Bölüm 178: İşleri Çözmenin En Basit Yolu

avatar
3529 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 178: İşleri Çözmenin En Basit Yolu


Dan Fei aslında Jiang Chen’in kendisinden faydalanacak bir karaktere sahip olduğunu düşünmüyordu. Bu genç adamı gizlice gözetliyordu. Verdiği Dokuz Muhteşem Çiy Şarabı birinci seçildiğinde bile kafasını kaldırıp kendisine bakmamıştı. Bu genç adam eğer kendisine karşı ilgi duyuyorsa böyle soğuk davranmazdı ki.

 

Hatta Jiang Chen kendisine ait olan iki soru sorma hakkını da yanındaki arkadaşlarına devretmişti.

 

Dan Fei aynı zamanda bazı gençlerin kendisinin ilgisini çekmek için onu umursamıyor gibi rol yaparak ilginç taktikler izlediğini de biliyordu.

 

Aslında bir yandan da Jiang Chen’in de böyle rol yaparak taktik yaptığından şüphelenmişti.

 

Fakat farklı zamanlarda farklı gözlemler yaparak, aslında bu konu hakkında fazla düşündüğünü anladı. Jiang Chen aslında umursamama rolü yapmıyordu, gerçekten de Dan Fei’yi umursamıyordu.

 

Tian Shao ve Lin Qianli sorularını sorarken Jiang Chen’in gözleri kapalıydı. Yüzündeki ifade tamamen kayıtsızdı ve bu ifadeden ‘bunlardan bana ne?’ sorusu okunuyordu.

 

Dan Fei Anka-Ejderi getirdiğinde herkesin dikkatini çekmişti ve herkes bu problemi çözmek için bir deneme yapmak istemişti. Jiang Chen ilk başta biraz ilgi göstermiş olsa da, bir müddet sonra yine bu konuya da ilgisiz kalmıştı, sanki Anka-Ejder konusu hiç ilgisini çekmemiş gibiydi.

 

Eğer Han Xianke’nin koyduğu son teşhis komik olmasa Jiang Chen kahkaha atmayacak ve kendi hâlinde takılmaya devam edecekti.

 

Dan Fei bu analizleri yaptıktan sonra kendi kendine düşündü: “Eğer bu adam umursamama rolü yapıyorsa gerçekten de rol yapma konusunda uzman birisi.”

 

Eğer Jiang Chen numara yapmıyorsa, gerçekten de Anka-Ejder hakkında bilgiye sahip demekti.

 

Zaten daha hayvana yakınlaşmadan bile, onun bir erkek olduğunu anlamıştı. Ayrıca hayvanın otuzlu yaşlarında olduğunu da gözlemleyebilmişti. Bu bilgileri dışarıdan herhangi bir şekilde öğrenmiş olamazdı.

 

Dan Fei bunların tesadüfen yaşanabileceğine inanmıyordu.

 

Jiang Chen ayrıca Ye Dai ve Ye Rong’un sözlü atışmalarında da ilgisizce davranmak istiyordu. Dan Fei’ye dönerek: “Güzel kadın, ben boş konuşmam, söylediklerime inanıp inanmamak sizin elinizde. Fakat şunu belirteyim ki eğer benim söylediklerimin tersini kanıtlayan birisi olursa, buradaki herkesin beni suratımdan tokatlamasına müsaade edeceğim. Elinde kanıtı olmayan kişi konuşmamalı. Aksi hâlde kulakları rahatsız etmekten başka işe yaramaz.”

 

Dan Fei, ye Dai’nin bugünkü performansından dolayı hayal kırıklığına uğramıştı.

 

Kaşları düşünceli şekilde çatıldı ve hafif bir ses tonuyla: “Eğer kavga etmek istiyorsanız buradan çıkın ve dışarıda kavga edin. Bırakın da başkentin vatandaşları prenslerinin nasıl insanlar olduğunu görsünler.”

 

Ye Rong kederli şekilde gülümseyerek: “Kız kardeşim Dan Fei, ben kendimi her zaman tutmaya çalıştım fakat kendimi her ne kadar tutmaya çalışsam da, onlar beni tehdit etmeye devam ettiler.”

 

Ye Dai kükreyerek: “Ye Rong! Masum numarası yapma!”

 

Dan Fei’nin yüzünde hayal kırıklığı vardı: “İkiniz şu kavganızı bir türlü bitiremediniz mi hâlâ?”

 

Bu ikisi her ne kadar prens olsalar da Dan Fei’nin karşısında dikkatsiz davranamazlardı. İkisi de susmayı tercih etti fakat birbirlerine attıkları bakışlar her şeyi anlatıyordu.

 

Dan Fei bu ikisine bakarken yüzünde ekşime oluşuyordu. Arkasını dönüp Eğitmen Ye’ye doğru ilerledi. Madem durum böyle bir hâl almıştı, Baş Usta’nın fikrini sormalıydı.

 

Eğitmen Ye şimdiye kadar bir şey söylememişti çünkü yaşananları gözlemlemek istiyordu.

 

Dan Fei’nin kendisine doğru geldiğini görünce Eğitmen Ye ayağa kalkarak Jiang Chen’e seslendi: “Küçük genç kardeş, sen Anka-Ejderin cinsel arzu içinde olduğunu mu söylüyorsun? Peki, bu endişe duymamız gereken bir durum mu?”

 

Jiang Chen bu dünyada Eğitmen’in küçüğü sayıldığını biliyordu, o soru sorduğunda saygıyla cevaplamak zorundaydı: “Baş Ustam, bu konu hakkında hem endişelenmeli hem de endişelenmemelisiniz. Anka-Ejder insanlara benzemez. Hayvanın vücudundaki yang qi gün geçtikçe güçleniyor ve güç kazandıkça onunla başa çıkmak da zorlaşıyor. Eğer durum böyle devam ederse yang qi bu hayvanın vücudundan ayrılmak isteyecek ve meridyenlere zarar verecek. Bazı ciddi vakalarda canlının vücudunun patladığı bile oluyor. Bu hayvanın yemek yememesi ve su içmemesi sadece gözüken ilk semptomlar. İş daha ciddi hâle geldiğinde daha ciddi bir durumla karşılaşabilirsiniz.”

 

“Bunlar sadece ilk semptomlar mı?” Yaşlı eğitmen hayatı boyunca çok garip şeyler görmüş ve yaşamıştı fakat Jiang Chen’in şu an söyledikleri şeyleri daha önce duymamıştı ve ilgisini çekmişti.

 

Jiang Chen kafasını salladı: “İleriki birkaç aylık dönemde hayvanın daha da rahatsızlanacağını ve korkunç hâle geleceğini göreceksiniz. Fakat Baş Eğitmen’in elindeki güçle, bu hayvan kontrol altında tutulabilir.”

 

Baş Usta alaycı şekilde gülümsedi. Kendisi bu hayvanı çok seviyordu ve sadece onun iyileşmesini istiyordu, kontrol altında tutabilmek değil.

 

“Genç kardeş Jiang Chen’in sözleri yaşlı Ye’nin ilk defa duyduğu sözler. Küçük kardeş Jiang Chen’in ustasının kim olduğunu ve Anka-Ejderler hakkında nereden bilgi aldığını öğrenmek isterim.”

 

Bu sözleri duyan herkes derince nefes almıştı.

 

Eğitmen Ye kendi statüsünü unutmuş muydu yoksa? Jiang Chen gibi genç birinin karşısında çok kibar davranıyor ve ona soru sorarken ricada bulunuyordu, ayrıca Jiang Chen’e küçük kardeş diye hitap ediyordu.

 

Bu durum herkesin aklını karıştırmıştı.

 

Durumlar bu hâle gelince, Ye Dai gibi sert birisi bile şaşırmadan edememişti. Aklı oldukça karmaşıktı. Şaşkınlığın haricinde aynı zamanda kıskançlık ve öfke de hissediyordu. Bu duruma müdahale etmek istiyordu fakat şu an konuşmaya hakkı yoktu.

 

Nasıl müdahale edecekti ki? Dan Fei’ye mi yoksa Eğitmen Ye’ye mi itiraz edecekti?

 

Bunu yapmaya hem hakkı hem de cesareti yoktu.

 

Prens olmuşsa ne olmuştu yani? Eğitmen Ye birçok krallıkta sözü geçen birisiydi ve veliaht prens bile olmayan birinin sözlerini neden dinlesindi ki?

 

Jiang Chen gülerek: “Baş Usta, birinci prens ve diğerleri haklıydı. Ben sonuçta Doğu Krallığı’ndan gelen köylü bir şarlatanım. Benim ustam yok, sadece genç yaşlarımda çok bilgin birisine rastlama ve onun yanında yarım yıl kadar süre geçirme fırsatını şans eseri ele geçirdim. Yaşlarımız farklı olmasına rağmen arkadaş gibiydik, aynı zamanda aramızda öğretmen-öğrenci ilişkisi de vardı. Ben sürekli onu dinlerdim ve ondan değerli bilgiler öğrenirdim. Bu Anka-Ejder meselesi hakkındaki bilgilerim de aynı zamanda bu bahsettiğim bilgin kişiden geliyor.”

 

Jiang Chen doğal olarak hikâyesini hazırlamıştı. Aynı hikâyeyi daha önce Qingyang Vadisi’nin Kadim Fei’sine anlatmıştı ve şimdi bunu tekrar kullanıyordu.

 

Zaten Jiang Chen hakkında açıklanamayacak çok şey vardı ve bu şeylerin hepsini de bu uydurduğu bilgin adama yüklüyordu.

 

Sonuçta gökler çok genişti ve kimse bu bilgin adamın var olmadığını ispatlayamazdı.

 

Eğitmen Ye açık görüşlü birisiydi, Jiang Chen’in söyledikleri hakkında düşünüp, herhangi bir tutarsızlık olmadığını gördü.

 

Zaten doğal olarak, küçük bir krallığın dükünün oğlunun böyle üstün bilgi ve becerilere sahip olabileceğine kimse inanmazdı.

 

Ayrıca, Anka-Ejder hakkında böyle özel bilgilere sahip bir ustanın on altı krallıkta bulunamayacağını da herkes biliyordu.

 

Ye Chonglou’nun gücü çok fazlaydı ve gençken çok fazla yeri gezip dolaşmıştı. On altı krallığın etrafına oldukça hâkimdi.

 

Kıymetli Ağaç Topluluğu gibi kadim bir tarikatın bile Anka-Ejder gibi kadim kan soyuna sahip hayvanlar hakkında bilgi sahibi olması pek mümkün değildi.

 

İşin aslında Eğitmen Ye, Jiang Chen’in kadim kan soyundan bahsetmesiyle, hemen ona inanmıştı.

 

Jiang Chen’in sözlerini duyduğunda nedenini anlamadığı bir şekilde heyecanlanmıştı ama yaşlı ve tecrübeli biri olmanın verdiği dirayetle bu heyecanını gizleyebilmişti.

 

Doğal olarak genç bir adamın bir sözüyle çocuklar gibi heyecanlanacak birisi değildi.

 

Eğitmen Ye Jiang Chen’in bu sözleri üzerine biraz düşündükten sonra hafif üzgün ve gıpta ederek: “Genç küçük kardeş belli ki şanslı birisi. Bu karşılaştığın usta belli ki çok üst seviyelerde birisi. Peki, gerçekten de Anka-Ejderin kadim kan soyundan geldiğini ve Anka Kuşu ile Ejder melezi olduğunu mu söyledi?”

 

“Evet.”

 

“Ve Anka-Ejder hayvanının en üst seviyesi on iki kanatlı öyle mi?”

 

“Teorik olarak evet, fakat belki de ustamın deneyleri bu hayvanın limitlerine henüz ulaşmamıştır. Belki de onun bile göremediği daha üstün bir seviye vardır. Dünya çok büyük ve hiç kimse böyle konularda kesin konuşamaz, öyle değil mi?”

 

Ye Chonglou tatminkâr ve onaylayan bir ifade takınmıştı. İç çekerek: “On iki kanatlı bir Anka-Ejderin kanı elbette oldukça safkan olmalıdır. Ben bu hayatta beş kanatlı bir Anka-Ejdere rastladığım için şanslı sayılmalıyım.”

 

Jiang Chen cevap vermedi. Eğitmenin sınırlarını bildiğini gömüştü, beş kanatlı bir Anka-Ejdere rastlamanın bile ne kadar harika bir talih olduğunu ikisi de biliyordu.

 

On iki kanatlı mı? Bunun hayalini bile kurmak sınırları aşmak demekti. Böyle bir hayvanla karşılaşmak sadece ve sadece şans ile mümkün olabilirdi.

 

On iki kanat demek en güçlü hayvanlardan biri demekti, ruh hayvanlarının kralı niteliğinde olmalıydı. Böyle bir hayvanı evcilleştirmek imkânsız olmalıydı.

 

Ye Chonglou Jiang Chen’e olan hayranlığını gizlemeye çalışarak gülümsedi: “Ben az önce sakinliğimi kaybettim. Küçük genç kardeş, sence bu hayvanın böyle cinsel istekte olmasını nasıl tedavi edebiliriz?”

 

“Elbette en iyi yol ona bir eş bulmaktır.” Jiang Chen gülümsüyordu: “Fakat bence Anka-Ejder hayvanı arayarak bulunabilecek bir hayvan değil, sadece şans eseri rastlanabilecek bir hayvan. Siz bu hayvana bir eş bulana kadar bu hayvan patlayıp ölür bile.”

 

Ye Chonglou iyice kederlenmişti. Jiang Chen’in söyledikleri kalbine dokunuyordu. Nasıl dişi bir Anka-Ejder bulabilirdi ki?

 

Anka-Ejder arayarak bulunacak bir hayvan değildi ki, ona şans eseri rastlamak lazımdı.

 

“Peki, başka bir yol var mı?”

 

“Evet, ve açıkçası bu yol en çok kullanılan yol.”

 

“Peki nedir bu yol?”

 

“Hayvanı kısırlaştırmak ve sorunu kökten çözmek.”

 

Jiang Chen bunu söyledikten hemen sonra bütün avlu kendi arasında konuşarak bir uğultu yaratmıştı. Dan Fei oldukça utanmıştı ve yüzü kızarmıştı.

 

Jiang Chen her ağzını açtığında hayranlık uyandıracak şeyler söylüyordu. Kısırlaştırmak mı? Bu en yaygın kullanılan yöntem miydi? Bu resmen boğulma korkusu yaşayan birinin yemek yemeyerek hayatını tehlikeye atması gibi bir şeydi.

 

Ye Chonglou yüzünde buruk bir gülümsemeyle: “Şaka yapıyorsun değil mi?”

 

Jiang Chen ciddi bir ifadeyle: “Bu söylediklerim nasıl şaka olabilir? Anka-Ejder her daim yin’de güçlü fakat yang’ta zayıf bir yaratık olmuştur. Eğer bu hayvanın bir dişi eşi olsaydı, onun en yüksek potansiyelinden yararlanabilirdiniz. Çünkü erkek Anka-Ejderlerin var oluş amacı dişilerine hizmet etmektir, gerekirse bunu kendilerini feda ederek yaparlar. Genellikle, bu hayvanların cinsel birleşiminden sonra erkek olanın kan özü ve meridyenleri dişi tarafından absorbe edilir. Bu olaydan sonra erkek ölür ve dişi olan erkeğin ölü bedenini yiyerek yeni bir nesli doğurur. Bu, yaşam ve ölümün muhteşem birleşimidir.”

 

Ye Dai bile bu sözlere inanmak üzereydi, Jiang Chen’in sözlerinde bir çelişki bulmaya çalışıyordu fakat bir türlü başaramıyordu.

 

Eğer sahnede kendisi olsaydı böyle yalanlar uydurabilir miydi? Böylesine pürüzsüz bahaneler bulabilir miydi? Kesinlikle hayır!

 

“Bu çocuk gerçekten de bahsettiği ustayla yarım yıl geçirmiş kadar şanslı olabilir mi? Onurlu ustanın karşısında gayet açık ve net konuşuyor. Bu çocuktaki şans göklerden geliyor olmalı!”

 

Ye Dai kıskançlıktan çıldıracak gibiydi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44352 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr