsa da, sinirden dişlerini gıcırdatmaya başlamıştı.

 

Fakat içindeki siniri yatıştırmayı başardı ve konuştu: “Xiao Yu benim müridim ve ben buraya onun dünür kafilesi olarak geldim, yaptığım şeyde yanlış olan ne var?”

 

Jiang Chen istemsizce güldü: “Madem sen Xiao Yu’yu temsilen buradasın, benim Qiao Baishi’yi temsilen burada olmamda nasıl bir yanlış var?”

 

“Sen Qiao Baishi’yi temsilen mi buradasın?” Liu Chengfeng şakın bir ifadeyle önce Jiang Chen’e, daha sonra Qiao Baishi’ye baktı.

 

Qiao Baishi otuz yaşını aşmış birisi gibi görünüyordu, Jiang Chen ise sadece yirmili yaşlarında olmalıydı. Böylesine genç birisi Qiao Baishi’yi mi temsil ediyordu yani?

 

Saray başkişisi Ning bile bu sözlerin üzerine kaşlarını yükselterek Qiao Baishi’ye baktı, yüzünde hayal kırıklığı ifadesi vardı. Qiao Baishi’nin yanında getirdiği bu adam biraz saf gibiydi.

 

Qiao Baishi saray başkişisinin bakışlarını görünce kederli şekilde gülümsedi: “Onurlu saray başkişisi, görünüşe göre ben bazı konularda açık konuşmalıyım. Genç usta Jiang Chen benim ustamdır. Bir usta benim gözümde bir kişinin ebeveyni gibidir.”

 

Ortamdaki bazı kişiler Qiao Baishi’nin aslında Jiang Chen’in aynı grupta olduğunu biliyordu fakat çoğu kişi bu ikilinin arasındaki ilişkiden haberdar değildi.

 

Aralarında usta-çırak ilişkisi olduğunu kimse bilmiyordu.

 

“Jiang Chen senin onurlu ustan mı?” Liu Chengfeng bir kahkaha bastı: “Qiao Baishi, sen yaşlılıktan falan bunadın mı yoksa? Ağzı süt kokan bir çocuk senin ustan mı yani? Daha güzel bahaneler ve yalanlar uydurmalısın!”

 

Saray başkişisi bile bu sözlere tepkisiz kalamadı: “Bu ne saçmalık böyle!”

 

Bu sözlerin üzerine yaşlı Fei tepkisini ortaya koyma gereği duydu, sonuçta genç usta Jiang Chen’i aşağılamaya çalışıyorlardı. Jiang Chen’in aşağılanması demek yaşlı Fei’nin, Fei Xuan’ın aşağılanması demekti!

 

Sonuçta yaşlı Fei bile genç usta Chen’in takipçisi olma rütbesine erişememişti, sadece onun sağlık çalışanı olabilmişti!

 

Fakat tabii ki, bunları bu ortamda söyleyemezdi.

 

Fakat ortamdaki serseri herifler usta Jiang Chen’in adını kötülüyordu, dolayısıyla yaşlı Fei’nin adını da kötülemiş oluyorlardı.

 

Yaşlı Fei gözlerini yuvarlayarak konuştu: “Liu Chengfeng, senin yeteneklerin bu kadarcık mı? Bir usta ile çırak arasındaki ilişkide ustanın yaşça büyük olması diye bir şart ya da kanun mu var? Birisi sırf genç olduğu için usta olamaz mı yani?”

 

Bu esnada Shi Xiaoyao da güldü: “Jiang Chen hakkındaki düşünceleriniz yanlış, usta-çırak ilişkisi hakkındaki düşünceleriniz yanlış!”

 

Ye Rong sevecen bir gülümseme ile sandalyesine oturdu. Her ne kadar konuşmamış olsa da, hareketleriyle Shi Xiaoyao’ya ve yaşlı Fei’ye katıldığını belli etmişti.

 

Zhou Kai de kafasını iki yana sallayarak Liu Chengfeng’e baktı ve onun sözlerini onaylamadığını belli etti.

 

Dan Fei tam olarak ne olup bittiğini anlamamış olsa da, Jiang Chen’in gizemli havasını en çok anlayabilen kişilerdendi. Dolayısıyla Qiao Baishi’nin sözlerini duyunca bu sözlerin doğru olduğunu anladı ve hatta Qiao Baishi’nin Jiang Chen hakkında daha ne gibi sırları bildiğini de merak etti.

 

Onurlu Eğitmen bile birçok konuda Jiang Chen’in fikirlerini merak ediyordu. Jiang Chen sadece Qiao Baishi’ye değil, Ye Chonglou’ya bile bir şeyler öğretebilecek birisiydi.

 

Yaşlı Fei, içinde bulunduğu kafileden de destek geldiğini görünce memnun olmuştu.

 

Bu olay hakkında en çok heyecan yapan kişi yaşlı Fei’ydi. Kafilesinden gelen desteği de görünce ses tonunu daha da baskın hale getirdi: “Liu Chengfeng, eğer sen Dört Mevsimli Sonsuz Bahar İlacını, Kutsal Kader İlacını ya da Dokuz Muhteşem Çiy Şarabını üretebilecek birisi olsan seni ustam olarak nitelendirirdim. Fakat senin bunları yapabilecek yeteneğin yok! Jiang Chen’in potansiyeli hakkında abartı yapmıyoruz. Şunu söylemeliyim ki, mesele ila. Dao’sundaki bilgi ve tecrübe olduğunda, ben bile Jiang Chen’in sadece ayakkabılarını taşımaya layık birisiyim. Böylesine bilgili ve tecrübeli birisinin Qiao Baishi’nin ustası olmasında ne gibi bir yanlış var anlamadım?”

 

Dan Fei Dört Mevsimli Sonsuz Bahar İlacının aslında Jiang Chen’le alakası olduğundan hep şüphelenmişti, sonunda bu şüpheleri yaşlı Fei’nin sözleriyle doğrulanmıştı.

 

Saray başkişisi Ning bu sözleri duyunca çok şaşırmıştı.

 

Fei Xuan her ne kadar ilginç birisi olsa da, gururlu birisiydi aynı zamanda. İlaç Dao’su konusunda yetenekli birisiydi, dört büyük bölgedeki herkes ilaç Dao’su konusunda Fei Xuan’ın liderliğini kabullenmişti.

 

İlaç Dao’su konusundaki yetenekleri Kıymetli Ağaç Topluluğuna girdiğinde daha da ilerlemişti.

 

Fakat herkes biliyordu ki Fei Xuan topluluktan birini gücendirmişti ve bunun sonucunda hayatının geri kalanını Qingyang Vadisinde geçirmeye mahkûm kalmıştı.

 

Bu yüzden yaşlı Fei eğer ilaç Dao’su konusunda Jiang Chen’in ayakkabılarını taşımaya layık olduğunu söylüyorsa, bu sözler oldukça şaşırtıcıydı.

 

Dört Mevsimli Sonsuz Bahar İlacı ya da Kutsal Kader İlacı eğer pazarlamaya sunulursa inanılmaz etkiler yaratırlardı. Bu ilaçları sadece gerçek usta kişiler üretebilirdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr