Bölüm 195: Tuhaf Birliktelikler Tuhaf Sonuçlar Doğurur

avatar
3433 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 195: Tuhaf Birliktelikler Tuhaf Sonuçlar Doğurur


Diğer takımlara göre Dan Fei’nin takımı az sayıdaydı, sadece iki kişilikti. Fakat yine de, takımları az sayıda olmasına rağmen en çok hayranlık duyulan takım da onlarınkiydi.

 

Bunun en büyük sebebi de Dan Fei’nin kıyafetleriydi. Etkinliğe gelen soyluların oğulları Dan Fei’nin zarif vücudunu örten kaliteli kıyafetleri görünce mecburen kendilerinde bir heyecan hissediyorlardı.

 

“Bu çok garip, sanıyordum ki Bayan Dan Fei her zaman bağımsız davranırdı. Neden şimdi yanında bir yoldaşla gelmiş? Bu yanında getirdiği çocuk da kim? Bu çocuk Dan Fei ile nasıl takım oluşturmuş?”

 

“Bu da ne şimdi? Dünyanın çivisi mi çıktı? Her zaman tek başına takılan Dan Fei bile yanında yoldaş mı getirmiş? Ah yüce gökler! Dan Fei benden başka bir erkekle takım oluşturmuş! Lanet olsun!”

 

“Bu çocuk kim be? Bu çocuk hakkında araştırma yapmalıyım. Acaba Dan Fei gibi yüksek standartlara sahip birisi kendisine bir sevgili mi buldu?”

 

“Oh! Eğer Dan Fei ile bir takım oluşturma şansım olsaydı bütün servetimi bunun uğruna harcayabilirdim!”

 

Eğer çevredeki bütün erkeklerin mızmızlanmasından çıkan tükürükler bir araya gelse Jiang Chen bu tükürük havuzunda boğulabilirdi.

 

Jiang Chen olduğu yerde gayet rahat görünüyordu. Çevresinden gelen kıskançlık ve nefreti görmezden geliyordu, Dan Fei’ye yarım kulaç uzaklıkta ayakta dikiliyordu.

 

Kalabalığın arasından nefret dolu bir bakış daha geliyordu Jiang Chen’in üzerine, bu bakışın sahibi Ye Dai’ydi.

 

“Jiang Chen, senin Dan Fei ile takım oluşturmaya ne hakkın var? Yoksa dört numara da mı Dan Fei’ye yalakalık yapıyor? Eğer yalakalık yapmıyorsa Jiang Chen’in bir başkasıyla takım oluşturmasına nasıl müsaade edebilirki?” Ye Dai’nin duyguları iç sesinin karmaşa yaşamasına neden olmuştu. İçten içe Jiang Chen’i bir hamlede yere serip onu etkinlikteki yerinden etmek istiyordu.

 

Aslında Jiang Chen de durumun farkındaydı. Dan Fei ile takım oluşturmasının üzerine oldukça fazla tepki çekeceğini ve bu tepkinin zamanla kıskançlığa ve nefrete dönüşeceğinin farkındaydı.

 

Bu gerçeği değiştiremeyeceğini bildiğinden, beş duyusunu da kapattı ve meditasyona başladı. Eğer böyle yapmasa, etrafından kendisine gönderilen nefret dolu bakışların ona kötü şans getireceğini biliyordu.

 

Yaklaşık bir saat sonra Dan Fei zarif elleriyle Jiang Chen’i dürttü: “Ölü gibi durmayı bırak, bizim sıramız geldi.”

 

“Ha?” Jiang Chen taşıma düzenine yaklaşırken garip bir acı hissetti. Taşıma düzenine girerken beyaz bir ışık görüşlerini kaplamıştı.

 

Görüşleri açıldığında, etrafına baktığında gördü ki çoktan Labirent Âlemine girmişlerdi bile.

 

Önlerinde çok büyük bir göl vardı, gölün yüzeyi o kadar temizdi ki gökteki bulutların yansıması görülüyordu. Gölün manzarası o kadar güzeldi ki ilk bakışta nefesi kesilmişti.

 

Gölün kıyısına gelmişlerdi.

 

Dan Fei manzarayı izlerken sanki bir tabloyu izliyormuş hissine kapılmıştı, zaten mutlu bir ruh halindeydi ve iç çekerek konuştu: “Bu çok güzel. Bu yer Labirent Âlemine girişlerim arasında en güzel manzaraya sahip yer.”

 

Konuşmasını bitirdiği anda gölün yüzeyinde hafif bir dalgalanma oluştu. Gölün yüzeyinden bir anda yılan başlı ve timsah vücutlu bir hayvan figürü ok hızında fırladı ve Dan Fei’nin güzel boynunu ısırmak için ileri atıldı.

 

Jiang Chen’in o anki tepkisi oldukça hızlıydı, bir anda güçlü bir yumruk savurdu: “Lanet hayvan! Defol buradan!”

 

Yılan başlı Timsah Dan Fei’nin boynundan yaklaşık bir metre uzaklıktayken Jiang Chen’in hızlı ve güçlü yumruğu hayvanın çenesine denk gelmişti. Yılan başlı timsah bu darbenin sonucunda yere yığılmıştı ve çenesi tuzla buz olmuş gibi dağılmıştı.

 

Timsah acı acı çığlık atarken suya çekilmişti.

 

Dan Fei her ne kadar yaşadığı bu olay karşısında soğukkanlılığını korumuş görünse de az da olsa heyecanlanmıştı.

 

Dan Fei güzel gözleriyle Jiang Chen’e bir bakış attı: “Ben de sanıyordum ki kadınları etkilemek için çaba sarf etmiyorsun.”

 

Jiang Chen güldü: “Yanlış düşünme. Geri döndüğümüzde senin başına bir şey gelmiş olursa Eğitmen Ye’nin beni parçalarıma ayıracağından korkuyorum.”

 

“Hehe! Kendini açıklamak zorunda değilsin. Ben açıklama dinlemeyi sevmem.”

 

Dan Fei gölün kıyısına doğru yürümeye başladı, Jiang Chen’i arkasında bırakmıştı. Yürürken güzel vücudu adeta dans ediyordu. Bacakları ahenk içinde sallanıyordu.

 

Jiang Chen bu kadının gerçekten de vücudu ile gurur duyuyor olmasının onun hakkı olduğunu düşünmüştü.

 

“Kız kardeş Dan Fei, dikkatin ve odağın çok yüksek.” Jiang Chen gülümseyerek konuştu.

 

“Ne odaklanması?” Dan Fei’nin kiraz dudakları konuşurken çekici şekilde titriyordu: “Ne dediğini anlamıyorum.”

 

“Rol Yapma yeteneğin de iyiymiş. Merak ediyorum, eğer o yaratığı yumruklamasaydım, ne zaman onun hamlesinden kaçınacaktın?”

 

Dan Fei güldü ama bu soruya cevap vermedi. Hafif adımlarla Jiang Chen’in önüne doğru yürüdü.

 

“Jiang Chen, sen bu av boyunca benim korumamsın. Kendimi zorunda hissetmediğim sürece bir hamle yapmayacağım.”

 

Dan Fei’nin kıvrımlı vücudu konuşurken harika bir izlenim yaratıyordu.

 

Jiang Chen kafasını eğdi. Biliyordu ki bu kadın hem plan kurmakta hem de huysuzlukta üstündü. Hafifçe iç çekti, madem bu yola çıkmıştı, sonuna kadar gidecekti.

 

Jiang Chen aslında Dan Fei’nin herhangi bir hamle yapıp yapmamasını umursamıyordu. Zaten buraya gelirkenki amacı Dan Fei’nin gözüne girmek değildi, kendini eğitmek istiyordu.

 

Kendisini böyle bilinmez bir âleme getirmek, her an çevreden gelecek olan tehlikelere açık olmak eğitim için çok iyi bir fırsattı.

 

Dan Fei yürürken ne aceleci ne de yavaştı. Bazen yolun kenarında duruyor ve etrafına bakıyor ve havayı kokluyordu. Her yönü dikkatlice inceleyerek bir şeyler arıyordu.

 

Yorulana kadar neredeyse yirmi-otuz li mesafe yürümüşlerdi.

 

Bu mesafeyi yürüdükten sonra artık çevrede fani seviyeli ruh hayvanlarının varlığını hissetmişlerdi, bu seviye insanlardaki gerçek qi âlemi ile aynıydı. Bu hayvanların savaş yetenekleri insanlardaki gerçek qi ustası seviyesiyle eşit sayılsa da, bu durum Jiang Chen için önemsizdi.

 

Üzerlerine gelen iki hayvanı Jiang Chen birkaç tekme ve yumrukla def etmişti.

 

Bir başka iki hayvan Jiang Chen’i gördüğü anda yönlerini değiştirmiş ve kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırarak kaçmışlardı. Dan Fei Jiang Chen’in bu son gelen iki hayvanı korkutup kaçırmak için bir teknik kullanıp kullanmadığını çözememişti.

 

Bu durum Dan Fei’nin garibine gitmişti.

 

Jiang Chen Dan Fei’nin şaşırdığını onun hareketlerinden anlamıştı.

 

İkisi de birbirlerine çok ilgi göstermek istemiyordu. Bu iki kişilik garip takım yetmiş-seksen li mesafe daha kat edip yorulduktan sonra sessizliği bozan kişi Dan Fei oldu.

 

“Hey Jiang Chen! Sen insan mısın değil misin? Bir iki kelime konuşsan ölür müsün?”

 

Jiang Chen şaşırdı: “Ne söylememi istiyorsun? Sen yavru bir ruh hayvanı aramıyor musun? Eğer seninle konuşursam dikkatini dağıtırım diye düşünmüştüm.”

 

Dan Fei bu cevap karşısında gözlerini yuvarladı.

 

“Neden böyle işe yaramaz davranıyorsun? Sana bir depolama yüzüğü vermedim mi? Neden sana verdiğim yüzüğe hayvanların özünü toplamıyorsun?”

 

“Çöp toplamanın anlamı nedir ki? Zaman ve enerji israfı!” Jiang Chen omuzlarını silkti. Aslında amacı hava atmak değildi. Az önceki dövdüğü hayvanlar fani seviyede hayvanlardı, onlardan kaç tanesini depolarsa depolasın para etmezdi. Ayrıca depolama yüzüğünde de gereksiz yer kaplardı.

 

“Çöp mü? Jiang Chen, bu hayvanlardan toplayacağın özü satarak para kazanabileceğini bilmiyor musun? Buraya girmek için zaten yirmişer bin harcadık, anlıyorsun değil mi?”

 

“Sonuçta ödeyen kişi ben değilim.” Jiang Chen hınzır şekilde gülümsedi.

 

“Ama ödeyen kişi benim!” Dan Fei’nin güzel yüzü kararmıştı. Paraya değer veriyor gibiydi: “Unutma, seni buraya getiren kişi benim. Eğer öldürdüğün hayvanların özünü toplamazsan bu durum benim mal varlığıma zarar verir. Ayrıca av gelirlerinin etkinlik sonunda sıralanıp liste yapılacağından bahsetmeme gerek yok herhalde?”

 

“Liste ve sıralama mı? İlgilenmiyorum.”

 

Dan Fei tam da ağzını açıp bir şey diyecekti ki Jiang Chen konuşmasına devam etti: “Diyorum ki, sen para kazanmak için mi buradasın yoksa yavru bir ruh hayvanı bulabilmek için mi? Bence önceki iki sefer Labirent Âlemine girip başarısız olmanın sebebi de bu. Kız kardeş Dan Fei, sena sitem ediyor gibi görünmek istemiyorum, ama lütfen para sevdanı bir kenara bırak.”

 

Dan Fei bu sözleri duyunca sinirden küplere bindi. Giriş ücretini kendisi ödediği halde bu karşısındaki çocuk para konusunda konuşuyordu. Öldürdüğü hayvanların özünü toplamadığı gibi bir de para hakkında kendisine nutuk çekiyordu.

 

Dan Fei bu duruma oldukça sinirlenmişti.

 

“Buraya para kazanmak için gelmediğimiz gerçeğini reddetmeye çalışma. Dış dünyada para kazanmak zaten çok kolayken neden buraya gelip enerjimizi ve zamanımızı harcayalım ki? Her neyse, ben hayvan özü falan toplamam, sen çok meraklıysan toplayabilirsin.”

 

Jiang Chen bir kabadayı gibi konuşuyordu, ‘sen çok meraklıysan toplayabilirsin’.

 

Dan Fei’nin duyguları karmaşıktı, bir süre düşündükten sonra iç çekti: “Pekâlâ Jiang Chen, sen haklısın diyelim. Hadi yolumuza devam edelim.”

 

Dan Fei’ye daha önce kimse tarafından böyle nutuk çekilmemişti. Bu durum ilk başta onun incinmesine sebep oldu. Fakat kendisi mantıklı düşünebilen bir kadındı ve Jiang Chen’in söylediklerinin de mantıklı olduğuna karar verdi.

 

Zaten sadece bir aylık bir zaman süreleri vardı, böyle küçük konularda tartışırlarsa asıl amaçları için gerekli zamanı bulamayabilirlerdi.

 

Hayvan özleri her ne kadar para getiriyor olsa da, bu etkinliğin asıl amacını geride bırakabilecek kadar büyük para getiremezdi. Ayrıca eğer para kazanmak istiyorsa, Jiang Chen’in de dediği gibi, dış dünyada para kazanmanın bir sürü yolu vardı. Neden buraya gelmişken vaktini para kazanmak için harcasındı ki?

 

Bunları düşündükten sonra Dan Fei’nin duyguları yatıştı. Fakat yine de, her kadında olduğu gibi Dan Fei’de de gurur vardı ve Jiang Chen ile hemen konuşup muhabbet kurmak istememişti.

 

Garip olan şuydu, yolculukları sırasında bir sürü fani seviyeli ruh hayvanı ile karşılaşmışlardı ve hiçbiri de onları rahatsız etmemişti. Sanki hayvanlar bir şeyden korkuyor gibiydiler. Yaklaşan hayvanlar en fazla on metre kadar yanlarına geliyor ve etraflarında biraz dolaştıktan sonra saldırmadan uzaklaşıyorlardı.

 

Dan Fei bu olayı bu hayvanların zeki olduğuna ve ikisiyle birden baş edemeyeceklerini düşündüklerine yormuştu. Fakat yine de, bu konu hakkında düşündükçe gerçekten mantıklı bir açıklama bulamıyordu.

 

Fani seviyeli ruh hayvanları bu kadar zeki olabilir miydi?

 

Olayı anlayabilmek için Jiang Chen’i gözlemlemeye başlamıştı ama onun yüz ifadesinden bu olayla ilgili bir çıkarım yapamıyordu.

 

“Bu garip, daha önce Güz Avına iki defa katıldım. Daha önceki deneyimlerimde bu vahşi hayvanları def etmek için çok zaman harcamıştım. Bu yolculuk gerçekten garip.” Dan Fei neler döndüğünü anlayamamıştı. Fakat içten içe bu olayın Jiang Chen ile alakalı olduğunu düşünüyordu.

 

Dan Fei’nin ruh hayvanları konusundaki tecrübesizliği zaten bu olayı kavrayabilmesinin önüne geçiyordu.

 

Dan Fei bunları düşündükçe aklı karışıyordu. Jiang Chen’e bu durumu sormak istiyordu ama onun kendisini birkaç uydurma bahane ile geçiştireceğini düşünüyordu.

 

Zaten bu olayın Jiang Chen ile bir alakası olsa da, Dan Fei biliyordu ki Jiang Chen bunu zaten kabul edip kendisine açıklama yapmazdı.

 

Bunları düşününce Eğitmen Ye’nin Jiang Chen hakkındaki düşüncelerini haklı buldu. Jiang Chen gerçekten de gizemli bir adamdı.

 

Jiang Chen’in yanındayken yaşadığı her olay hayret verici oluyordu.

 

Dan Fei bunları düşünürken onun önünde yürüyen Jiang Chen bir anda durdu, adeta gerilmiş bir yay gibi hareketsiz duruyordu, ama barındırdığı güç çok büyük bir momentumdu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr