Bölüm 225: Xue Tong Ortalıkta Yok!

avatar
2960 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 225: Xue Tong Ortalıkta Yok!


Lu Wuji’nin yatığı planda Xue Tong çok büyük bir öneme sahipti.

 

Xue San’ın söylediklerinden sonra Lu Wuji acele şekilde konuştu: “Xue Tong idare edilmesi kolay birisi. Ölüp ölmemesi neden bu kadar önemli ki? Ayrıca, bu elemanı canlı tutarsam elime daha büyük fırsatlar geçirebilirim.”

 

Xue San ve Lu Wuji sadece iş ortaklarıydı. Fakat Xue San Lu Wuji’nin şahsi çıkarları ile pek ilgilenmiyordu. Xue San’a göre Xue Tong’u canlı bırakmak tedbirsizlik demekti.

 

Madem Xue Tong’un canlı kalması bir tehdit oluşturacaktı, ölmesi gerekirdi.

 

“Lu Wuji, belli ki sen bir şeyleri yanlış anlamışsın. Bu Xue Tong denen adam benim Gizli El örgütümün ele geçirdiği birisi. Ona ne yapılması gerektiği bizi ilgilendiren bir şey. Senin Xue Tong’un canlı tutulmasını istemeye ne hakkın var?” Xue San soğuk bir ifadeyle gülerek konuşuyordu.

 

Lu Wuji acele şekilde cevapladı: “Birini öldürmeye ya da canlı tutmaya karar verirken elde edeceğimiz kârı düşünmemeli miyiz sence de? Eğer Xue Tong’u canlı tutmaya karar verirsen sana ödeme yapmayı kabul ederim.”

 

Lu Wuji bu meseleye direkt karşı çıkarsa haksız olacağını biliyordu, para teklifini bu yüzden yapıyordu. Eğer parasına kıyarsa bu işi çözebileceğini düşünüyordu.

 

“Ödeme mi?” Xue San’ın yüz ifadesi yumuşadı: “Ne kadar ödeme yapmayı düşünüyorsun?”

 

Lu Wuji mutlu şekilde dişlerini sıktı: “Xue Tong’un eğitim seviyesi henüz gerçek qi ustası seviyesinde. Sizin Xue Tong’u öldürmek için alacağınız paranın tamamını ödesem nasıl olur?”

 

“Sen Xue Tong’un sadece bir gerçek qi ustası kadar değeri olduğunu mu düşünüyorsun?”

 

“Ne kadar istiyorsun peki?”

 

“Ruh âleminin birinci seviyesindeki bir uygulayıcıyı öldürmek için istediğimiz ücreti isterim. Ya bunu kabul edersin ya da Xue Tong’u hemen şu anda öldürürüm.”

 

Lu Wuji bunun resmen dolandırıcılık olduğunun farkındaydı fakat kabul etmekten başka şansı olmadığını da biliyordu: “Pekâlâ, dediğin gibi olsun.”

 

Xue San memnun şekilde gülümsedi: “Belli ki sen zeki bir adamsın. Fakat madem Xue Tong’un hayatını satın aldın, onu yanında götürmelisin. Eğer burada kalırsa çok riskli olur. Eğer onun burada kalmasını istiyorsan, aldığım risk arttığı için fiyatı da artırmam gerekir.”

 

Bu Gizli El denen örgüt kesinlikle paraya düşkündü.

 

“Bu konuda endişelenme. Xue Tong’u yanıma alacağım.” Lu Wuji Xue Tong’u yanına almasının büyük bir risk olduğunun farkındaydı fakat Xue San’a daha fazla para kaptırmayı da istemiyordu. Eğer Xue Tong’u burada bırakmak istese kim bilir ne kadar para daha ödeyecekti.

 

Xue San kahkaha ile cevapladı: “Madem öyle, onu yanında götürebilirsin. Bu arada, geçerli bir sebep olmadığı sürece buraya bir daha gelme. Senin işbirliğine ihtiyacımız olduğunda sana haber veririz. Senin yapman gereken şey bizim ihtiyacımız olan her şeyi karşılamak.”

 

Lu Wuji Xue San’ın bu tavırlarına gıcık oluyordu fakat ne kadar gıcık olursa olsun elinden bir şey gelmiyordu: “Sizinle işbirliği yapmakta sıkıntım olmaz. Bu arada, umarım sizin Gizli El örgütünüz Jiang Chen’den çok korkmuyordur, umarım vakti geldiğinde kaplumbağa gibi sığındığınız kabuklarınızdan çıkma cesaretini gösterebilirsiniz.”

 

Xue San’ın yüzünde aniden bir öldürme arzusu ifadesi belirdi.

 

Eğer bir başkası bu sözleri Xue San’a söylemiş olsa anında ölürdü.

 

Fakat Xue San biliyordu ki, Gizli El örgütü başkentte rahatça hamleler yapabilmek için Lu Wuji’nin desteğine ihtiyaç duyuyordu.

 

Xue San öfkesini yuttu ve cevapladı: “Xue Tong’u al ve kaybol buradan.”

 

Lu Wuji arka tarafta kalan Xue Tong’a yaklaşırken sırıtıyordu. Xue Tong’un kaldığı odaya girdiği anda adımları yavaşladı ve yüzünde şaşkınlık belirdi.

 

“Nerede o?”

 

Xue Tong’un tutulduğu oda boştu. Bırakın Xue Tong’un izini bulmayı, hayalet izi bile bulunamazdı, oda öylesine boş ve sessizdi.

 

Xue San bunu duyunca Lu Wuji’nin bilerek işi zorlaştırmaya çalıştığını düşündü, Lu Wuji’nin söylediklerini duyunca sinirlenmişti. Sonrasında dikkatini kulaklarına verdi ve odayı dinledi, gerçekten de Xue Tong’un nefes sesini duyamıyordu.

 

Lu Wuji ile konuşurken evin içindeki hareketlenmelere kulak asmamıştı. Xue Tong’un hiç iz bırakmadan ortadan kaybolabileceğini düşünmemişti.

 

Xue Tong’un esir tutulduğu odanın hiç penceresi yoktu ve yapısı çok sağlamdı. Dışarıda ise gizlenmiş şekilde etrafı gözetleyen gardiyanlar vardı. Ayrıca Xue Tong yaralanmış ve zincirlenmişti. Zaten sağlığı tam yerinde olsa bile, duvarların içinden geçerek buradan çıkacak değildi ya!

 

Duvarların kondisyonu gayet sağlam görünüyordu, duvarlardan geçip gitmediği ortadaydı.

 

Lu Wuji’nin yüzü şüphe ile doluydu, Xue San’a bakıyordu.

 

Xue San’ın kendisinden para koparmak için bir hamle yaptığını düşünüyordu.

 

Xue San homurdandı ve Lu Wuji’nin şüpheli bakışlarını görmezden geldi. Odanın içine doğru ilerleyip etrafı gözlemlemeye başladı.

 

Yerdeki kuru otların olduğu bir noktaya gözünü dikti.

 

Xue San anında kollarını sıvadı ve o bölgeyi kazmaya başladı, kazı bittikten sonra bir insanın sığabileceği büyüklükte bir delik görüldü.

 

Xue San gibi eğitimli ve tecrübeli bir uygulayıcı bile bunu görünce şaşırdı. Lu Wuji’nin şaşkınlığı daha da büyüktü. Bu delik de nereden çıkmıştı böyle?

 

Bu deliği kim, ne zaman kazmıştı? Xue San şaşkınlıktan kaskatı kesilmişti, kendi bölgesinde, kendi gözetimi altındayken… Birisi nasıl olmuştu da böylesine büyük bir deliği kazabilmişti?

 

Lu Wuji’nin alnından soğuk terler akmaya başlamıştı.

 

“Xue San… Sen… Sen Xue Tong’un kaçmasına izin mi verdin?” Lu Wuji’nin yüzü solmuş, kül rengine bürünmüştü. Biliyordu ki Xue Tong’un kaçmış olması demek hem kendisinin hem de amcası Yang Zhao’nun ölmesi demekti.

 

Xue San yerdeki deliği gözlemlerken yüzündeki ifade değişiyordu: “Kaçmak mı? Xue Tong yaralıydı ve zincirlerle bağlıydı, nasıl kaçabilir ki? Dışarıdan birisi bu deliği kazmış olmalı ve onu kaçırmış olmalı!”

 

“Ne? Dışarıdan birisi mi?” Lu Wuji korkmaya başlamış gibiydi: “Bu bölge çok güvenli şekilde korunmuyor mu? Xue Tong’un burada tutulduğunu hiç kimsenin bilmiyor olması lazım… Elbette birileri hariç… Yoksa?”

 

Lu Wuji daha fazla konuşmaya cesaret edememişti. Bu sırada aklına Jiang Chen’in he zamanki kendine güvenen gülümsemesi geldi.

 

Xue San’ın yüzünde bir yılanınki gibi öfke dolu sinsi bir bakış belirdi: “Lu Wuji! Bu senin suçun!”

 

Lu Wuji Xue San’ın birdenbire böylesine çıkışmasından korkmuştu. Şu anda başkent sınırları içinde olsa da, yanında hiç askeri yoktu ve Xue San ile birebir durumdaydı. Eğer Xue San onu öldürmek istese, bir karıncayı öldürmek gibi kolay olurdu bu.

 

“Xue San, şu an ne yapmamız lazım?” Lu Wuji’nin yüzü korku doluydu.

 

“Seni işe yaramaz herif! Sen eline aldığın her işi böyle batırır mısın be? Senin gibi Jiang Chen’in hamlelerine defalarca yenilmiş birisinin güvenilmez olduğunu anlamam gerekirdi!”

 

“Xue San, beni suçlama. Neden senin kendi suçun olduğunu düşünmüyorsun hiç? Beni buraya gelirken birinin takip etmiş olması imkânsız! Ben yıllardır Ejder Dişi Muhafızlarının general rütbesinde görev yapıyorum, takip edilmekten nasıl kaçınacağımı bilirim!”

 

“Ne yani? Gizli El’in sizin Ejder Dişi Muhafızlarınızdan daha aşağıda olduğunu mu iddia ediyorsun?”

 

Lu Wuji aslında gerçekten de bunu söylemek istiyordu fakat cesaret edemiyordu, Xue San’ın kendisini bir tokatta öldürebileceğinden korkuyordu. Sadece ifadelerini yumuşatmakla yetindi: “Şu anda bunun kimin suçu olduğunu belirlemenin bir faydası dokunmaz. Şu an yapmamız gereken şey bu karışıklığı nasıl çözmemiz gerektiğinin bir yolunu bulmak. Xue Tong’un kaçması demek, bizim bütün gizli oyunlarımızın ortaya çıkması demektir ve bunun sonunda hepimiz ölürüz. Sen gerçekten de başkente kadar gelmişken Jiang Chen’i öldürmeden buradan ayrılmayı mı istiyorsun?”

 

Xue San soğuk bir ifadeyle homurdandı ve yerdeki otları gözlemlemeye devam etti.

 

“Buradaki kuru otlar hala ılık, sıcaklığını kaybetmemiş. Ayrıca çukurdan gelen toz yığını da taze görünüyor. Bence çok fazla uzaklaşmamıştır.”

 

“O hâlde neden onun peşinden gitmiyorsun?”

 

Xue San şu anda öfke ile hareket etmenin faydasız olacağını biliyordu. Eğer Lu Wuji denen işe yaramaz adamla beraber çukurda takibe başlasa, başaramayacağının farkındaydı.

 

Bu da demek oluyordu ki delikteki takibi tek başına yapmalıydı.

 

Xue San ruh âleminin dördüncü seviyesindeydi. Suikast eğitim seviyesi ise ruh âleminin yeryüzü seviyesindeydi. Eğer bu mesele açığa çıksa bile, başkentte sadece birkaç kişinin kendisini zorlayabileceğini biliyordu.

 

Eğitmen Ye hariç, kendisi ile dövüşürken üstün gelebilecek bir kişi bile yoktu.

 

Belki Kıymetli Ağaç Topluluğu’ndan birileri Xue San’ı yenebilirdi fakat Jiang Chen’in Kıymetli Ağaç Topluluğu’ndan yardım isteyecek durumda olmadığını düşünüyordu. Zaten yakın zamanda aldığı bilgilere göre Jiang Chen Kıymetli Ağaç Topluluğu’ndan bir kıdemli kişiyi gücendirmişti. Kıymetli Ağaç Topluluğu elbette Jiang Chen’e yardım etmezdi.

 

Bundan dolayı, bu meselenin açığa çıkması durumundan korkmuyordu.

 

Xue San tam da deliğe atlayacaktı ki, bir anda duraksadı. Aklına bir düşünce gelmişti, madem Xue Tong çoktan buradan kaçmıştı, kendisi ve Gizli El örgütü çoktan açığa çıkmış demekti.

 

Madem açığa çıkmışlardı, artık Xue Tong’u geri almanın da bir faydası kalmamış demekti.

 

O hâlde Xue Tong’u öldürmenin ne anlamı vardı ki? Zaten Xue Tong’un vücuduna qi gücünü kullanamaması için mühürler yerleştirmişti, öldürmek bir fayda sağlamazdı. Xue Tong zaten gücünü kullanamıyordu.

 

Lu Wuji Xue San’ın duraksadığını görünce şaşırdı: “Ne oldu?”

 

Xue San gelişigüzel şekilde gülümsedi: “Madem işler bu hâle geldi, Xue Tong’u yakalasak elimize ne geçer ki? Madem Jiang Chen bu mekânı bulabildi, bizim bütün operasyonumuz ifşa oldu demektir. Xue Tong’u yakalayacak olsam, ona yapabileceğim tek şey onu öldürmek olur, fakat bunun bize bir faydası dokunmaz.”

 

Lu Wuji oldukça endişeliydi. Xue Tong her ne kadar Gizli El için kullanışsız olsa da Lu Wuji’nin planları için oldukça kullanışlıydı.

 

Xue Tong’u kendi planları için kullanmaktan vaz geçse bile, onun hayatta kalması demek Lu Wuji’nin ifşa olması da demekti. Hatta bunun yanında amcası Yang Zhao’nun da başı yanabilirdi.

 

“Xue San, Xue Tong’un kaçmasına izin veremezsin!” Lu Wuji çok büyük bir panik içerisindeydi. Neredeyse deliğe kendisi atlayıp Xue Tong’u takibe başlayacaktı.

 

Fakat Lu Wuji kendi eğitim seviyesinin ve gücünün oldukça düşük seviyede olduğunun farkındaydı. Eğer bu delikten içeri girip takibe başlarsa, ölümü takip etmekten farkı olmadığının da farkındaydı.

 

Xue San soğuk bir ifadeyle Lu Wuji’ye baktı: “Az önce ne dedim ben? Sen işe yaramaz bir adamsın. Gerçekten de senin gibi işe yaramaz bir çöp parçası ile işbirliği yaptığım için pişman oldum. Lu Wuji! Bundan sonra sen tek başınasın!”

 

Xue San bunları söyledikten sonra elini ağzına götürdü ve hafif bir tonda ıslık çaldı, etraftaki adamlarını çağırıyordu.

 

“Bu mekân ifşa oldu, derhal terk etmemiz gerek!”

 

Xue San’ın emirlerini duyan dört adam anında kafalarını onaylar şekilde salladı.

 

Lu Wuji Xue San’ın böylesine baskın tavrını görünce artık gerçekten de işbirliğinin bittiğini anladı. Yüzündeki ifade değişti: “Xue San, sizin Gizli El örgütünüz işleri böyle mi yürütüyor? Sen ortağını böylesine zor bir durumdayken bırakıp gidecek misin?”

 

“Bırakıp gitmek mi? Neden suçlu olanın kendin olduğunu kabul edemiyorsun? Neden düşmanımızın bu mekânı bulmasında senin suçun olduğunu kabul edemiyorsun? Takip edilmediğini söyleyebilir misin?”

 

Lu Wuji hala masum olduğuna inandırmaya çalışıyordu: “Takip edilmem imkânsız! Burayı nasıl bulduklarını açıklayamam ama sana garanti veriyorum ki beni hiç kimse takip etmedi!”

 

Xue San neden Lu Wuji’nin bahanelerini dinlesindi ki?

 

Xue San soğuk bir ifadeyle konuştu: “Seninle tartışarak kaybedecek vaktim yok, biz gidiyoruz!”

 

Lu Wuji hem sinirli hem de endişeliydi. Eğer Xue San ve grubu giderse, orta yerde tek başına kalacağının farkındaydı. Tek başına kalırsa başına nelerin geleceğini biliyordu.

 

Xue Tong kaçtıktan sonra elbette Lu Wuji’yi suçlayacaktı. Zaten Ejder Dişi Muhafızlarına özgü işkence izlerinin birçoğu Xue Tong’un vücudundaydı. Bu durumda Lu Wuji kesinlikle dezavantajlı durumda kalacaktı.

 

Lu Wuji Xue Tong’un bu mekândan kaçabileceğini hiç düşünmemişti, bu yüzden yaptığı işkencelerin izlerini saklamaya tenezzül etmemişti. Başkasına yaptığı işkencenin kendisine zarar vereceğini düşünememişti!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44346 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr