BÖLÜM 33

avatar
2888 4

SAHİPKIRAN - BÖLÜM 33


                              BÖLÜM 33

 

Bunu söyledikten sonra kırmızılı kadına karışmamasını işaret etti ve ileri doğru çıkarken aklından kendisine sürekli telkinde bulundu.

(Yüzüne vurmak yok, yüzüne vurmak yok, yüzüne vurmak yok……)

 

İstapha da bu sırada Ling Yuna döndü.

‘’Genç dostum, rica etsem kız kardeşlerimi bir müddet korur musun? Galiba bu abla beni biraz cezalandıracak, onların da zarar görmesini istemiyorum.’’

‘’Pekala, merak etme.’’

Ling Yun onaylayıp hemen kızları geri çekti ama kızlar bir şey yapmadan duramıyordu.

 

‘’Ağabey lütfen yapma, zarar göreceksin.’’

Shiya ağlayarak bağırırken Suzu da gözlerini kapatmış ve dişlerini sıkmaya başlamıştı ancak titremesine engel olamıyordu.

Tam olarak İstapha kadınla karşılaşacakken bir kadın sesi duyuldu.

‘’Kim okulumun öğrencilerine zorbalık ediyor?

 

Kafalarını çevirip baktıklarında, Shizukunun sinirle onlara doğru geldiğini gördüler, boynunda ise sopasını tutuyordu.

 

 

‘’İstapha, ne oluyor burada?’’

Shizuku sinirle konuştu.

‘’Bir şey yok  efendim, sadece bu iki bayan adres soruyordu.’’

‘’Ne adresi be? Burası sınav alanı, burada öğrencilerden ve eğitmenlerden başka birisinin ne işi var? Kimsiniz siz dökülün bakalım.’’

İki kadın ifadelerini ciddileştirirken silahlarına sarıldılar.

‘’Büyük kardeş, bırak da ben bakayım. Ne kadar güçlüymüş diye.’’

Kırmızılı kadın böyle söyledikten sonra birkaç adım öne çıktı. İstapha da bir ulu varken olaya karışmak istemedi ve kenara kızların yanına çekildi. Shizuku boynundaki sopasını yavaşça kaldırdı ve rakibine doğrulttu. Rakibi de kırbacı sadece rastgele bir şekilde dikey olarak ona doğru savurdu.

‘’Fooosshh!!’’

 

Tiz bir sesle kırbaç kendisine doğru gelirken Shizuku sopasının ucuyla kırbacı arka tarafa doğru savurdu.

‘’Boooommmm!’’

Büyük bir gürültüyle kırbaç bir ağaca çarptı, bu gergedanın yıktığı ağaçtan en az 10 kat daha büyük bir ağaçtı, üstelik mor ağaç olarak bilinirdi. Mor ağacın dayanıklılığı demirden bile daha fazlaydı, eğer ondan bir parçayı güçlü bir ateşe atarsanız tamamen küle dönemden önce birkaç gün boyunca yanabilirdi. Ancak normal insanlar için bu ağacı kesmek neredeyse imkansız olduğu için çok rağbet görmezdi, genelde güçlü kişiler veyahut  güçlü kişileri parayla tutabilecek kadar zengin kişiler tarafından kullanılırdı, ve elbette kullanım alanı yakmak değildi, kendilerine özel baraka ya da tahta ev vesaire yapmak istedikleri zaman kullanırlardı. Mesele ormandaki eski öretmenin barakası bu ağaçtan yapılmıştı.

Ancak kadının kırbacı çarptığı anda  ağaç sanki kağıt gibi parçalanmıştı, sanki hiç direnç göstermemişti. Bu iki kızı çok korkutmuştu çünkü bu saldırı biraz bile onlara değse anına öleceklerini biliyorlardı. Ling Yun da saldırının gücü karşısında biraz şaşırmıştı. İstapha ise güçlü olmasını beklese de bu kadarını beklemiyordu, ancak onu asıl şaşırtan şey Shizukunun bu saldırıyı sadece sopasının ucuyla yönlendirmiş olmasıydı, resmen rahatlıkla savurmuştu.

 

‘’Vov, hiç  fena değilsin, o saldırıyı rahatlıkla savurdun.’’

‘’Lanet velet, öğrencileri böyle bir güçle mi tehdit ediyordun? Sizde hiç utanma yok mu?’’

‘’Yok yok teyze yanlış analdın, biz sadece bize ait bir şeyi almak istiyorduk ve öğrencin buna engel oluyordu, hmm hmmm, aynen böyle oldu, hatta biliyor musun büyük kız kardeşim ona hiç zarar vermek istemiyordu, ama öğrencin diretti, ama büyük kız kardeş çok merhametli olduğu için yine de ona zarar vermemeye kararlı. Yani kimse öğrencine ya da öğrencilerine zarar vermek istemiyor. Biz sadece bize ait bir kutuyu geri istiyoruz, eğer bize onu verirseniz hem özür dilemekle kalmaz, öğrencilerine güzel ödüllerde veririz.’’

‘’İstapha, ne diyor bu kadın? Söyledikleri doğru mu?’’

‘’Öğretmenim olay aynen şöyle oldu…………………………’’

İstapha hiçbir şeyi atlamadan her şeyi bütün ayrıntılarıyla anlattı, elbette ses iletişimi olayı hariç.

‘’Anlıyorum, bu enden bu kadar güçlü olduğunu açıklıyor. Aslında yetişimi olmayan birisinin neden burada olduğunu merak etmiştim ama aslında sadece yetişimini gizliyormuşsun. Hangi seviyede olduğunu merak etsem de bunu daha sonra konuşabiliriz. Şimdi siz iki kadın, zannettiğim kadar kaba değilmişsiniz, hatta zorla alabilecek gücünüz varken yine de kibar olmayı seçmişsiniz, ancak öğrencimin de haklı olduğu taraflar var, efendinizin kim olduğunu bilmeden bu kutuyu size vermek çokta doğru görünmüyor. Bu yüzden efendinizin kim olduğunu söylemeye ne dersiniz?’’

‘’Üzgünüz ama bunu yapamayız, çok zorda kalmadığımız sürece kimliğinin ortaya çıkması büyük sorun olur.’’

‘’O halde bende  size bu kutuyu emanet edemem. Sanırım efendinizin kim olduğunu zorla ortaya çıkarmam gerek.’’

‘’Fosh’’

Bunu dedikten sonra ortadan yok oldu ve bir an sonra kırmızılı kadının önünde belirdi.

‘’Bommm!!

Kırmızılı kadın son anda yüzünde bir telaşla geri çekildi ve kurtuldu ancak Shizukunun sopasını yere vurmasıyla metrelerce genişlikte ve derinlikte bir çukur oluştu. Bu saldırının şok gücü bile onlardan onlarca metre uzakta duran kızları etkilemişti. İstapha iki kızı alıp çekilmeye karar verdi.

‘’Kızlar, geri çekilin, burası sizin için çok tehlikeli.’’

‘’Peki ağabey.’’

İtiraz etmeden geri çekildiler, tekrar Ling Yunu onları koruması için yanlarında bırakınca dövüşen kişilerden çoktan yüzlerce metre uzaktaydılar.

 

Boommmmm!!

 

Shizukunun saldırısı kırmızılı kadının kırbacıyla çarpışınca ulak parçalayan bir ses duyuldu, saldırının şokuyla, mor ağaçlarda dahil olmak üzere onlarca metre yakındaki bütün ağaçlar parçalanıp yok oldu ya da köklerinden sökülüp uçup gittiler, etraftaki bütün canavarlar saldırıların şiddetinden kaçıp oradan uzaklaşmaya başladı.

Kadının yüz ifadesi değişti, karşısındaki kadının böyle güçlü olmasını beklemiyordu, ardından tam kırbacını savuracağı sırada Shizuku bir anda görüş alanından çıktı, sol tarafa hafifçe bakınca sopasının karnının sol tarafına inmek üzere olduğunu gördü, kurtulmak için çok geç kalmıştı, sadece yüzünü ekşitip gözlerini kapattı ve darbeyi yumuşatmak için bütün ruh gücünü o bölgeye aktardı.

BOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOMMMMMM!!!!!!!!!!!

 

Az öncekinden bile çok daha büyük bir gürültü patladı, ancak Shizukunun saldırısının kadına vurmasından çıkan bir ses değildi bu, mavili kadın kılıcını ikisinin arasına sokmuştu ve silahlarının çarpışmasından çıkmıştı. Shizuku bir hayli şaşırdı çünkü tüm gücünü kullanmasa da yaptığı saldırı fazla şiddetliydi ancak bu kadın onu engellerken elleri bile titrememişti.

‘’Bayan, bize biraz yüz vermeniz mümkün değil mi acaba?’’

Mavili kadın usulca sordu.

‘’Nedenmiş o, konuşmamızı zaten yapmadık mı?’’

‘’Üzgünüm biz daha kendimizi size tanıtmadık ben Lili, bu da Taga. Ben ne olursa olsun şiddete başvurmadan sorunu çözebileceğimize inanıyorum.’’

‘’Ama ben inanmıyorum.’’

Bunu dedikten sonra zaten rakibinin kılıcına bastırdığı sopayı şiddetle itti, büyük sesler çıktıktan sonra rakibi de karşılık verince yer titremeye başladı. Artık konuşmanın fayda vermeyeceğini analyınca o da bütün gücünü kullanmaya karar verdi.

‘’Taga, bu dövüşe karışma, sadece geride dur.’’

Bunu duyduktan sonra kırmızılı kadın onlarca metre geri çekilip dövüşü izlemeye başladı.

Shizuku  ve Lili her darbe değiş tokuşu yaptığında ortalık resmen ayağa kalkıyordu, ancak durumun Lilinin tersine olmasının bir sebebi vardı, bu kadar gürültü herkesi harekete geçireceği için birazdan okuldan öğretmenler buraya toplanabilirdi, bu da onların aleyhine olacaktı. Onlarda bunun farkında olmalı ki kendini tutmadan çok hızlı bir şekilde saldırıyordu.

 

Shizukunun sopası tam yüzüne vuracakken kafasını geri çekip geriye doğru eğildi ve tekemsini Shizukunun karnına doğru savurdu ancak Shizuku da bir anda geriye doğru eğildi ve tekrar doğrulmak için de rakibinin kendisine doğru tekme atmak için savurduğu ayağına tutundu, böylece kaçmasına da fırsat vermedi ve dikey olarak kafasına doğru sopasını indirdi, ancak Lili de rakibinin ayağnı tutan elinden güç alarak hafifçe doğruldu ve kenarlı kılıcının kenarıyla sopanın yönünü sol tarafa doğru kaydırdı ve ikisi de bir anda birbirlerinde ayrıldılar. Lili hiç vakit kaybetmeden kılıcıyla bir yetenek kullandı.

‘’Ay Kesiği.’’

Bu İstapha bilmese de 6. Seviye bir yetenekti, eğer tam güçle savursaydı bu saldırıyla kolaylıkla kocaman bir dağı toza çevirebilirdi, bu seferki saldırısındaysa daha az alana daha fazla zarar vermek için çok daha küçük ama yoğun bir kesik kullanmıştı, masmavi bir hilal şeklinde kesin Shizukuya doğru giderken..

‘’Ölümün Boynuzu.’’

O da 6. Seviye bir yetenek kullandı, bu yetenek sopa tarzı bi silah gerektiriyordu çünkü kesmekten ziyade bir şeyleri eğmek, bükmek gibi bir amaçla kullanılırdı. Çünkü direk olarak karşıya ağır darbe verme amaçlıydı.

Tscchhhhh

Çok tiz bir ses duyulduktan sonra Shizuku rakibinin keskisini darbesiyle dağıtmıştı, ancak darbe dağılacağı sırada bir anda Shizukunun sopasının etrafında toplanmaya başladı, sopa masmavi bir hale gelmişti.

Lilinin yüzü bir anda ekşidi.

‘’Hopss, genç kız, endişelenmene hiç gerek yok, bu benim silahım Beyaz Ölümün Boynuzu, etrafında ruh gücü toplayabiliyor, senin saldırının yaydığı güçte sopamın yapısıyla uyumlu olduğu için onu emebildi. Elbette şimdi kaçınman gerek.’’

Ardından Shizukunun gözleri açık mavi bir ışık yaymaya başladı. Sopayı direk olarak göğe bakacak şekilde kaldırdı.

‘’Dünya Deviren’’

Bu seferki saldırısı 7. Seviye bir saldırıydı, Lili bunu anladığı sırada yüzü hemen değişti, çok ünlü olan Ulular bile 7. Seviye bir yetenek öğrenemezdi ki, bu öğrenilecek bir şey değildi, ya da herhangi bir yerde elde edilecek veyahut rastlanılacak bir şey değildi. Bu sadece çok yüksek seviye bir ruh ya da birisi tarafından miras bırakılabilirdi. Mesela şu an hiçbir okulda 7. Seviye yetenek yoktu. Eğer bu okulda olsaydı direk olarak okulun en üst seviyeye taşırdı. Bu kesinlikle 5 yada 6. Seviyeyle karşılaştırılacak bir şey değildi. Kaba taslak bir hesapla bu çok özel yetenekler 6. Seviyeden neredeyse 10 kat daha güçlü olurdu. Elbette ki Lili 7. Seviye bir yeteneğe sahip değildi. Yani eğer bu yetenek ve özellikle kendi önceki saldırısının da gücüyle birleşip harmanlandığını düşünürsek onu anına öldürürdü. Hatta kendini hiç tutmadan atarsa muhtemelen bütün ormanı yok bile edebilirdi. Elbette kendisini tutacaktı çünkü ormanda öğrenciler vardı ama ya o da kendisinin yaptığı gibi saldırının etki alanını düşürüp onu daha ufak bir alana yoğunlaştırırsa? İşte o zaman hem kendisi hem de Taga bundan kurtulamazdı.

‘’Lanet olsun abla!’’

Kırmızılı kadın hemen büyük kardeş dediği Lilinin yanına geldi, başka şansları olmadığından ikisi de bildiği en güçlü yeteneklerini kullandılar. Muhtemelen rakiplerinin amacı onları öldürmek olmadığından kendini tutacaktı. Bu da onların  biraz umut sahibi olmasını sağladı.

Ancak Shizukunun sopasından çıkan darbe ikisinin darbesiyle çarpışınca onları anında ezip geçti, üstelik arkasında hala onları öldürecek kadar güç vardı.

‘’Hass..’’

Shizuku o an kendisini yeteri kadar tutmadığını fark etti. Eğer darbesi vurursa kesinlikle bu iki kız ölecekti ve o da hiçbir sorunun cevabını alamayacaktı, daha da kötüsü belki de çok güçlü arka planı olan bu iki kadın ölürse başı çok büyü belaya girebilirdi. Ancak artık saldırıyı durdurma şansı yoktu, sadece ölememeleri için dua ederken dişlerini sıktı, belki üzerlerindeki yüksek kalite zırhlar onları kurtarabilirdi.

 

BOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMM!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

 

Bütün orman şiddetle sallandı. Bu 7. Seviye bir yeteneğin gücüydü. Shizuku o an asla kurtulma şansları olmadığını fark etmiş ve büyük pişmanlık duymuştu, ancak dumanlar hafifçe kalkınca.

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

 

Shizuku gözlerine inanamıyordu, çünkü saldırıyı yaptığı yerde iki kız dimdik ve şaşkın yüzlerle ayakta duruyordu, ve onların önünde ise İstapha vardı, kollarını çapraz tutup saldırıyı karşılamış ve bütün kıyafetlerinin ön kısmı parçalanmıştı, derisinden garip sesler geliyor ve yoğun bir şekilde duman çıkıyordu. 7. Seviye bir saldırıyı gücü azaltılmış olsa da doğrudan karşılamıştı ve hala ayaktaydı. Bunu gören herkesin dili tutuldu.

‘’V-velet, sen nasıl, ne ara?’’

Shizuku hangi soruyu soracağını bilemiyordu, ne zaman geldin? Nasıl ayaktasın? Neden önüme geçtin? Hiçbirisinin cevabını kendisi veremiyordu.

‘’Üzgünüm ama onları öldürmenize izin veremezdim, ovovovovovo, çok acıyor.’’

İstapha müthiş gücüne ve dayanıklılığına kavuştuktan sonra sanki hiçbir şey ona zarar veremezmiş gibi hissetmişti ancak şu an derisinin kavrulduğunu hissediyordu. Sanki yanmış gibiydi, göğüs kafesinde belli belirsiz bir ağrı vardı, bütün kemikleri sızlıyordu. Böyle dehşet verici bir saldırının varlığını bile yeni öğrenmişti, o böyle bir gücü sadece Marikadan beklerdi.

‘’V-velet, sen nasıl hala hayattasın?’’

‘’Saldırı gelmeden önce bütün Yang enerjimi korumak amaçlı kullandım, o yüzden, ama mesele bu değil. Bu insanların kim odluğunu bile bilmiyoruz ki bize çok kibar davrandılar. Bu yüzden onları öylece öldüremeyiz.’’

‘’N-neyse ne, ne yapmayı planlıyorsun?’’

‘’Siz artık kimin adına çalıştığınızı söyler misiniz? Gördüğünüz üzere burada bayağı eziyet çekiyoruz.’’

 

Hafif bir tebessümle kızlara dönüp sordu. İki kadın(evet onlar kadın) şaşkınlıktan yeni yeni kurtuldular. Önlerine kendilerini korumak için geçmiş bu çocuğun yüzüne garip gairp baktıktan sonra mavili olan bir iç çekti.

‘’Kesinlikle seni çok küçümsemişim, bunun için çok özür dilerim. Maalesef işler bu noktaya geldi sanırım bir şeyleri anlatma vakti geldi.’’

Ardından  Shizukuya doğru döndü.

‘’Siz kimdiniz.’’

‘’Adım Shizuku, bu okulda görevliyim ve Ulu lardan birisiyim.’’

Ulu kelimesini duyunca kadılar şaşırdı.

‘’Şimdi anlaşılıyor bu gücün nedeni. Madem Ulusunuz o zaman sizinle konuşabilirim. Ancak konu çok özel olduğundan lütfen ses iletimi kullanalım.’’

İstapha onları izliyor ancak hiçbir şey anlamıyordu. Sadece bir şeyler konuştuklarını hayal edebiliyordu, ancak bir kaç dakika sonra Shizukunun yüzü çok korkunç ve tuhaf bir hal aldı.

‘’İstapha, öğretmenin olarak sana emrediyorum, aldığın kutuyu hemen onlara ver.’’

‘’Ah, neden?’’

‘’Soru sorma, sadece dediğimi yap, şunu bil ki asla kızdıramayacağımız bir kişiyle karşı karşıyayız. Dediğini yapmamız gerekir. Okulun başını da büyük belalara sokabiliriz.’’

İstapha bunu duyunca bayağı şaşırdı ancak zaten kim olduğuyla ilgili az çok bir fikri var gibiydi. Çok fazla sorgulamadan kutuyu depolama yüzüğünden çıkarıp verdi.

‘’Neden öyle söyledi bilmiyorum ama sözlerine uaycağım. Size de teşekkür ederim, ne olursa olsun doğru davrandınız. Güçsüz olduğumu düşündüğünüzden kızlardan birisini esir alıp beni zorlamak isteyebilirdiniz ama yapmadınız. Umarım amacınız gerçekten iyidir.’’

‘’Ben teşekkür ederim, oldukça güçlüsün ama bize zarar vermeye çalışmadın. Umarım tekrar ve çok daha iyi şartlarda karşılaşırız ve arkadaş olabiliriz.’’

Ellerini ona uzatıp böyle söyledi, İstapha da elini sıkıp tebessüm etti

 

'AĞABEY.''

Shiya ve Suzu hemen İstaphanın yanına geldi, telaşlı görünüyorlardı. İstapha hafifçe tebessüm etii

''Ben iyiyim, merak etmeyin, ablalar birazdan gidecek, biz de sınava kaldığımız yerden devam edeceğiz.''

''Ben çoktan gelmeleri gerekmediğine ve olayı kontrol altına aldığıma dair bir ses iletimini herkese gönderdim merak etmeyin, sadece sınavınıza kaldığınız yerden devam etmeniz gerekecek.''

Bunları söylerken gözüyle İstaphayı süzüyordu, bu çocuğun daha ne kadar sırra sahip olduğunu merak edyordu.

''Şimdi de buradan gitmem gerek ve müdireye vermem gereken bazı haberler var, tekrar sizi kontrol etmek için geri geleceğim, iyi şanslar, siz kızlar da benimle gelin''

 

 BÖLÜM SONU BİR DAHA Kİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44351 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr