Bölüm 165: Ruh Âlemine Geçişteki Felsefeyi Anlamak

avatar
3509 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 165: Ruh Âlemine Geçişteki Felsefeyi Anlamak


“Genç Chen, burada yabancı birisi yok ve ben senin benle alay etmenden korkmuyorum. Dürüst olmak gerekirse dört büyük bölgenin başkanları arasında ben en zayıfları gibi gözüküyorum öyle değil mi? Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun her müridi benim karşıma geçip bana hakaret edebilir. Onlara karşı gelemem bile. Yani demek istediğim şu, benim şöhretim aslında sadece sıradan insanlar tarafından saygı gören üstünkörü bir şöhret. Kuzey Sarayı, Güney Sarayı ve Devasa Hazine Sarayı’nın koşulları benim bölgemin koşullarından çok daha iyi. Fakat onlar bile topluluk tarafından çok saygıyla karşılanmıyor. Topluluğun müritlerinin gözünde, sıradan krallıklarda iş yapan hiç kimse saygı görmeyi hak etmez. Sıradan krallıklarda dolaşan kişilerin kaderi toplulukla aynı olamaz. Böyle anlatınca beni anlayabildin mi Jiang Chen?”

 

Jiang Chen kafasını salladı: “Topluluk müritlerinin gözleri yüksek yerlerde. Onlara göre, fani dünyada zaman harcamak tamamen israf ve yine onların gözünde bu fani dünyada zaman harcayan kişilerin de değeri yok. Bunu anlamak çok da zor değil.”

 

“Hı? Jiang Chen yoksa sende mi bir topluluk müridisin ha?”

 

Jiang Chen ellerini salladı: “Ben topluluğun müridi değilim. Doğu Krallığı’nda doğdum. Bunların hepsi kanıtlanabilir. Sadece sıradan uygulayıcılardan biraz daha fazla şanslı olduğum söylenebilir.”

 

Yaşlı adam Fei derin düşünüyor gibiydi, ciddi bir ifadeyle: “Genç Chen, devam etmeme izin ver. Senin potansiyelin ve dünya görüşün göz önüne alınırsa topluluğa girmemen yazık olur. Bence sen Kıymetli Ağaç Topluluğu’na girebilecek kapasitedesin ve girdikten sonra da çok hızlı şekilde yükselerek en başa gelebilecek durumdasın.”

 

“Bunu daha sonra konuşalım. Eğer topluluk müridi olmak çok iyi bir pozisyonsa bile, bu benim kaderimde yok.”

 

Jiang Chen zamanında Mor Güneş Topluluğu’na dair kötü duygular beslemişti fakat bu durum bütün topluluklara karşı önyargılı olmasını gerektirmiyordu. Açık görüşlü bir insandı, bundan dolayı önceden yaşadığı birkaç mesele yüzünden diğer bütün toplulukları sorgulamadan reddetmek ona uygun gelmiyordu.

 

Jiang Chen’in düşünce yapısı hâlâ önceki hayatından izler taşıyordu. Eğer kaderinde topluluklardan herhangi birisiyle karşılaşmak varsa, ya topluluğu ezip geçecek ya da topluluğun başına geçecekti.

 

Jiang Chen’in bu kadar rahat konuşuyor olduğunu görünce yaşlı Fei şaşırmıştı. Jiang Chen’in topluluklara karşı böylesine heyecansız konuşması, Fei’nin düşüncelerini irdelemişti. Acaba Jiang Chen topluluklar hakkında yeterli bilgiye mi sahip değildi yoksa dünya görüşü topluluklarınkinden bile daha mı üstündü?

 

Bu konuda düşününce ikinci ihtimalin daha kuvvetli olduğunu düşündü.

 

Topluluklardan haberi olmayan birisi kendisine neden Saflık Yenileme ilacını öylece vermiş olsundu ki?

 

Söylemek gerekirdi ki eğer Jiang Chen topluluk mensubu birisine bu ilacın tarifini teklif etmiş olsaydı çok daha iyi bir pozisyona gelebilirdi.

 

Eğer topluluktan sıradan birisine değil de önemli bir birisine vermiş olsaydı belki de çok güçlü birisinin himayesi altına da girebilirdi.

 

“Fakat, Jiang Chen neden bunları yapmıyor? Yetişim şekline bakılırsa Jiang Chen ruh âleminden değil. Acaba arkasındaki büyük usta sadece bir ilaç ustası ve askeri savaş Dao’sundaki bilgileri yetersiz mi?”

 

Jiang Chen karşısındaki yaşlı adamın fikirlerine çok önem vermiyordu. Fei’nin omzuna dokunarak: “Yaşlı Fei, sen topluluktan kovuldun fakat hâlâ oraya çok sadıksın. İnanıyorum ki bir gün gelecek ve sen başarılı şekilde topluluğa geri döneceksin.”

 

Yaşlı adam muzip şekilde gülümsedi: “Umarım o gün bir gün gelir. Ben Qingyang Vadisinde en iyi şekilde iş yapmayı kendime amaç edindim çünkü orada yaptığım işler topluluğa en ufak bir katkıda dahi bulunursa bu benim topluluğa yaptırdığım bir kâr olur. Umarım gün gelir de topluluktaki kıdemli kişiler benim varlığımdan ve yaptığım işlerden haberdar olurlar. Ben oradan sürgün yemiş olsam bile hiçbir şikâyette bulunmadım ve pişmanlık duymadım. Her gece yatmadan evvel topluluğa tekrar geri dönebilmeyi istedim.”

 

Jiang Chen sakince iç çekti. Bu dört büyük bölgede ne kadar da acayip tipler vardı böyle.

 

Kadim Ning dış görünüşe çok önem veriyordu ve güzelliğe saplantılı hâldeydi.

 

Shi Xiaoyao tam bir alkolikti ve şarap Dao’sunu benimsemişti.

 

Yaşlı Fei ise topluluğun hevesli bir destekçisiydi. Topluluk tarafından dışlanmış olsa da kalbinde oraya geri dönmek için bir özlem vardı.

 

Bunlar dünyanın gerçekleriydi.

 

Jiang Chen bu insanlara karşı duygusal hissediyordu.

 

“Bu garip bir durum, ben neden birdenbire böyle duygusal ve melankolik birisi oldum? Bu durum gerçekten de çok garip.” Jiang Chen garip hissediyordu, bu düşüncelerin ve duyguların nereden geldiğini, kaynağını bilmiyordu.

 

Jiang Chen, aklında bu düşünceler varken birdenbire aklına başka bir şey geldi. O esnada sayısız fikir ve düşünce aklına hücum etti.

 

“Yaşlı Fei, benim için etrafta birkaç gün daha devriye gez, ben tekrar kapalı alan yetişimine gireceğim.”

 

Bu garip durumu yaşayınca Jiang Chen, tekrardan ilaç odasına döndü. Bu sefer ilaç üretmek için değil, meditasyon yapmak için.

 

Bu düşünceler Jiang Chen’e ilham vermişti. Gizemli bir fırsatın doğduğuna dair bir ilham.

 

Kadim Ning, Shi Xiaoyao, yaşlı adam Fei…

 

Bütün bu insanların ruh hâlleri, hayattaki davranış biçimlerini temsil ediyor gibiydi.

 

Bu davranış biçimleri aynı gerçek qi âleminden çıkıp ruh âlemine giriş yaparkenki davranışlara benziyordu.

 

Kadim Ning, Shi Xiaoyao… Bu insanlar neden böyleydi? Bu kişilerin hepsi de toplulukta geleceği olmayan kişilerdi. Onlar da sıradan hayatı seçip eğlenmelerine ve hoş vakit geçirmelerine bakıyorlardı. Gücün ve paranın sıradan dünyada getirdiği nüfuzu ve varlığı kullanarak eğleniyorlardı.

 

Ve tabii yaşlı adam Fei, kendisi topluluktan çıkarılmıştı fakat kalbinde topluluğun yeri her daim sabit kalmıştı, geri dönmek için yanıp tutuşuyordu. Aradan bunca yıl geçmesine ve kendisine başka bir düzen kurmasına rağmen bir türlü unutamamıştı.

 

Bu durum ruh âlemine geçmek için gerekli olan kesin iradeyi temsil etmiyor muydu?

 

Yaşlı adam Fei’nin kaderinde aslında ruh âlemi uygulayıcısı olmak vardı, fakat topluluğun desteği olmadığı için sıradan, orta halli, fani bir adamdı.

 

Elindeki güç ne kadar büyük olursa olsun, sıradan bir krallıktaydı. Kendisinin de dediği gibi, herhangi bir topluluk müridi kendisine küfür edebilir ve onu aşağılayabilirdi.

 

İşte bu, fani âlem ile ruh âlemi arasındaki farktı. Bu, askeri Dao’nun yoluydu. İşte bu yüzden, bu askeri Dao’nun yolu hiçbir zaman bitmiyordu.

 

Jiang Chen bu üç kişiyi gözlemleyerek bir felsefe ortaya çıkarmıştı.

 

Eğer gerçek qi’den ruh qi’sine geçiş yapılmazsa kişinin hiçbir değeri yoktu.

 

Gerçek qi’den ruh âlemine geçmek bütün uygulayıcıların amacıydı. Fakat sadece bu işi tamamlayabilenler değer görüyordu.

 

Bunu yapabilecek imkânları, maddi gücü ve destekçileri olanlar için bu olay kolaydı.

 

Fakat imkânları sınırlı olan kişiler için bu iş çok zordu.

 

“Bu dünyadaki uygulayıcılardan çok azı ruh âlemine geçiş yapıyor. Ama neden? Neden ruh âlemine geçiş denemelerinin çok azı başarılı oluyor? Gördüğüm kadarıyla ruh ilaçlarının eksikliği gibi basit bir mesele değil bu. Görünüşe göre bu insanların gerçek qi ile ruh qi’si arasındaki manevi köprü hakkında yeterli bilgileri yok. Belki de bu dünyadaki uygulayıcılar gerçek qi’den ruh qi’sine geçmenin çok da faydalı olduğunu düşünmüyorlardır. O hâlde bu geçişin, faniliği bırakıp ruh hâline geçiş olduğunu da bilmiyorlar demektir. Bu geçişte kişinin gücünün ve seviyesinin yükselmesi önemli tabii, fakat aynı zamanda kişinin kalp gücünün de gelişiyor ve değişiyor olması da çok önemli. Zihinlerinde bunu kavrayamayan insanlar elbette bu geçişe elverişli değiller. Aslında bunu anlamak çok da zor değil.”

 

Jiang Chen meditasyonunda bunları düşünürken çokça teori üretmişti ve kendisinin haber olmamıştı ama kalp gücü hakkındaki kavrama yeteneği de oldukça gelişmişti.

 

Bu iş sadece askeri Dao’nun anlaşılması değil, aynı zamanda hayatın bir evresinin anlaşılmasıydı.

 

Jiang Chen artık yarım adımlı bir ruh âlemi uygulayıcısı sayılırdı.

 

Ruh âlemine geçiş için sadece son bir adım kalmıştı. O adım ise gerçek qi gücünü ruh qi’sine dönüştürmekti. Ruh okyanusunu yarıp, yeniden şekillendirmekti.

 

Jiang Chen bu prosedürde elbette Beş Ejderli Kutsal Gök ilacının yardımını alacaktı. Diğer uygulayıcılarla karşılaştırıldığında oldukça şanslı sayılırdı.

 

“Bazı düşüncelerimin daha açık olması lazım. Hâlâ son bir noktayı kavrayabilmek için bir ilham bulmam lazım. O son noktayı da kavrayabildikten sonra ruh âlemine geçeceğim demektir.

 

Fakat bunu düşünmek için zamanı kalmadığının farkındaydı.

 

Dördüncü Prens Ye Rong’a, Tutor Ye’nin davetine katılacağına dair söz vermişti, saygın ve değerli bir büyüğe iyi dileklerini iletecekti. Bu sözünü tutmamazlık edemezdi.

 

İlacın üretimi on gün kadar bir süre almıştı. Son birkaç gündür de meditasyondaydı. Hesaplarına göre söz verdiği günün gelmesine bir ya da iki gün vardı.

 

Evine döndüğünde bir şeylerin eksik olduğunu hissetti.

 

Qiao Baishi’nin Güney Sarayı’na gitmesinden sonra evin gündelik işleri Jiang Chen’in amcası Jiang Tong’a düşmüştü. Jiang Chen’in babası Jiang Feng ise askeri Dao’suna odaklanmıştı ve evdeki işlerle alakalı pek soru sormuyordu.

 

Gouyu her ne kadar Jiang Chen’in takipçisi olsa da ailedeki hiç kimse ona gerçekten de bir takipçi gözüyle bakmıyordu. Ailenin gözünde Gouyu, sadece korumaların kumandanıydı.

 

Söylemek gerekirdi ki bütün aile, Jiang Chen’in yokluğunda düzenden şaşmıştı.

 

“Yine mi Ejder Dişi? Bunlar önceki seferden derslerini almamışlar mı?” Jiang Chen Xue Tong’un kendisine rapor vermesinden sonra sinirlenmişti.

 

“Genç ustam, bu seferki farklı. Gök Ağacı Krallığı’nın kanunlarına göre kayıtlı olmayan bir kuş bu topraklarda uçamaz. Qiao kardeşler aceleci davrandılar ve ne yapmaları gerektiğini unuttular. Ejder Dişi’ne bir fırsat vermiş oldular. Bindikleri Altın Kanatlı Kılıç Kuşları ile beraber yakalandılar. Biz konu hakkında Tian Shao’ya sorduk fakat o da kendisinin bu konu hakkında bir şey yapamayacağını söyledi.”

 

“Kardeşlerin ikisi de iyi mi?” Jiang Chen onların başına bir şey gelmiş olmasından korkmuştu.

 

“Ejder Dişi tarafından tutsak edildikleri düşünülürse biraz sıkıntılı oldukları tahmin edilebilir. Onları ziyarete gittim, henüz hayatlarını tehlikeye atacak durumda değiller. Görünüşe göre önemli bir şahıs yakın zamanda doğum gününü kutlayacakmış ve başkent üç gün boyunca yiyip içecekmiş. Bu üç gün içerisinde kan akması yasakmış. Ejder Dişi muhafızları da bu kurala uymak zorundaymış, bundan dolayı kardeşlerin hayatları şimdilik güvende.”

 

Xue Tong saygıyla konuyu anlatmıştı. Qiao kardeşler aceleci ve atılgan kişiliğe sahiptiler. Doğu Krallığı’nda böyle davranmaya alışmış olabilirlerdi fakat Gök Ağacı Krallığı’nda işler daha değişikti.

 

“Xue Tong, bu mesele üzerine kendini çok yorma. Sen elinden geleni yaptın, bu durum senin suçun değil. Bundan sonrasıyla ben ilgilenirim.”

 

“Genç ustam, Ejder Dişi belli ki bu durumu kullanarak fırsat kollamaya çalışacak, bu mesele ile ilgili stratejimiz ne olacak?”

 

Jiang Chen ellerini iki yana açarak: “Eğer askerler gelirse onları uzaklaştırmak için generalden yardım alırız. Eğer su yükselirse uygun olan şey baraj yapıp durdurmaktır. Yarın bu krallığın koruyucu ruh kralı Tutor Ye’nin doğum günü. Ben de dördüncü prensin misafiri olarak davete gideceğim. Bu meseleyi daha fazla kurcalamayın.”

 

Yine Ejder Dişi!

 

Jiang Chen’in kalbinde yine öldürme arzusu baş gösterdi.

 

“Ejder Dişi, sizi bir defa affettim. Umarım bu sefer bu davaya kurallara göre bakıyorsunuzdur. Şüphesiz ki beni kışkırtmanın nasıl sonuçlar doğuracağını size öğreteceğim!”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44352 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr