Bölüm 177: Jiang Chen Hamlesini Yapıyor

avatar
3583 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 177: Jiang Chen Hamlesini Yapıyor


Aslında Jiang Chen Ye Dai’ye karşı bir hamle yapmak istemiyordu fakat etkinliğin en başından bu yana Ye Dai’nin kendisini kışkırtmasına artık dur demeliydi.

 

Jiang Chen problem yaratma taraftarı değildi, fakat Ye Dai sürekli olarak kendisini rahatsız ediyordu.

 

Bu nedenle kendisine köylü şarlatan ve cahil olarak hitap edildiğinde çok aldırmamıştı fakat birinci prensin bu kendisini herkesten üstün gören tavırları onu oldukça rahatsız etmişti.

 

Bu rahatsızlık duygusu daha önce Mor Güneş Topluluğu’nun müritlerine ve Long Juxue’ye karşı da kendisini göstermişti. Şimdi ise bu rahatsızlık duygusu Ye Dai’ye ve onun grubuna karşı tekrardan baş göstermişti.

 

Sanki göklerin saygın çocukları gibi davranıyorlardı. Etraflarındaki herkesi küçük düşürme ve onlarla alay etme hakkını kendilerinde görüyorlardı.

Jiang Chen bu insanların aslında boş kişilikler olduğunun farkındaydı ve sanki en üstün kişiler onlarmış gibi davranmalarından tiksiniyordu.

 

Eğer birisi göklerin çocuğu olmakla övünecekse, bu hak en çok da Kutsal Gök İmparatorunun oğlu Jiang Chen’e ait olmalıydı.

 

Fakat Jiang Chen hiçbir zaman bir dâhi olduğunu söylememiş, başka insanları küçük düşürmemişti.

 

Gerçek dâhi kişiler neden övünmeye ihtiyaç duysunlardı ki? Neden başkalarını ezme hazzını hissetinlerdi ki?

 

Dan Fei, Jiang Chen’in birinci prense bu şekilde çıkışmasına hayret etmişti. Önce ortamı yatıştırmak için birkaç cümle söylemeyi düşünmüştü fakat daha sonra Jiang Chen’in bu durumu nasıl idare edeceği konusundaki merakı ağır basmıştı. Bundan dolayı ortamı yatıştırmak için aklında kurduğu cümleleri söylemekten vaz geçti.

 

O esnada ikinci prens Ye Qiao gülümseyerek: “Evet, bu doğru büyük kardeşim. Eğer dâhiyane fikirlerin varsa bunları bizimle paylaş ve biz de bilgilenelim.”

 

Ye Rong da sinirlenmişti, Ye Dai her ne kadar konuşmalarıyla Jiang Chen’i hedef alıyor gibi gözükse de aslında Jiang Chen’in Ye Rong’un takipçisi olduğunu bildiği için onun üzerine gidiyordu. Böylece veliaht prens olma arzusuyla çıktığı yolda Ye Rong’un üzerinde baskı kurabilmeyi amaçlıyordu.

 

Ye Rong biraz yüksek bir ses tonuyla: “Büyük kardeşim, madem bizim cahil ve çocuksu davrandığımı düşünüyorsun, o hâlde sen bilgili ve olgun bir fikir versene. Eğer Baş Eğitmen’in problemini çözebilirsen, biz prensler olarak senin üstünlüğünü kabul ederiz. Aksi takdirde, sadece etrafındaki insanları hor gören ve onlara bağırıp çağıran birisisin demektir. Kardeşlerine bu şekilde mi örnek olacaksın?”

 

Ye Rong daha önce toplum içindeyken hiç Ye Dai’ye karşı sesini yükseltmemişti. Fakat içindekileri artık daha fazla tutamıyordu.

 

Ye Dai soğuk bir ifadeyle gülümsedi: “Senin takipçin topluluğun dâhi kişilerinden birini gücendirecek sözler söyledi. Benim bunun üstüne bir şeyler söylememe gerek var mı ki?”

 

Lu Wuji bunları duyunca aceleyle konuştu: “Evet, bu doğru Jiang Chen! Sen topluluk öğrencisine laf atıp duruyorsun, sanki sen bu problemi çözebilecek misin?”

 

Han Xianke de çelik gibi soğuk bir ifadeyle konuştu: “Jiang Chen, sen sıradan ve basit bir karıncasın ve benim bahaneler uydurduğumu söylüyorsun. Bu yaptığın sadece topluluk müritlerine değil, aynı zamanda Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun kendisine bir hakarettir.”

 

Hepsi bir ağızdan Jiang Chen’i bastırmak amaçlı konuşuyorlardı.

 

Jiang Chen rüzgârsız bulutlar gibi sakindi, sakin bir şekilde konuştu: “Rol yapmayı bırakın. Topluluk öğrencilerinin bilgilerini ve tecrübelerini değil, sadece şöhretlerini kullanarak hareket ettiklerini biliyoruz. Böyle hareketler bir dâhinin değil, bir çöp torbasının yapacağı hareketlerdir. Sen benim sıradan ve basit bir karınca olduğumu söylüyorsun, peki ya benim gibi sıradan ve basit bir karınca topluluğun dâhi müridinin çözemediği bir problemi çözerse o zaman ne diyeceksin ha? O zaman senin sıfatın ne olacak?”

 

“Sen mi?” Han Xianke vahşice gülmüştü: “Sen ruh âleminde bile olmayan, vasat birisin. Senin Anka-Ejdere yaklaşmaya bile hakkın yok. Sen mi bu problemi çözeceksin? Eğer sen bu problemi çözersen ben, Han Xianke, bir çöp torbası olduğumu ve senin de dâhi bir kişi olduğunu kabul edeceğim! Bundan sonra senin köpeğin olacağım!”

 

“Benim köpeğim mi olacaksın? Hahaha! Korkarım ki bunun için bile yeterli değilsin!” Jiang Chen kahkahalar eşliğinde konuşmuştu.

 

Dan Fei’nin badem misali gözleri bu sözleri duyunca umutla Jiang Chen’e baktı: “Senin adın Jiang Chen değil mi? Sen az önce bu hayvanın isminin Beş Kanatlı Anka Ejderi olduğunu mu söylemiştin?”

 

Jiang Chen kafasını salladı: “Evet bu doğru. Bu hayvanın asıl uygun ismi Beş Kanatlı Anka Ejderidir.”

 

“Ama biz ona hep Anka-Ejder olarak hitap ettik.”

 

“Anka-Ejder bu hayvanın orijinalinin ismidir. Beş Kanatlı onun dış görünüşüdür. Anka kuşları ve ejderler arasındaki melez kan soyu kadim zamanlardan bu yana nesillerden nesillere aktarılmıştır ve bu kandaki soyluluk nesiller ilerledikçe seyrelmiştir. Bu Beş Kanatlı Anka Ejderi düşük seviyeli bir kan mirasına sahip. Asıl güçlü kan soyu mirası On İki Kanatlı Anka Ejderine ait olan kandır. Asıl o hayvan orijinal ruh hayvanı olarak nitelendirilebilir.”

 

“On İki Kanatlı mı?” Dan Fei’nin gözlerinde kuşkulu bir ifade vardı.

 

Han Xianke sinirli bir şekilde: “Jiang Chen, bize kendi uydurduğun masalları anlatma! Bu masalları anlatacağına bize bu Anka-Ejderin ne problemi olduğunu söylesene.”

 

“Beni kışkırtmaya çalışma. Ben bu konuda senin bildiğinden daha fazlasını biliyorum.”

 

Dan Fei’nin cazibeli gözleri umutla parladı: “Jiang Chen, gerçekten biliyor musun? Hadi bize söyle, hadi bize bu hayvanın ne problemi olduğunu söyle.”

 

“Eğitmen Ye bu hayvanı yavru olduğu zamanlarda aldı değil mi? O zamandan beri de bu hayvanla ilgileniyor olmalı. O hâlde bu süre yaklaşık olarak otuz yıla tekabül ediyor olmalı öyle değil mi?”

 

“Ama bu… Sen bunu nasıl biliyorsun ki?” Dan Fei çok şaşırmıştı.

 

Bütün olay boyunca sandalyesinde sessizce oturan yaşlı eğitmenin gözlerinden yıldırım gibi bakışlar Jiang Chen’e yöneldi.

 

“Bu hayvanı gözlemleyerek anladığım kadarıyla kendisi bir erkek. Eğer dişi olsaydı böyle bir sorun olmazdı.”

 

“Sen bunu sadece uzaktan bakarak nasıl anladın? Yoksa biz fark etmeden yakından mı bakmıştın?” Dan Fei’nin şaşkınlığı gittikçe artıyordu.

 

“Bu hayvanın iklimden ya da ehlileştirilmemiş olmasından dolayı problem yaşadığı iddiaları saçmalıktan ibaret çünkü Anka-Ejder insan hayatına en elverişli hayvandır! Bu hayvanın böyle problem yaşamasının tek sebebi var!”

 

“Peki, nedir o sebep?” Dan Fei aceleci şekilde sordu.

 

“Çok basit, bunun sebebi cinsel istek!” Jiang Chen gülerek söylemişti.

 

Dan Fei utanmıştı ve yüzü kızarmıştı: “Jiang Chen, sen saçmalıyorsun!”

 

Jiang Chen hafif bir ses tonuyla: “Bütün hayvanların doğasında çiftleşmek vardır, bu nasıl saçmalık olabilir ki?”

 

Jiang Chen’in böyle ciddi konuştuğunu görünce Dan Fei cevapladı: “Yani diyorsun ki… Bu hayvan şey mi istiyor yani… Her neyse işte! Eğer haklı olduğunu düşünüyorsan, neden bunun daha önce yaşanmadığını ve şimdi bir problem hâline geldiğini de söylesene!”

 

Jiang Chen bu kadının anlamasına yardımcı olmak için tane tane açıkladı: “Az önce bu hayvanın otuzlu yaşlarında olduğunu söylerken ağzımı boş yere mi yordum ben? Biz insanlarda da aynı durum var, otuzlu yaşlarımıza geldiğimizde vücudumuz gelişir ve kadın erkek ilişkilerine daha çok önem veririz. Anka-Ejder de belli ki insanların da geçtiği bu dönemden geçiyor. Daha önce böyle bir problem yaşamadınız çünkü bu hayvan o sıralar gençti. Şimdi vücudu geliştiği için aklına değişik düşünceler geliyor. Anlatabildim mi?”

 

Dan Fei gibi açık görüşlü bir kadın bile Jiang Chen’in bu sözlerini duyunca utanmıştı. Anlamadığı bir sebeple, Jiang Chen’in sözleri hiçbir temele dayanmadığı hâlde ona yüzde yetmiş-seksen oranında inanıyordu.

 

Söylemek gerekirdi ki Jiang Chen’in koyduğu teşhis kulağa şaşırtıcı geliyordu.

 

Ortamdaki çoğu kişi Jiang Chen’in bunları kıçından uydurduğunu düşünerek ona inanmamıştı. Fakat uyduruyor olsa bile, onun cesaretini takdir etmişlerdi.

 

Herkes biliyordu ki böyle bir konuda yalanlar uydurmak büyük riskler barındırıyordu. Sonuçta sahnede oturan kişi Gök Ağacı Krallığı’nın ölümsüz totemi sayılan Koruyucu Ruh Kralı, Baş Usta, Eğitmen Ye Chonglou’ydu.

 

Eğer Jiang Chen bu sözleri uyduruyorsa, bu durumda Dan Fei ile flört ediyor demekti. Eğer Dan Fei, Jiang Chen’in kendisine asıldığını fark ederse onu öldürürdü.

 

Herkes biliyordu ki prensler bile Dan Fei’nin huzurundayken böyle uçarı şekilde konuşamıyordu. Eğer konuşsalardı zaten Dan Fei onlara gereken cevabı verirdi.

 

Ye Rong, Jiang Chen’in böyle şaşırtıcı şekilde ileri atılmasına dair endişe duyuyordu, fakat biliyordu ki Jiang Chen sürekli böyle sürprizler yapıyordu ve hiçbir zaman başarısız olmamıştı.

 

Ye Rong içinden dua ediyordu: “Jiang Chen, lütfen bu işi eline yüzüne bulaştırma. Aman boş versene! Jiang Chen’i buraya davet eden kişi bendim. Eğer ona ben güvenmeyeceksem başka kim güvenecek? Eğer birisiyle arkadaşlık ediyorsam, ona güvenmeliyim. Eğer birinden şüphe ediyorsam, o kişiyle zaten arkadaşlık kurmamalıyım. Zaten eğer veliaht prens olmak için karar aldıysam, bazı riskler almak zorundayım çünkü her alanda Ye Dai’den daha geride başladım.”

 

Ye Rong aynı zamanda kararlı birisiydi. Jiang Chen’i yanına alırken de söylediği gibi: ‘Jiang Chen ve kendisi kumda gömülü altın gibiydiler.’

 

Bunları düşündükten sonra risk almayı ve Jiang Chen’in üzerine kumar oynamayı seçti.

 

Ye Dai Jiang Chen tarafından alay malzemesi olmuştu ve birinci prens olmanın verdiği gurur, bu durumun oldukça küçük düşürücü olduğunu hissettiriyordu. Şimdi Jiang Chen’in bu meseleye böyle ciddiyetsiz bir teşhisle yaklaştığını görünce onun şaka yaptığını düşünüyordu.

 

Bu durumun rakibine karşı bir hamle yapmak için eşsiz bir fırsat olduğunu düşündü.

 

Bir adım ileri attı ve bağırarak: “Jiang Chen, Dan Fei güzel bir kadındır. Onunla böyle ahlaksız şekilde konuşamazsın. Bu ne biçim teşhis koymak böyle? Tıpkı ahlaksız bir haydut gibi davranıyorsun seni aptal herif!”

 

Ye Dai, Dan Fei’yi koruyarak görgülü bir kişiymiş gibi hava atmıştı.

 

Ellerini birleştirerek Dan Fei’ye baktı: “Kız kardeşim Dan Fei, bu çocuk Doğu Krallığı denen küçük bir yerin dükünün oğlu. Köylü bir şarlatan. Ruh hayvanları hakkında nasıl bir bilgiye sahip olabilir ki? Bu çocuk belli ki yalan söylemeyi alışkanlık hâline getirmiş. Kız kardeşim Dan Fei, bu adamın yalanlarında kanma!”

 

O sırada Lu Wuji de fırsat bilerek konuştu: “Evet, hazır cevap ve alaycı birisi olmasının yanında aynı zamanda yeteneksiz de bir çocuk.”

 

Üçüncü prens Ye Zheng de konuşmuştu: “Burada krallığın genç ve zeki kişileri olarak toplanmış, bu çocuğun saçmalıklarını dinliyoruz.”

 

Ye Dai arkasında destek hissedince sevinmişti. Tekrardan konuşmaya başladı: “Dört numara, eğer asil birisi olmanın gerektirdiği dürüstlüğe inanıyorsan şu takipçine çenesini kapamasını söyle. Kız kardeşimiz Dan Fei ile böyle iffetsiz ve hakaret eder şekilde konuşmasına izin mi vereceksin?”

 

Bu büyük suçlama Ye Rong’un ve Jiang Chen’in üzerine gelmişti.

 

Dan Fei’ye karşı böyle ahlaksızca konuşmak buradaki herkesin onlara düşman olmasına sebep olurdu.

 

Söylemek gerekirdi ki buradaki çoğu insanın Dan Fei’ye karşı gizli duyguları vardı. Dan Fei şık, asil, güzel ve cazibeli bir kadındı. Birçok kişinin kalbinde yer edinmiş bir tanrıçaydı.

 

Ye Rong bu kadar üstlerine gelinmesine cevap olarak konuştu: “Birinci prens, senin büyük kardeşim olmandan dolayı onur duyuyorum. Sen Jiang Chen’in teşhisinin herhangi bir temele dayanmadığını söylüyorsun. Sana soruyorum, bunu kanıtlayabilir misin? Senin getirdiğin takipçi bu problemi çözemedi diye benim takipçimin de mi çözmesini istemiyorsun?”

 

“Kanıtlamak mı? Bu saçma sözlerin yalan olduğunu kanıtlamak için uğraşmaya gerek var mı?” Ye Dai sinsice gülümsüyordu.

 

“Eğer kanıtın yoksa iftira atıyorsun demektir.” Ye Rong’un da öfkesi oldukça artmıştı ve bu öfkeyi dindirmeye çalışmıyordu. Eğer şimdi geri adım atarsa hayatı boyunca birinci prensin kendisinden daha üstün olacağını biliyordu. Bir daha böyle bir fırsat eline geçmeyebilirdi.

 

Eğer şimdi bu konuda ona karşı gelirse ve hatta işin sonunda üstün gelirse bu çok iyi olurdu. Başkentteki şöhreti daha da fazla yayılır ve Ye Dai ile veliaht prens olma konusundaki rekabetinde daha adil şekilde yarışabilirdi.

 

İki prensin de savundukları şeyden vaz geçmediklerini gören Dan Fei de zor durumda kalmıştı. Eğer şu anda herhangi bir taraftan yana hamle yaparsa bir kaos yaşanacağının farkındaydı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr