Bölüm 148: Gizlice Kabarmak ve Taşmak

avatar
3491 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 148: Gizlice Kabarmak ve Taşmak


Ses duyulur duyulmaz, uzun ve kalıplı bir vücut kapının hemen yanında belirdi. Giydiği üniformaya bakılacak olursa bu iki muhafızdan daha üst rütbede birisiydi. Kaşları ipek böceği kadar kalındı ve henüz hiçbir şey gerçekleşmemesine rağmen yüzündeki ifade sanki adaleti sağlamış olmanın verdiği huzuru yansıtıyordu.

 

“Kumandan Tian?”

 

Ejder Dişi Muhafızları bu kişiyi görünce suratlarındaki ifade o kadar hızlı değişti ki Jiang Chen şaşırmıştı. Hemen bu kişinin karşısına geçip asker selamı durdular.

 

“Vah vah, bakıyorum da büyüyüp adam olmuşsunuz ha? Şantaj yapıp haraç kesiyorsunuz! Siz benim emrimdeki kuvvetlersiniz. Yüce bir Ejder Dişi Muhafızı olmanın verdiği gururu çok doğru yansıtıyorsunuz aferin!”

 

“Kumandanım biz…” Yüzbaşının alnında boncuk boncuk ter toplanmıştı, neredeyse altına bırakacak gibi görünüyordu.

 

“Ne? Bir de cevap mı veriyorsun? Beni sağır mı sandın, hiçbir şey duymadığımı mı sandın?” Kumandan Tian’ın bakışları buz gibi bir hâl aldı.

 

“Hayır, hayır Kumandan Tian, biz hatalıyız, ölmeyi hak ediyoruz.” Yüzbaşı cümlesini bitirir bitirmez diz çöktü.

 

“Kumandan Tian, biz suçlu olduğumuzu kabul ediyoruz fakat size sekiz yıldır yoldaşlık ettiğimiz için bizi bu seferlik affedin.” Diğer muhafız da yere eğilmiş ve kafasını sürekli olarak yere indirip kaldırarak yalvarıyordu.

 

General Lu’nun rütbesi yüksek olmasında rağmen, bir kumandanın rütbesinden daha yüksek olmasında rağmen bu elemanları hizada tutamamıştı.

 

Bunları asıl hizada tutan, denetleyen ve gözetleyen kişi Kumandan Tian’dı. Bu grupta gerek yüzbaşı olsun gerek herhangi bir üye olsun, Kumandan Tian’ın emrindeydiler.

 

Kumandan bu konuyu açınca nasıl korkmamış olabilirlerdi? Ayrıca onun kötülükten nefret ettiğini ve her zaman tarafsız şekilde davalara baktığını herkes biliyordu.

 

Kumandan Tian bunlara ceza vermek istedikten sonra yüksek kademeli mahkemeler bile bu nu engellemek için hareket yapamazlardı.

 

Kumandan Tian’ın her an parlayabilen bir tarafı vardı. Bu tarafı baş gösterirse eğer, bir generalle bile tartışabilirdi ve General Lu sadece bir Yardımcı Generaldi.

 

“Ayağa kalkın! Yoksa benim bütün adamlarım sizin gibi alçak ve ürkek mi?” Kumandan Tian bağırdı.

 

Kumandanın bağırdığını duyan muhafızlar rahatlamıştı. Biliyorlardı ki eğer kumandan kendilerine bağırıyorsa tam anlamıyla sinirlenmiş sayılmazdı.

 

Eğer tam anlamıyla sinirlenirse bağırmasına fırsat bile kalmazdı.

 

Muhafız grubu uysal şekilde ayağa kalktı, sesli şekilde nefes almaktan bile korkuyorlardı.

 

“Şu adamı tek kişilik hücreye koyun.” Kumandan Tian sakin şekilde emir verdi.

 

“Fakat…” Yüzbaşı biraz çekingendi.

 

“Ne var? Problem mi var?” Kumandan Tian gözlerini ona çevirip sordu.

 

“General Lu bu davaya şahsi olarak bakıyor ve…”

 

“Ne? General Lu’ya bağlı olduğun için benim emirlerimi çiğneyebileceğini mi düşündün yani?”

 

Adı geçen tek kişilik hücre kara zindan bölgesinden ayrı bir yerdeydi.

 

Bu bahsedilen yer zengin ve ünlü kişiler eğer suç işlerlerse diye yapılmış bir yerdi. Eğer birisi bu tek kişilik hücreye götürülüyorsa büyük birinin koruması altında olmalıydı.

 

Aksi takdirde bu ünlü ya da zengin kişiler normal insanlardan daha az süre dayanabiliyorlardı.

 

“Bir kere daha söylüyorum! Onu tek kişilik hücreye götürün!” Kumandan Tian duygusuz konuşuyordu: “General Lu’nun emirlerine uymayı seçebilirsin, fakat sonuçlarına da katlanmalısın!”

 

Ejder Dişi Muhafızları birbirlerine anlamaz şekilde bakışlar atıyorlardı. Biliyorlardı ki General Lu’nun rütbesi daha yüksekti ve arkasındaki güç de daha sağlamdı. Bu herkes tarafından bilinen bir durumdu.

 

Fakat yine de onlara adam gibi davranan ve her daim sahip çıkan kişi Kumandan Tian’dı. Bütün rütbeliler içinde onu ayıran özelliği kendi adamları için her daim uğraşıyor olması ve onlar için gerekirse üstleriyle bile tartışmasıydı.

 

Kumandan Tian gibi bir rütbeliyi bütün düşük rütbeliler gönülden destekliyordu.

 

Eğer General Lu’yu dinleyip Jiang Chen’i kara zindana atarlarsa Kumandan Tian’ı gücendirmiş olacaklardı.

 

Bu durumda Kumandan Tian bu muhafızların yaptığı kanunsuz işler hakkında onların üstlerine bir rapor verirdi ve alacakları askeri ceza onların hiç de işine yaramazdı.

 

En iyi ihtimalle Ejder Dişi Muhafızı olma yetkileri ellerinden alınır, en kötü ihtimalle ise idam edilirlerdi.

 

Kusur işleyen birisinin kendi amiri soruşturma açarsa olaylar daha da kötüye gidebilirdi, fakat başka bir amir soruşturma açarsa işler daha iyi olabilirdi.

 

Herkes biliyordu ki Kumandan Tian alt rütbedeki kişilerin iyiliği için hep mücadele ederdi. Kendi birliğindeki bir kişiyi bile soruştururken o kişiye karşı vicdanlı yaklaşırdı.

 

Ejder Dişi Muhafızı olabilmiş birisi aptal olamazdı, bu durumu bilir ve ona göre hareket ederdi.

 

Bir süre tereddüt içinde düşündükten sonra Yüzbaşı: “Kumandan Tian, bizler sizin birliğinizin elemanlarıyız, tabii ki sizin emrinizi dinleyeceğiz.”

 

“Kumandan Tian lütfen rahat olun, bu meseleden hiçbir yerde bahsetmeyeceğiz ve kesinlikle General Lu’nun öğrenmesine izin vermeyeceğiz.”

 

“Evet, Kumandan Tian’ın emirlerini dinleyeceğiz.”

 

Kumandan Tian bu sözleri gözlerini kısarak dinlemişti. Eğer daha fazla tereddüt edip onu bekletselerdi bu adamları en ağır şekilde takımından atıp, bir daha askeri bir alana girmemeleri için elinden geleni yapacaktı.

 

Çok fazla tereddüt etmeden cevap verdiklerini görünce Kumandan Tian başını salladı: “Bu konu hakkında hiç konuşmasanız bile bir şekilde duyulur, uzun süre saklı tutulamaz. Yine de, eğer General Lu’nun aklında bir fikir varsa gelip beni bulmasını söyleyin. Sizler bu davanın başından beri sorumlusunuz değil mi? Belli ki bu Lu denen kişi yetki alanını biraz aşmış.”

 

“Evet, evet, şüphesiz! Buradan ayrıldıktan sonra ağzımızı açmayacağız.” Yüzbaşı söz verdi.

 

Muhafızların bu konu hakkında konuşmayacakları kesindi, çünkü eğer konuşurlarsa olayın daha da büyüyerek büyük problemler doğuracağını biliyorlardı.

 

Bu konu hakkında Kumandan Tian kendinden emindi.

 

“Ben burada devralıyorum, siz dağılabilirsiniz.” Kumandan Tian ellerini savuşturdu ve muhafızları gönderdi.

 

Muhafızlar ayrıldıktan sonra Kumandan Tian Jiang Chen’e: “Jiang Chen, gereksiz şeyler konuşmayacağım. Dördüncü prense büyük bir vefa borcum ve minnettarlığım var. Sen onun onurlu misafirisin ve burada bu işkenceye katlanmana göz yummayacağım. Bu davaya henüz göz atma fırsatım oldu ve oldukça karmaşık olduğunu gördüm. Belli oluyor ki bu işin arkasında başka birileri daha var. Eğer Kuzey Gök Kubbe Sarayı bu meselenin peşini bırakmazsa Dördüncü Prens’in bile seni kurtarabileceğini sanmıyorum.”

 

Demek Kumandan Tian Dördüncü Prens Ye Rong’un adamlarından biriydi, Jiang Chen bunu anladığında gülümsedi: “Dördüncü Prens’e söyle, eğer bu konu hakkında bir şey yapamıyorsa sorun değil. Onu bir şey yapamadığı için suçlayamam. Ben sadece General Lu’nun kim olduğunu merak ediyorum. Onun Kuzey Gök Kubbe Sarayı ile ne gibi bir bağlantısı olduğunu merak ediyorum.”

 

Kumandan Tian hafifçe iç geçirdi: “Bu uzun bir hikâye. Kuzey Gök Kubbe Sarayı her daim kendilerini dört büyük bölgenin en üstünü olarak görüyor. Hem Kuzey Gök Kubbe Sarayı hem de General Lu Birinci Prens’e çok yakınlar. Birinci Prens bir sonraki kral olmak için en güçlü aday olarak biliniyor ve en çok destek alan kişi o.”

 

Jiang Chen Kumandan Tian’ın açıklamasından sonra olayı anlamıştı.

 

Olay Kuzey Gök Kubbe Sarayı’nda ya da General Lu’da bitmiyordu, asıl olay arkalarındaki güç olan ve veliaht olan Birinci Prens’ti.

 

“Yani şunu söylemek gerekir ki benim bir soyguncuyu öldürmüş olmam prensler arasındaki rekabeti daha da kızıştırdı.” Jiang Chen kahkaha atmaktan kendini alıkoyamadı. Gök Ağacı Krallığı’nda siyasi rekabetin bu kadar hassas olduğu ve böyle küçük bir meselenin bu kadar büyük sonuçlar doğurabileceğini düşünmemişti.

 

“Bu olayın prensler arasındaki rekabeti arttırdığını söylemek biraz abartı olur fakat birinci prensin bu olayı kullanarak dördüncü prens üzerinde baskı kurmaya çalıştığını söylemek de yanlış olmaz. Detayları birleştirince bu sonuca ulaşmak mümkündür.”

 

Dördüncü prens üzerinde baskı kurmak mı?

 

Jiang Chen biraz sinirlenmiş gibiydi. Birinci prensin kendisini siyasi bir malzeme olarak kullanmaya çalışması canını sıkmıştı.

 

Üstelik olayları başlatan taraf kendisi değil, Kuzey Gök Kubbe Sarayı’ydı.

 

“Yani birinci prens beni kullanarak dördüncü prens ile arasındaki rekabette üstün çıkmaya çalışıyor ha?” Jiang Chen güldü.

 

Kumandan Tian bir süre şaşırarak baktı fakat o da güldü: “Birinci prens öldürmeyi çok sever. Onun gözünde kurban edilemeyecek birisi yoktur. Eğer o birini öldürmek isterse bir karıncayı öldürmek kadar kolay olur.”

 

“Karınca ha?” Jiang Chen sinirle güldü: “Güzel, çok güzel. Kurunun yanında yaşı da yakmak ha? Gel gör ki eğer beni bir karıncaymışım gibi kolayca öldürebileceğini düşünüyorsa hayal kırıklığına uğrayacak demektir.”

 

“Oh?” Kumandan Tian’ın gözleri açıldı.

 

Jiang Chen hafifçe gülümsedi ve bacaklarını altına alarak oturdu. Gözlerini kapatarak düşünceye daldı.

 

Kumandan Tian bir soru sormak için ağzını açtı fakat sonradan konuşmamaya karar verdi. Fakat sonradan ellerini birleştirerek sakince: “Kardeşim, benim gücüm buraya kadar yetiyor, eğer şu anda General Lu burada olsa ona karşı koyar ve senin bu zindanda acı çekmene yine izin vermem fakat şu anda benim yapabileceğim başka bir şey yok.”

 

“Pekâlâ Kumandan Tian, senin kalbin temiz. Ben, Jiang Chen, bana yaptığın bu iyiliği unutmayacağım.” Jiang Chen sakince kafasını salladı. Biliyordu ki Kumandan Tian dürüst birisiydi ve gerçekleri konuşuyordu.

 

 

Güney Gök Kubbe Sarayı’nın kadın müritlerinden biri başkentteki mekânlarından birinin kapısının önünde dikiliyordu. Kadın saygı dolu şekilde: “Kadim Ning, otuz yaşlarında bir adam sizi görmek istiyor.”

 

“Bir adam mı?” Kibar fakat biraz da tembel bir ses yankılandı: “Kimmiş bu adam?”

 

“Efendim kendisini tanıyamadım fakat belli ki krallığın soylularından biri değil.”

 

“Neden beni görmek istediğini söyledi mi?”

 

“Evet efendim söyledi, dilek kulesi ile alakalı bir meseleymiş fakat detay vermeyi reddetti. Sadece sizinle bir an önce görüşmeyi istediğini söyledi.”

 

“Dilek kulesi mi?” Kadim Ning’in sakin ve tembel sesi bir anda heyecanlanmıştı: “Doğru duyduğuna emin misin?”

 

“Evet efendim doğru duyduğuma eminim, dilek kulesinden bahsetti.”

 

“Çabuk içeri davet edin ve bu misafirimle beraberken kimse beni rahatsız etmesin.” Kadim Ning üzerindeki uyuşukluğu attı ve sert emirler yağdırmaya başladı.

 

“Tamam efendim.” Kadın mürit biraz şaşırmıştı. Kadim Ning neden dilek kulesini duyunca böylesine heyecanlanmıştı?

 

Kapının ardından önce ayak sesleri duyuldu ve sonra: “Yabancı Qiao Baishi Kadim Ning ile görüşmek istiyor.”

 

“İçeri gelin!”

 

Bu tembel ses Qiao Baishi’nin belli belirsiz şekilde titremesine sebep oldu, istemsizce yanlış bir tepki vermişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr