Bölüm 224: Lu Wuji Hâlinden Memnun

avatar
3101 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 224: Lu Wuji Hâlinden Memnun


Jiang Chen’in verdiği güvence ile Ye Rong sıkıyönetimi sürdürmekten vaz geçti. Zaten önceki birkaç gün boyunca çevresi çok büyük bir baskı uygulamıştı.

 

Krala sayısız şikâyet ve maruzat bildirimi gelmişti. Fakat kral bu şikâyetlere yüz vermemiş, hepsini soğuk bir tavırla karşılamıştı. Ye Rong’a sıkıyönetimi kaldırması için baskı yapmamıştı.

 

Ye Rong sıkıyönetimi kaldırdığında etraftan gelen baskılar da yavaşça kalkmıştı.

 

Lu Wuji sıkıyönetimin kalktığını duyunca şaşırmıştı. Yang Zhao’nun kendisini uyarmasına rağmen Lu Wuji dayanamayıp yine amcasını ziyaret etmeye karar verdi.

 

“Amca, görünüşe göre bu Ye Rong denen adam etrafından gelen baskılara dayanamadı. Sıkıyönetim aldırıldı ve bu bizim şansımıza.” Lu Wuji’nin yüz ifadesi tıpkı bir yılanınki gibi sinsiydi.

 

“Hah! Daha uzun bir süre dayanabileceğini düşünmüştüm. Sıkıyönetimi ne kadar uzatırsa, halkın nefreti de o kadar büyüyecekti. Bu Ye Rong denen adam ne zaman hamle yapıp ne zaman geri çekilmesi gerektiğini iyi biliyor.” Yang Zhao’nun sesi üzgün çıkıyordu. Bu sıkıyönetim meselesini Ye Rong üzerinde nefret algısı oluşturmak için kullanmak istiyordu fakat artık bunu yapmak için fırsatı kalmamıştı.

 

Ye Rong’un sadece birkaç gün sonra pes edeceğini kim düşünebilirdi ki?

 

Lu Wuji bu durumdan memnun gözüküyordu: “Amca, eğer Jiang Chen’i ortadan kaldırırsak Ye Rong’dan korkmamıza ne gerek kalacak ki? Ye Rong eğer bir kaplansa Jiang Chen onun pençeleri demektir, eğer bir kaplanın pençelerini alırsan etkisiz kalır. Yapacağımız hamleleri şimdi yapsak daha kârlı olmaz mıyız?”

 

Yang Zhao iç çekti: “Jiang Chen her ne kadar Ye Rong için önemli olsa da, Ye Rong şu anda veliaht prens pozisyonuna gelmiş durumda. Dolayısıyla eğer Jiang Chen’i ortadan kaldırsak bile Ye Rong’u indirmemiz zor olur. Bu iş kolay değil. Wuji, gerçekten de her konuda acele eden bu tavırlarını değiştirme vaktin geldi.”

 

Yang Zhao Lu Wuji’nin yanlışlarını söylemekten çekinmiyordu.

 

Lu Wuji güldü: “Evet amca, fakat unutmamamız lazım, asıl görevimiz Jiang Chen’i indirip öldürene kadar dövüp onu gömmek!”

 

Yang Zhao bunu inkâr etmedi ve onaylar şekilde hafifçe kafasını salladı: “Wuji, şimdi büyük resmi daha net görebildiğimize göre, Gizli El’i daha iyi yönlendirmelisin. Unutma, bu örgüt çok tehlikeli, kendini de onlara kurban edeyim deme sakın.”

 

“Hehe! Endişelenme amca, yaptığım işten kârlı çıkacağım. Ye Dai ile işbirliği yaparken neredeyse canımdan oluyordum, aynı hatayı bir daha yapmaya niyetli değilim. Şimdi arkamda Gizli El’in gücü olduğuna göre, istediğim kişiyi öldürüp işin içinden sıyrılabilirim. Bundan daha büyük bir zevk olabilir mi?”

 

Yang Zhao kafasını salladı: “Birisini öldürüp işin içinden sıyrılmak… İyi söyledin. Gizli El ile Jiang Chen’in birbirleriyle savaşmalarını izleyelim bakalım bir süre. Wuji, şimdi sıkıyönetim kalktığına göre, bu durum Gizli El için harika bir fırsat. Fakat yine de Jiang Chen’in basit birisi olmadığını unutayım deme sakın. Onları kesin emin olmadıkları sürece bir hamle yapmamaları gerektiğine dair uyarmalısın. Jiang Chen’i bir hamlede öldürmekten başka çareleri olmadığını onlara söylemelisin. Eğer bir kez deneyip başaramazlarsa, ileriki zamanlarda Jiang Chen’i öldürmek çok daha zor olacaktır.”

 

“Öldürmek demişken, bu iş için en uygun olan kişileri kiraladığıma emin olabilirsin amca.” Lu Wuji’nin suratında sinsi bir gülümseme vardı: “On altı krallıktaki en güçlü suikast örgütünün onlar olduğunu herkes biliyor. Onlara maddi imkân sağlamamız ve bilgi paylaşımı yapmamız onları olduklarından daha da güçlü hâle getiriyor. Eğer bu durumda bile Jiang Chen’i öldüremiyorlarsa bu suikastçılık işini bıraksalar iyi ederler.”

 

Lu Wuji Gizli El’in suikast yeteneklerine çok güveniyordu.

 

Jiang Chen her ne kadar anlaşılması güç birisi olsa da, Lu Wuji’nin düşüncesine göre Jiang Chen aslında sadece çok iyi şansa sahip genç ve tecrübesiz bir budalaydı. Jiang Chen’in küçük oyunları ve şansı, mutlak güç ile karşı karşıya kalınca işe yaramaz kalacaktı. Lu Wuji Jiang Chen’in Gizli El gibi bir örgütün elinden kaçabileceğini düşünmüyordu.

 

“Amca, senin de dediğin gibi, sıkıyönetim artık kalktı. Ben gidip örgütü bilgilendireceğim ve hazırlıklara başlamalarını söyleyeceğim.”

 

Yang Zhao düşünceli şekilde konuştu: “Yolda giderken dikkatli ol, kimsenin seni takip etmesine izin verme. Aksi takdirde elimize geçen bu fırsatı kaybederiz ve ölecek kişi Jiang Chen yerine biz oluruz.”

 

Lu Wuji gülümsedi: “Amca, bir Ejder Dişi Muhafızı ne yapar? Her zaman iz peşinde gitmeyi ve takip edilmemeyi amaçlar. Beni kimse takip edemez.”

 

“Tedbir almak güvende olmanın anahtarıdır. Bundan sonra atacağımız her adımda dikkatli davranmamız lazım. Bir an bile dikkatsiz davranırsak elimizdeki her şeyi kaybetme riskimiz var.” Yang Zhao daha tecrübeli ve olgun birisi olduğu için Lu Wuji’den daha mantıklı konuşuyordu.

 

Ejder Dişi Muhafızlarının hepsi birbirlerinin uygulayacağı taktikleri biliyordu. Bu yüzden bir muhafızın başka bir muhafızı takip edebilmesi imkânsızdı.

 

İşin aslı, Jiang Chen’in de Lu Wuji’yi takip ettirebilmesi için yeterli adamı yoktu. Ye Rong’a gelince, şu anda veliaht prens olmasına rağmen henüz Yang Zhao kadar derin bağlantılar kuramamıştı.

 

Bu demek oluyordu ki Yang Zhao, mesele birliklerin gücü meselesi olunca Ye Rong’dan korkmuyordu.

 

Zaten böylesine bir güven içerisinde olmasa, Lu Wuji’nin kesinlikle şu anda davrandığı gibi davranmasına izin vermezdi. Lu Wuji’nin Gizli El ile buluşmasına izin veriyor olmasının sebebi elinde bulundurduğu mutlak güç ve kuvvetli bağlantılarıydı.

 

Lu Wuji aptal birisi değildi, kurnazdı. Yang Zhao’nun malikânesinden çıkar çıkmaz hamle yapmadı, en az yarım gün kadar bekledi.

 

Bu bekleme süresi içinde de hamle yapmayarak dikkatleri üzerinden atmayı amaçladı. Bu bekleme sürecinden sonra, kimsenin kendisini takip etmediğinden emin olduktan sonra Gizli El ile buluşmaya karar verdi.

 

Lu Wuji bu sefer gerçekten de dikkatli davranıyordu. Kendisini gizlice koruyan adamları vardı, aynı zamanda bu adamlar kendisini takip eden birisi olup olmadığını da araştırıyordu.

 

Xue San Lu Wuji’yi gördüğünde şaşırmıştı: “Yine mi sen? Sen gerçekten de başkentte korkusuzca hareket edebiliyorsun ha?”

 

Xue San Lu Wuji gibi yüksek profil sergilemeyi seven birisi değildi.

 

“Her suikastçı senin gibi dikkatli midir?” Lu Wuji gülümsüyordu: “Tabii ki de sebepsiz yere buraya gelmedim. Sana iyi haberler getirdim.”

 

“Ne iyi haberleri?” Xue San’ın kaşları çatıldı.

 

“Veliaht prens Ye Rong sonunda kendisine gelen baskılara dayanamadı ve sıkıyönetimi kaldırdı. Sen buna iyi haber demez misin? Sıkıyönetimin kalkması ve üzerine de bizim sizi korumamız eklenirse, suikast planınız konusunda artık pürüz kalmadığına güveniyorum, doğru mu?”

 

Gizli El’in Jiang Chen’i öldürme arzusu oldukça ateşliydi fakat Lu Wuji’nin Jiang Chen’in ölümünü görme arzusu en az Gizli El’inki kadar büyüktü.

 

“Sıkıyönetim kalktı mı?” Xue San bir nebze şüphelenmiş gibiydi: “Bu bir tuzak olmasın?”

 

Suikastçılar doğal olarak dikkatli ve tedbirli kişilerdi. Lu Wuji ve Yang Zhao’nun aklına gelen ilk şey bu durumun bir fırsat olduğu iken, Xue San’ın aklına gelen ilk şey bunun bir tuzak olabileceğiydi.

 

“Tuzak mı?” Lu Wuji kahkaha ile karşılık verdi: “Sen veliaht prensin üzerindeki baskıyı duymadın mı? Ye Rong daha yeni veliaht prens olmasına rağmen sanki yıllardır krallığı kontrol altında tutuyormuş gibi sıkıyönetim ilan etti. Bu durum, çevresinden çok fazla baskı almasına sebep oldu. Zaten henüz yeni veliaht prens olmuş birisinin temelleri ne kadar sağlam olabilir ki? Sen sıkıyönetimin asilleri, memurları, tüccarları ve dükleri ne kadar güvensizlik içine sürüklediğinin farkında mısın? Sıkıyönetimi ne kadar uzun tutarsa, o kadar nefret ve kini üzerine çekecekti. Sen, Ye Rong’un bunca baskıya karşı koyabileceğini mi düşünüyorsun?”

 

Xue San Gök Ağacı Krallığı’nın iç politikasına ilgi duymuyordu. Lu Wuji’den farklıydı. Xue San bir suikastçıydı ve ilk hedefi riskleri ortadan kaldırmaktı.

 

Sıkıyönetimin kalkmasında farklı sebeplerin olabileceğini kendisi de biliyordu fakat yine de aklına getirmesi gereken ilk şeyin bunun bir tuzak olduğu ihtimali olduğunu biliyordu.

 

“Bu kadar paranoyak olma Xue San. Ye Rong veliaht prens olabilir fakat amcam Ejder Dişi Muhafızlarının Yardımcı Müdürüdür, amcamın arkasında çok büyük güçler var. Açık söylemek gerekirse, eğer Ye Rong gizlice bir şeyler yapma niyetindeyse bile, bu planlarını hayata geçiremez zaten. Onun arkasındaki güç ve bağlantıları bu kadar büyük bir oyun kurgulayacak kadar kuvvetli değil. Ayrıca, sen bu sefer yanında elit uygulayıcılar getirdin. Bizim mutlak gücümüzün karşısında Ye Rong’un küçük oyunlarının ne etkisi olabilir ki? Xue San, sakın bana Jiang Chen’den korktuğunu söyleme.”

 

Lu Wuji kurnazlığını kullanarak Xue San’ı kışkırtmaya çalışıyordu.

 

Fakat böylesine basit oyunlar bir suikastçının gözünde değersizdi ve hemen fark edilebilirdi.

 

Xue San homurdandı ve Lu Wuji’ye sanki bir aptala bakıyor gibi baktı.

 

“Eğer Jiang Chen senin gibi öküz birisi olsaydı korkmazdım.” Xue San acımasız bir şekilde dalga geçmişti: “Fakat onun senin gibi bir öküz olmaması yazık olmuş. Aldığımız bilgilere göre, Jiang Chen idare edilmesi kolay birisi değil. Gizli El örgütümüz Jiang Chen’i öldürmek zorunda, fakat sen onu nasıl öldüreceğimiz konusundaki planlarımızı öğrenebilecek seviyede değilsin. Senin yapman gereken tek şey bizimle işbirliği yapmak. Başka bir şey hakkında konuşmamalısın, beni anlıyor musun?”

 

Lu Wuji bu laflara gücenmişti: “Xue San, sen beni hor mu görüyorsun?”

 

Xue San hafifçe güldü: “Umarım bu işbirliğimizde benim saygıma layık olduğunu ispatlarsın.”

 

Lu Wuji gücenmişti. Her ne kadar bu işte ortak olsalar da, ortağının kendisini hor görmesine üzülmüştü.

 

Fakat yine de açıkgözlülüğü elden bırakmadı. Her ne kadar sinirlenmiş olsa da, sadece bir laf dalaşı yüzünden Gizli El ile olan ortaklığını bozmak istemiyordu.

 

İşin aslı, Gizli El ile arasını bozmak istese bile, buna cesaret edemeyeceğini kendisi de biliyordu. Sonuçta Gizli El’in suikastçıları yer altında yaşayan kurtçuklar gibiydi. Eğer bu suikastçılar kendisini öldürmek istese bu oldukça kolay olurdu.

 

Lu Wuji dışarı adımını attığından beri Altın Yiyen Fare Kralı tarafından takip ediliyordu.

 

 Fare Kral elde ettiği bilgileri hiç vakit kaybetmeden Jiang Chen’e getirdi.

 

Lu Wuji’nin hamlesini yaptığını duyan Jiang Chen oldukça neşelenmişti. Hemen Ye Rong’a haber gönderdi ve Fare Kral’ın bahsettiği rota üzerinde bir ağ kurulmasını istedi. Bunu yaparken en elit askerlerden oluşan birliklerin kullanılmasını da istemişti.

 

Bütün bunlar çok büyük bir gizlilik içerisinde yapılıyordu.

 

Hem Jiang Chen hem de Ye Rong biliyordu ki Yang Zhao’nun bilgi ağı başkenti bir örümcek ağı gibi sarmıştı. Eğer planlarını uygularken, hamlelerini gizlice yapmazlarsa düşman uyanacaktı.

 

Jiang Chen Yang Zhao’dan korkmuyordu fakat Xue Tong’un güvenliğini düşündüğü için her hamlesini büyük bir gizlilik içerisinde yapmaya özen gösteriyordu.

 

Lu Wuji ya da Xue San’ın bunlardan haberi yoktu.

 

“Lu Wuji, Xue Tong denen adamdan olabildiğince çabuk kurtul. Onu canlı bırakmamız demek, alacağımız riskin de artması demektir.” Xue San tedbirli davranıyordu.

 

Fakat Lu Wuji’nin Xue Tong hakkındaki planı ona işkence etmek ve Jiang Chen ile Ye Rong’a karşı suçlayıcı şekilde şahitlik ettirmekti. Xue Tong’un, Labirent Âleminde Ye Dai’nin ölümünden Jiang Chen ve Ye Rong’un sorumlu olduğuna dair ifade vermesini istiyordu.

 

Böylece Jiang Chen’i öldürtebilecek ve Ye Rong yerine de Ye Han’ı geçirebileceklerdi. Böylece Lu Wuji ileride Ejder Dişi Muhafızlarının genel müdürü olmak için en güçlü aday olabilecekti. Lu Wuji’nin en çok arzuladığı şey buydu.

 

Bu yüzden Xue Tong’un yaşamasına hala izin veriyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44226 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr