Sovereign of the Three Realms - Bölüm 192: Tang Long Başka Birisi Haline Geliyor

---

Genç Usta Chen!

 

Tang Long baştaki şüphelerini doğrulamıştı, kendisine yardım eden kişi yine Jiang Chen’di.

 

Tang Long duygulanmıştı. Sınırda devriye atarken rast geldiği böyle bir kişinin hayatına böyle büyük şanslar getireceğini hiç düşünmemişti. Jiang Chen sürekli kendisine yardım etmişti. Bu seferki yardımı ise en büyüğüydü.

 

“Ben… Genç Usta Chen… O… O benim en büyük iyilikseverim!” Tang Long oldukça duygusaldı ve konuşmakta zorluk çekiyordu, en sonunda aradığı kelimeyi bulmuştu: “Büyük yardımsever.”

 

Kumandan Gu da merak içindeydi, Tang Long’un böyle konuştuğunu duyunca Jiang Chen’le aralarında derin bir bağ olduğunu anlamıştı. İleride Tang Long’la iyi ilgilenmesini anlamıştı.

 

Kumandan Gu aynı zamanda Tian Shao’ya minnettardı.

 

Tian Shao yardımcı general olduğunda üstleri kumandanlık için bir isim önermesini istemişti ve Tian Shao da Gu’nun ismini vermişti.

 

Bir teğmen rütbesinden direkt olarak kumandan rütbesine yükselmişti, bu durum Gu’nun Tian Shao’ya minnet duymasına sebep olmuştu. Bu yüzden Tian Shao’nun kendisinden istediği görevi elinden geldiğince iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyordu.

 

“Tang Long, sence bu elemanlara ne yapalım? Senin bir önerin var mı?” Kumandan Gu Tang Long’a danışıp ona yakın olmak istiyordu.

 

“Buna ben mi karar vereceğim?”

 

“Sen bu meselenin merkezindeki kişisin. Bu elemanlar cinayete teşebbüs ettiler. Teşebbüse maruz kalan kurban olarak, sen bu elbette bu mesele ile ilgilisin. Başkentte soyguna ve cinayete kalkışmanın cezası direkt olarak ölümdür.”

 

Kumandan Gu, aslında Tang Long’a bu adamları öldürebileceğini ve ileride ortaya çıkacak muhtemel sorunları da ortadan kaldırabileceği yönünde ipucu veriyordu.

 

Kel Yu Dui ve diğerleri bu işlerden anlardı, bu sözlerin altındaki manayı da çözmüşlerdi. Kumandan Gu’nun Tang Long’a ölüm cezası vermesi için ipucu verdiğini anlamışlardı, bunu anlayınca kendilerini yere attılar.

 

“Tang Long, büyük kardeşim Tang! Ben, Yu Dui, haksızım. Seni gücendirdim. Meslektaşlığımızın hatırına, bizi bu seferlik affet, senin köpeğin olmaya razıyız!”

 

“Büyük kardeş Tang, biz hatalıydık. Aklımız yerinde değildi ve seni gücendirdik. Hatırlar mısın? Bir seferinde sen neredeyse açlıktan ölecekken sana yemen için bir tavşan vermiştim.”

 

“Büyük kardeş Tang, lütfen beni öldürtme. Benim küçük bir kız kardeşim var. Eğer istersen kendine metres olarak onu alabilirsin.”

 

“Benim de iki kız kardeşlerim var! Büyük kardeş Tang, sen şimdi altıncı kademeli bir Ejder Dişi muhafızısın. Bir soylunun unvanına sahipsin, senin birden fazla karın olması gelenektir!”

 

Tang Long soğuk bir ifadeyle gülümsedi, bu elemanları iyi tanıyordu, bunlar bukalemun gibiydi. Şimdilik af dileniyor ve yalvarıyorlardı fakat serbest bırakıldıktan sonra tıpkı zehirli bir engerek gibi, buldukları ilk fırsatta saldıracaklardı.

 

Bu elemanlar böyle haysiyetsiz taktikler izliyorlardı.

 

“Kumandan Gu, bu kişiler özel mülk sınırlarını ihlal ettiler ve beni öldürmeye teşebbüs ettiler. Aynı zamanda benim karımı da istismar ettiler. Bunları bin defa idam etsek yine yeterli olmaz. Onlardan şikâyetçiyim!”

 

“Pekâlâ, özel mülkün ihlali, cinayete teşebbüs ve bir kadına cinsel istismar. Zaten bu suçlardan her biri kendi başına bir ölüm cezası demek. Hadi, onları tutukla ve idam için götür.”

 

Elemanlar bu sözleri duyunca bir anda tutuklanmaya karşı direnmeye başladılar. Fakat yüzlerce Ejder Dişi muhafızının karşısında direnmek boşunaydı.

 

Tam Kumandan Gu’yu hedef alarak kılıçlarını çekmişlerdi ki binlerce ok vücutlarını paramparça etti.

 

“Sokağı temizleyin ve cesetleri ortadan kaldırıp rapor yazın.”

 

Kumandan Gu daha önce bir sürü insan öldürmüştü, artık ölümle karşılaştığında pek etkilenmiyordu. Tang Long’a dönerek konuştu: “Tang Long, sana üç gün süre veriyorum. Üç gün sonra Ejder Dişi kurumuna gelip rapor ver ve işine başla. Unutma, üç gün, geç kalma. Ejder Dişi kurumuna giriş yaptıktan sonra bu kurumun kurallarına uyacaksın.”

 

“Anlaşıldı.” Tang Long vücudunu dik pozisyona getirip asker selamı durdu.

 

“Pekâlâ, biz ayrılıyoruz. Sen de evindeki meselelerle ilgilen.” Kumandan Gu’nun bir el hareketiyle toplanmış cesetlerle beraber askerler ayrıldı.

 

Yüzlerce Sarı Kanatlı Küçük Ejderin bir anda harekete geçmesi göğü kapladı. Harika bir şölen gibiydi. Bu manzara Tang Long’un çok hoşuna gitmişti.

 

Birkaç gün içerisinde kendisi de böyle bir kurumun çalışanı olacaktı, bu oldukça gurur vericiydi.

 

“Kardeşim, az önce yaşananlar çok havalıydı!” Tang Zhong tekerlekli sandalyede kendisini ileri itmişti ve neredeyse ayağa kalkacak kadar heyecanlanmıştı.

 

Tang Long gülümseyerek: “Elbette çok havalıydı. Fakat umarım bugün yaşadıklarımızı bir daha yaşamayız. Daha az önce her şeyin bittiğini düşünmüştüm, neredeyse onlarla ölümüne dövüşmek için kendimi önlerine atacaktım.”

 

“Kardeşim, sen altıncı kademeli bir Ejder Dişi muhafızısın. Sena bundan sonra kim zorbalık edebilir ki?”

 

Tang Long sanki rüyada gibi hissediyordu. Eğer yerdeki kan izlerini görmese az önce yaşananların hayal olduğuna inanacaktı.

 

“Xiaoqing, sen de çok korktun değil mi?” Tang Long dönüp eşine bakmıştı, korku içinde gözüküyordu.

 

Xiaoqing kafasını salladı: “Tang Long, ben iyiyim. Sen burada oldukça korkacak bir şeyim yok.”

 

Tang Long gülümsedi: “Endişelenme. Ailemiz iyi olacak. Git ve biraz balık satın al Xiaoqing. Ben de biraz su alıp şu kan izlerini temizleyeyim, hiç iyi görünmüyor buralar.”

 

“Pekâlâ.”

 

Xiaoqing biraz korkmuştu fakat onun gibi varoş mahallelerde büyüyen birisi böyle kanlı sahnelere alışıktı.

 

Xiaoqing tam da kapıdan çıkmıştı ki sokaktaki evlerden çıkan kafaları gördü, her evden en az bir kişi kafasını uzatmıştı:

 

“Hey Xiaoqing nereye gidiyorsun?”

 

“Alışverişe gitmene gerek yok, biz daha yeni bir koyun kestik, gel sen de bir parça et al.”

 

“Xiaoqing baksana! Bizim sabah tuttuğumuz balıklardan birini alabilirsin.”

 

“Xiaoqing! Bizim bahçemizdeki tavuklardan birini alabilirsin!”

 

“Xiaoqing! Bizim tavukların yumurtalarından da alabilirsin, onları kaynatıp suyunu için ve etini yiyin.”

 

Xiaoqing şaşırmıştı. Bu komşular genellikle böyle sıcakkanlı ve yardım sever değillerdi. Neden böyle birden bire kendisine yardım etmek için yanıp tutuşmaya başlamışlardı?

 

Xiaoqing içine kapanık birisiydi. Komşuların yardım tekliflerini reddetti ve pazar yerine doğru yola koyuldu.

 

“Xiaoqing, böyle utangaçlık etme.”

 

“Baksana yollar karanlık, şimdi pazara gidersen yemek hazırlaman da uzun sürer.”

 

“Tang Long! Eşine nasıl davranman gerektiğini bilmiyor musun? Hadi gelin, Xiaoqing’e söyle de bu yiyecekleri kabul etsin.”

 

“Bize yabancıymışız gibi bakmayın, sizler bizi elimizde büyüdünüz.”

 

Tang Long gülümsedi, komşular bir anda iyi niyetlerini ve yardımlarını sunmaya başlamışlardı. Bu normal bir durum değildi.

 

Bu komşuların böyle sıra dışı davranmalarının sebebi elbette Ejder Dişi muhafızlarıydı.

 

Az önce komşuların hepsi de Tang Long’un altıncı kademeli Ejder Dişi muhafızı olduğuna şahit olmuştu.

 

Altıncı kademe Ejder Dişi muhafızı demek altıncı derece soylulukla neredeyse aynıydı. Bundan dolayı artık sıradan insanlar kategorisinde değil, soylu kategorisindeydi.

 

Altıncı kademe her ne kadar çok yüksek olmasa da, böyle bir mahallede, özellikle de bu sokakta çok şey ifade ediyordu.

 

“Xiaoqing, madem komşularımız bu kadar ısrarcı, onların verdiği yemekleri kabul et. Şimdilik pazar yerine gitmekten kurtuluruz, daha sonra onlara ödeme yaparız.”

 

Tang Long ellerini birleştirip konuştu: “Az önce yaşananlar herkesi korkutmuş olmalı.”

 

“Hayır, Tang Long, hiç de bile. Sen yakında buradan taşınırsın öyle değil mi? Gelip bizleri ziyaret etmeyi unutma.”

 

“Evet, ileriki zamanlarda bu fakir yerleri unutma.”

 

“Ben bu Tang Long denen çocuğun potansiyeli olduğunu biliyordum. Ejder Dişi ha! İleride göklerde uçacaksın demek bu!”

 

O akşam Tang Long’un evindeki akşam yemeği daha önce hiç olmadığı kadar lükstü. Komşularını davet edememişti, o kadar misafiri ağırlayacak yeri bile yoktu.

 

Fakat daha sonra onlara para ödemesi yapacaktı.

 

“Kardeşim bu kadehi senin şerefine kaldırıyorum. Sen bu sefer gerçekten de büyük iş başardın. Bizim Tang ailemiz ileride soylular arasında anılacak.”

 

Tang Long’un kalbinde birçok duygu birden vardı: “Hadi gel kardeşim, ölmüş anne ve babamız için içelim, Xiaoqing sen de katıl hadi!”

 

Birkaç kadehten sonra Tang Zhong yine konuştu: “Kardeşim, bu gelenler sürekli genç usta Chen diye birisinden bahsettiler, kim bu Chen? Bence gidip ona teşekkür etmeliyiz.”

 

“Evet, ona teşekkür etmemiz lazım. Ejder Dişi kurumuna rapor vermeye gittiğimde genç ustanın nerede oturduğunu da sorarım, aksi takdirde onun nerede olduğunu bulamam.”

 

…

 

O esnada Jiang Chen, Tang Long’un başından böyle olaylar geçtiğinden habersizdi. Sadece Tang Long’un iyi bir insan olduğunu ve sınır devriyesinden kovulduğunu biliyordu. Bu yüzden Tian Shao’dan Tang Long’u işe almasını rica etmişti.

 

Jiang Chen sonraki birkaç gününü beş qi ejderini hareketlendirerek ruh okyanusunu şekillendirip gücünü arttırmaya harcadı.

 

Labirentli Güz Avına neredeyse on gün kalmıştı.

 

Dan Fei o gün görkemli şekilde gelmişti.

 

O gün Gouyu kapalı alan yetişimindeydi ve ruh âlemine geçişteydi. Bu iki kadın bu sefer karşılaşmamıştı.

 

“Jiang Chen, senin benimle bir takım kurmak istemediğini duydum, öyle mi?” Dan Fei muzip şekilde gülümseyerek konuşmuştu.

 

“Kız kardeş Dan Fei, sen bunca yolu bana bunu sormak için mi geldin?”

 

Dan Fei çenesini kaldırdı ve avcunu açtı, elinde sade bir yüzük belirmişti: “Bu bir depolama yüzüğü. Bunu bir ödeme olarak gör ve sürekli benimle takım olmak istemediğin yönündeki dırdırlarını kes. Şimdi mızmızlanmayı bırakacak mısın?”

 

Depolama yüzüğü mü?

 

Jiang Chen bu hayata başladığından beri oldukça meşguldü ve depolama yüzüğü gibi eşyaları incelemeye vakit ayıramamıştı. Şimdi Dan Fei bu yüzüklerden bir tanesini çıkarınca, bu dünyada böyle eşyalar olduğunu hatırlamıştı.