Bölüm 191: Gerçekten Ağırlığınızı Koymak Zorunda mısınız?

avatar
3457 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 191: Gerçekten Ağırlığınızı Koymak Zorunda mısınız?


Gösterişsiz kıyafetli adam Tang Long’un kimliğini doğrulayınca gülümsedi: “Hmm, bu demek oluyor ki ben doğru kişiye gelmişim. Ben buraya bir başkasının emriyle geldim, seni bir yere götürmeye.”

 

Tang Long Yu Dui ve adamlarına baktı, sonra bir de evine bakış attı.

 

Sıradan kıyafetli adam gülümsedi: “Eğer şüphelerin varsa aileni de beraberinde getirebilirsin.”

 

Tang Long acele şekilde cevapladı: “Evet, evet. Aileme beraber geliyoruz.”

 

Bu adamın kim olduğunu ve nereye gittiklerini bilmiyordu, fakat bir kaplanın ve ejderin yanına götürülüyor olsa bile kabul edecekti. Eğer ayrılmaz ve burada kalırsa bu devriye muhafızları ailesiyle beraber kendisini de öldürecekti. Xiaoqing ise tecavüze uğrayacak ve ölene kadar dövülecekti.

 

Kel Yu Dui sinsice gülümseyerek konuştu: “Diyorum ki, bir şeyi yanlış yapıyorsun sanki ha?”

 

Sıradan kıyafetli adam hafifçe gülümseyerek: “Neyi yanlış yapıyormuşum?”

 

“Biz sınır devriyesi askeri olarak burada bir hainin tutuklama işlemini gerçekleştiriyoruz. Sen kim oluyorsun da böyle kasıntı şekilde gelip işimize karışıyorsun? Sence seni kılıcımın bir hamlesiyle ikiye ayıramaz mıyım?” Yu Dui’nin arkasındaki kısa boylu esmer kişi konuşmuştu.

 

Sıradan kıyafetli adam güldü: “Size inanmıyorum, beni kandırmaya çalışmayın! Sınır devriyesi askerleri başkent sınırlarında davalara bakmazlar. Sadece Ejder Dişi muhafızlarının burada dava bakma yetkileri var. Eğer sınır devriyesi askerleri başkent sınırlarında bir tutuklama yapmak istiyorsa Ejder Dişi muhafızlarına başvurmalıdır.”

 

“Her neyse! Bu özel bir dava! Sen kim oluyorsun lan? Sana uzak durmanı söylediğimiz halde bu işe burnunu sokarsan senin de sonun kötü olur!” Kısa boylu esmer asker eline kılıcını alıp bağırarak konuşmuştu.

 

“Ne yani? Şiddete mi başvuracaksın?” Sıradan kıyafetli adamın yüzünde bıyık altından bir gülümseme oluştu.

 

Kel Yu Dui bu karşısındaki sıradan görünüşlü adamı gözlemledi: “Sen kim olduğunu söylesene. Bizim bu Tang Long denen adamla işimiz var, eğer onu götürmek istiyorsan bizim işimizi halletmemizi beklemelisin, sence de öyle değil mi?”

 

“Diyorum ki, neden siz böyle saçmalıklarla konuşuyorsunuz? Burası sınır değil, başkent. Eğer dava kovalamak istiyorsanız sınıra gidin. Böyle saçmalıkları kesin! Benim sizinle israf edecek vaktim yok!”

 

“Ne kadar da kibirli!” Yu Dui’nin gözleri şiddetle dolmuştu: “Sen, bizim gibi saygın sınır devriyesi askerlerin gereken saygıyı göstermeyecek kadar kibirlisin. Bu işin sonuçlarına katlanmak zorundasın!”

 

Yu Dui’nin bir el hareketiyle dört kişi anında formasyon aldı. Kapı ağzını kapatıyorlardı.

 

Sıradan kıyafetli adam kayıtsız bir ifadeyle bakıyordu ve konuşmalara umursamaz cevaplar veriyordu, fakat karşısındaki dörtlünün formasyon aldığını görünce yüzünde karanlık bir ifade oluştu: “Yani sayıca üstün olduğunuz için avantaj sağlayıp bana zorbalık edeceksiniz ha?”

 

“Evet yaptığımız şey tam da bu! Ne yapabilirsin ki?”

 

“Sen tek başınasın ve arkanda güç yok! Sen ölüm arıyorsun belliki!”

 

“Eğer elinden geliyorsa daha fazla adam çağır da gücünü görelim. Evet bizim yaptığımız şey sayıca üstünlük kurup senin gibilere zorbalık etmek!”

 

Sıradan kıyafetli adam güldü: “Güzel! Çok güzel, çok güzel!”

 

Bir anda kollarını sıvadı ve alevden bir küre bir füze edasıyla göğe yükseldi, ardında bir duman bulutu bırakmıştı.

 

“Bu çok kötü, yardım çağırıyor!”

 

“Onu hemen öldürün! Hemen!”

 

Tang Long sıradan kıyafetli adamın önüne geçerek: “Efendim, ben onları oyalarım, siz içeri kaçın!”

 

Sıradan kıyafetli adam gülerek: “Aceleye gerek yok, endişelenme. Ben işimi kısa sürede hallederim.”

 

Kel Yu Dui’nin yüz ifadesi sertti: “Sen kimsin be!”

 

Sıradan kıyafetli adam kayıtsızca güldü, konuşan bu kel kişiye bakmıyordu bile. Kafasını yukarı kaldırıp göğe baktı: “Yakında kim olduğumu öğreneceksin!”

 

Kel Yu Dui bu adamın paniklemediğini görünce şaşırdı. Hafiften korkmaya başlamıştı.

 

Vınnn!

 

Kulak zarlarını titreten kuş çığlıkları göğü doldurmuştu.

 

Daha sonra kanat sesleri.

 

Daha sonra sayısız çoklukta kulak titreten kuş çığlıkları.

 

Yu Dui kafasını kaldırdığında tüyleri diken diken olmuştu. Yukarı baktığında her yönden sayısız kuşun kendilerine yaklaştığını gördü.

 

“Sarı Kanatlı Küçük Ejderler mi?”

 

“Sen… Sen Ejder Dişi muhafızlarından mısın?”

 

Bir nefes alıp verme süresinde yüzlerce Sarı Kanatlı Küçük Ejder ortama ulaşmıştı. Havada kanatlarını çırptıkça müthiş bir korku yayıyorlardı.

 

“Kumandan Gu! Bizi mi çağırdınız?”

 

“Küçüğünüz Kumandan Gu’yu selamlar!”

 

“On birinci birlik geldi ve rapor veriyor!”

 

Gelen bütün Ejder Dişi muhafızları kumandanlarına selam vermişti.

 

Sıradan kıyafetli adam hafifçe başını salladı: “Bu adamlar sınır devriyesinden. Onlar görev yetkilerini aştılar ve beni de tehdit ettiler. Dediler ki sayıca üstün oldukları için bana zorbalık edeceklermiş. Bu konuda ne yapalım sizce?”

 

“Sınır devriyesi mi? Neden sınırda görev yapmak yerine gelip burada ağırlıklarını göstermişler?”

 

“Üstelik de Kumandan Gu’yu tehdit etmişler.”

 

“Kumandan Gu, söylenecek başka bir şey yok, onları tutuklayıp idam edelim!”

 

Dört sınır devriyecisi sersemlemişti ve baştan ayağa titriyorlardı. Kel Yu Dui’nin bile yüzü kül rengine dönmüştü.

 

“Kuma… Kumandan… Kumandan Gu, bir yanlış anlaşılma var. Biz aslında bir dava için burada değiliz, sadece kardeş Tang Long ile şakalaşıyorduk.” Bu kel adam koşullara çabuk uyum sağlıyordu. Gergin ve korkuyor olsa da, savunma yapabilmişti.

 

“Yanlış anlaşılma mı? Beni az önce tehdit etmeniz de mi yanlış anlaşılmaydı?”

 

“Evet, gerçekten de yanlış anlaşıldık. Ejder Dişi muhafızlarına en çok hayranlık duyan kişiler biz sınır devriye askerleriyiz. Muhteşem Kumandan Gu, biz meslektaş sayılırız. Bu sadece aramızda bir mesele. Lütfen merhamet edin ve bu meseleyi abartıp büyük bir olay haline getirmeyin.”

 

“Abartmak mı? Eğer ben adamlarımı çağırmasaydım, siz bu meseleyi abartmayacak mıydınız? Eğer adamlarım vaktinde gelmeseydi, silahlarınızla beni hedef almayacak mıydınız? Asıl bu meseleyi abartıp büyük bir olay haline getirecek kişiler sizle değil miydiniz? Siz sınır devriye askerleri neymişsiniz böyle be?”

 

Kumandan Gu acele etmiyordu. Sonuçta burada Yardımcı General Tian Shao’nun emriyle bulunuyordu ve Tang Long isimli kişiyi Ejder Dişi muhafızlarına almak için gelmişti.

 

Kumadan Gu Tang Long’un kim olduğunu bilmiyordu ama emir Yardımcı General Tian Shao’dan gelmişti ve Tian Shao bu kişinin genç usta Jiang Chen’in arkadaşı olduğunu söylemişti.

 

Bu Jiang Chen denen kişi birinci prensi gücendirebilecek cesarette, Eğitmen Ye’nin kendisini öğrenci olarak yanına almak istemesi kadar iyi eğitimli ve Gök Ağacı Krallığı’nın madalyonuna sahip olabilecek kadar onurlu birisiydi.

 

Kumandan Gu nasıl olur da böyle bir adamın arkadaşı zor durumdayken elinden geleni yapmazdı?

 

Emirleri aldığında işten çıkıp kıyafetlerini değiştirmiş ve Tang Long’u aramaya koyulmuştu. Sıradan kıyafetler giymişti çünkü bunu büyük bir olaymış gibi göstermek istemiyordu.

 

Kim düşünürdü ki böyle düşük profil sergilediği zaman başına bunların gelebileceğini? Karşısındaki kişiler sayıca üstün oldukları için ona zorbalık etmeye kalkmışlardı.

 

Başkentin orta yerinde Ejder Dişi muhafızlarının kumandanına böyle sataştıklarına göre bu elemanlar kendilerini küçük düşürmek için uğraşıyor olmalıydılar.

 

“Muhteşem Kumandan Gu, biz hatalıyız, suç bizde. Yaptıklarımızın telafisi olarak özürlerimizi ve hediyelerimizi kabul edin. Kumandan Gu sinirini kontrol ettiği sürece biz ödemeye hazırız.”

 

“Ödeme mi? Sen Ejder Dişi muhafızlarının fakir olduğunu mu düşünüyorsun?” Kumandan Gu’nun yüzünde karanlık bir ifade oluştu: “Sence ben paraya önem veren birisi miyim?”

 

“Eğer içinde bulunduğunuz durumu biraz olsun anlayabiliyorsanız elinizdeki silahları bırakın ve tutuklamaya direnmeyin. Aksi takdirde hemen öldürüleceksiniz!”

 

Ejder Dişi muhafızlarının kumandanlarından birisi olarak Kumandan Gu on bin tane Ejder Dişi muhafızını kontrol ediyordu, nüfuzu sağlamdı.

 

Onu karşısına alan bir sınır devriyecisi elbette ölümle karşılaşırdı.

 

Kel Yu Dui dizlerinin üzerine çöktü, titrek bir sesle: “Muhteşem Kumandan Gu, lütfen bizi bağışlayın, lütfen. Teslim oluyoruz! Bizi öldürmeyin de, ne yaparsanız yapın!”

 

Az evvel kaba şekilde baskı kurmaya çalışan elemanlar şimdi dizlerinin üzerinde yalvarıyordu. Yemleri gagalayan tavuklar gibi yere eğilip kalkıyorlardı.

 

Kumadan Gu bunları görmezden ve duymazdan geliyordu, arkasını dönerek: “Tang Long, ben buraya Yardımcı General Tian Shao’nun emriyle, seni kendi birliğime katmayı teklif etmeye geldim, ilgileniyor musun?”

 

Tang Long hala olayların şokunu atlatamamıştı.

 

Ortamın sürekli yükselip alçalan heyecanı ona çok gelmişti. Kafası bu yaşananları kaldıramıyordu.

 

Az önce bu sınır devriyesi askerleri tarafından öldürülecekken, şimdi karşısındaki kumandan kendi birliğine katılmasını öneriyordu.

 

Ayrıca sadece bir hamlesiyle yüzlerce Ejder Dişi muhafızını bir anda yanına çağırmıştı.

 

Yu Dui ve yoldaşları az evvel ağırlıklarını ortaya koyup baskı kuruyorken, şimdi yere eğilmiş yalvarıyorlardı.

 

Olayların bu şekilde değişmesi Tang Long’u şoka sokmuştu.

 

“Bu… Bu güç, bu nüfuz!” Tang Long kalbindeki duyguları bastırmaya çalışırken yere eğilmiş olan Yu Dui ve yoldaşlarına bakmıştı. Kalbi oldukça karmaşık duygular içindeydi, kumandanın teklifine cevap bile verememişti.

 

“Kardeşim! Kumadan Gu sana bir soru sordu.” Konuşan kişi evin içindeki Tang Zhong’du.

 

“Ah? Ne?” Tang Long’un aklı başına yeni gelmişti. Kafasını kaşıyarak: “Kumandan Gu, benim kafam karıştı, bana Ejder Dişi muhafızlarına katılmamı mı söylüyorsunuz?”

 

“Evet.” Kumadan Gu gülümsemişti: “Bir düşün bakalım teklifimi.”

 

“Düşünmeye gerek yok! Kesinlikle kabul ediyorum! Kabul etmek zorundayım!” Tang Long heyecanını saklayamamıştı.

 

Zaten düşünecek ne vardı ki?

 

Zaten eski işinden kovulmuştu ve şu anda işsizdi. Bu yaşananların bir rüya olduğunu düşünmüştü.

 

Bu resmen cehennemden cennete geçmek gibiydi.

 

Asıl olarak Ejder Dişi muhafızlarına neden çağırıldığını bilmiyordu fakat içten içe bunun sebebinin yine Jiang Chen olduğunu düşünüyordu.

 

“Tang Long, sen şanslı birisin.” Kumadan Gu omzunu sıvazladı ve Tang Long’a bir rozet uzattı: “Altıncı kademeli bir Ejder Dişi muhafızı olarak başlıyorsun!”

 

Ejder Dişi muhafızları dokuzuncu kademeden başlardı, yükseldikçe kademe artardı, sekizinci kademe, yedinci kademe ve altıncı kademe. Sadece bu kademeler aşıldıktan sonra asıl rütbe alımı başlardı. Yüzbaşı, teğmen kumandan ve sonra yardımcı general.

 

Aslında çaylakların altıncı kademeden başlamaları çok duyulmuş bir şey değildi. Nadir bir durumdu. Sadece soyluların akrabaları ve arkalarında güçlü bağlantıları olan kişiler yapabilirdi bunu.

 

Tang Long gibi sıradan birinin altıncı kademeden başlaması mucizeydi.

 

Kumandan Gu’nun kendisi için şanslı demesine şaşmamak gerekti. Elbette şanslıydı. Zaten şanslı olmasa çoktan bu sınır devriyesi askerleri tarafından öldürülmüştü.

 

“Kumandan Gu, sormak isterim, neden…” Tang Long hala olayların çıkış noktasını bulmaya çalışıyordu. Olayın temelinde Jiang Chen’in olduğunu düşünüyordu.

 

“Tang Long, ben de merak içindeyim. Senin usta Chen ile bağlantın nedir? Böyle kaliteli karaktere sahip bir genç usta bizzat senin adını Yardımcı General Tian Shao’ya önermiş. Aynı zamanda senin çok güvenilir ve sağlam karakterli birisi olduğunu da söylemiş. Görünüşe göre genç usta Chen haklıymış.”

 

Kumandan Gu Tang Long’a hayranlık duyuyor gibiydi. Sınır devriyesi askerleri Kumandan Gu’ya karşı pozisyon aldıklarında Tang Long kendini kumandanın önüne atmıştı ve onu korumaya çalışmıştı. Böyle zorlu koşullar altında bile sağlam karakterini sergilemişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr