Bölüm 149: İki Güçlü Unsuru Saflarında Çekmek

avatar
3508 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 149: İki Güçlü Unsuru Saflarında Çekmek


Qiao Baishi önündeki kapıdan geçmeden önce duygularını toparladı ve kendine çeki düzen verdi. Adımını attığı anda hoş bir koku ile karşılaştı, bir kadının odasına girdiğini anlamıştı.

 

Çok iyi dizayn edildiğini düşündüğü odayı görmek için kafasını kaldırdı. Saygın ve kültürlü bir ailenin henüz evlenmemiş, bekâr çocuğunun odasına benziyordu. Odanın her tarafı bir kız çocuğunun oyun oynamak için kullanacağı şeylerle doluydu.

 

Qiao Baishi eğer gözleriyle görmemiş olsa, bu odanın küçük bir kız çocuğuna değil de orta yaşlı bir kadına ait olduğuna inanamazdı.

 

“Qiao Baishi ha? Hehe! Acaba dünyada olup bitenden haberim mi yok benim? Gök Ağacı Krallığı’na ne zaman genç ve yakışıklı bir ilaç ustası gelmiş?”

 

Qiao Baishi otuzlu yaşlarındaydı ve pek de alımlı sayılmazdı. Onu genç ve yakışıklı olarak tarif etmek pek doğru olmazdı.

 

Qiao Baishi ellerini birleştirdi ve güldü: “Beni övmeniz abartı, çok abartı. Benim yerime Kadim Ning’in, ulusal çaptaki güzelliğin, ‘yaşlanmayan efsane’ olarak şöhret salmış kişinin övülmesi gerek. Ulusal dediysem bile, ben şahsen doğduğumdan beri Doğu Krallığı’nda ikamet ediyorum ve ben bile adınızı hayranlıkla çok defa andım.”

 

Bu ‘yaşlanmayan efsane’ kesinlikle dalkavuklukta abartıya gitmekti.

 

Fakat bunlar yeni uydurulmuş kelimelerdi. Her zamanki iltifat cümlelerinden farklıydı.

 

Elbette Kadim Ning bu sözleri duyduğunda yüzünde öyle bir gülümseme oluştu ki görenler baharda çiçek açan bitkilerin onun yüzünden tohum aldığını sanırdı.

 

“Yaşlanmayan efsane mi? Onu kim diyor? Nasıl oldu da ben bunu daha önce duymadım?” Kadim Ning’in kibar gözleri dans ediyordu resmen. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu.

 

“Eh? Kadim Ning bunu daha önce duymadı mı? Fakat Kadim Ning, siz artık belirli bir şöhrete ulaştığınız için dış dünyada insanların hakkınızda neler konuştuğuna pek de kulak asmıyorsunuzdur.”

 

Bir başka abartılı iltifat gelmişti ve Kadim Ning’in yüzündeki gülümseme daha da artmıştı.

 

“Hehehe!” Kadim Ning bir de kahkaha bastı. “Qiao Baishi’ydi değil mi? Gerçekten ilginç birisin. Az önce Doğu Krallığı’ndan mı geldiğini söyledin?”

 

“Evet.”

 

“Doğu Krallığı buraya çok uzak mesafede, seni Gök Ağacı Krallığı’na getiren sebep nedir?”

 

“Sizin isminizi duyduğum için ve burada olduğunuzu bildiğim için buraya gelmek istedim desem bana inanır mısınız? Muhtemelen Doğu Krallığı’ndaki soyluluk çemberinin nasıl işlediğini bilmiyorsunuz, orada herkes sizin hayranınız. Sizin tablolarınızı evlerinde asılı tutmak soylularımız için bir gurur kaynağı, her ne kadar ben de tablolarınızdan birine sahip olmak istesem de benim maddi durumum biraz kötü ve soylularla bu konuda rekabete giremiyorum. Kalbimde pişmanlık var. Fakat yine de şimdi sizinle yüz yüze görüşebildiğime göre geri döndüğümde hava atacak o kadar çok şeyim var ki!”

 

Qiao Baishi güzel rol yapıyordu, konuşurken kafasını sürekli sallamış ve yüzüne de aptal bir gülümseme oturtmuştu.

 

Söylemek gerekirdi ki kadınlar hiçbir zaman erkeklerin yalanlarını dinlememeliydi. Qiao Baishi’nin yalancılıktaki yetenekleri yüzünden insanlar doğrulara inanmakta güçlük çekerdi. Kadim Ning de bu durumun kurbanı olmuştu, onun sözlerine inanmaktan başka çaresi kalmamıştı.

 

Kadim Ning güzellik ile kafayı bozmuş ve fazlasıyla narsistik bir kişilikti. Bunun üzerine alışılmışın dışındaki güzelliği ve nasıl giyinileceğine dair müthiş yeteneği de eklenince kırk yaşın üzerinde olmasına rağmen henüz yirmilerindeymiş gibi gösteriyordu.

 

Bu durum, onun her daim gurur duyduğu bir şeydi.

 

İlk başta çetin bir surat ifadesiyle Qiao Baishi’nin neden geldiğini öğrenmek isterken, şimdi Qiao Baishi’nin iltifatları üzerine gülümsemekten ve memnunca kafasını sallamaktan başka bir şey yapamıyordu.

 

Gülümsemesini biraz saklamaya çalışıyor gibiydi: “Pekâlâ Qiao Baishi, itiraf etmeliyim ki size biraz hayranlık duydum. Buraya gelme sebebinin dilek kulesi olduğunu söylemiştin değil mi?”

 

“Evet.” Qiao Baishi inkâr etmemişti. “Kadim Ning’in dileğini gerçekleştirmek için buradayım.”

 

“Ne?” Kadim Ning için sakin kalmak git gide zorlaşıyordu. İleri doğru heyecanla bir atarak: “Dileğimi gerçekleştirebilir misin? Ne dilediğimi biliyor musun?”

 

“Elbette biliyorum, genç kalmayı ve önünüzdeki otuz yıl boyunca hiç yaşlanmamayı dilediniz.”

 

“Sen, sen gerçekten bunu gerçekleştirebilir misin?” Kadim Ning’in gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Karşısındaki adam ne kadar kendinden emin konuşuyor olsa da inanamamış gibiydi.

 

“Eğer gerçekleştiremeyecek olsam, kapınızı çalmaya nasıl cüret ederdim?” Qiao Baishi gülümsedi.

 

“Fakat, neden ben?”

 

Qiao Baishi ellerini iki yana açarak: “Bu iş için ‘ne’ ya da ‘nasıl’ soruları sorulmamalı. Doğu Krallığı’nda bizler erkeklerin para kazanıp ailelerine destek olmaları gerektiğine, ailelerinin geçimini sağlamakla yükümlü olduklarına inanırız. Kadınların ise erkeklerin bu davranışı karşılığında evdeki işleri yaparak ve erkekleri güzellikleriyle mutlu ederek cevap verirler. Kadınların yaratılış amacı güzel olmaktır. Güzelliğin peşinde koşmak onlar için içgüdüsel bir harekettir. Erkekler kadınların güzelliklerini korumak için kutsal bir görevdedirler.”

 

“Haha! Ne?” Kadim Ning böylesine acayip şeyleri ilk defa duyuyordu. Duydukları hoşuna gitmişti ve yüzünde mutlu bir ifade oluşmuştu. Aynı zamanda Qiao Baishi’ye karşı içinde bir merak uyanmıştı, şakayla karışık ve sinirli rolü yaparak: “Biz karı-kocaymışız gibi konuşuyorsun!”

 

“Hehe! Yanlış konuştum, farkındayım. Fakat yine de, dünya üzerindeki her erkeğin hayali bence Kadim Ning’in hayalini yerine getirmek olmalıdır.”

 

Kadim Ning bu sözlerden oldukça etkilenmişti ve yüzünde mahcubiyetin izleri görünüyordu. Bu durumdan utandığı gibi bir yandan da hoşuna da gidiyordu.

 

“Hmm, Qiao Baishi, fark ettim ki seninle konuştukça sana hayranlığım daha da artıyor. Dileğimi yerine getirebilmen ya da getirememen önemli değil, seni her türlü asistanım olarak işe alacağım ve sana beşinci kademe soyluluk kazandırmak için elimden geleni yapacağım. Sen çok ilgi çekici birisisin.”

 

Kadim Ning dilek parşömeninde altıncı kademe soyluluk ve iyi bir mertebede iş imkânı sözünü vermişti.

 

Fakat şimdi olay iyi bir işten daha iyi olan asistanlığa dönmüştü ve altıncı kademe yerine beşinci kademe soyluluk veriliyordu, iki kategoride de gelişme vardı. Söylemek gerekirdi ki Kadim Ning Qiao Baishi’den gerçekten de etkilenmişti.

 

Qiao Baishi eline geçen her fırsatta bu diyaloğu daha da kendi lehine çevirmek için hamle yapıyordu, iç çekerek: “Kadim Ning, dürüst olmak gerekirse bu iş yüzde yüz başarı ile sonuçlanabilir. Fakat beraber iş yaptığımız ortağım kendisini biraz zor bir duruma soktu. Şu an benim elimde ilacın tarifi var. İlacın adı Dört Mevsimli Sonsuz Bahar İlacı, fakat son bir dokunuş için gerekli olan şey eksik.”

 

“Nasıl zor bir durumdan bahsediyorsun?” Kadim Ning bu sözleri duyunca biraz paniklemişti.

 

“Pekâlâ, olay şu, arkadaşım bu bahsettiğim ilacın tarifine şans eseri rastladı. Bana tarifi verdi fakat gerekli olan son içerik malzemesini söylemedi. Bana içerik malzemesinin ne olduğunu söylemeden önce gerekli olan parayı toparlamamı bekliyor.”

 

“Para hiç problem değil, ne kadar istiyor?” Kadim Ning’in maddi durumu gayet yerindeydi.

 

“Ben parayı çoktan toparladım fakat kendisi şu an zor bir durumda.” Qiao Baishi biraz kederli konuşmuştu.

 

Söylediği lafları bilerek böyle uzatarak söylüyordu ki karşısındaki kişiyi heyecanlandırıp meraklandırsın. Böylece karşısındaki kişi gönüllü olarak yardım edecekti.

 

“Ne olduğunu anlatsana.” Kadim Ning iyice heyecanlanmıştı. “Benim Gök Ağacı Krallığı’nda tanıdıklarım ve bağlantılarım var. Benim bağlı olduğum Güney Gök Kubbe Sarayı’nın üstesinden gelemeyeceği bir durum olabilir mi?”

 

“Arkadaşım birisini öldürdü.”

 

“Demek birisini öldürdü. Bu olay çok mu büyük yani? Hemen birini gönderip onu kurtarabilirim. Ejder Dişi Muhafızları onu yakalayıp zindana attı değil mi?”

 

“Bir hırsızı öldürdü.”

 

“Bir hırsız mı? Ne zamandan beri bir suçluyu öldürmek suç sayılıyor? Yoksa Ejder Dişi Muhafızları akıllarını mı yitirmiş?”

 

“Asıl mesele arkadaşımın döverek öldürdüğü kişinin arkasındaki gücün çok sağlam olması.” Qiao Baishi hala kadını manipüle ediyordu.

 

“Arkasındaki güç mü sağlammış? Ne kadar sağlam olursa olsun, benimkinden de mi sağlam? Güney Gök Kubbe Sarayı’ndan da mı sağlam?” Kadim Ning homurdanarak konuşmuştu.

 

Qiao Baishi kederli şekilde nefes alarak: “Dürüst konuşmak gerekirse, arkadaşımın öldürdüğü kişi Kuzey Gök Kubbe Sarayı’ndan birisiydi.”

 

“Kuzey Sarayı mı?” Kadim Ning’den çığlık atar gibi bir ses çıkmıştı, hemen sonrasında kafasını sallayarak: “Şimdi senin neden bu konuyu bu kadar önemli gördüğünü anlıyorum. Kuzey Sarayı tamamen haydutlardan ve hırsızlardan oluşur.”

 

“Evet, duydum ki Kuzey Sarayı Ejder Dişi Muhafızlarına bu davayı nefsi müdafaa olarak değil de cinayet olarak göstermeleri için çok baskı kuruyormuş. Bu dava hakkında kendilerine karşı çıkmak isteyenleri ise tehdit ediyorlarmış.”

 

“Ne kadar bencil bir davranış!” Bu süre boyunca Qiao Baishi sürekli olarak içecek ikram etmişti ve Kadim Ning artık sarhoş olmuş gibiydi. Qiao Baishi’nin kendisini manipüle ettiğini hiçbir şekilde anlayacak durumda değildi.

 

“Davanın nasıl gittiğini görmek istiyorum. Burası Ye ailesinin ve Gök Ağacı Krallığı’nın toprakları. Kuzey Sarayı krallığın kuzey ve batı kısmını kontrol altında tutuyor, başkentteki küçük bir mesele için böyle bencilce davranabileceklerini mi sanıyorlar?”

 

“Qiao Baishi, sana bir not yazıp vereceğim, bu notu Ejder Dişi Muhafızlarına götür ve davayı özellikle incelemelerini iste.”

 

Kadim Ning Gök Ağacı Krallığı’nda gerçekten nüfuzu olan birisiydi. Statüsü yüksekti ve çok varlıklıydı. Statüsü ondan üstün sadece birkaç kişi vardı krallıkta. Onun sözleri bu krallıkta çok değerliydi.

 

Mahkemede sorumlu kişilerin gücünden daha fazla güce sahipti.

 

Qiao Baishi bu sözleri duyunca sevinmişti: “Kadim Ning’in notu ile işler kolaylaşır. İşte bu elimdeki arkadaşımın bana verdiği tarif. Bunu size takdim etmek istiyorum. Arkadaşım serbest kaldıktan sonra kalan son içerik malzemesini de buluruz ve Dört Mevsimli Sonsuz Bahar İlacını üretiriz.”

 

Kadim Ning ilaç tarifini eline aldı ve artık kendini Qiao Baishi’ye daha yakın hissediyordu. Qiao Baishi’nin tarifi saklamayıp ona vermesiyle ona güveni de artmıştı. Kim düşünürdü ki Doğu Krallığı’ndan birisinin Gök Ağacı Krallığı’ndan birisinin yapamayacağı işleri yapabileceğini?

 

 

Başkentte, Devasa Hazine Sarayı’nda.

 

Devasa Hazine Sarayı’nın gücünü elinde barındıran iki isim vardı, başkan Zhuge Yan ve başkan yardımcısı Shi Xiaoyao.

 

Başkan yardımcısı kendi makamında oturmuş ve sakince şarabını yudumluyordu. Bu etkinliği yıllardır yapıyordu ve artık bir düzen haline getirmişti. Hem de hiçbir zaman sarsılmayacak bir düzen! Eğer gök yarılıp yere düşmeye başlasa başkan yardımcısı yine şarabını içmekten vaz geçmezdi.

 

Şarabından bir yudum daha alıp kadehi masaya vururken: “İyi kalitede şarap içilmek için vardır. Gerçi bizim dünyamızdaki şarap ile cennetteki şarap kıyaslanamaz bile, cennetin şarabını şu anda içemiyor olmamız büyük bir yazık. İnsanın hem kalbini hem de beynini sarhoş eden bir şarap bulabilmek Anka kuşunun kanadı ile tek boynuzlu atın boynuzunu bir araya getirmek kadar zor! Yazık, çok yazık. Acaba bir daha Dokuz Muhteşem Çiy Şarabından bir daha tadabilecek miyim?”

 

Bunları kendi kendine mırıldanırken bir yandan da küçük bir sarhoş geğirmesi bırakmıştı. Bu tarz ayyaş hayat ona en tatminkâr gelen ve en çok zevk veren hayat tarzıydı.

 

Tam içeceğini bitirmişti ki kendisine yaklaşan kişiyi gördü, yardımcılarından biri: “Efendim Devasa Hazine Sarayı’ndan Feng Yan isimli birisi sizi görmek istiyor. Yaklaşık olarak bir saattir kapının önünde bekliyor.”

 

“Feng Yan?” Başkan yardımcısı Shi gözlerini kıstı. Onun kim olduğunu hatırlamış gibiydi.

 

Fakat simasını hatırlayamamıştı çünkü Devasa Hazine Sarayı’nın on binlerce müridi vardı.

 

“Ne? Ona ayıracak vaktim olduğunu mu sanıyorsun? Basit bir mürit bile gelip benimle görüşmek mi istiyor?” Shi Xiaoyao’nun ruh hali Kadim Ning’den bile daha gururluydu.

 

“Hayır, ben kendisine sahip olduğu rütbe ile bu görüşmeyi yapamayacağını belirttim fakat ne söylersem söyleyeyim bu kişi kapının önünden ayrılmadı. Burada olmaktan da biraz endişe duyuyor gibiydi.”

 

“Bizim Devasa Hazine Sarayımız kurallardan haberi olmayan kişileri ne zamandan beri kabul etmeye başladı.” Shi’nin yüzüne mutsuz bir ifade çökmüştü.

 

“Kendisi dilek kulesi ile alakalı bir durum olduğunu da söylemişti efendim.” Shi’nin yardımcısı kibarca açıklamıştı.

 

“Ne? Dilek kulesi mi?” Shi Xiaoyao normalde şarabın etkisiyle uyuşuk davranıyordu fakat bunları duyunca kendisine birden enerji gelmişti. Vücudu bir mızrak gibi dimdik hâle geldi: “Nerede o? Çabuk içeri alın. Neden bana daha önce haber vermediniz?”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44256 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr