Bölüm 196: İşbirliğinden Önce Kârı Bölüşmeyi Konuşalım

avatar
3281 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 196: İşbirliğinden Önce Kârı Bölüşmeyi Konuşalım


“Sorun nedir?” Dan Fei Jiang Chen’in birdenbire durduğunu görünce şaşırmıştı.

 

Jiang Chen’in sesi alçak çıkıyordu: “Yakınlarda ruh seviyesinde ruh hayvanı var. Hem de birden fazla.”

 

“Gerçekten mi?” Jiang Chen’in sözlerini duyan Dan Fei’nin gözleri dikkatle açılmıştı. Acele şekilde sordu: “Onları hissedebiliyor musun? Ne kadar uzaklıktalar? Yavruları da yanında mı?”

 

Jiang Chen kaşlarını çattı ve bir süre öyle kaldıktan sonra düzeltti: “Uzaklaştılar, yanlarında yavru yok. Hepsi de yetişkindi.”

 

“Yavru yok mu? Yazık oldu.” Dan Fei hayal kırıklığına uğramıştı.

 

“Bence sen yavru bir ruh hayvanı bulma konusunda fazla isteklisin. Eğer az önceki grubun yanında bir yavru ruh hayvanı olsa bile onu nasıl çalabilirdik ki? O kadar kalabalık bir ruh hayvanı grubundan gelen saldırıyı göze alabilir misin?”

 

Dan Fei gülerek cevapladı: “Bir kişi bir kaplanın yuvasına girip onun yavrusunu nasıl çalıyorsa öyle. Yavru bir ruh hayvanına sahip olabilmek için bazı riskleri almamız lazım.”

 

Bu kadın ne zaman yavru ruh hayvanından konuşsa gözleri acayip bir istekle açılıyordu.

 

Sanki bir ev satın almış birinin bahçesinden bir küp altın çıkmış gibi bakışlar atıyordu.

 

“Bu kadın bazen çok çabuk sinirleniyor ve kendini kaybedebiliyor.” Jiang Chen içinden düşünmüştü. Bu kadının dürtülerini kontrol etmesi gerektiğini düşünüyordu. Eğer kendini kontrol edemezse, sağlıklı düşünmeden bir hamle yapıp bir ruh hayvanının yuvasına dikkatsizce yaklaşabilir ve ikisinin de hayatını tehlikeye atabilirdi.

 

Ruh seviyesinde bir ruh hayvanı saf bir kana sahip demektir.

 

Dünyanın düzeni böyleydi, bir hayvanın ya da insanın kanı ne kadar safsa o kadar güçlü olurdu, fakat bir o kadar da üreme zorluğu çekerdi.

 

Safkan bir ruh hayvanının üreme döngüsü ortalama on-yirmi yıldı. Daha uzun döngüye sahip bir hayvan otuz-elli yıllık bir döngüye sahip olabilirdi. Hatta bazı ruh hayvanları sadece yüz yılda bir üreyebiliyorlardı.

 

Bu nedenle, ruh hayvanı eğer üreme döngüsünde ya da yavrusunu büyütme evresindeyse yavruya dokunmak hayvanın kendisine dokunmaktan daha tehlikeliydi.

 

Eğer bir ruh hayvanı yavrusunun çalındığını fark ederse intikam duygusu çok alevli olurdu.

 

Jiang Chen bunları bildiğinden dolayı Dan Fei’yi kontrol altında tutmak istiyordu.

 

Bir gün boyunca yürüdükten sonra karşılarına kayalık bir arazi çıktı. Hafif eğimli bir arazide büyük kaya parçaları aralıklı yerleşmişti ve güzel bir manzara oluşturmuşlardı.

 

“Geceyi burada geçirelim. İlerisi zaten dik ve zorlu bir dağlık yol. Sonsuz dağ yamaçları yolculuğu daha da zorlu hale getirir.” Jiang Chen mola vermeyi önermişti.

 

İşin aslı, Dan Fei’den gelecek olan itiraza kendini hazırlamıştı. Fakat Dan Fei onu yanıltarak kafasını onaylar şekilde salladı: “Pekâlâ, bu gece burada dinlenelim.”

 

Labirent Âlemi gerçekten de garip bir yerdi. Gündüz vakti oldukça heyecanlı geçiyordu, fakat akşam olup dağdan rüzgâr indiğinde ortalık sakinleşiyordu.

 

Jiang Chen’in kıyafetleri soğuğa karşı dayanıklıydı, iyi haldeydi. Fakat Dan Fei’nin kıyafetleri vücudunun çoğu yerini kaplamıyordu. Bundan dolayı elleriyle bacaklarını sarıp cenin pozisyonu alarak başını da iyice karnına doğru yaklaştırmıştı, soğuktan böyle korunmayı amaçlamıştı.

 

Gece karanlığı iyice çökünce soğuk havanın iyice kötüleşeceğini kim düşünürdü ki?

 

Zaman geçtikçe Jiang Chen bile vücudundaki ruh enerjisini kullanarak vücut ısısını korumakta zorlanıyordu. Jiang Chen Dan Fei’ye bir bakış attı ve vücudunun artık titremeye başladığını gördü.

 

Fakat Dan Fei ketum bir kadındı, üşüdüğü halde bundan şikâyetçi olmamıştı.

 

Jiang Chen birden depolama yüzüğünde Gouyu’nun hazırladığı birkaç eşya olduğunu hatırladı. İlk başta eşyaların ne olduğuna pek dikkat etmeden direkt yüzüğün içine atmıştı.

 

Yüzüğü açıp içindekilere bakınca Gouyu’nun gerçekte de iyi bir hazırlık yaptığını gördü. Yüzükte yünden yapılmış bir battaniye bile vardı.

 

Jiang Chen battaniyeyi eline alıp Dan Fei’nin yanına yürüdü, Dan Fei’ye battaniyeyi uzatıp elini sallayarak konuştu: “Üzerini ört, üşüyorsan söyle, soğuktan korunmak için büzüldükçe resmen bir bıldırcın kuşuna dönüştün.”

 

Jiang Chen yerine geri döndü. Uzun bir cübbe çıkardı ve onu tersten giyerek büyük bir kayanın yanına oturarak tekrar meditasyon haline döndü.

 

Gece hiç de kolay geçmiyordu. Jiang Chen meditasyondayken bazen bir-iki tane bazen de birçok ruh hayvanının yanlarından geçtiğini hissetmişti. Bunların bazıları kendilerine çok yakın geçerken bazıları ise uzaktan geçmişlerdi.

 

Yakından geçenler neredeyse beş yüz metre kadar yaklaşmışlardı.

 

Jiang Chen bir iki kere Dan Fei’yi uyandırıp bu tehlikeli bölgeden uzaklaşmak istemişti. Fakat kendine engel oldu. Madem ruh hayvanları bu kadar seri şekilde ortaya çıkıyorsa, mutlaka aralarından biriyle er ya da geç karşılaşacaklardı zaten.

 

Fakat bu ruh hayvanlarından hiçbiri onların yanından geçerken oyalanmamıştı bile. Açıkça belli oluyordu ki insan etine ve kanına ilgi duymuyorlardı.

 

“Acaba bu ruh hayvanlarının böyle sık şekilde ortaya çıkmasının sebebi nedir?” Jiang Chen bu durumu anlayamıyordu, bu yüzden gardını düşürmek de istemiyordu.

 

Gece sonunda bitmişti. Bulundukları tepelik bölgeye güneş ışıkları gelmeye başladığında gecenin titreten soğuğu kaybolmuştu ve yerini ılık, rahatlatıcı bir hava almıştı.

 

Jiang Chen gözlerini açtığında Dan Fei’nin çoktan kahvaltıyı hazırladığını görmüştü.

 

Bu kadın gerçekten de hazırlıklı gelmişti, muhteşem bir yemek hazırlamıştı. Jiang Chen Dan Fei’den teklif almadan sofranın başına yaklaşmıştı bile.

 

Dan Fei ne olduğu belli olmayan bir meyvenin suyunu bir bardakta Jiang Chen’e uzattı ve hafif bir ses tonuyla konuştu: “Battaniye için teşekkür ederim.”

 

“O halde benim de sana kahvaltı için teşekkür etmem gerekiyor.” Jiang Chen gülümsedi ve elindeki meyve suyunu tek hamlede midesine indirdi: “Bugün batıya doğru yol alalım. Eğer şanslı olursak sana gerçekten de yavru bir ruh hayvanı bulabiliriz.”

 

Jiang Chen şaka yapmıyordu. Geçtikleri gece hissettiklerine göre, kuzey ve batı yönünden gelip güneye ilerleyen yedi-sekiz tane ruh seviyesinde ruh hayvanı sezmişti.

 

Güneyde neler olduğunu bilmese de, belli ki bu hayvanları yuvalarından çıkartacak bir şey vardı. Yuvalarından ayrılmaları demek, arkalarında bıraktıkları yerlerin savunmasız kalması demekti.

 

Belki de Jiang Chen ve Dan Fei hayvanların yuvalarının boş kalmasından bir fırsat yakalayabilirlerdi.

 

Yine de, bu fırsat doğru zamanda yakalanmalıydı. Eğer zamanlamayı doğru yapamazlarsa geçen gece ayrılan ruh hayvanlarının dönüş vaktiyle çakışabilirlerdi.

 

Ve elbette bu yuvalarından ayrılan hayvanların geride yavru bir ruh hayvanı bırakıp bırakmadıkları da bilinmiyordu.

 

Dan Fei Jiang Chen’in yavru ruh hayvanından konuştuğunu duyunca gözlerini fal taşı gibi açmıştı: “Jiang Chen, bir önerin var mı?”

 

“Dün gece yedi ya da sekiz tane ruh hayvanı güneye doğru ilerledi. Tahminime göre güneyde büyük bir şey oldu ya da olmak üzere. Hayvanlar kuzeybatı yönünden geldiler, bu yüzden yuvalarının o yönde olduğunu tahmin ediyorum. Eğer kuzeybatıya doğru ilerlersek ve şanslıysak, içinde yavrusu olan bir yuvaya denk gelebiliriz.”

 

Dan Fei’nin gözlerinden mutluluk saçılıyordu: “Jiang Chen, bu harika bir fikir. Gerçekten de dün gece yedi sekiz tane ruh hayvanı mı geçti?”

 

“Bana onları hissetmediğini söyleme.”

 

“Ben sadece iki tanesini hissedebildim.” Dan Fei dürüstçe cevaplamıştı: “Jiang Chen, senin bilincinin bu kadar güçlü ve hassas olduğunu düşündükçe seni yanıma alırken doğru kararı verdiğimi anlıyorum.”

 

“Bana dalkavukluk yapmayı bırak. Anlaşmamızı unutma, eğer yavru ruh hayvanı bulursak bir tanesi senin, birden fazla bulursak diğerleri benimdir.” Jiang Chen koşullarını söyledi.

 

Dan Fei şaşırmıştı: “Yavru ruh hayvanıyla ne yapacaksın?”

 

Jiang Chen gülerek cevapladı: “Neden siz bir tanesini isterken ben de istemeyeyim? Doğru hatırlıyorsam benim ruh hayvanları hakkındaki bilgilerim sizin ikinizden de fazla.”

 

Dan Fei söyleyecek bir şey bulamamıştı.

 

Bir süre düşündü ve kafasını salladı: “Şuna ne dersin, bulduğumuz ilk hayvan benim, ikincisi senin. Eğer üçüncüyü bulursak yine senin. İlk üç hayvandan sonra tekli sayıdakiler senin ve çiftli sayıdakiler benim olsun. Ne dersin?”

 

Dan Fei bu avdan kârlı çıkmak istiyordu, teklifinin arkasında durarak konuşmaya devam etti: “Eğer kendine centilmen diyorsan pazarlık etme. Unutma, buraya giriş için ücretleri ben ödedim.”

 

Jiang Chen söyleyecek bir şey bulamamıştı, bu kadın gerçekten de konuşmayı biliyordu.

 

Jiang Chen her ne kadar Dan Fei’nin teklifiyle bu Güz Avına katılmış olsa da, buraya gelirken kendi amaçlarını da gütmek zorundaydı.

 

Jiang Chen’in amacı ise ruh seviyesinde bir ruh hayvanıydı.

 

Ölü ya da diri, Jiang Chen’in amacı buydu.

 

Ruh âlemine girdikten sonra anlamıştı ki, ruh seviyesindeki bir ruh hayvanının özü çok önemliydi. Elinde binlerce fani seviyeli ruh hayvanı olsa da bu değersizdi. Ruh seviyesindeki bir ruh hayvanının değeri fani seviyedeki ile karşılaştırılamazdı bile.

 

Ruh seviyesindeki bir ruh hayvanının özü çok zengin bir ruh gücü barındırıyordu. Birçok uygulayıcının arzuladığı besleyici enerjiyi bu hayvanlar barındırıyordu. Bu hayvanların özündeki enerji, ruh okyanusunu şekillendirmeye yarayan en önemli etkenlerden biriydi.

 

Fakat yine de Jiang Chen bir centilmenin ruhunu taşıyordu ve Dan Fei’nin söylediği her şeye karşı çıkmak istemiyordu. Uzlaşmayı tercih edecekti: “Ama verdiğin sözü unutma, ben olmasam zaten sen hiç ruh hayvanı yavrusu elde edemezsin.”

 

Dan Fei cevapladı: “Seni çocuk, ben öyle düşmanca davranacak birisi miyim?”

 

“Belki de değilsin, fakat yavru ruh hayvanlarından bahsederken tamamen başka bir kişiye dönüşüyorsun, resmen çıldırıyorsun. Anlaşmayı ilk başta şekillendirip ona göre davranmalıyız.”

 

Dan Fei bu sözler üzerine bir süre düşündü, Jiang Chen’in bu sözlerini mantıklı bulmuştu, bu yüzden sinirlenmedi.

 

Kahvaltılarını bitirdiler, toparlanıp tekrar yola koyuldular.

 

“Jiang Chen, benim ruh hayvanı yavrularını gözlemlemek için bir yöntemim var. Bunun üzerine senin onları hissetme yeteneğini de ekleyince, ikimiz harika bir takım oluşturduk.”

 

Fakat Jiang Chen Dan Fei kadar iyimser birisi değildi. Her ne kadar geçen gece ruh hayvanları güneye ilerlemiş olsalar da, belki de yuvalarında koruma amaçlı birkaç yetişkin hayvan bırakmışlardı.

 

Bu hayvanlar her ne kadar başlangıç veya orta halli ruh seviyesinde hayvanlar olsalar da savaş yetenekleri yine de oldukça gelişmişti.

 

Özellikle de bu hayvanlar yavrularını ve yuvalarını korurken, güçleri içgüdüsel olarak artış gösteriyordu.

 

Bundan dolayı sıradan maceracılar bu hayvanlarla karşılaşmak istemiyorlardı.

 

Jiang Chen ve Dan Fei, Dan Fei’nin bahsettiği yöntemi kullanırken iki adet ruh hayvanı yuvası bulmuşlardı. Fakat bu yuvalarda yavru hayvan yoktu.

 

Her ne kadar yuvalarda bazı kaliteli eşyalar olsa da, mesela ruh seviyesinde birkaç çiçek, ot ve ilaç malzemesi gibi, Dan Fei yavru hayvan göremediği için bu eşyalara da ilgisini yitirmişti.

 

Jiang Chen fani dereceli hayvanların özüyle ilgilenmiyordu ama gördüğü her ruh seviyeli eşyayı alıyordu, ot ya da çiçek olması fark etmiyordu.

 

“Hehe! Jiang Chen, ben sanıyordum ki sen paraya önem vermiyorsun.” Dan Fei sonunda Jiang Chen’in bir kusurunu bulmuştu.

 

Jiang Chen gözlerini yuvarladı: “Kız kardeş Dan Fei, senin zehirli dilinin seviyesi çok düşük. Eğer bana iğneleme yaparak laf sokmak istiyorsan bu yeteneklerinin üzerinde çalışman lazım.”

 

Dan Fei bir anda durgunlaşmıştı. Bu karşısındaki adamın laf dalaşında yenilmez olduğunu fark etmişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr